Bölüm 357: Durum Büyük Ölçüde Değişiyor

avatar
2084 2

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 357: Durum Büyük Ölçüde Değişiyor


Alkış sesleri gürleyen bir nehir gibiydi, sürekli ve uyum içindeydi.

 

Böyle bir manzarayla karşılaşacağını Jiang Chen bile tahmin edememişti. Halkadan aşağı indiğinde Liu Wencai ve Şişman Lu’nun heyecan içinde alkışladığını gördü, sanki elleri parçalara ayrılana kadar alkışlamak istiyor gibiydiler.

 

“Harikasın Kardeş Kaya!”

 

“Seninle gurur duyuyoruz Kardeş Kaya!”

 

Liu Wencai’nin gözlerinin etrafı kırmızıydı, şu anda oldukça duygusal olduğu ve neredeyse ağlamak üzere olduğu aşikârdı. Şişman Lu da aynı zamanda gözlerinin kenarlarını siliyordu, ağlamamak için kendini zor tutuyordu.

 

“Kardeş Kaya, bak! Adil sebeplerden dolayı yapılan hamleler nasıl da destek alıyor! Mor Güneş Topluluğu mücadeleleri manipüle etti ve halkın öfkesini üzerine çekti, sen ise bu adaletsiz duruma adil şekilde cevap verdin ve bütün destekler senden yana! Hai Tian’ın ölümü senin yüzünden değil, topluluğunun adaletsiz davranışları yüzünden oldu!” Liu Wencai neredeyse bağırma tonunda konuşuyordu.

 

Elbette Liu Wencai’nin söyledikleri diğer katılımcıların da aklından geçenlerdi.

 

Her ne kadar ortamdaki diğer kişiler de topluluk müritleri olup fani uygulayıcıların yükselmesini istemeseler de, sonuçta adaletin yerini bulması herkesi mutlu eden bir olaydı.

 

İlk baştaki kıskançlık artık yerini kabullenmeye bırakmıştı, bunun sebebi elbette bu fani uygulayıcının gücüne ve potansiyeline yeryüzü çeyreğindeki hiç kimsenin ulaşamayacağının anlaşılmasıydı.

 

Bunun üzerine zaten katılımcıların Mor Güneş Topluluğunun mücadeleleri kendi isteği doğrultusunda yönlendirmesi ile beraber fani uygulayıcıya olan destek hevesi de artmıştı.

 

Mademki mücadeleler toplulukların istediği yönde manipüle edilebiliyordu, o halde seçmeleri düzenlemenin amacı neydi ki?

 

Zaten topluluk müritlerinin fani uygulayıcılara karşı olan nefreti kendilerinin çok rekabetçi kişiler olmasından kaynaklıydı. Fakat çoğu topluluk müridi fani uygulayıcılara karşı yapılan hilelere elbette göz yumamazdı, çünkü mücadelelere hile karıştırmak rekabetçilikten kaynaklı bir şey değil, adaletsiz zihinlerden kaynaklı bir şeydi.

 

Toplulukların adil olma zorunluluğu bile değiştirilebiliyorsa o halde elbette seçmeleri düzenlemenin bir anlamı yoktu.

 

İşte müritlerin Mor Güneş Topluluğuna olan bu nefretleri zamanla Jiang Chen’e olan desteğe dönüşmüştü.

 

Jiang Chen’in Hai Tian’ı inanılmaz bir biçimde alt ettiğini görenler Jiang Chen’i alkışlamaya başlamıştı.

 

Bu elbette Jiang Chen’i sevdiklerinden değil, Mor Güneş Topluluğuna olan nefretlerini göstermek amaçlıydı.

 

Eğer Jiang Chen’in bu galibiyeti daha önce yaşanmış olsaydı, o halde Usta Shuiyue’den korkan katılımcılar elbette alkışlamazlardı, fakat şu anda herkes Usta Shuiyue’nin nasıl bir hileci olduğunu görmüştü artık.

 

Bu fani uygulayıcı Usta Shuiyue’yi defalarca şaşırtmıştı. Usta Shuiyue ile olan sözlü atışmalarında galip gelmişti ve bu şekilde diğer katılımcıların gözündeki ‘yenilmez Usta Shuiyue’ anlayışını yıkmıştı.

 

Bu kadının otoritesi bir kez sarsıldığında artık olayların gerisi çorap söküğü gibi gelirdi.

 

Jiang Chen’in Usta Shuiyue’nin otoritesini alt ettiği söylenebilirdi.

 

Fakat Usta Shuiyue bu esnada sakin görünüyordu, Hai Tian’ın vücudunun yanına gitti ve eliyle nabzını kontrol etti, adam uzun zaman önce son nefesini vermişti bile.

 

“Of…” Usta Shuiyue kafasını yukarı kaldırarak sitemli şekilde iç çekti. Etrafındaki hava sisli gibiydi.

 

“Seni domuz velet! Sen benim müritlerinden birini sakat bıraktın ve birini de öldürdün! Güzel… Çok güzel, böyle devam et bakalım!”

 

Usta Shuiyue dişlerini gıcırdatıyordu, kalbinde artan öfkesi vücudunu ele geçirmiş gibiydi, ayağa kalkarken aurasını genişletti ve Jiang Chen’e doğrulttu.

 

“Usta Shuiyue! Ne yapıyorsunuz?”

 

Diğer gözetmenler içten içe uyarılmıştı. Usta Shuiyue’nin aklını yitirdiğini fark etmişlerdi.

 

Elbette diğer gözetmenler de çocuk oyuncağı değillerdi. Usta Shuiyue’nin hamlesini görünce direkt olarak harekete geçip müdahale ettiler.

 

Usta Shuiyue’nin yüzünde öfke ifadesi vardı: “Beni durdurmak mı istiyorsunuz?”

 

“Usta baş gözetmen, yeryüzü çeyreğindeki en büyük otorite siz olsanız da bizler elbette bir katılımcıya şiddet uygulamanıza izin veremeyiz.” Gözetmenler de kararlı şekilde karşı durdular.

 

Diğer gözetmenler kibar şekilde uyarmışlardı ama akıllarındaki düşünce daha kabaydı: “Bizimle dalga mı geçiyorsun be kadın? Zaten mücadeleleri en başından beri manipüle ediyorsun, bir de katılımcılarla savaşmana müsaade etmemizi mi bekliyorsun bizden? Eğer senin bunu yapmana izin verirsek bu durumda yeryüzü çeyreğindeki mücadelelerin tamamı birer şaka haline dönüşmez mi?”

 

Usta Shuiyue kükreme sesiyle konuştu: “Çekilin yolumdan be!”

 

“Usta baş gözetmen, yanlış yoldasınız, vaz geçin! Mantıklı düşünün!”

 

“Zaten mücadeleleri manipüle ettiniz, şimdi de halka açık alanda bir katılımcıya mı saldıracaksınız? Kanunlara hiç mi saygınız yok? Bu durumu Ata kişilere rapor etmeliyiz!”

 

“Evet, bunu protesto etmeliyiz! Bu durum böyle devam ederse yeryüzü çeyreği sadece bir şakadan ibaret kalacak!”

 

Usta Shuiyue soğuk ses tonuyla konuştu: “Demek beni kınamak istiyorsunuz? Sizce ben sizin eleştirilerinizden utanacak birisi miyim? Sizin eleştirilerinizi dikkate almaya bile tenezzül etmem ben! Siz kimsiniz be? Ne olmuş yani mücadeleleri manipüle ettiysem? Sizce ben yeryüzü çeyreğinin baş gözetmeni olma rütbesini umursuyor muyum? Şimdi çekilin yolumdan! Aksi takdirde size de merhamet göstermeden doğrarım hepinizi!”

 

Usta Shuiyue’nin öfkesi kontrolden çıkmıştı. Görünüşe göre tamamen aklını yitirip delirecek gibiydi.

 

Diğer gözetmenler bu esnada kararlı şekilde birbirlerine bakıyorlardı.

 

Bu esnada etraftaki katılımcılar da gruplar halinde birleşmişlerdi.

 

“Eğer her istediğinizi yapabileceğinize inanıyorsanız önce bizi öldürmelisiniz!”

 

“Evet, burası yeryüzü çeyreği! Sizin her istediğinizi yapmanız için oluşturulmuş bir tatil yeri değil!”

 

“Hey millet! Hadi toplanıp bu kadını şikâyet edelim!”

 

“Evet, bu kadın her daim Mor Güneş Topluluğunun müritlerini kayırdı! Böylesine alçak birisi bu çeyreğin baş gözetmeni olmaya layık olamaz!”

 

Öfkeli kalabalık hep bir ağızdan konuşuyordu. Yüzlerinde öfkeli ifadeler vardı.

 

Jiang Chen meselenin bu raddeye gelebileceğini düşünmemişti. İç çekerek düşündü: “Bu kadın hem gökleri hem de yeryüzündeki insanları sinirlendirdi. Ben de kendimi fani uygulayıcı olduğum için burada sevilmeyen birisi sanırdım, meğerse bu kadına kıyasla ben resmen bir melekmişim.”

 

Jiang Chen durumun bu hale gelmesine aslında sevinmişti. Usta Shuiyue’nin bütün halk tarafından kınanmış olmasına mutlu olmuştu.

 

Jiang Chen bu kadının baskın bir karaktere sahip olduğunu ve kuralları hiçe saymanın bu kadın için normal olduğunu biliyordu. Bu durum elbette kolaylıkla halk öfkesini artıracak bir olaydı.

 

Olalar bu noktaya geldiğinde elbette Jiang Chen’in meselenin başlangıcındaki kişi olmasının da bir önemi kalmamıştı.

 

Mesele artık bütün katılımcıların baş gözetmeni yuhalaması meselesine dönüşmüştü.

 

“Kardeş Kaya, görüyor musun? İşte bu halkın sesidir! Bu kadın o kadar başına buyruk davrandı ki artık halkın öfkesini üzerine çekti.”

 

“Elbette, bu kadını en başta baş gözetmen olarak buraya seçmek bile hataymış.”

 

Liu Wencai ve Şişman Lu elbette hala Jiang Chen’in tarafını tutuyorlardı. Manzara karşısında ikisi de mutluydu. İyi bir şov izlemekten mutluluk duyan kişiler elbette şovun büyümesine hiçbir zaman karşı çıkmazlardı.

 

Dört büyük topluluk arasında her daim en baskın olan topluluk Mor Güneş Topluluğuydu, kendilerini her zaman diğer toplulukların lideri olarak görmüşlerdi.

 

Ayrıca bu mesele zaten bir gecede alevlenen bir şey değildi.

 

Bu kalabalığın böylesine hırçın duruşu elbette uzun zamandır haksızlığa uğramalarındandı.

 

Hiçbir şeye karışmadan kenarda bekleme niyetinde olanlar bile artık tezahüratlara katılıyordu, sonuçta onlar da Usta Shuiyue’den nefret ediyorlardı.

 

Usta Shuiyue durumun bu derece gelişeceğini ve herkesin bir anda kendisine düşman olacağını tahmin edememişti. Usta Shuiyue her daim baskın bir karakter sergilediği için katılımcıların kendisine bu tarzda tepkiler gösterebileceğini hiç düşünmemişti.

 

Aniden halkın düşmanı haline gelmişti!

 

Kalabalığın ‘yaşlı kadın’ şeklinde bağırması Usta Shuiyue’yi şaşırtmıştı.

 

“Ben mi? Yaşlı kadın mı?”

 

Usta Shuiyue gibi narsist ve kendini beğenmiş birisi için ‘yaşlı’ sıfatının kullanılması onu öldürmekle neredeyse aynı etkiyi yaratırdı.

 

Usta Shuiyue iki yüz yaşından fazlaydı ve neredeyse yüz yıldır çok ünlü birisiydi, fakat yine de görünüşünü koruduğunu düşünüyordu. Şu anda otuzlu yaşlarında gibi görünüyordu. Ayrıca Usta Shuiyue’nin seviyesindeki bir yetişimciye göre kendisi oldukça etkili ve güçlü birisiydi. Genç bir kişi ile kendisi arasında hiç fark yokmuş gibi görünüyordu normalde.

 

Usta Shuiyue yıllardır güçlü ve zengin birisiydi fakat gençlerden hiçbirinin tepkisini çekememiş olmak biraz üzücüydü aslında, hatta bazı zamanlar bu kadın birkaç erkeğin kendisini arzulaması için dua bile ediyordu.

 

Fakat elbette dışarıdan bakanlar bu kadının aklındakileri bilemiyordu.

 

İşte bunlardan dolayı kendisine ‘yaşlı kadın’ yakıştırmasının yapıldığını duyan Usta Shuiyue neredeyse bütün vücuduyla titremişti. Bir anda kalabalığa yönelerek bağırdı: “Hepiniz birleşip bir isyan mı başlatmak istiyorsunuz ha?”

 

Kadının sesi oldukça gür çıkmıştı, çevredekilerin çoğu bu sesten etkilenip birkaç adım gerilemişti.

 

Usta Shuiyue’nin öfkesinin kontrolünü kaybetmesi demek sonuçların çok fena olacağı demekti.

 

Usta Shuiyue’nin kaba kuvvet kullanarak otorite sağlamaya çalıştığını gören elit müritler de konuşmaya başlamıştı.

 

“Bizi kaba kuvvetle bastırmaya mı çalışıyorsun?”

 

“Sen de insansın biz de, neden bu kadar baskı kurmaya çalışıyorsun?”

 

“Hep birlikte hareket edelim, hep beraber bu kadın hakkında şikâyette bulunursak onu buradaki görevinden alırlar.”

 

“Evet, eğer o gitmezse biz seçmelere katılmayız diyelim, bu şekilde onu göndermek zorunda kalırlar.”

 

“Evet, onu kınayalım! Dava edelim! Gözetmenlerin yapmasının yasak olduğu hareketleri yaptığını herkese anlatalım!”

 

 

Halkında ve kalabalığın sesini bastırmak hep zor olmuştu, aynı şekilde yeryüzü çeyreğindeki sesleri bastırmak da zor olmuştu.

 

Yeryüzü çeyreğinin diğer gözetmenleri direkt olarak topluluklarının kıdemli kişilerine gerekli şikâyetleri yapmışlardı.

 

“Ne? Yeryüzü çeyreğinde gerçekten de bunlar mı yaşandı? Bütün katılımcılar Usta Shuiyue’nin gitmesini mi istiyorlar?” Mor Güneş Topluluğunun başkanı Ruh Ustası Zixu bu duydukları karşısında şaşırmıştı: “Ata kişi, acaba bu haberler yanlış olabilir mi?”

 

Güneş Avcısının yüzünde pişmanlık izleri vardı. Daha evvel Usta Shuiyue ile konuşurken gerekli tedbiri almadığını düşünüyordu, Shuiyue ile konuştuktan sonra keşke bir başkasını olayları gözlemlemesi için gönderseydim diye düşünüyordu.

 

Gözetmen kadroları dört büyük topluluk arasında eşit şekilde dağıtılmıştı, yeryüzü çeyreği Mor Güneş Topluluğuna verilmişti.

 

Güneş Avcısı gözetmen seçimleri esnasında Long Juxue’yi keşfettiği için Shuiyue’yi ödüllendirmek istemişti.

 

Fakat Shuiyue’nin bu kadar fevri davranabileceğini kim düşünebilirdi ki?

 

Katılımcılar hep birlikte bu kadından şikâyetçi olduğuna göre kesinlikle çok büyük bir şey yapmış olmalıydı.

 

“Zixu, benimle gel de yeryüzü çeyreğine bir bakalım. Bence diğer Ata kişiler bu olayların peşini bırakmaz ve bizi baskı altına almak için birer fırsat olarak kullanırlar.”

 

Güneş Avcısının ses tonu kederliydi.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44329 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr