Bölüm 390: Final Maçının Gelişi

avatar
1957 2

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 390: Final Maçının Gelişi


Jiang Chen bu sözlere soğuk bir ifadeyle güldü.

 

Görünüşe göre Long Juxue Mor Güneş Topluluğunun bütün kaynaklarını iyice kullanmıştı. Fakat gücü arttığı halde aklı hiç gelişmemişti.

 

Hala eski aptal ve kibirli Long Juxue olarak kalmıştı.

 

Jiang Chen bu kadınla sözlü dalaşma bile istemedi.

 

“Long Juxue, böyle konuşmak istiyorsan ücra sokaklara git ve alışık olduğun gibi fahişe çığlıklarını orada at! Ben seninle vakit öldürecek değilim! Planlarında oldukça hevesli görünüyorsun fakat sana söylemeliyim ki bu planları hayata geçirmen imkânsız.”

 

Jiang Chen bunu söyledikten sonra mesajla iletişim kurduğu bilincini kapattı, daha fazla sözlü tartışma istemiyordu.

 

Bu tarz aptalca akıl oyunları Jiang Chen’i birazcık bile rahatsız edemezdi.

 

Zaman ilerledikçe ve final savaşı yaklaştıkça Jiang Chen’in kalp Dao’su gittikçe sertleşmişti, Tai Dağı kadar sarsılmaz ve sabitti.

 

“Pekâlâ, on altı krallıkta uzun bir zaman geçirdim, artık gökleri sarsma vakti geldi!”

 

Jiang Chen’in göğsü kabarmış ve ileri çıkmıştı, bu savaşlara dair büyük bir beklenti içerisindeydi.

 

Jiang Chen son üç ayda çok nadir şekilde dışarı çıkmıştı. Bu süreçte Tang Hong ve Liu Wencai de iyice yakınlaşmış, neredeyse kardeş gibi olmuşlardı.

 

Liu Wencai her ne kadar Jiang Chen kadar hızlı puan toplayamıyor olsa da sahip olduğu momentum yine de ortalamanın çok üzerindeydi.

 

Bir buçuk ay sonunda ilk atmış dört kişi arasına girebilmişti.

 

Zaten bu sıralamaya girmek demek giriş biletini çoktan kazanmış olmak demekti, fakat Liu Wencai durumunu garanti altına almak için görev başvurularına devam ediyordu.

 

Bilerek askeri Dao ve kalp gücü alanında görevler alıyordu, bu şekilde aynı zamanda fiziki gücünü de artırabilecekti.

 

Aldığı görevler çoğunlukla birden üçe kadar zorluğa sahip olanlardı, ara sıra dördüncü seviyeli görevlere de başvuruyordu.

 

Birkaç günün sonunda sıralaması ilk otuza girmişti.

 

Askeri Dao görevlerinin yanı sıra Tang Hong ve Liu Wencai beraber antrenman da yapıyorlardı.

 

Liu Wencai avcı soydan gelen birisiydi, hayvan kanını uzun süredir geliştiren bir soydu bu.

 

Tang Hong’un lakabı ise barbardı, bu adamın vahşiliği Liu Wencai’den daha fazlaydı. Doğuştan vahşi bir savaşçıydı.

 

Bu ikili antrenman yaptığında çıkan sonuç oldukça etkili oluyordu.

 

Bu çılgın antrenmanlar bu ikisinin gücünü hızlı şekilde artırıyordu, ikisinde de gözle görülür gelişme vardı.

 

Tang Hong beşinci seviyeli, Liu Wencai ise altıncı seviyeli bir uygulayıcıydı.

 

Mantıklı düşünülecek olursa Tang Hong yetişim seviyesi üstün olduğundan avantajlı olmalıydı, fakat son birkaç antrenmanda artık Tang Hong Liu Wencai’yi yenmekte zorlanıyordu.

 

Neyse ki Jiang Chen’in verdiği canavar kanı Tang Hong’un potansiyelini de dürtmeye başlamıştı.

 

Tang Hong’un elinde bir yetenek vardı, geliştirdiği kanı hızlı şekilde vücudunu ve kemiklerini sertleştirmek için kullanabiliyordu.

 

Normal şartlarda Tang Hong’un gücü Liu Wencai ile aynı düzeydeydi, eğer Liu Wencai gücünün tamamını kullansaydı Tang Hong oldukça zor bir durumda kalırdı.

 

Fakat Tang Hong’un bir kez tepesi atınca, gücü neredeyse üç kat kadar artıyordu, bu durum hayvani vahşiliğin verdiği bir avantajdı.

 

Tang Hong bu özelliğini ‘çılgın form’ olarak tanımlıyordu, Tang Hong bu forma büründüğünde Liu Wencai karşısında ne yapacağını şaşırıyordu.

 

İkili bu şekilde her gün antrenman yapıyordu ve oldukça büyük bir gelişim göstermişlerdi. Savaşmaya devam ettikçe birbirlerine olan hayranlıkları da artıyordu. Aralarındaki ilişki kuvvetleniyor, bir kardeşliğe dönüşüyordu.

 

Aralarındaki bu katılaşan ilişki bir süre sonra bu ikisinin farklı toplulukların elemanları olduğunu unutturmuştu.

 

Dürüst olmak gerekirse, Liu Wencai Tang Hong’a baktığında onda kendine dair bazı izler görebiliyordu. Tang Hong’un çılgın formuna baktığında kendisinin canavar kanı yüzünden artan potansiyeline benzetiyordu.

 

Fakat elbette Tang Hong’un çılgın formu çok daha belirgindi ve fiziki gücünü artırıyordu.

 

Zaman ilerledikçe günler geçti…

 

Sonunda final savaşlarından önceki gece gelmişti.

 

Üç arkadaş Jiang Chen’in avlusunda toplanmıştı.

 

Üçü de göksel çeyrekte görmezden gelinecek kişiler olmaktan çıkmıştı. Üçü bir aradayken kimse bu üçlüyü dikkate almamak gibi bir hata yapamazdı.

 

Jiang Chen ise görevlere son zamanlarda çok az katılmıştı, bunun sebebi elbette yetişimine ve tekniklerini geliştirmesine ayırdığı zamandı. Karşısında dikilen ikilinin gözle görülür şekilde değiştiğini görünce memnun kalmıştı.

 

“Askeri Dao yolu kesinlikle antrenman isteyen bir yol. İkiniz geçtiğimiz günlerde belliki üzerinize düşenleri yapmışsınız. Hatta birbirinizin karakterini tamamlayan kişiler haline gelmişsiniz.” Jiang Chen samimi şekilde gülerek konuşuyordu: “Pekâlâ, ilk on altı kişi arasına girmeyi garantilediniz mi?”

 

Tang Hong da gülerek cevapladı: “Benim sıralamam on ikiden ileri gitmemişti, fakat her gün kardeş Wencai ile antrenman yapmaya başladıktan sonra hızla gelişim gösterdim ve şu anda ilk sekize girebilecek durumdayım.”

 

Liu Wencai de konuştu: “Kardeş Kaya, benim hedefim ise ilk on iki kişi arasına girmek.”

 

Jiang Chen yüne gülerek konuştu: “Eğer bir kaza yaşanmazsa, sahip olduğunuz güçle bu hedefinizi gerçekleştirmenize bir engel yok. Bu konu hakkında fazla kafa yormayın. Askeri Dao’nun böylesine mükemmelliklerle dolu olmasının sebebi aslında bilinmezliklerle dolu olmasındandır. Belki de bugün içerisinde ilk on altı kişi arasına girebilirsin, fakat belki de aradan bir asır geçtiğinde o gün geriye baktığında aslında ne kadar da boş bir iş olduğuna bile kanaat getirebilirsin.”

 

Eğer bir kişi askeri Dao’da on yıl içerisinde muhteşem bir ilerleme kaydettiyse ve orijin âlemine geçtiyse, geçmişe dönüp baktıklarında zihinlerinin ne kadar da çocuk gibi çalıştığını görürlerdi.

 

Fakat Liu Wencai ve Tang Hong Jiang Chen’den farklıydı. Onların önceki hayatlarından kalma tecrübeleri yoktu, görüşleri Jiang Chen’inki kadar geniş değildi. Bu tarz derin düşüncelere sahip değillerdi.

 

Fakat yine de yeniliklere kapalı bir zihinlerinin olmaması iyi bir şeydi. Tang Hong sert ve her daim hazır birisiydi ve gergin olmak demenin ne demek olduğuna dair bir fikri yoktu.

 

Liu Wencai’ye gelince, kendine olan güveni her ne kadar çok üst düzeyde olmasa da, olayları karşılama şekli bu yıl içerisinde kökten değişmişti, gücü de olağanüstü derecede artmıştı.

 

Zaten özgüven denen duygu güçten beslenen bir duyguydu.

 

İkinci günün şafağında, neredeyse bütün katılımcılar heyecanlı şekilde sabahın ilk ışıkları ile beraber gözlerini açmıştı.

 

Final maçları nihayet gelmişti!

 

Bütün katılımcılar büyük meydanda toplandı, sıralamalar açıklanmıştı ve herkesin görebileceği bir noktada sergileniyordu.

 

Jiang Chen son zamanlarda puan toplama işine biraz ara vermişti, bundan dolayı puanı çok üst düzeyde değildi.

 

Jiang Chen’in puanı zaten final maçlarına giriş biletini kazanmak için yeterliydi.

 

Jiang Chen altıncı, Tang Hong dokuzuncu ve Liu Wencai yirmi ikinci sıradaydı.

 

Skorlar açıklandıktan sonra ilk atmış dört kişi final maçlarına gidebiliyordu.

 

Geriye kalan katılımcıların seçmelerle ilgisi kesilmişti.

 

Ortamda büyük bir şamata vardı, final maçlarına girmeye hak kazanamamış olanlar stres ve üzüntü içerisindeydi, özellikle de atmış dördüncü sıraya yakın olup yine de ilk atmış dört kişi arasına girememiş olanlar.

 

Kısa süre sonra toplulukların saygın Ata kişileri ve ağır kıdemli personelleri ortama geldi.

 

Zaman hiç kimse için durmaz ve beklemezdi, formasyon zarar gördüğüne göre, Sonsuz Ruh Dağında kalan süre sadece iki-üç ay kadardı.

 

Daha fazla kaza yaşanmaması için final maçları bir an önce başlamalıydı.

 

“Herkes dinlesin, bugün burada olanlar şüphesiz on altı krallığın en kaliteli dâhileridir. Sizi tebrik etmeliyim, final maçlarında son on altı kişiye kalmamış olsanız da bu sizin topluluklara girmenizi önlemez. Sizler toplulukların geleceğisiniz ve bu toplulukların temelini oluşturacak kişilersiniz. Umarım final maçları sizin için kaliteli bir tecrübe olur ve ileride de askeri Dao yolunuzun açık olmasını sağlar. Pekâlâ, uzunca konuşmadan meselenin özüne gelelim, sıralamanıza göre numara alacaksınız, elemeler maçların sonucuna göre yapılacak. Birinci kişi atmış dördüncü kişi ile savaşacak, ikinci kişi atmış üçüncü kişi ile savaşacak ve düzen bu şekilde devam edecek. Bu şekilde ilk otuz iki kişiyi seçmiş olacağız, sona kalan on altı kişiyi daha sonra seçeceğiz. Elbette ilk on altı kişi arasına girememiş olanlar üzülmemeli, eğer savaşlar sırasında kendinizi ön plana çıkaracak hamleler ve yetenekler sergilerseniz hala saygın Ata kişilerin şahsi müridi olma şansına sahip olacaksınız. Her şey sizin elinizde. Toplumu ilgilendiren konularda asla birinci kişi olmaz derler ve askeri Dao konusunda da ikinci kişi diye bir şey yoktur. Şampiyon olacak kişi askeri Dao’da belirlenmelidir. Bundan dolayı ilk on altı kişi belirlendiğinde bu kişilerin de kendi aralarında sıralaması yapılacak. Sıralamanız ne kadar yüksek olursa size verilecek olan değer de o kadar yüksek olacak. Bundan dolayı en yüksek performansınızı sergilemenizi tavsiye ederim.”

 

Güneş Avcısının sesi bir çan sesi gibi keskin ve yüksekti, ortamdakilerin kulak zarlarını titretiyordu, sanki uygulayıcıların kanını kaynatıp ruhunu delebilecek gibiydi.

 

Ortamda sadece Jiang Chen bir dağ gibi sarsılmaz duruyordu, kalbi bir ayna gibi sakindi.

 

Ata kişilerin şahsi müridi olma vaatleri Jiang Chen’e hiç çekici gelmiyordu. Zaten bu seçmelere katılmasının sebebi hiçbir zaman Ata kişiler olmamıştı.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr