Bölüm 356: Katletmek!

avatar
2118 2

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 356: Katletmek!


Dövüş!

 

Jiang Chen’in aklındaki tek şey buydu!

 

Hai Tian’ın nasıl bir strateji izleyeceği, hangi teknikleri kullanacağı önemli değildi, Jiang Chen’in aklındaki tek düşünce bu adamı alt etmekti.

 

Mademki Jiang Chen’i dövüşmesi için zorlamışlardı, o halde sonuçlarına katlanacaklardı. Jiang Chen elinden geleni yaparak sonunda galibiyet almak için gerekirse bütün enerjisini sarf edecekti.

 

Jiang Chen ruh emici halkada dikilirken sanki dünyanın geri kalanından tamamen kopmuş gibiydi.

 

“Evet görüyorum, ruh emici halka metal elementini temel alan bir halka.” Jiang Chen’in aklına gelen ilk şey buydu.

 

Ruh emici halka içerdiği metal özü formasyonu ile ortamı bir öldürme arzusu ile dolduruyordu. Jiang Chen halkada dikilirken bu öldürme arzusunu hem halkadan kaynaklı hem de kendisine haksızlık yapıldığından kaynaklı olarak büyük ölçüde hissediyordu.

 

Metal özünün gücü tehlikeliydi ve çok büyük bir kuvvet barındırıyordu, doğru kullanılırsa kişinin ruh enerjisini delip geçebilir, hatta emebilirdi bile!

 

Beş element arasında metal elementi en keskin uçlara sahip bir dağ yamacındaki uçurum gibiydi, neyin ne zaman gerçekleşeceği belli olmuyordu. Bu elementin mücadelelerdeki halkaya formasyon olarak yerleştirilmesi ile ise ruh emici bir özellik oluşmuştu.

 

Ruh emici halka bu sinsi özelliklerinden dolayı katılımcılar için çok ağır bir test niteliğindeydi.

 

Eğer katılımcılar hareket etmeden halkada dikilirse yine de rahat edemezlerdi çünkü halkanın etrafındaki hava da bu elementin uyarıcı etkisindeydi.

 

Fakat elbette bir katılımcı harekete başladığında ve daha hızlı hareket ettiğinde etrafındaki hava daha vahşi bir uyarıcı etkiye sahip oluyordu.

 

Bundan dolayı ruh emici halkada sürekli sabit durmak en iyi strateji sayılabilirdi.

 

Hai Tian Ye Han’dan daha sakin yapılı birisiydi. Vücudunu halkaya girdirirken katı bir duruş sergiliyordu.

 

Jiang Chen ise bu esnada gülümsüyordu, Hai Tian’ın Ye Han’dan daha farklı bir rakip olduğunun farkındaydı. En azından halkaya girer girmez saldırıya geçip kozunu ortaya koymamıştı.

 

“Bana bak fani uygulayıcı! Ben senin hamle yapan taraf olmanı bekleyeceğim, hadi! İlk hamleyi sen yap!”

 

Her yetişimcinin savaştayken ortamı kontrol altına almak için kendi yöntemleri vardı. Hai Tian rakibine ilk hamle şansını vererek avantajlı bir durum oluşturmak istiyordu.

 

Ruh emici halka konusunda oldukça tecrübeliydi, hareketsiz kalmanın avantajlı olduğunu bildiğinden rakibine hamle yapmasını söylemişti.

 

Sabit kalmak hareketli olmaktan daha iyiydi.

 

Mücadelecilerden birisi hareketlendiği anda ruh emici halkanın geri tepme kuvveti de hareketleniyordu. Mücadeleci ne kadar hızlı hareket ederse geri tepme kuvveti de o kadar yüksek oluyordu.

 

Hai Tian işte bundan dolayı rakibinin ilk hamleyi yapmasını istiyordu.

 

Hai Tian daha önce bu fani uygulayıcının elinden mağlubiyet alanların halini görmüştü, aynı zamanda ustasının dikkatli olması yönündeki sözlerini de hatırlıyordu. Bundan dolayı halkaya çıktığından itibaren temkinli davranıyordu ve gardını hiçbir zaman düşürmemişti.

 

İşte bunlardan dolayı aslında Jiang Chen’in ilk hamleyi yapan taraf olmasını istemesi bir numaraydı.

 

Jiang Chen garip bir ifadeyle gülümsedi ve sordu: “Emin misin?”

 

“Evet, eminim.” Hai Tian gülüyordu: “Adil ve doğru olan şey bir topluluk müridinin fani bir uygulayıcıya ilk hamleyi yapması için izin vermesidir.”

 

Jiang Chen kafasını salladı: “Mademki böyle düşünüyorsun, sana biraz rahatsızlık vereceğim.”

 

Jiang Chen bunu söyledikten sonra kollarını kaldırdı ve altın renginde iki adet ışık huzmesini rakibine yolladı. Bu ışıklardan birisi karaya konmak üzere olan bir kartala, diğeri ise avına atılmakta olan bir kaplana benziyordu.

 

Bu iki ışık huzmesi tıpkı birer yıldızın patlaması gibiydi, karşıdaki kişiye soyut bir izlenim veriyordu.

 

“Ne?”

 

Hai Tian durumunun kötü olduğunu fark etti. Rakibinin fiziksel bir saldırı yapacağını düşünmüştü, fakat rakibi kollarını kaldırarak formasyon halindeki silahlarla saldırmıştı.

 

Eğer bu saldırı sıradan bir silah formasyonu olsa Hai Tian için sıkıntı olmazdı elbette, fakat bu silah formasyonunun izleri bile sıra dışıydı, bir tanesi sağa diğeri ise sola yönelmişti. Bu iki silah formasyonunun arkasında iki farklı gizem vardı. Bir tanesi yin, diğeri ise yangdı ve birbirleri ile uyum içindeydi!

 

Fırlatma hançerleri!

 

Hai Tian bu saldırıyı gözlemlediğinde bunu anlamıştı, anında harekete geçti ve hemen önünde bir tür midye kabuğuna benzer bir kalkan oluşturdu.

 

Bum!

 

Bu kalkana benzeyen obje bir anda sarı bir ışık yaymaya başladı, inanılmaz derecede şiddetli bir çarpışmadan sonra bu kalkan Süzülen Dolunay Hançeri saldırısının yönünü saptırmıştı.

 

İki hançer yere düştü, etrafına sayısız kıvılcım saçıyordu.

 

“Hmm, bu nedir?” Jiang Chen biraz şaşırmıştı. Fırlatma hançeri konusunda kendisine güveni yerindeydi.

 

İlk saldırısında Süzülen Dolunay Hançeri ile İlahi Sonsuzluk Yumruğu tekniklerini kombine şekilde hazırlamıştı.

 

Jiang Chen kendisi henüz birinci seviye ruh âlemi uygulayıcısıyken bu tekniği dördüncü seviyeli bir yaratık olan Ay Işıklı Canavar Maymuna karşı kullanmıştı.

 

Şimdi ise Jiang Chen dördüncü seviyeli ruh âlemi uygulayıcısıydı ve şimdiki gücü ile birleşen teknik çok daha yıkıcı bir etkiye sahipti. Beşinci seviyeli bir uygulayıcı bile bu tekniğin karşısında ezilmeliydi.

 

Fakat Hai Tian her ne kadar harcadığı enerji sayesinde dağılmış gibi görünse de, sonuçta bu saldırıdan sağ çıkabilmişti.

 

Jiang Chen bu durumun Hai Tian’ın olağanüstü bir güce ya da hıza sahip olduğundan kaynaklı olmadığını biliyordu.

 

Saldırıyı def edebilmesindeki asıl sebep oluşturduğu midye kabuğuna benzeyen kalkandı.

 

Hai Tian bu esnada ellerine baktı ve az evvel oluşturduğu kalkanların üzerinde birer yarık oluştuğunu ve etrafa yaydığı ışıkların düzensiz olduğunu fark etti.

 

“Sana tanıdığım üç saldırı hakkından sadece ikisi kaldı!” Hai Tian konuşurken soğuk bir ifadeyle gülüyordu: “Lütfen bu saldırının haricinde başka bir tekniğinin kalmadığını söyleme bana!”

 

Usta Shuiyue ise bu esnada halkadaki mücadeleyi izliyordu ve durumun gidişatından memnun gözüküyordu. Hai Tian bu işi becerecek gibi görünüyordu. Ye Han’dan çok daha güvenilir bir müritti.

 

Hai Tian’ın rakibini gözlemleyerek hareket ettiğini ve temkinli davrandığını gören Usta Shuiyue, müridinin kazanma olasılığının olduğunu fark etmişti.

 

Usta Shuiyue’nin düşüncesine göre bu fani uygulayıcı sadece numaralardan ve hilelerden ibaret birisiydi. İlk hamlesinde ve kısa bir süre içerisinde fırlatma hançeri saldırısı yapması bu düşüncesini kuvvetlendirmişti.

 

Şimdi hançerler Hai Tian’a zarar vermediğine göre, daha fazla ne yapabilirdi ki?

 

Özellikle de ruh emici halkada olmaları Hai Tian’ın avantajınaydı. Hai Tian’ın elinde barındırdığı hazine niteliğinde yetenekler sayesinde bu halkadan neredeyse hiç etkilenmiyordu, üstelik neredeyse bu halkadan güç kazanabilecek durumdaydı.

 

“Hai Tian beni hayal kırıklığına uğratmadı.” Usta Shuiyue’nin yüz ifadesi en sonunda mutluydu.

 

Süzülen Dolunay Hançeri saldırısının başarısız olması Jiang Chen’i bir anlığına şaşırtmıştı fakat bu şaşkınlık uzun sürmedi.

 

Jiang Chen anında zihnini sakinleştirmişti.

 

“Bu halkayı seçmelerine şaşırmamak gerek. Bu adamı koruyan hazine niteliğinde bir şey var. Sanırım bu adamın sahip olduğu yetenek metal özünün etkisini ortadan kaldırarak bu halkadan gelecek olan zararları göz ardı etmesini sağlıyor.”

 

Süzülen Dolunay Hançeri saldırısı aslında yenilemez bir şeydi, fakat sonuçta bu saldırı metal özünün kuvveti ile çalışan bir saldırıydı.

 

Jiang Chen bu durumu anladıktan sonra soğuk bir ifadeyle gülümsedi, aklındaki düşünce sinsiydi: “Sence benim bu saldırıdan başka hiçbir yeteneğim yok mu?”

 

Elleriyle bir kavrama hareketi yaparak Kuzgun Krala ait iki adet kuyruk tüyünü ortaya çıkardı.

 

Ellerini titretti ve bu tüylerle parmakları arasına bir mühür oluşturdu.

 

“Hadi!” Jiang Chen aynı hamleyi tekrarladı ve yine Süzülen Dolunay Hançeri saldırısına başladı. Fakat bu sefer metal özünü kullanmıyordu.

 

“Metal özünün kuvveti ile çalışan bir saldırıyı elbette def edebilirsin, fakat neden Kuzgun Kralın kuyruk tüylerini de denemiyorsun ha?”

 

Kalite söz konusu olduğunda, Kuzgun Kralın tüyleri elbette hançerlerden çok daha üstündü.

 

Hai Tian Jiang Chen’in aynı saldırıyı tekrarladığını gördüğünde içinden gülmekten başka bir şey yapamadı: “Bu fani yetişimci kesinlikle fakir bir adam. Başka bir numarası yok mu bunun?”

 

Hai Tian’ın şimdiki savunması ise bir tür kıvrımlı kılıç şeklindeydi, kılıcı saldırının geldiği yöne çevirmişti, spiral bir yörünge izleyerek gelen saldırıyı karşılamak için yola çıkmıştı.

 

Metal bir madde elbette kıvrımlı ve keskin ucu geniş bir kılıca yaklaşmakta zorluk çekecekti.

 

Kıvrımlı kılıçların özelliği buydu, üzerine gelen metal özü kuvveti kullanan saldırının yönünü çok kolay şekilde değiştirebilirdi.

 

Bu durum Hai Tian’ın en çok gurur duyduğu şeydi, metal halkasındaki avantajı sayesinde rahatlıkla bu saldırıyı da def edebilecekti. Zaten bu halkayı seçmek istemesindeki en büyük etken bu avantajıydı.

 

Hai Tian’ın elindeki bu silah karşıdan gelecek olan bütün metalik saldırılara karşı koyabilecek fiziğe sahipti.

 

Üstelik bu kıvrımlı kılıç üzerine gelen metal kuvvetini durdurabildiği gibi aynı zamanda bu kuvveti emerek kendi yararına da kullanabiliyordu.

 

İşte bu yüzden Jiang Chen’in aynı saldırıyı tekrarladığını gördüğünde daha da gururlanmıştı.

 

Hai Tian şu anda tamamen kendine güven doluydu, bu durum Jiang Chen’in gözünde Hai Tian’ın rehavete düşmesi için büyük bir fırsattı.

 

“Cehenneme geri dön!”

 

Hai Tian’ın elindeki kıvrımlı kılıç her yana ışıklar saçıyordu, karşıdan gelen saldırıya kendisi de direkt olarak karşılık verecekti.

 

Fakat Hai Tian’ın kalbi bu esnada büyük bir şiddetle titredi, üzerine gelen saldırının yönünün değişmediğini, üstelik hızının ve gücünün giderek arttığını fark etmişti!

 

Fani uygulayıcının saldırısı havada garip bir yörünge izlemişti ve sıra dışı bir açı alarak Hai Tian’ın hayati organlarına yönelmişti!

 

“Neler oluyor?” Hai Tian’ın zihni şaşkınlıkla doluydu.

 

Rakibi aynı saldırıyı tekrarlamıştı, ama bu sefer neden savunma işe yaramamıştı?

 

Bu esnada Jiang Chen’in suratında ise alaycı bir gülümseme vardı. Biranda elinde yedi adet daha Kuzgun Kralın kuyruk tüyü belirdi ve toplamda dokuz adet tüyü sanki dokuz adet yıldızın gökyüzünde patlaması gibi rakibine fırlattı.

 

Ruh emici halkada olabilirlerdi, ama Jiang Chen’in teknikleri elbette sadece metal özünü kullanan saldırılardan ibaret değildi!

 

Fakat elbette Jiang Chen kozlarının hepsini açığa vermeyecekti, en az yorucu olan tekniğini kullanıyordu.

 

Dokuz tüy parçası tıpkı dokuz kayan yıldız edasıyla Hai Tian’a yol alıyordu.

 

Bum! Bum! Bum! Bum!

 

Devasa güç bir anda Hai Tian’ın zırhını parçalamıştı.

 

Dokuz tüy parçası bir anda Hai Tian’ın köprücük kemiklerine, kaburgalarına, kollarına ve bacaklarına saplanmıştı!

 

Son tüy parçası ise direkt olarak Hai Tian’ın alnına hedef alınmıştı!

 

Alnına saplanan tüyün etkisi ile geri fırlayan Hai Tian halkanın arka tarafındaki duvara çakıldı!

 

Vücudunda açılan yaralardan kanlar fışkırırken Hai Tian duvara asılmış vaziyette kalakalmıştı!

 

Elindeki kıvrımlı kılıç ise yere düşmüştü. Hai Tian’ın korku ile dolu olduğu belliydi, gözleri bir ineğin gözlerinden daha büyük şekilde açılmıştı. Şaşkınlığı o kadar büyüktü ki gözlerini kapatacak vakti bile olmamıştı.

 

Usta Shuiyue bile bu kadar büyük derecede bir kuvveti tahmin edememişti! Şaşkınlığı geçtiğinde Hai Tian çoktan duvara çivilenmişti!

 

Jiang Chen ise bu esnada duruşunu hiç bozmamıştı, sanki her gün yaptığı normal bir aktiviteyi yapıyor gibi rahattı, ellerindeki formasyonları kapattı ve tüyleri geri çağırdı.

 

Bum!

 

Jiang Chen tüyleri geri çektiğinde elbette duvara çivilenmiş olan Hai Tian’ın vücudu çöp torbası gibi yere serildi, Hai Tian çoktan son nefesini vermişti!

 

“Mücadeleye devam edeceğim!” Jiang Chen gülüyordu ve şu anda her zamankinden çok daha kararlı bir yapıdaydı. Usta Shuiyue ile tartışacak durumda bile değildi. Halkadan zarif bir hareketle inerken etraftaki herkesin ağzı bir karış açık kalmıştı.

 

Bir sonraki saniyede ise yeryüzü çeyreğinin katılımcıları bir anda alkış tutmaya başladı!

 

Her köşeden duyuluyordu bu alkış sesleri.

 

Elbette bu alkışa katılmayan kişiler Mor Güneş Topluluğunun müritleriydi.

 

Bu manzara Usta Shuiyue’nin neredeyse oturduğu sandalyeden düşmesine sebep olmuştu!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43991 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr