Bölüm 399: Sıralama Savaşları

avatar
1948 2

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 399: Sıralama Savaşları


Göksel çeyreğin gizli bir köşesinde, çok da uzak olmayan bir köşede…

 

Büyük Shun göksel çeyrekte yaşananların hepsine şahitlik etmişti. Jiang Chen maskesini çıkardığında beklentilerinin karşılanmış olduğunu gösteren bir yüz ifadesi belirmişti suratında.

 

“Küçük Huang, görünüşe göre yaşlı Qian Ji’nin kehaneti gerçeğe çok yakın gibi. Sanırım Jiang Chen gerçekten de bu kehanette belirtilen kişi. Tam da düşündüğüm gibi, Jiang Chen Kıymetli Ağaç Topluluğunu seçti. Bu çocuğun zekası kesinlikle çok keskin.”

 

Küçük Huang’ın duru gözleri çiçek açmış bir nilüfer edasıyla ayağa kalkarken hafifçe oynadı.

 

“Büyük Shun, sen bu kişiyi uzun süredir gölgelerden takip ediyorsun, neden onun karşısına çıkmıyorsun?” Küçük Huang aynı zamanda Büyük Shun’un hamlelerini merakla takip ediyordu.

 

“Haha! Onun karşısına çıkacağım, fakat zaman şu anda uygun değil. Küçük Huang, kendini onun yerine koysana, fani dünyadan bir uygulayıcısın ve karşına senden katlarca daha güçlü birisi çıkıp bir hastalığın tedavisi için yardım istiyor, bunun için gerekli yeterliliğe sahip olsan bile bunu yapar mıydın?”

 

Büyük Shun hafifçe gülümseyerek sormuştu, gözlerinde bilgelik ışığı parıldıyordu.

 

Küçük Huang bu sözler karşısında kaşlarını çattı, sözlerin anlamını kavradığında ise yüzünde bir gülümseme belirdi.

 

“Anladım.”

 

Büyük Shun da gülümseyerek konuşmasına devam etti: “Tıpkı söylediğin gibi bu adamı gözlemledim ve bu adamın prensiplerine bağlı birisi olduğunu gördüm. Acele edip onun karşısına çıkmak ve işi zorla yaptırmaya çalışmak kesinlikle işe yaramaz. İkinci Geçitte onu kurtarmamın sebebi de buydu zaten, bu şekilde beni hatırlayabilir ve ona yaptığım iyiliğin karşılığını vermekte gönüllü olabilir. Jiang Chen minnet duygusunu her daim kalbinde barındıran birisi. Eğer onun gözünde iyi bir izlenim bırakabilirsek ve aramızdaki ilişkiyi sıkı tutabilirsek ancak bu şekilde istediğimizi elde edebiliriz. Bu adamın karakteri göz önüne alınırsa eğer ona üstünlük taslayarak ondan istediğim şeyi zorla yaptırmaya kalkışırsam durum geri tepebilir. Eğer benim istediğim işi yapmayı kabul etse bile bütün kalbiyle bu işe sarılmaz.”

 

Söylemek gerekirdi ki Büyük Shun gerçekten de insan doğasını anlayabilen, güçlü gözlem yeteneğine sahip birisiydi.

 

Karşılaştırma yapılırsa, içinde bulundukları durum aslında soylu bir ev sahibinin kenar mahallelerden birinde dolaşırken sıradan bir vatandaştan yardım istemesi gibiydi.

 

Elbette sıradan vatandaş her türlü şüpheli durumu düşünür ve karşısındaki kişiye yardım etmek istemezdi, alacağı risklerin çok büyük olduğunun farkında olurdu. Kesinlikle işin içinden sıyrılmak için bir bahane düşünmeye başlarlardı.

 

Büyük Shun kendisini Jiang Chen’e iyi tanıtmalı ve onun güvenini kazanmalıydı, ancak bu şekilde istediğini elde edebilirdi.

 

Büyük Shun’un elinde mutlak güç vardı, fakat maalesef Jiang Chen’i kontrol edebilmenin garantisini kendisinde hissedemiyordu. Zaten Büyük Shun’un karakteri kimseye zorbalıkla iş yaptırmaya müsaade etmezdi.

 

En önemli şey ise bu işi riske atamayacak olmasıydı.

 

Eğer Jiang Chen yardım etmeyi kabul etmez ve kötü bir taktik uygularsa her şey çöpe giderdi.

 

Büyük Shun’un bunca zamandır Jiang Chen’i gölgelerin ardından izlemesinin sebebi buydu, zamanı iyi değerlendirmek istiyordu. Elbette kendisi de ileri adım atarak yaşlı Qian Ji’nin sözlerinin doğru olup olmadığını görmek istiyordu fakat bunun için uygun zamanı beklemesi gerektiğinin de farkındaydı.

 

Bugün yaşananlardan sonra ise Büyük Shun artık yüzde doksan oranında emindi.

 

Şimdi ise Jiang Chen’le nasıl ters düşmeden ona yaklaşabileceğini düşünüyordu, onu kendi saflarına nasıl çekebileceğinin planını yapıyordu.

 

Büyük Shun sağlıkçıların tam performansla çalışmadıkları zaman potansiyellerinin çok altında iş yaptıklarını biliyordu, bu yüzden Jiang Chen’i kendi davasına gönüllü olarak katılması için ikna edebilmeliydi.

 

 

Göksel çeyrekte sona kalan on altı kişi belirlenmişti.

 

Sonraki aşama bu on altı kişinin sıralamasının yapılmasıydı.

 

“Herkes dinlesin! Her ne kadar kendinizi Ata kişilerin gözüne sokmuş olsanız da askeri Dao’da durmak olmadığını biliyorsunuz! Siz dâhiler arasında bir sıralama yapılması şart! Bu gereklilikten dolayı sıralama savaşlarının yapılması uygundur. Kimin on altı krallığın en tepesine yükseleceğini görebilmek lazım. Kimin diğer dâhilerden daha üstün olduğunu görebilmek lazım. İleride on altı krallığa kimin hükmedeceğini şimdiden kestirebilmek lazım! Şimdi elinizde kendinizi arenada kanıtlama şansınız var! Elinizdeki bütün potansiyeli ve gücü ortaya çıkarmalısınız! Bütün hevesinizi ve cesaretinizi toparlayıp kaderinizi burada çizmelisiniz!”

 

Güneş Avcısının sözleri durdurulamaz bir momentuma sahipti.

 

Ceng Shi’yi kaybettiğinde aynı zamanda gururundan da bir parça kaybetmişti ve şimdi bu gururu tekrar kazanmaya çalışıyor, bu yüzden de sesini yüksek tutarak ortamdaki otoriteyi sağlamaya çalışıyordu. Umudu ise kaybettiği otoriteyi sıralama savaşlarında başarı göstermesini ümit ettiği müritlerinden besleniyordu.

 

Long Juxue ve Lei Gangyang gibi iki büyük koz elindeyken diğer dâhileri alt etmeye garanti gözüyle bakıyordu.

 

Ata Güneş Avcısının duruşu ve baskın karakteri göz kamaştırıcıydı, fakat bütün yetişimcilerin kendine has bir planı vardı. Sırf Güneş Avcısı böyle konuştu diye ellerindeki bütün kozları hevesli şekilde ortaya dökecek değillerdi.

 

Herkesin askeri Dao yolundaki anlayışı ve izlediği patika farklıydı.

 

Fakat elbette sıralama savaşlarının yapılması fikrine aykırı değillerdi.

 

Mor Güneş Topluluğunun yanı sıra, bu savaşları en büyük hevesle bekleyen kişi Jiang Chen’di.

 

Sıralama savaşlarındaki kurallar önceki mücadelelerle benzerdi.

 

Bir numaralı kişi on altı numara ile eşleşecekti, iki numara ise on beşinci kişi ile eşleşecekti, düzen bu şekilde bir sıraya devam edecekti.

 

Kimin birinci ve on altıncı olacağı ise bir önceki sıralamaya göre alınacaktı.

 

Bundan dolayı Liu Wencai on altıncı sıradaydı ve rakibi Long Juxue olacaktı.

 

İkinci sıradaki Lei Gangyang ise aynı topluluktan olan Luo Huang ile karşılaşacaktı.

 

Üçüncü kişi Luo Xi’nin rakibi ise on beşinci sırada olan Akan Rüzgar Topluluğundan Luo Shuihan’dı.

 

 

Jiang Chen’in rakibi bir Devasa Ruh Topluluğu müridiydi.

 

Liu Wencai’nin potansiyeli dürtülmüştü fakat Long Juxue ile aralarındaki fark çok fazlaydı, Long Juxue’nin potansiyeli çok daha önce bir zamanda dürtülmüştü. Bundan dolayı her ne kadar Long Juxue’ye kolay şekilde mücadeleyi vermemiş olsa da, yine de çok fazla zorlayamamıştı onu.

 

Dokuz Aslan bu maçı gözlerini kırpmadan izlemişti, Long Juxue’den Liu Wencai’ye ölümcül bir vuruş gelmemesi için dua ediyordu.

 

Long Juxue’nin amacı aslında buydu, fakat Liu Wencai zeki davranarak gardını hiç düşürmemişti ve Long Juxue’ye bu fırsatı vermemişti. Liu Wencai rakibini yenemeyeceğini anladığında zarif şekilde mücadeleyi kabullenmişti.

 

Jiang Chen de kolay şekilde zafer almıştı. Devasa Ruh Topluluğunun bu müridinin gücü yerindeydi, fakat Liu Wencai ve Tang Hong’un yanında bir hiç sayılırdı.

 

Jiang Chen aslında bu sonuçların Liu Wencai açısından yeterli olmadığını düşünüyordu, eğer Long Juxue ile karşılaşmamış olsaydı kesinlikle daha ileri bir sıralamaya otururdu.

 

Bu sıralama savaşlarında en etkileyici mücadele sekizinci sıradaki Ceng Shi ile dokuzuncu sıradaki Tang Hong arasında geçmişti.

 

Saygın Buz Buharının tarafını seçtikten sonra zihnini temizlemiş olan Ceng Shi bütün potansiyelini ve gücünü ortaya dökmüştü, ikilinin savaşı bir kaos ortamı oluşturmuştu, fakat savaşın süresi bitene kadar mücadelenin galibi çıkmamıştı.

 

Sonuç olarak savaş boyunca kim avantajı elinde tutabildiyse kazanan kişi bu şekilde belirlenecekti. Tang Hong olağanüstü vahşi savaş stratejisiyle elbette avantajlı olan taraf seçilmişti.

 

Ceng Shi hükmen mağlup sayılmıştı fakat yeni girdiği topluluktaki arkadaşlarının onayını almıştı.

 

Sonuçta bu topluluğun birinci müridi olan Shi Yunyun bile Tang Hong’la karşılaşsa galibiyet alamayacağını itiraf etmişti.

 

Bunun sebebi Tang Hong’un vücudunda meydana gelen değişikliklerdi. Bu değişiklikler Tang Hong’un son üç ayda müthiş bir güç kazanmasına sebep olmuştu.

 

Bu raunttan sonra ilk sekiz kişi bir sonraki raunda geçmişti, son sekiz kişi ise kendi aralarında tekrar sıralama savaşlarına girecekti.

 

İlk sekiz kişi arasında Long Juxue, Lei Gangyang, Luo Xi, Shi Yunyun, Lian Canghai, Jiang Chen, Xie Yufan ve Tang Hong vardı.

 

Kıymetli Ağaç Topluluğu bir anda en yüksek kazancı elde eden topluluk olmuştu.

 

Mor Güneş Topluluğu ilk başta mutlak avantajı hala elinde tutuyordu, ilk on altı kişi arasında beş müritleri vardı.

 

Fakat birinci sıralama savaşı raundundan sonra Kıymetli Ağaç Topluluğu ilk sekiz kişi içinde dört mürit yaparken Mor Güneş Topluluğunun sadece iki müridi vardı.

 

Diğer topluluklara ise birer kişilik kontenjan kalmıştı.

 

İkinci rauntta Long Juxue’nin rakibi Tang Hong’du.

 

Jiang Chen’in rakibi ise Devasa Ruh Topluluğundan Luo Xi denk gelmişti.

 

Topluluğunun bir numaralı kişisi olarak, Luo Xi elbette Liu Wencai’den daha kıymetli sayılırdı. Şu anda altıncı seviye ruh âleminin zirvesindeydi ve göksel dereceye yükselmeye çok az zamanı kalmıştı.

 

Bu tarz bir rakip Jiang Chen’in şu ana kadar karşılaştığı en ağır rakiplerden biriydi.

 

Fakat bugün aynı zamanda Luo Xi’nin şanssız olduğu gündü, karşısına Jiang Chen gibi bir rakip çıkmıştı. İkisi de göksel dereceden bir adım uzaktaydı fakat Jiang Chen’in potansiyeli her alanda daha yüksekti.

 

Bundan dolayı savaş başladığında Luo Xi her ne kadar bütün gücünü ortaya koyup elinden gelen her şeyi yapmış olsa da Jiang Chen’i alt etmeyi başaramamıştı.

 

Üstelik Jiang Chen kozlarını kullanmadan, sıradan teknikleriyle Luo Xi’yi alt etmişti.

 

Fakat Luo Xi çok güçlüydü, Jiang Chen kozlarını kullanmayı birkaç defa düşünmüştü mücadele esnasında.

 

Tang Hong’a gelince, her ne kadar büyük bir güç barındırıyor olsa da karşısında Long Juxue olunca çok başarı gösterememişti. Aslında Long Juxue’nin Gök Anka dondurucu qi saldırısı neredeyse Tang Hong’un kan damarlarını dondurarak onun canını alacaktı.

 

Ata Bin Akbaşlının mücadele bittiğinde Tang Hong’a yaptığı yardım olmasaydı Tang Hong’un hali şu anda çok daha kötü olacaktı.

 

Jiang Chen Tang Hong’un Long Juxue tarafından bu şekilde ağır yaralanmış olduğunu görünce içten içe sinirlenmişti. Long Juxue’nin bunu yaparkenki amacının askeri Dao’ya hizmet değil, kendi gücünü herkese göstererek gururunu okşamak olduğunu biliyordu.

 

“Long Juxue, senin ortalıkta dolaşıp hava atmana iki gün daha izin vereceğim.” Jiang Chen’in kalbi sınırsız bir öldürme arzusuyla doluydu.

 

İkinci rauntta Lei Gangyang ve Shi Yunyun da rakiplerini alt etmişlerdi.

 

Bu şekilde Jiang Chen’in rakibi hariç bütün elit müritler rakiplerini alt ederek yarı finallere geçiş yapmıştı.

 

Fakat şu anda büyük resim henüz yeni yeni görülmeye başlamıştı. Long Juxue ve Lei Gangyang göksel derecedeyken Jiang Chen ve Shi Yunyun altıncı seviyedeydi.

 

Bundan dolayı herkes final maçının iki Mor Güneş Topluluğu müridinin katılımıyla gerçekleşeceğini tahmin ediyordu.

 

Yarı finaller başladığında Shi Yunyun Long Juxue için bir tehdit oluşturamamıştı.

 

Jiang Chen’in Lei Gangyang karşısında şansının olmadığı düşünülüyordu, her ne kadar bu ikili daha önce karşılaşmış olsa da Jiang Chen hep geri çekilen hamleler yapmıştı ve hiç saldırmamıştı.

 

Bunun üzerine bir de Jiang Chen’in henüz göksel dereceye yükselmemiş olmasının verdiği dezavantaj eklenince herkes onun yenileceğini düşünmüştü.

 

“Lei Gangyang, umarım Ceng Shi denen hayvanın sözleri senin kalbinde bir gölge oluşturmamıştır, arenaya çıktığında elinden geleni yap ve Jiang Chen denen hayvanı alt et!” Güneş Avcısının sözleri uyarı niteliğindeydi.

 

Lei Gangyang kafasını salladı, korkunç bir savaş arzusu gözlerinden okunabiliyordu: “Endişelenmeyin Ata kişi, benim hedefimde zaten şampiyonluk var, Jiang Chen denen herif benim şampiyonluğa ulaşmam için sadece bir basamak görevi görecek. Bu herifi alt edeceğim ve küçük kardeş Long Juxue ile finalde kozlarımızı paylaşacağız!”

 

Lei Gangyang’ın sözleri iki anlam birden taşıyordu, hem Ata kişiye olan saygısını belirterek onun istediği gibi Jiang Chen’i alt edeceğini söylüyor, hem de Long Juxue’ye şu an topluluğun birinci müridi olma pozisyonunu tattırmayacağını belirtiyordu.

 

Yarı finallerin başlaması, mücadelelerin artık iyice kızıştığının, savaşların çok daha vahşi geçeceğinin göstergesiydi.

 

Jiang Chen’in aklındaki soru basitti, Long Juxue herkesi alt edip zirveye mi yükselecekti? Yoksa başından beri sergilediği kahramanlık rolü elinde mi patlayacaktı?

 

Genel olarak ortamdakilerin fikri elbette Long Juxue’nin doğuştan gelen potansiyeli sayesinde zirveye oturacağı yönündeydi.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44299 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr