Bölüm 358: Usta Shuiyue Görevden Alınıyor

avatar
2296 2

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 358: Usta Shuiyue Görevden Alınıyor


Ata kişiler ve diğer üç topluluğun kıdemli kişileri haberleri aynı anda almışlardı.

 

Bu meselenin varabileceği sonuçları kavradıklarında kıdemli kişilerin hepsi harekete geçme isteği duydu. Bu durum Mor Güneş Topluluğunu alt etmek için ellerine geçen büyük bir fırsattı.

 

Mor Güneş Topluluğu seçmeler boyunca hep baskın taraf olmaya çalışmıştı ve kendisini diğer toplulukların lideri gibi göstermeye çalışmıştı. Sırf bu durum bile diğer toplulukları büyük ölçüde rahatsız etmeye yetmişti.

 

Bu durum ise tamamen farklıydı ve kesinlikle tepki çekmesi normaldi, Usta Shuiyue mücadelelere hile karıştırmıştı!

 

Ata kişilerin Usta Shuiyue hakkındaki düşünceleri göz önüne alınırsa, bu kişiler Usta Shuiyue’nin bunu yapmış olabileceğine inanırlardı, bundan dolayı Ata kişilerin hepsi de sabahın ilk ışığıyla yeryüzü çeyreğine yola çıktılar.

 

Eğer halkın öfkesi artarsa ve isyan gibi bir duruma dönüşürse, o halde önü kesilemez bir hal alırdı.

 

Ata kişiler bizzat kendileri gelmişti, gözetmenleri sorguluyor ve görgü tanığı olan katılımcıların ifadelerini alıyorlardı.

 

Elbette soruşturma işinin sonunda Güneş Avcısı hariç, bütün Ata kişiler Usta Shuiyue’nin mücadelelere hile karıştırdığını düşünmüştü.

 

“Hiç ara vermeden dört defa mücadele için aynı kişinin isminin seçilmesi. Hanginiz bunun hile olmadığını söyleyebilir ki?” Devasa Ruh Topluluğunun Ata kişisi Dokuz Aslan konuşmuştu.

 

Ata kişi Buz Buharı ise konuşmayı sürdüren kişi oldu: “Mücadelelerin manipüle edildiği çok aşikâr. Daoist Güneş Avcısı, senin Mor Güneş Topluluğun bu sefer gerçekten de sınırı aştı.”

 

“Daoist Güneş Avcısı, bize bu konu hakkında ilerlememiz için bir yol göster.” Bin Akbaşlı hafif bir ses tonuyla sordu.

 

Güneş Avcısının yüzünde keyifsiz bir ifade vardı, kendisi de Usta Shuiyue’nin kendisini hayal kırıklığına uğrattığını düşünüyordu. Herkes şu anda Mor Güneş Topluluğunu alt etmeye uğraşıyordu. Eğer bu kadın temizlenmezse Ata kişiler kalabalığı yatıştırmakta oldukça zorlanacaklardı.

 

Katılımcıların tavırlarına bakılırsa eğer Usta Shuiyue görevden alınmazsa hiçbiri seçmelere devam etme isteğinde değildi.

 

Güneş Avcısı homurdanıyordu, kendisi her ne kadar baskın karakterli birisi olsa da topluluğunun suçlu olduğunun kesinlikle farkındaydı, homurdanmaktan başka ne yapabilirdi ki?

 

“Siz üç topluluk olarak zaten bu pozisyonu uzun zamandır istiyordunuz. Şimdi ne yapabiliriz ki? Eğer benim topluluğum yeryüzü çeyreğinin baş gözetmeni olmaktan çekilirse siz kendi aranızda nasıl olacak da paylaşacaksınız bu pozisyonu?”

 

“Neden paylaşamayalım?” Dokuz Aslan gülümseyerek konuşuyordu: “Ben her topluluğun bir kişiyi örnek göstermesini öneriyorum.”

 

“Bu mantıklı, ben de katılıyorum.” Buz Buharı da katılmıştı.

 

Bin Akbaşlı da gülümseyerek konuştu: “Ben de aksi bir fikre sahip değilim.”

 

Usta Shuiyue görevden alındıktan ve Mor Güneş Topluluğu da bu pozisyondan vaz geçtikten sonra diğer üç topluluk için ortaklaşa bir baş gözetmen atamak zor değildi.

 

Güneş Avcısı oldukça kederli görünüyordu, fakat şu anda yapabileceği tek şey olayları itiraz etmeden kabullenmekti. Yine homurdanarak bakışlarını Jiang Chen’e çevirdi: “Genç adam, görünüşe göre yaşanan her olayda senin izlerine rastlamaya alışmamız lazım.”

 

Jiang Chen hafifçe gülümseyerek cevapladı: “Ağaçlar sabit kalmak ister, fakat rüzgâr hiçbir zaman bitmez. Ata kişi, gerçekten sizin topluluğunuzun işlediği suçları yüzünden beni mi sorumlu tutacaksınız?”

 

“Haha! İyi konuştun!” Dokuz Aslan gülerek araya girdi: “Küçük eleman, ben senin son zamanlardaki yükselişini duydum, sadece şunu söylemek istiyorum, harika bir şov! Gerçek bir dâhi senin gibi olmalı. Kabullenmeye ya da teslim olmaya kapalı birisi olmalı! Dış güçler tarafından her baskıya baş kaldırmalı!”

 

“Yaşlı Dokuz Aslan, sözlerinin zamanlamasına dikkat et!” Güneş Avcısı soğuk bir ifadeyle konuştu.

 

“Hehe! Ben canım ne zaman isterse o zaman konuşurum. Beni kontrol edebilir misin? Sen önce kendi topluluğunu kontrol et ve sana gülmemiz için bizim elimize sebep vermelerini engelle.” Dokuz Aslan bunu söylerken gülerek Usta Shuiyue’ye bakıyordu.

 

Usta Shuiyue utanç içindeydi. Bakışlarını Jiang Chen’e çevirdi, içinde bulunduğu durumun mimarıydı bu adam!

 

“Bu fani uygulayıcı benim iki müridimi ardı ardına alt etti, birini sakat bırakıp diğerini öldürdü. Şimdi ise namımıza leke sürecek şekilde şikâyet ederek beni Ata kişilerin önünde rezil etti!”

 

Usta Shuiyue hiçbir zaman kibar birisi olmamıştı, şu anda Jiang Chen’i affedecek durumda kesinlikle değildi, Jiang Chen’e olan öfkesini bin adet nehir yıkasa yine de temizlenmezdi.

 

“Genç adam, geçen sefer sana verdiğim tavsiye hala etkili olacaktır, bir askeri Dao uygulayıcısı yolunu çok dikkatli seçmeli. Bir ayağını doğru yere koymak diğer ayağının da doğru yere gitmesini sağlar. Fakat bir ayağını yanlış yere koymak da aynı şekilde diğer ayağının da yanlış yere gitmesine sebep olur.”

 

Güneş Avcısı bunları söyledikten sonra kollarını kaldırdı: “Gidiyoruz!”

 

Bir grup Mor Güneş Topluluğu kıdemlisi Güneş Avcısını takip etti. Usta Shuiyue ayrılırken Jiang Chen’e bir engerek misali bakışları atıyordu.

 

Jiang Chen bu kadını gücendirdiğinin gayet farkındaydı.

 

“Genç adam, sen bu yaşlı deli Güneş Avcısını görmezden gel. Onların topluluğu uzun zamandır canları nasıl istiyorsa öyle davranmaya alıştılar. Şimdi utanç duydukları bir olay yaşadıkları için seni korkutmak için boş sözler söylüyorlar. Bir şeyi sakın unutma, isterse fani uygulayıcılar olsun isterse topluluk müritleri, bizler en nihayetinde on altı krallık ittifakının yetişimcileriyiz. Bu seçmelerde ön yargıya yer verilmemesi lazım, büyük resmi görebilmek için ön yargıları kaldırmak lazım.” Dokuz Aslan gülerek konuşuyordu.

 

“Yaşlı Dokuz Aslan, ben senin sözlerine çok nadir katılırım, fakat bu sözlerine katılmaya kendimi mecbur hissediyorum. Genç adam, senin bu meselelerde yanlışın yok. Senin gittiğin yol doğru olduğu sürece boş tehditler yüzünden yolundan sapmamalısın. Sen bizlerin olduğu seviyeye ulaştığında doğru yoldan sapmamanın ne kadar önemli bir şey olduğunu anlayacaksın.”

 

“Kendine iyi bak, bizler senin gibi yetişimcilerin ileride çok yükseklere tırmanacağından eminiz.” Buz Buharı da Jiang Chen’i cesaretlendirici yönde konuşuştu.

 

Üç Ata kişinin birden cesaretlendirici şekilde konuşmaları Jiang Chen’den ümitlerinin ne kadar fazla olduğunu kanıtlıyordu.

 

Her ne kadar kimliği hala açıklanmamış olsa da sonuçta bu fani uygulayıcının savaş kabiliyetlerinin ve barındırdığı potansiyelin farkındaydılar.

 

Gizemli çeyrekteki ve yeryüzü çeyreğindeki başarılarından zaten bu fani uygulayıcının göksel çeyreğe yükseleceği aşikârdı.

 

Ata kişilerin açık şekilde topluluklarının bünyesine eleman katmaları yasak olsa da hepsinin aklındaki düşünce buydu aslında.

 

“Ata kişilerin verdiği tavsiyeler için onlara çok teşekkür ederim. Ben sizin de dediğiniz gibi doğru bildiğim yoldan sapmamak için elimden geleni yapacağım.”

 

Mücadeleler hala devam ediyordu, Usta Shuiyue görevden alındığına göre Ata kişilerin artık yeryüzü çeyreğinde işi yoktu.

 

Kendi aralarında üç adet gözetmen seçtiler ve uyarılarda bulundular. Kişisel duyguların bu seçmelerde yerinin olmadığını ve herkese eşit davranılması gerektiğini söylediler.

 

Usta Shuiyue kendi şahsi duygularını seçmeleri manipüle etmek için kullanmıştı ve şimdi baş gözetmen olma görevinden alınmıştı.

 

Bu olaylardan sonra yeryüzü çeyreğinin mücadeleleri eskisi gibi devam etmeye başladı.

 

Jiang Chen son mücadelesinde Hai Tian’ı öldürmüştü, kurallar gereği hala mücadelesine devam etme hakkı vardı.

 

Fakat Jiang Chen’in ritmi bozulmuştu ve mücadelesine devam etmek istemedi.

 

Arenadan ayrıldı ve apartmanına döndü.

 

Bugün çok şey yaşanmıştı ve düşüncelerini toparlamak için kendine biraz zaman ayırması gerekiyordu.

 

Zaten bugün içerisinde üç defa kendisine meydan okunduğu için artık ismi bir kez daha anons edilmeyecekti, bundan dolayı arenayı terk etmesi kurallara aykırı değildi.

 

Jiang Chen odasına girdiğinde bağdaş kurarak oturdu, duygularını sakinleştirmeye çalışıyordu.

 

Bugün yaşanan olaylar tesadüfen gelişen kaza gibi görünse de aslında kaçınılmazdı. Jiang Chen Shuiyue bölgesi ile olan anlaşmazlığının mutlaka bir noktada patlak vereceğini farkındaydı.

 

“Bu yaşlı kadın gerçekten de deli birisi ve duygularını kontrol altında tutamıyor. Üst üste dört maç yaptırarak beni yorabileceğini düşündü. Hah! Ne kadar da sevimli bir plan! İyi ki ben buz halkasındayken enerjimi kontrollü şekilde harcadım. Fakat yine de, ruh emici halkadan sonra gerçekten de yoruldum.”

 

Jiang Chen’in yetişim bilgisi konusunda bilgilerini aşabilecek hiç kimse yoktu.

 

Hai Tian aslında Jiang Chen’e bela olabilecek seviyede birisi sayılırdı.

 

“Yeryüzü çeyreğinde bana tehdit oluşturabilecek hiç kimse yok sayılır. Görünüşe göre artık hedefimi göksel ruh çeyreği olarak atamalıyım.”

 

Bu çeyrekte Jiang Chen’in rakipleri sadece katılımcılar değil, aynı zamanda beş çeşide sahip halkalardı.

 

“Hai Tian kendisini zeki birisi olarak süsleme peşindeydi. Kendisini koruyan bir hazine niteliğinde yeteneği vardı ve ruh emici halkanın geri tepme kuvvetinden korkmuyordu. Eğer bana bütün gücüyle saldırsaydı ben bu yükün altında ezilebilirdim. Benim savunma gücüm halkanın verdiği geri tepme kuvvetini karşılayabilecek güçte olsa da, yine de hareketlerim kısıtlanırdı ve başarılı olamayabilirdim. Eğer Hai Tian ilk saldırı hakkını bana vermeseydi belki de mücadelede başarılı olamazdım. Bu durumda kesinlikle nilüferi ortaya çıkartmak zorunda kalırdım. Zaten o eleman belliki önceki maçlarda beni gözlemleyerek hamlelerimi izlemiş, savaş düzenim hakkında araştırma yapmış, böylelikle benim saldırılarım hakkında bir fikir oluşturmuş. Bundan dolayı ilk başta savunma yapmak istemiş olmalı, sebebi elbette benim ruh enerjimi tüketmemi istemesindendi. Sonrasında ise karşı saldırı yaparak beni yenmeyi planlıyordu.”

 

Dürüst konuşmak gerekirse Jiang Chen aslında bu mücadelede oldukça şanslıydı.

 

Mesele sadece rakibinin durumu yanlış değerlendirip hatalı taktik kullanmasından ibaretti.

 

Eğer Jiang Chen Kuzgun Kralın tüylerine sahip olmasaydı muhtemelen son kozu olan Ateş ve Buz’un Büyüleyici Nilüfer Çiçeğini kullanmak zorunda kalacaktı.

 

Zaten eğer ki nilüferi ortaya çıkarsaydı kazanacağı konusunda kendisine olan güveni tamdı.

 

“Görünüşe göre birinci kademe seçmelere minnettar olmalıyım. Eğer Yıkım Vadisindeki olayları yaşamasaydım bugün kazanabilmek için Nilüferi ortaya çıkarmak zorunda kalacaktım.”

 

Jiang Chen nilüferi erkenden ortaya çıkarmak istemiyordu.

 

Nilüfer Jiang Chen’in son kozuydu, sadece en zor durumda kaldığı zaman ortaya çıkaracaktı.

 

Jiang Chen’in günleri Usta Shuiyue’nin baskısı olmadan çok daha hızlı geçiyordu, fakat Jiang Chen yine de stratejisini düşük profil sergilemek üzerine kurmuştu ve günlük iki galibiyet aldıktan sonra mücadele hakkından vaz geçiyordu.

 

Yeryüzü çeyreğindeki beş halka sayesinde zaten gizemli çeyrekteki gibi galibiyet serileri yakalamak pek mümkün değildi.

 

Zaten imkânı olsa da Jiang Chen bunu yapmak istemiyordu.

 

Jiang Chen’i sevindiren bir diğer konu ise Liu Wencai ile yaptıkları antrenmanların sonrasında Liu Wencai’nin savaş kabiliyetinin gözle görülür şekilde artmış olmasıydı.

 

Liu Wencai bu duruma oldukça minnettardı. Yeryüzü çeyreğine ilk geldiğinde numarasının dört yüz doksan sekiz olmasının sondan ikinci kişi olduğu anlamına geldiğini biliyordu.

 

Bu duruma nereden bakarsa baksın kendisini sürekli tekrar alt kümeye düşecek birisi olarak görmekten kaçınamıyordu. Üç aylık döngü sonrasında gizemli çeyreğe geri döneceğine garanti olarak bakıyordu.

 

Elbette bu durumu kabullenmek istemiyordu, bu yüzden kaderini değiştirmek istemişti.

 

Şimdi ise, her ne kadar ilk sıralara yerleşebilecek kadar ilerleyebilmiş olmasa da, sonuçta beş yüz kişilik grubun sonlarında değildi.

 

“Kardeş Kaya, ben her ne kadar senin olduğun seviyeye hiçbir zaman erişemeyecek olsam da, senin öğrettiklerinden hiçbir zaman şaşmayacağım! Senin seviyene erişemeyecek olsam da, seni sonsuza kadar takip edeceğim. Eğer seni takip etmezsem ben toz bulutunun içinde kaybolacak olan birisiyim!”

 

Liu Wencai içinden takipçi olmak için yemin etmişti.

 

Şişman Lu da Liu Wencai’den etkilenmiş görünüyordu, her zamanki şakacı tavırlarını bir kenara bırakıp normalden daha fazla sürede yetişim yapmaya başlamıştı.

 

Sanki Liu Wencai ile yarışmak istiyormuş gibiydi!

 

Jiang Chen doğal olarak bu ikilideki değişimi gördüğünde mutlu olmuştu. Aynı zamanda kalbinde hafif bir gurur da oluşmuştu.

 

Başka insanların ilham kaynağı olmak, arkadaşlarını gelişmesine sebep olabilmek; Jiang Chen bunları yaşadığına mutluydu.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43991 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr