Bölüm 359: Kaçınılmaz Düşmanlar

avatar
2244 2

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 359: Kaçınılmaz Düşmanlar


Mor Güneş Topluluğunun köhne bir noktasında bütün kıdemli elemanlar toplanmıştı.

 

Usta Shuiyue yaşananlardan utanmış şekilde konuşuyordu: “Ata kişi, dostum daoistler, ben rekabet edecek yeterlilikte değildim ve herkesin benim yüzümden utanmasına sebep oldum.”

 

Ruhani lider Zixu topluluğun başkanıydı, kendisini bu olaylardan korumuştu. Shuiyue’yi yatıştırmak için konuştu: “Küçük kız kardeşim Shuiyue, herkes senin öfkenin ne kadar zalim olduğunu bilir, senin davranışların her ne kadar korkutucu olsa da, her daim topluluğumuzun iyiliğinedir. Bu olaylarda birçok faktör söz konusu ve kesinlikle suçun hepsini sana yüklemek olmaz. bu olaylarda diğer üç topluluğun sürekli olarak bizi kıskanıyor olmalarının da etkisi var, bundan dolayı bu olayları gereğinden fazla öneme sahipmiş gibi gösterdiler.”

 

“Elbette, küçük kız kardeş Shuiyue kendisini yormamalı, meseledeki eleman sadece fani bir uygulayıcı ve dünya görüşü çok dar birisi. Bu eleman göksel çeyreğe ulaştığında mutlaka karşısına yeterli seviyede bir müridimiz çıkar ve cezasını verir.”

 

“Evet, bu sözlerde mantık var. Bu elemanın her ne kadar yüksek bir potansiyeli olsa da, sonuçta bu elemanla bizim topluluğumuzun elit müritleri arasında elbette büyük bir fark var.”

 

Ortamdaki herkes Shuiyue’yi sakinleştirmeye çalışıyordu.

 

Bunun sebebi ortamdakilerin Usta Shuiyue ile aralarının çok yakın olmasından değildi, fakat biliyorlardı ki bu kadın inanılmaz potansiyelde bir mürit almıştı topluluğa.

 

Bu mürit er ya da geç topluluğun temel kişilerinden birisi olacaktı. Ata Güneş Avcısı bile Long Juxue’nin ileride orijin âleminde geçmesi en muhtemel kişi olduğunu söylemişti.

 

Elbette bunun sebebi Long Juxue’nin Gök Anka Yaratılışa sahip olmasıydı. Sadece bu gerçek bile Long Juxue’yi diğer bütün müritlerden daha üstün yapıyordu.

 

Usta Shuiyue etrafındakilerin rahatlatıcı sözleri sayesinde biraz olsun sakinleşmişti. Fakat yine de geri döndüğünden beri Ata Güneş Avcısının yüzüne bakmaya cesaret edememişti hala.

 

Büyük bir hata yaptığının farkındaydı, özellikle de Ata kişi kendisine bu fani uygulayıcıyla çok fazla uğraşmamasını söylediği halde.

 

Kendisinden üstün olan birisinin sözlerini dinlememişti ve ateşle oynamıştı, sonuç olarak kendisi kurban gitmişti. Utanmasının yanında ayrıca iki adet de üstün kabiliyetli müridini kaybetmişti.

 

“Ata kişi, ben kendime verilen görevleri yerine getiremedim ve başarısız oldum, vereceğiniz cezayı kabul edeceğim.” Shuiyue yeryüzünde Ata Güneş Avcısı hariç hiç kimseden korkmuyordu.

 

Zaten topluluğun en kıdemli kişisi olan topluluk başkanı bile Ata Güneş Avcısının karşısında fevri davranmaya cesaret edemezdi.

 

“Hmm, Shuiyue, Long Juxue’yi bünyemize katman büyük bir başarıydı ve benim direkt emirlerimi dinlememiş olman ise büyük bir başarısızlıktı. Yapılan iyi hamleler bazen kötü hamlelerin görmezden gelinmesine sebep olabilir. Ayrıca mesele artık bitti.”

 

Ata Güneş Avcısı homurdanarak konuşmuştu, el hareketi ile Shuiyue’yi gönderdi.

 

Usta Shuiyue’nin kalbinde keder ve acı vardı. Ata Güneş Avcısının sözlerinden anlaşılıyordu ki Long Juxue’yi topluluk bünyesine katmanın verdiği ‘hataların görmezden gelinmesi hakkını’ artık doldurmuştu. Artık topluluğun özel ayrıcalıklarından yararlanamayacağının farkındaydı.

 

Bu kesinlikle Usta Shuiyue için ağır bir darbeydi, fakat Ata Güneş Avcısı artık son sözünü söylemişti ve Shuiyue artık daha fazla oyalanamazdı. Sonuçta Ata kişinin direkt emirlerini çiğnemişti, Ata kişinin sadece sözleri ile tepki verip daha ileri gitmemesi bir merhamet göstergesiydi.

 

Fakat Shuiyue bir süre düşündü ve bir şey daha söylemesi gerektiğini düşündü: “Ata kişi, rapor etmem gereken bir şey daha var.”

 

“Nedir?”

 

“Ben bu fani uygulayıcının Long Juxue’nin fani dünyadan rakibi olan Jiang Chen olduğunu düşünüyorum.”

 

Shuiyue’nin şüphesini dile getirmesiyle beraber odadaki herkes şaşırmıştı.

 

“Ne dedin sen?” Ruhani lider Zixu da şaşırmıştı: “Jiang Chen mi? Seçmeler başlamadan evvel diğer toplulukların bünyelerine katmak için uğraştığı çocuktan mı bahsediyorsun?”

 

Bu düşünce aslında Zixu’nun da aklına gelmişti bir keresinde fakat üzerinde fazla düşünmemişti. Şimdi Shuiyue bu konuyu açınca sormak için kendini mecbur hissetti: “Bu söylediklerine kanıtın var mı?”

 

“Elimde kesin kanıt yok, ama bu fani uygulayıcının ikinci kademe seçmelere girdiğinden beri bizim topluluğumuzla düşman olduğunun farkındayım. Bunun nedenini düşünelim. İşin aslı, ben bu fani uygulayıcının varlığından dahi rahatsızlık duyuyorum. Hepiniz biliyorsunuz ki benim seviyemdeki bir yetişimcinin duygusal patlama yaşaması imkânsıza yakındır. Bundan dolayı benim şüphelerimin doğru çıkmasından korkuyorum, sezgilerim doğru olabilir!”

 

Askeri Dao yetişimcilerinin sezgileri!

 

Bir yetişimcinin içine ortada hiçbir sebep yokken sezgiler doğabilirdi, fakat elbette ateş olmayan yerden duman çıkmazdı. Bu sezgiler oluşması genellikle bir şeylerin olacağı anlamına gelirdi.

 

Bu sefer Ata Güneş Avcısı da dikkat kesilmişti.

 

Kendisi saygın bir orijin âlemi uygulayıcısıydı ve askeri Dao sezgisi konusunda derin bir anlayışa sahipti. Böyle tesadüfi düşünceler insanın zihninde sebepsiz şekilde belirmezdi.

 

Üstelik kişi ne kadar güçlüyse, bu sezgilerin doğruluk payı da bir o kadar fazla oluyordu.

 

“Acaba bu adam gerçekten de Jiang Chen olabilir mi?” Ata Güneş Avcısı bu zaman kadar Jiang Chen hakkında çok düşünmemişti, sonuçta onun seviyesinde birisi için her ‘eşsiz dâhi’ diye nitelendirilen kişi sadece küçük bir karakterden ibaretti.

 

Sadece orijin âlemine girme potansiyeli olan kişiler Ata Güneş Avcısının görüş alanına girmeye hak kazanabilirdi.

 

Topluluğundaki birçok müride bu açıdan umutla bakıyordu, elbette en başta Long Juxue’ye.

 

Her şey normal seyrederse Gök Anka Yaratılışa sahip birisinin orijin âlemine geçmesi ihtimali yüzde yetmiş-seksen civarındaydı.

 

Bundan dolayı Long Juxue genç müritler arasında en sevilendi. Topluluğun kaynaklarını kullanma meselesinde en ayrıcalıklı kişiydi.

 

Güneş Avcısı bu uygulayıcıda büyük bir potansiyel görmüştü, ileride orijin âlemi uygulayıcısı olacağına dair umut besliyordu, bundan dolayı Shuiyue’ye bu uygulayıcıyı baskı altına almaması için emir göndermişti.

 

Fakat bu katılımcı gerçekten de Long Juxue’nin fani dünyadan olan rakibi ise yaşamasına izin verilmemeliydi.

 

“Küçücük Doğu Krallığı aynı anda iki adet dâhi kişiyi doğurmuş olabilir mi?” Güneş Avcısı mırıldanarak konuşuyordu.

 

Ortamdakiler şaşkındı: “Ata kişi, ne demek istiyorsunuz?”

 

Güneş Avcısı iç çekerek konuştu: “Shuiyue bunu bana daha önce de söylediğinde ben bu konu üzerinde pek düşünmemiştim. Fakat şimdi Shuiyue bu şüpheye sahip, bu şüphe kalpten gelen bir Dao sezgisi ve hatalı olması ihtimali sıfıra yakın. Bu katılımcı gerçekten de Long Juxue’nin ölümüne rakibi olan Jiang Chen olabilir. Görünüşe göre göklerin kullandığı yöntemler adil. Long Juxue çok başarılı bir dâhi ve elbette rakibini ayarlayacak olan gökler adil davranarak ona aynı seviyede potansiyele sahip bir rakip verdi! Ben Long Juxue’nin geçmişini araştırdım ve Jiang Chen ile aralarındaki meselenin gerçekten ölümcül derecede olduğunu öğrendim.”

 

“Ata kişi, siz de mi benim düşündüğüm gibi düşünüyorsunuz?” Usta Shuiyue Ata kişinin böyle konuştuğunu görünce ok şaşırmıştı. Aslında Usta Shuiyue içten içe sezgilerinin yanlış olmasını istiyordu.

 

Bunun sebebi fani uygulayıcının Shuiyue’ye getirdiği şaşkınlık üst derecedeydi.

 

“Bekleyip görelim bakalım…” Güneş Avcısı ellerini iki yana ayırdı: “Eğer bu katılımcı gerçekten Jiang Chen ise, o halde Long Juxue ile aynı gök altında yaşaması kader tarafından yasaklanmış demektir. Eğer bu katılımcı ölmezse Long Juxue’nin iç iblisi haline gelebilir.”

 

“Diğer yandan, eğer bu adam gerçekten Jiang Chen ise bu durumda Long Juxue’nin hırsını artırmamız için avantajlı bir durum da olabilir. Eğer Long Juxue bu adamı alt edebilirse işte o zaman göklere yükselmesinin önünde hiçbir engel kalmaz.”

 

“Ata kişi, siz bu katılımcının göksel çeyreğe yükselmesine ve Long Juxue ile rekabet etmesine izin vermemiz gerektiğini mi söylüyorsunuz?” Usta Shuiyue boğuk bir sesle ve şaşkın halde sordu.

 

“Ne?” Güneş Avcısı soğuk biri ifadeyle gülümsedi: “Sen müridini korumak için onun gelişmesini mi engelleyeceksin?”

 

“Bu eleman birçok numaraya sahip ve kurnaz birisi, Long Juxue’nin karakteri ise henüz doğru düzgün form alabilmiş değil, Long Juxue henüz öfkesini nasıl kontrol edebileceğini bilmeyen birisi. Benim endişelendiğim şey…”

 

Güneş Avcısı kayıtsız bir ifadeyle konuştu: “Herkesten üstün olmak isteyen birisi herkesi geçmek zorundadır. Eğer basit bir fani rakip Long Juxue’yi durdurmak için yeterliyse o halde onun potansiyeli ne kadar fazla olursa olsun alt edilmeye mahkûmdur.”

 

Topluluğun diğer kıdemlileri bu sözleri duyunca kafalarını salladılar.

 

Uygulayıcıların dâhi olmak için ihtiyaç duydukları tek şey elbette potansiyel değildi, aynı zamanda kendi başlarına gelişim gösterebilecekleri koşullara sahip olmalıydılar. Birinci kademe seçmeler zaten bunu ölçmeye yarayan seçmelerdi.

 

Eğer Long Juxue yolundaki bu engelleri kaldırmaya hazır değilse o halde topluluğun kaynaklarından yararlanıp ayrıcalıklarından faydalanmaya ne hakkı vardı?

 

“Shuiyue, senin karakterin oldukça vahşi, fakat benim gözümde bu bir eksiklik değil. Senin kendine yakın olan kişileri koruma isteğin bir eksiklik değil, kötü bir şey değil. Fakat şunu unutma, bir yetişimcinin gelişmesinde ustasının koruması her ne kadar gerekli olsa da, gereğinden fazla müdahil olmak yetişimciyi hapis etmek gibidir. Eğer her şeyi onun yerine sen yaparsan Long Juxue gelişemez. Eğer onun karakteri de eğitim seviyesi gibi gelişmezse önemli konularda ve kriz anlarında ona nasıl güvenebiliriz?”

 

Güneş Avcısı ikna edici bir ses tonuyla konuşuyordu: “Bundan dolayı, eğer bu katılımcı gerçekten de Jiang Chen ise bu aslında iyi bir şey demektir. Long Juxue’nin için en ideal rakip bu adam olacaktır. Bir dâhinin gelişiminde kader rakibi olarak karşısına birisinin çıkması onun gelişmesine yardımcı olur.”

 

Usta Shuiyue anında bir şeyleri anlamış gibiydi.

 

Şu anda büyük bir pişmanlık duyuyordu. Eğer bu durumu daha önce anlayabilmiş olsaydı bu kadar utanç dolu şeyler yaşamazdı. Kendi yaşadığı utancı aslında pek önemsemiyordu, özellikle de iki adet müridini kaybetmişken…

 

“Pekâlâ, hepsi bu kadar Shuiyue, sen bu meseleye sanki senin de geçmen gereken bir test gibi davranmalısın. Karakterini iyi geliştirmelisin.”

 

Güneş Avcısı elini salladı, ayrılmak üzereydi.

 

“Ata Güneş Avcısı, lütfen biraz daha bekleyin. Jiang Chen hakkında bir şey daha var.” Usta Shuiyue anında bir şey hatırlamıştı.

 

“Başka ne var?”

 

“Doğu Krallığındaki o gün… Benim müridim Chu Xinghan Jiang Chen’i öldürmeye çok yakındı, fakat son anda gizemli bir karakter ortaya çıkıp Jiang Chen’in hayatını kurtardı. Chu Xinghan’a verdiği mesajda ise Long Juxue ve Jiang Chen arasındaki meselenin sadece bu ikili arasında çözülmesi gerektiğini söylemişti. Eğer Mor Güneş Topluluğu bir kez daha müdahil olursa bu gizemli adam bizzat topluluğa gelerek bir açıklama isteyecekmiş. Görünüşe göre bu gizemli adam Jiang Chen’e akıl hocalığı yapan kişi olmalı.”

 

“Gizemli adam mı? Duman ve aynalar!” Güneş Avcısı soğuk bir ifadeyle güldü: “Bizim gibi dört büyük orijin âlemi uygulayıcısından başka, on altı krallıkta bizden başka kim gizemli kişi olabiliyormuş? Bu mesele üzerinde daha fazla kafa yorma, o adam her kimse bizim topluluğumuz on altı krallık sınırlarındaki hiçbir şeyden korkmaz. Mor Güneş Topluluğunu tehdit etmeye layık hiç kimse yok bu topraklarda!”

 

Usta Shuiyue hala şüpheli olduğu bir konuyu daha gün yüzüne getirdi: “Hmm, ben aslında şeyden de şüpheleniyordum, acaba bu gizemli kişi diye bahsettiğim kişi Krallığın Koruyucu Ruh Kralı Ye Chonglou olabilir mi?”

 

“Ye Chonglou mu?” Güneş Avcısının sesinde küçümseme izleri vardı: “Krallığın Koruyucu Ruh Kralı mı? Mademki bu adam Ruh Kralı, o halde endişelenecek bir şey yok. Orijin âlemine girdiği zaman gelsin de o zaman konuşalım! Fakat, bu adamın orijin âlemine geçmesi ihtimalini düşünüyorum da, imkânsız! Hehe!”

 

Güneş Avcısı her ne kadar Ye Chonglou’yu çok yakından tanıyor olmasa da, sonuçta onun ismini duymuştu. bu adamın orijin âleminden sadece yarım adım kadar geride olduğunu fakat bir türlü geçiş yapamadığını biliyordu.

 

Bu geçiş tıpkı bir şişenin boğazını geçmek gibiydi, eğer önündeki yüz yıl içerisinde geçemezse o halde final adımı hiçbir zaman atamazdı.

 

İşte orijin ve ruh âleminin arasındaki fark buydu. Aradaki yol sadece düz bir patika gibiydi fakat yüzlerce dağ uzunluğunda ve binlerce hendekle doluydu.

 

Güneş Avcısı son sözünü söylemişti, artık daha fazla konuşmaya gerek yoktu. Herkes kendi işine dönmeye başlamıştı, Usta Shuiyue tek başına endişeli şekilde kalmıştı.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44307 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr