Bölüm 355: Usta Shuiyue Halkın Öfkesini Artırıyor

avatar
2068 2

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 355: Usta Shuiyue Halkın Öfkesini Artırıyor


“Onurlu usta, müridiniz savaşmak istiyor.” Üçüncü mürit Hai Tian Usta Shuiyue’ye bir mesaj yollamıştı.

 

Fakat şu anda Shuiyue’nin kendisi de tedirgindi ve tereddüt içerisindeydi.

 

Eğer Ye Han yenildiğinde en azından fani uygulayıcıyı birazcık zorlayabilmiş olsa Usta Shuiyue Hai Tian’ın da savaşmasına tereddütsüz izin verebilirdi.

 

Fakat fani uygulayıcı Ye Han’ı çok kolay şekilde yenmişti.

 

Elbette Ye Han’ın eğitim seviyesi Hai Tian’dan düşüktü, fakat aralarındaki fark çok da büyük sayılmazdı. Birisi dört numarayken diğeri üç numaraydı, fark sadece küçük bir çizgi kadardı.

 

Hai Tian her ne kadar ruh emici halkada eşsiz bir avantaja sahip olsa da Usta Shuiyue fani uygulayıcının hem buz hem de ateş halkasındaki üstün performansını burada da sergilemeyeceğinden emin değildi.

 

Bu fani uygulayıcıyı değerlendirmek için normal sınırların dışına çıkmak gerekiyordu.

 

“Onurlu usta, müridiniz Ye Han’la tıpkı birer kardeş gibi yakındı. Lütfen bana izin verin ve ben onun intikamını alayım.” Hai Tian ustasının tereddüt ettiğini görünce isteğini yenilemişti.

 

Ye Han’la ilişkisi gerçekten de yakındı, fakat dediği gibi kardeş kadar yakın değillerdi, Hai Tian’ın bu şekilde konuşmasının sebebi ustasının yükünü biraz olsun hafifletmek amaçlı kendisinin de bir şeyler yapma arzusunda olmasıydı.

 

Ustasının şu anda çok sinirli olduğunun farkındaydı.

 

Eğer ustasının öfkesinin dinmesine yardımcı olabilirse bu durumda kıdemli kardeşleri olan Ceng She’nin ve Chu Xinghan’ın olduğu noktaya yükselebilirdi.

 

Elbette Long Juxue ile boy ölçüşemezdi, fakat en azından kıdemli kardeşleri kadar bile olsa iyi bir muamele ile karşılaşabilirdi.

 

Hai Tian ustasının yükünü hafifletmek isterken aslında bu planların peşindeydi.

 

Ayrıca Hai Tian Ye Han’dan daha güçlüydü ve mücadele etmek istediği halka ruh emici halkaydı. Bu halkada kendisine olan güveni çok yüksekti.

 

Usta Shuiyue ise bu esnada artık müritlerinin başına bir şeyler gelmesini hiç istemez bir durumdaydı: “Hai Tian, bu aptal hayvan oldukça garip birisi, ben bu adamı alt edebilecek kişinin sadece göksel çeyrekte olduğuna inanıyorum.”

 

Hai Tian acele şekilde cevapladı: “Onurlu ustam, benim ruh emici halkada kazanma ihtimalim yüzde yetmiş veya seksen civarı. Lütfen bana denemem için bir fırsat verin, bu adam zaten olması gerektiğinden çok daha fazla kibirli birisi. Shuiyue bölgesi eğer bu adamı yakın zamanda baskı altına almazsa boynu eğik gezmek zorunda kalacak.”

 

Hai Tian ustasının nasıl bir karaktere sahip olduğunu biliyordu, en çok umursadığı şeyin Shuiyue bölgesi olduğunu da biliyordu.

 

Usta Shuiyue’nin kalbi bu sözleri duyunca elbette titremişti, ayrıca kendi müritlerini de herkesten daha iyi tanıyan birisiydi, Hai Tian her ne kadar su elementi üzerine yoğunlaşmış birisi olsa da aslında metal elementi üzerine olan potansiyeli çok daha üstündü. Bundan dolayı ruh emici halka Hai Tian için çok uygun olan bir halkaydı.

 

“Bu aptal köy şarlatanı çok kibirli birisi. Böylece boyun eğip onun üstünlüğünü kabul mu edeceğim?” Usta Shuiyue ileride Shuiyue bölgesinin başına gelebilecekleri düşününce iyice tedirgin olmuştu: “Acaba Hai Tian’ı da fani uygulayıcıya karşı mücadele ettirsem mi? Hai Tian’ın karakteri Ye Han’a göre çok daha sakin. Onun mücadeleye çıkması zaten daha mantıklı olandı, onu ikinci mücadele sırasında ikinci olarak seçmemin sebebi de buydu zaten. Mademki kendisi de bu kadar hevesli, o halde neden ona bir şans vermeyeyim ki? Üstelik ruh emici halkada mücadele ettiklerinde kesinlikle yenebilir gibi duruyor.”

 

Usta Shuiyue’nin hırslı galibiyet sevdası bunları düşünmesine sebep oluyordu. Hai Tian’a dönerek konuştu: “Pekâlâ, sen bekle şimdilik, ben gerekli ayarlamaları yapacağım. Zaten bu planı bugün içerisinde uygulayamayız, adamın meydan okunan kişi olma sınırı doldu. Daha sonraki bir zaman için plan yapmalıyız.”

 

Hai Tian ustasının yumuşadığını duyunca sevinmişti.

 

“Hai Tian, bu mücadelede oldukça dikkatli olmalısın. Saldırmak için acele etme, öncelikle rakibini yoklamaya çalış. Unutma, senin güvenliğin bizim önceliğimiz. Eğer bu köylü şarlatanı yenebilirsen kazancın çok büyük olacak.”

 

Usta Shuiyue Hai Tian’a öğütler vermeye başlamıştı, yeryüzü çeyreğindeki en iyi iki müridinin de sakat kalmasını istemiyordu elbette.

 

Hai Tian’dan umudu ve beklentisi büyüktü, yeryüzü çeyreğindeki en güçlü dört müridi arasında Hai Tian en güçlü olanlarıydı, bundan dolayı göksel çeyreğe yükselme olasılığı en fazla olan kişi de Hai Tian’dı.

 

Zaten Ye Han’ın sakat kalmasından sonra kendisini sorumlu tutmuş ve pişman olmuştu, fakat Hai Tian’a da bir şey olursa kendisini kesinlikle affedemezdi.

 

“Sonraki mücadeleci, numara dört yüz doksan bir! Ruh emici halkaya gel!”

 

Bu numara Jiang Chen’e aitti.

 

Jiang Chen bunu duyduğunda bağdaş kurmuş vaziyette oturuyordu. Gözlerini açtığında mutluluk bakışları saçılıyordu.

 

Üç defa meydan okunan kişi olmuştu, şimdi ise kendisi birisine meydan okuyacaktı.

 

Aslında oturduktan yine kısa bir süre sonra ismi anons edilmişti, bu seferki tek fark ise bu mücadelede meydan okunan kişi değil, meydan okuyan kişi olacaktı.

 

İsminin anons edildiğini duyunca Usta Shuiyue’ye anlamlı bir bakış attı. Jiang Chen zihnini temiz tutuyordu, bu yaşlı kadının hala vaz geçmediğini tahmin edebiliyordu.

 

Jiang Chen halkaya doğru yürürken içinden düşündü: “Acaba bu yaşlı kadın bu sefer ne plan yaptı?”

 

Jiang Chen gözetmenin konuşmasına izin vermeden kendisi konuştu: “Rakibimin kim olduğunu tahmin etmeme izin verin.”

 

Bunu söylerken Usta Shuiyue’nin müritlerinin olduğu tarafa anlamlı bir bakış attı.

 

Gözlerini Hai Tian’ın üzerine dikti ve konuştu: “Bu seferki sen olmalısın.”

 

Jiang Chen Usta Shuiyue’nin müritlerinin simasını tanıyordu fakat isimlerini bilmiyordu.

 

Bu yaşlı kadının yeryüzü çeyreğinde dört müridinin olduğunu biliyordu.

 

İki numara Ye Han ve bir numara Hai Tian’dı.

 

Jiang Chen Ye Han’ı sakatladığına göre yaşlı Shuiyue’nin bir başka müridi göndereceğinden emindi.

 

Bu kadın çok utanmaz birisiydi, elinde hile yapma fırsatı olduğunda bu fırsatı kesinlikle kullanırdı.

 

Baş gözetmen olan birisinin mücadelelerdeki seçimleri manipüle etmesi çok kolaydı.

 

Usta Shuiyue’nin kalbi Jiang Chen’in sözlerini duyunca titredi. Bu fani uygulayıcının bu kadar keskin şekilde planlarını görebilmesine şaşırmıştı.

 

Jiang Chen ise bu esnada yaşlı kadının yüz ifadesinin değiştiğini görünce tahmininde haklı olduğunu anladı.

 

Sesli şekilde gülerek konuştu: “Demek bir başkasını daha bana öldürterek yine hile yapma peşindesiniz. Bu nasıl mazoşist bir zihin yapısı böyle? Şimdi ben planınızı gördüm diye çekingen davranacak değilsiniz ya!”

 

Bu sözleri sanki Hai Tian’a söylüyor gibi duruyordu ama aslında sözlerin doğrultusu Usta Shuiyue’ydi.

 

Usta Shuiyue şu anda zor bir durumdaydı. Eğer şimdi Hai Tian’ı fani uygulayıcının rakibi olarak seçerse bu durumda ortamdaki herkese hile yaptığını resmen kanıtlamış sayılacaktı.

 

Fakat Hai Tian’ın numarasını seçmezse bu durumda fani uygulayıcının sözlerinden korkmuş gibi görünecekti.

 

Usta Shuiyue’nin aklı karışmıştı, Hai Tian’ı göndermeli miydi yoksa göndermemeli miydi?

 

Usta Shuiyue fani bir uygulayıcı tarafından bu kadar köşeye sıkıştırılacağını hiç tahmin edemezdi. Bu esnada fani uygulayıcının halkaya gidişini izliyordu, gururlu, vakur ve dudaklarında sinsi bir gülümseme ile…

 

Usta Shuiyue bu kışkırtıcı gülümseme ve tavırdan anında rahatsız oldu: “Hai Tian, bu adamın rakibi olarak sen seçildin.”

 

Usta Shuiyue aynı zamanda oldukça kararlı bir yapıya sahipti. Eğer Hai Tian’ı şimdi göndermezse bu durumda korkmuş görünecekti ve bu durum kaygılara ve hatta iç iblise bile yol açabilirdi.

 

Bundan dolayı diğerleri Usta Shuiyue’nin hile yaptığını anlayacak olsa bile buna göz yummuştu. Gerekirse baş gözetmen olmaktan def edilmeyi göze alacaktı.

 

Bu esnada sinirli olan bir başka isim ise Hai Tian’dı.

 

Ustasına olan büyük saygısı yüzünden fani uygulayıcının sözlerini sanki kendisine yapılmış bir saygısızlık olarak algılamıştı. Fani uygulayıcının sinsi gülümsemesini gördükçe dişlerini gıcırdatıyordu. bu adamı parçalarına ayıracak ve işkence edecekti.

 

“Numara dört yüz doksan bir, dört numaraya meydan okuyor! Hai Tian, ruh emici halkada meydan okunuyorsun!”

 

Bu anons yapıldığında ortamdakiler arasında fısıldaşmalar başlamıştı.

 

Bu resmen hile yapmaktı!

 

Katılımcılar artık Usta Shuiyue’nin hile yaptığından kesin emindi, fakat onun barındırdığı baskın güç sayesinde kimse sesini çıkaramıyordu.

 

Elbette bireyler kendi başlarına bu duruma itiraz edemiyordu ama kalabalıktan gelen fısıltı şeklinde yuhalama sesleri ortama hâkimdi.

 

Mor Güneş Topluluğunun adalet anlayışının yerlerde olduğu aşikârdı!

 

Elbette fani bir uygulayıcıyı baskı altına almak her toplulukta görülen bir şeydi ama bu şekilde hile ile yapmak Mor Güneş Topluluğuna özgü bir alçaklıktı.

 

Ayrıca, bugün fani uygulayıcıya karşı hile yapan bu topluluğun başka bir gün diğer toplulukların müritlerine karşı da hile yapmayacağı nereden belliydi?

 

Bu resmen adilikti!

 

Bir gözetmenin kendi müritlerinin yararına işler yapması elbette anormal değildi, fakat bunu açık seçik ve hile karıştırarak yapması çok alçak bir hareketti!

 

Bu durumdan dolayı Mor Güneş Topluluğunun müritleri hariç ortamdaki bütün katılımcılar fani uygulayıcının yanındaydı.

 

Bu durumun sebebi elbette fani uygulayıcıyı sevdiklerinden değildi, Usta Shuiyue’den nefret ettiklerinden dolayıydı.

 

Mücadeleleri manipüle etmek ve hile kullanarak baskı kurmak! Bunlar yaşanırken diğer toplulukların müritlerinin ilk on kişi arasına girme cesareti kırılmıştı elbette. Demekki bu kadın başarılı olan her kişiyi bu yöntemleri kullanarak baskı altına almaya çalışacaktı!

 

Elbette herkes bir takım ayrıcalıklara sahip olmak isterdi, fakat bunu yaparken başka insanların hakkına girerek yapmak resmen haysiyetsizlikti!

 

Usta Shuiyue yuhalamaları duyduğunda üzerinde hafif bir baskı oluştuğunu hissetti.

 

Fakat artık ok yaydan fırlamıştı, bu saatten sonra geri dönüş imkânsızdı.

 

Durumu kontrol altına almak için bir ıslık çalarak aurasını yaydı.

 

“Herkes neden fısıldaşıyor? Mücadeleler adil şekilde devam ediyor, neden şikâyet ediyorsunuz?”

 

Usta Shuiyue aynı zamanda ne kadar yüzsüz birisi olduğunu da belirtmiş oldu, suçunu kabul etmek yerine adaletin varlığından bahsediyordu. Sanki hile yapmıyormuş gibi rol yapıyordu!

 

Jiang Chen bunları görünce içinden küfür etmemek için kendini tutamadı: “Sen ruhun ile bir fahişenin ruhu tamamen aynı! Senden hiçbir şekilde namuslu bir hareket beklenmez zaten!”

 

Usta Shuiyue böyle hamleler yaptıkça Jiang Chen daha da sinirleniyordu, aslında Ye Han sakatlandıktan sonra bu kadının biraz durulacağını sanmıştı.

 

Fakat görünüşe göre bu kadının karakteri inatçı bir keçi gibiydi.

 

“Haha! Adil bir rekabet ha? Ben böyle bir adaleti ömrüm boyunca görmemiştim!” Jiang Chen öfkeliydi fakat bunu dışarı vurmadan konuşuyordu, sinirli olduğunu göstermek yerine gülüyordu.

 

Bu iğneleyici sözlerini söyledikten sonra Hai Tian’a döndü: “Gökler birinin ölmesini istediğinde öncelikle o kişinin aklını yitirmesini sağlar! Umarım sen buraya kendi rızanla gelmişsindir ve bir başkasının amaçları uğruna heba olup hayatını israf etmezsin!”

 

Elbette ‘bir başkasının amaçları uğruna’ derken Usta Shuiyue’yi kast ediyordu.

 

Hai Tian ise bu sözlere soğuk bir ifadeyle güldü, durum kritikleştikçe Hai Tian gülüyordu. Halkanın etrafındaki yuhalama seslerini susturmanın tek yolunun bu fani uygulayıcıyı bertaraf etmek olduğunu biliyordu.

 

Tarihi yazanlar elbette kazananlardı!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44323 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr