Bölüm 349: Usta Shuiyue’nin Dargınlığı

avatar
2175 2

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 349: Usta Shuiyue’nin Dargınlığı


Yüz mücadelenin ilk günü sona ermişti. Yüksek başarı elde etmiş sayılan kişiler toplamda on kişiydi. Fakat bu on kişinin arasındaki en başarılı kişi üst üste sadece üç galibiyet alabilmişti.

 

Jiang Chen gönüllü olarak durmuştu, bundan dolayı şu anda elde ettiği başarı çok da dikkat çekmemişti, fakat elbette başarısı Jiang Chen’i ilk on kişi arasına sokabilmişti.

 

Zaten Jiang Chen öğleden sonraki yaptığı mücadelede gücünü saklamış ve çekingen bir savaş vermişti.

 

Fakat düşük bir profil sergilemeye çalışmasına rağmen Usta Shuiyue’nin merceğinden yine de kurtulamamıştı.

 

İşin aslında Usta Shuiyue fani uygulayıcılarla pek ilgilenen birisi değildi, fakat bu uygulayıcının gizemli çeyrekteyken Guo Ren’e yaşattıklarını duyduktan sonra dikkatini çekmişti.

 

Bu elemanın Mor Güneş Topluluğuna karşı duyduğu öfke bugün ateş halkasında belli olmuştu. Ouyang Jian her ne kadar kendi müritlerinden birisi olmasa da sonuçta aynı topluluğun mensubuydu. Mor Güneş Topluluğundan birinin halkada öldürülmesini istemediği için mücadeleye müdahale etmişti.

 

Usta Shuiyue’nin karakteri her daim baskın birisi olmuştu ve dört büyük topluluk arasında bir kadının karakterine sahip olmaya layık olacak son kişi olarak anılıyordu.

 

Bu kadının ismi duyulduğun ürpermemek elde değildi, tavırları ise normal bir insandan çok daha korkutucuydu. Bunların üzerine bir de doğuştan gelen potansiyele sahip bir mürit elde etmiş olmanın verdiği kibirle bu kadının kendine olan güveni oldukça artmıştı.

 

Jiang Chen sıradan dünyada doğmuştu ve bu kadını halkanın kenarındayken halka açık bir alanda, gözler önünde sorgulamıştı. Söylediği sözler her ne kadar açık bir düşmanlık belirtmese de Usta Shuiyue’nin gözünde yeterince gücendirici olmuştu bu sözler.

 

Usta Shuiyue mücadele alanından ayrılıp gözetmenlerin bulunduğu alana giderken bugünkü olayları düşünüyordu.

 

Ouyang Jian ile Jiang Chen arasındaki mücadelede bir şeylerin ters gittiğini düşünüyordu. Halkanın uzağında da olsa bütün mücadeleyi baştan sona izlemişti. Fakat her ne kadar izlemiş olsa da aksiyonun direkt olarak içerisinde olmadığından dolayı bazı şeyleri kaçırmış olabileceğini düşünüyordu.

 

“Ouyang Jian hiç de kötü bir uygulayıcı değil, onun yetenekleri fena sayılmaz. Sonuçta bu adam geçtiğimiz üç aylık döngüde katılımcılar arasında yirmi üçüncü sıraya yerleşmişti. Bundan dolayı bu müridin yetenekleri ve gücü üstün olmalı. Öfkeli Alev Akımı ve Alevli Piton Kılıcının On Altı Vuruş tekniğini kullandı. Fakat bu iki koz da fani uygulayıcı karşısında etkisiz görünüyordu.”

 

Usta Shuiyue mücadeleye dair hatırladığı şeyleri anımsamaya çalışıyordu, bilmek istiyordu, neler olduğunu, neler yaşandığını öğrenmek istiyordu.

 

Öfkeli Alev Akımı neden fani uygulayıcı ile arasındaki mesafe küçücük kaldığı halde hareket etmeyi bırakmıştı? Neden fani uygulayıcı kollarını sıvadığı anda alevler bir anda durmuştu?

 

Elbette bu hamle normalde yapılamayacak bir şey değildi, Usta Shuiyue bu hamleyi kendisi de yapabilirdi.

 

Usta Shuiyue su elementine doğal bir yatkınlık içerisindeydi, bir hamlesi ile bin li mesafelik alanı buzla kaplayabilecek kapasitedeydi. Ouyang Jian’ın Öfkeli Alev Akımı saldırısını kendisi rahatlıkla durdurabilecek durumdaydı.

 

Fakat, kendisi hangi seviyedeydi? Göksel ruh âleminde bir uygulayıcıydı, ruh âleminin en tepesine çok az uzaklıktaydı. Mor Güneş Topluluğunun en ağır kişiliklerinden, en baskın karakterlerinden birisiydi.

 

Usta Shuiyue’nin gücü Ouyang Jian’ı alt etmek için oldukça yeterliydi.

 

Fakat fani bir uygulayıcı nasıl Usta Shuiyue ile aynı kıyasta bulunabilirdi ki?

 

Usta Shuiyue mücadeleye dair hatırladıklarını aklına getirmeye çalışıyordu: “Bu fani uygulayıcı çok kibirli ve dik kafalı birisi, benim topluluğuma büyük bir öfke içerisinde. Eğer biz onu bünyemize katamıyorsak kesinlikle diğer toplulukların da ona sahip olmasına izin veremeyiz. Aksi takdirde ileri zamanlarda bizim topluluğumuz için büyük bir bela olabilir.”

 

Usta Shuiyue kararlı bir kişiydi. Bu meselenin çözümü için aklında bir sürü yöntem belirmişti bile.

 

Fakat kendisi yine de bir hamle yapmadan önce Ata Güneş Avcısının fikirlerini de duymak istedi.

 

Kurallar gereğince Ata kişiler çeyreklerin bulunduğu alana giremezlerdi. Bundan dolayı Güneş Avcısı ve diğer Ata kişiler Sonsuz Ruh Dağında konaklıyorlardı.

 

Bir süre sonra Güneş Avcısının kaldığı yere bir mesaj geldi, mesaj şifreliydi, şifrenin sahibi kişi Usta Shuiyue’ydi.

 

“Ata Güneş Avcısı, fani bir uygulayıcı yeryüzü çeyreğine geldi. Birinci seçmelerin şampiyonuymuş. Bu adamın bizim Mor Güneş Topluluğumuzla ilişkisi çok kötü. Lütfen ne yapmam gerektiğini bana söyleyin.”

 

Bu mesaj bir glif şeklinde gönderilmişti, mesajı gönderen kişinin silueti taş bir yüzeyde beliriyordu ve mesaj bu kişinin ağzından dinlenebiliyordu, bir tür semavi güç ile oluşturulmuştu bu mesaj.

 

Güneş Avcısı şaşırmıştı, mırıldanarak konuştu: “Yine mi Kaya Kalpli Adam? Her ne kadar diğer üç yaşlı bunak manyetik dağın kaybolmasının bu adamla bir ilgisinin olmadığını söyleseler de, benim sezgilerim bu adamın dağın kaybolmasının sorumlusu olduğuna kesin inanıyor. Ben o gün biraz gerilmiştim ve bu adama birkaç soru sordum. Her ne kadar benim sorularıma düzgün cevap vermiş olsa da topluluğuma olan öfkesi yine de belli oluyordu. Yoksa neden şimdi benim Mor Güneş Topluluğuma öfkeli davransın ki?”

 

Açık konuşmak gerekirse Güneş Avcısı aslında birinci kademe seçmelerin şampiyonuna dair beklentiler içerisindeydi.

 

Sonuçta bu adamın skoru oldukça üstündü. Dört topluluğun en iyi müritleri bile bu adamın girdiği seçmelere girseler bu kadar iyi sonuçlar elde edemezlerdi.

 

Fakat yine de Güneş Avcısı yaşlı ve tecrübeli birisiydi, böyle bir başarıyı takdir etmekten başka bir şey yapmazdı.

 

“Benim topluluğumla çatışmak mı?” Güneş Avcısının yüzünde vahşi bir ifade oluşmuştu: “Fani bir uygulayıcı elbette düşüncelerini gizli tutmayı düşünebilecek kadar zeki değil. Bu adam önceki seçmelerde başarılı olmuş olabilir ama bu seçmelerde benim topluluğumu gücendirdi ve bu şekilde rekabet edebilmesi oldukça zor olacaktır. Hmm, o halde bu adamı biraz daha zorlayalım. Eğer gerçekten yetenekli birisiyse ben zaten bu adamı topluluğumun bünyesine katmayı bilirim. Zaten bu adam gerçekten çok yetenekli birisiyse ve yeryüzü çeyreğinden göksel çeyreğe geçtiği halde benim topluluğuma katılmak istemezse onu göksel çeyrekteyken öldürebilecek olan çok fazla dâhi kişi var.”

 

Güneş Avcısı bunları düşündükten sonra kendisi de büyüye benzer bir güçle bir mesaj oluşturdu ve yeryüzü çeyreğindeki Usta Shuiyue’ye doğru gönderdi.

 

Bir süre sonra Usta Shuiyue’nin eline bir ışık huzmesi doğmuştu.

 

Güneş Avcısının gönderdiği glif mesajdı bu: “O adama şimdilik istediği gibi davranması için müsaade et. Eğer onu kendi saflarımıza çekebileceğimizi düşünüyorsan topluluğun bünyesine katmaya çalış. Eğer bunu mümkün görmüyorsan da endişe etme, göksel çeyrekte bu adamı öldürecek olan bir sürü dâhi müridimiz var. Sen orada bir gözetmensin, bu adamı öldürmek senin görevin değil.”

 

Güneş Avcısının mesajında uyarıcı bir ton vardı. Shuiyue’nin ne kadar tez canlı ve duygularına hakim olamayan birisi olduğunu biliyordu. Eğer halka açık bir yerde duygularına yenik düşerse diğer üç topluluk tarafından ayıplanabilirdi.

 

Güneş Avcısının kararını öğrenen Shuiyue’nin gözleri parladı. Sonunda derin bir nefes aldı.

 

“Ata kişinin kararı göz ardı edilemez. Demekki benim bu fani uygulayıcının üç aylık süre boyunca etrafta dolaşıp kibirli şekilde hava atmasını izlemekten başka çarem yok.”

 

Usta Shuiyue elbette Güneş Avcısının kararına ters bir hamle yapamazdı. Fakat kalbinin derinliklerinde bu fani uygulayıcıyı rahat bırakıp yeryüzü çeyreğinde istediği gibi davranmasına izin vermek de istemiyordu.

 

Jiang Chen’in hareketlerinde aslında kibir ve hava atma isteği yoktu, ama Usta Shuiyue böyle anlamıştı. Jiang Chen’i her gördüğünde iğreniyordu.

 

“On Altı krallıkta ne zamandan beri böyle ukala uygulayıcılar yetişiyor? Ben ne zaman bu çocuğu görsem içimde iğrenme duygusu oluşuyor. Benim eğitim seviyem göz önünde bulundurulursa aslında böyle şeyleri düşünmemem gerekir, ama bu çocukta ters giden bir şeyler var. Acaba gerçekte fani bir uygulayıcı olmayabilir mi?”

 

Usta Shuiyue’yi en çok rahatsız eden düşünce tekrar canlanmıştı aklında.

 

“On Altı krallıkta adını en çok duyuran fani uygulayıcı Jiang Chen’di. Acaba bu çocuk Jiang Chen olabilir mi?”

 

Usta Shuiyue’nin aklında bu şüphe her daim vardı fakat bir türlü şüphesini doğrulayamamıştı.

 

“Eğer bu adam gerçekten Jiang Chen ise o halde Ata Güneş Avcısının fikrini değiştirebilirim. Fakat bu adamın Jiang Chen olduğunu nasıl ispatlayabilirim ki? Bu çok zor. Ama gerçekten de Jiang Chen ise, o halde bu adam bizim topluluğumuz hakkında söylediği şeylerde gerçekten ciddiydi. Hmm, eğer bu adamın Jiang Chen olduğuna dair kanıt bulabilirsem kesinlikle Ata kişinin stratejisini değiştirmesi için ikna edebilirim.”

 

Usta Shuiyue’nin suratı sinsi bir gülümseme ile dolmuştu: “Jiang Chen! Umarım sen Kaya Kalpli adam değilsindir! Yoksa sonun çok kötü olacak! Eğer Kaya Kalpli adam sensen, bu seçmelerin yapıldığı yer senin mezarın olacak.”

 

Usta Shuiyue Chu Xinghan’ın topluluğa getirdiği haberleri hatırladı.

 

Chu Xinghan Long Juxue’yi Doğu Krallığından getirmişti ve aynı zamanda Jiang Chen’i gizemli bir adamın kurtardığını söylemişti.

 

Bu gizemli adam aynı zamanda eğer Mor Güneş Topluluğu Jiang Chen’in peşine bir kez daha adam gönderirse o zaman topluluktan bir açıklama talep edeceğini söylemişti. Aynı zamanda Jiang Chen ve Long Juxue’nin aralarındaki meseleyi kendi aralarında halletmeleri gerektiğini söylemişti.

 

Bu problem her daim Usta Shuiyue’yi rahatsız etmişti. Bu durum aynı zamanda kendi müritlerinden hiç kimseyi Jiang Chen’in peşine göndermemesinin sebebiydi.

 

Aslında Usta Shuiyue bu tehditten korkmamıştı, fakat düşündüğü şey Long Juxue’nin yetenekleri ile Jiang Chen’i alt etmenin çok kolay olacağıydı.

 

Bundan dolayı Long Juxue’nin bu meseleyi kendi başına halletmesinin problem yaratmayacağını düşünmüştü.

 

“Chu Xinghan bu adamın anlaşılmaz bir güçte olduğunu düşünmüştü, o halde bu adamın eğitim seviyesi benden daha yüksek olmalı. Bu olaylardan sonra ise Jiang Chen Gök Ağacı Krallığına giderek orada da değişik hamlelerde bulunup dikkatleri üzerine çekti. Orada kendisine en yakın olan destekçisi Ye Chonglou’ydu. O halde Chu Xinghan’ın bahsettiği bu gizemli adam krallığın koruyucu ruh kralı olan Ye Chonglou olmalı.”

 

Usta Shuiyue Ye Chonglou ismini düşününce kalbinde korku oluştu.

 

Usta Shuiyue her ne kadar kibirli birisi olsa da biliyordu ki Ye Chonglou ile arasında dağlar kadar fark vardı.

 

Usta Shuiyue henüz yeni dokuzuncu seviye ruh âlemine geçmişti, bu seviyedeyken bile kendisini alt edebilecek karakterlerin olduğunun farkındaydı.

 

Ye Chonglou ile eğitim seviyeleri arasında çok fark olmasa da bu adam sonuçta krallığın koruyucu ruh kralı unvanını almıştı.

 

Düşünülürse, bu unvanı kazanmış birisini aynı seviyedeki hiç kimse alt edemezdi.

 

Bundan dolayı bu unvanı kazanmış birisi her ne kadar orijin âlemine geçiş yapmamış olsa da yine de ruh âleminden hiç kimse onu yenemezdi.

 

Bir kişi ruh kralı unvanını aldıysa o âlem içerisinde yenilmez demekti. orijin âleminin kapısından geçmemiş olsa da, kapının çerçevesinde bekliyor demekti.

 

Bu yüzden Usta Shuiyue kibirli birisi olmasına rağmen Ye Chonglou’yu düşününce korkuyordu.

 

“Bence Chu Xinghan’ı tehdit eden kişi Ye Chonglou’ydu. Eğer gerçekten oysa, o halde söylediği sözler gerçekçidir. Hah, büyük seçmeler dört büyük topluluk tarafından düzenlenen bir etkinliktir. Burada ne yapabilir ki? Bu seçmeler çok vahşi ve acımasız geçer. Eğer bir fani uygulayıcı hayatını kaybederse kimse suçlamak için birilerini aramaz. Seçmelerden sonra intikam falan almak isterse, işte o zaman Güneş Avcısı ile karşılaşır, Ata kişiyi de yenemez ya!”

 

Ruh kralı unvanlı kişi elbette güçlüydü, ama orijin âlemindeki birisi kadar güçlü değildi elbette.

 

Sonuçta orijin âlemi uygulayıcıları için ruh âlemi uygulayıcıları oldukça güçsüzdü.

 

Usta Shuiyue’nin aklı rastgele düşüncelerle boğuşuyordu. İçten içe bu Kaya Kalpli Adamın Jiang Chen olduğunu düşünüyordu.

 

Fakat bu düşüncesini kanıtlayan bir şey bulmadan Ata kişiyi ikna etmesi imkânsızdı.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44254 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr