Bölüm 339: Beni Tehdit mi Ediyorsun?

avatar
2287 2

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 339: Beni Tehdit mi Ediyorsun?


“Kim o?”

 

Geçen seferki olaydan sonra Jiang Chen dairesinin etrafına bir sürü savunma kurmuştu. Daireye veya apartmana yaklaşan birisi olduğunda Jiang Chen bunu anlayabiliyordu artık.

 

Avluda bir siluet görmüştü, vücudu yaydan fırlamış bir ok gibi dikildi. Avludaki kişinin yüzü kapalıydı, sadece gözleri açıktaydı.

 

“Genç arkadaşım, biraz konuşabilir miyiz?”

 

Gecenin bir yarısı gelen davetsiz bir misafirin elbette niyeti iyi olamazdı, Jiang Chen bu yüzden konuşmaya pek hevesli değildi.

 

“Kendin buradan uzaklaşacak mısın? Yoksa benim kolluk kuvvetlerine haber vermemi mi istersin?”

 

“Beni yanlış anlama genç arkadaşım, benim niyetim kesinlikle kötü değil. Ben buraya başkalarının adına barış sağlama ve ara bulucu görevinde geldim.”

 

“Barış sağlamak mı? Ara buluculuk mu? Buraya gelmeni kim istedi?” Jiang Chen gülerek sormuştu.

 

“Acele etme genç arkadaşım, sen sahip olduğun potansiyelle çok iyi işler başarma ihtimaline de sahipsin. Böylesine düşük seviyeli bir yerde, yani gizemli ruh çeyreği gibi bir yerde neden kin ve düşmanlık besleyip intikam peşinde koşuyorsun? Buraya kimin adına geldiğim önemli değil, ben bu ruh çeyreğinin bir gözetmeni olarak buraya olayları adil şekilde çözmek için geldiğimi sana söylemeliyim. Ben buraya bazen geri adım atıp af dilemenin ve sakin kalmanın daha iyi sonuçlar doğurabileceğini açıklama isteğiyle geldim.”

 

“Geri adım atıp af dilemek mi? Eğer ben bir adım geri atarsam onlar on adım üzerime gelir! Gizlenmeye çalışma, sen buraya Guo Ren mi gönderdi?”

 

“Hehe! Genç arkadaşım kesinlikle zeki birisi.”

 

“Git ve o herife söyle, bazı kırmızı çizgileri geçmenin cezası çok ağırdır. Bu kırmızı çizgiler geçildikten sonra olay sadece ölümle sonuçlanır. Sen bir gözetmen olduğun için sana saygım var, fakat şu anda burada olmanın resmi bir görev olmadığını düşünüyorum. Aksi halde neden yüzünü saklayasın?”

 

“Genç arkadaşımın çıkarım yapma ve gözlem yeteneği gerçekten çok gelişmiş, takdir ediyorum. İsmi adında burada olduğum kişi geçmişte yaşananlardan pişman ve bunları unutmanın bir yolu olup olmadığını merak ediyor. Bu yüzden benden buraya gelerek arabulucu olmamı istedi. Genç arkadaşım, eğer bir isteğin varsa lütfen söyle.”

 

Jiang Chen ellerini iki yana açtı ve sesini yükselterek konuştu: “Bırak tuzak kurma çabalarını! Sence benim prensiplerim dünyevi mallarla satın alınabilecek şeyler mi? Git ve Guo Ren’e söyle, onun yapabileceği tek şey arenada benimle eşleşmemek için dua etmektir! Benim söyleyeceklerim bu kadar!”

 

Jiang Chen öfkelenmişti, ne demek barış sağlamak, ne demek arabuluculuk yapmak?

 

Sonuçta bu olay da Mor Güneş Topluluğunun bir tuzağı olabilirdi. Jiang Chen bu gelen maskeli gözetmenin Mor Güneş Topluluğundan bir gözetmen olduğunu ve Guo Ren’in adına burada olduğunu anlamıştı.

 

Ayrıca topluluk müritlerinin uzlaşma çabalarının sadece göstermelik olduğunu iyi biliyordu. Karşı tarafın güvenini kazandıktan sonra asıl yüzlerini gösterirlerdi.

 

Guo Ren gibi insanlar bir akrebin kalbi ile aynı kalbe sahipti, barış sağlamak ya da uzlaşmak onlara göre değildi.

 

Ayrıca, geçen gün yaşanan olaylar Jiang Chen’in kırmızı çizgisini aşmıştı. İstemeyerek de olsa bir kızın masumiyetine el uzatmıştı. Bu kız ters bir şey söylememiş olsa da, Jiang Chen bu kızın ne kadar büyük bir fedakarlık yaptığının farkındaydı.

 

Temiz bir kızın masumiyeti böylesine ayaküstü ve sahte uzlaşmalarla telafi edilebilir miydi?

 

Jiang Chen kesinlikle bunu kabul edemezdi.

 

Maskeli gözetmen Jiang Chen’in böylesine katı şekilde konuştuğunu görünce kaşlarını kaldırdı: “Genç arkadaşım, bu olay hakkında orta yol bulmanın bir yolu gerçekten yok mu? Konuşarak çözemez miyiz?”

 

“Konuşmamızın tek yolu onun ölmesi!”

 

“Ölmesi mi? Sence o ölürse bu mesele çözülür mü yani? Sana şunu söylememe izin ver, bu söylediğin şey durumu sadece daha kötüye sürükler. Bir topluluk müridini öldürmek tıpkı bir eşek arısının yuvasına çomak sokmak gibidir. Üstelik, Guo Ren topluluktaki en iyi bilinen isimlerden birisidir. Eğer onu öldürürsen yeryüzü ve göksel ruh çeyreklerinde çok büyük bir intikam arzusunun üzerine çöktüğünü göreceksin. Senin potansiyelin çok yüksek ve çok uzun yollar kat edebilirsin, neden bu uzun yollara engel koymaya çalışıyorsun?”

 

İkna çabasının yeterli olmadığını gören maskeli gözetmen şimdi tehditkâr konuşmaya başlamıştı.

 

Jiang Chen kahkaha ile güldü: “Benim kendi yöntemlerim var, beni kim engelleyebilir? Benim geleceğim, başkalarının yok edebileceği bir şey değil. Bir eşek arısının yuvası mı? Bu ne biçim bir şaka böyle? Benim askeri Dao yolumda karşıma çıkan şey isterse Ejder ini olsun isterse Anka kuşunun yuvası! Karşıma çıkan her şey ezilecek!”

 

Maskeli gözetmen daha önce de kibirli insanlar görmüştü fakat bu kadar kibirlisini ilk defa görüyordu.

 

Gözetmen çok sinirlenmişti: “Güzel… Güzel… Görünüşe göre sen tamamen alt edilmeden evvel akıllanmayacaksın. Senin gibi şöhretli bir dâhi kişinin nasıl öleceğini görmek için sabırsızlanıyorum! Bana bak çocuk! Şunu unutma, bugünden sonra Mor Güneş Topluluğu seni baskı altına almak için elindeki bütün kaynakları kullanacak! Sen sadece bekle ve Mor Güneş Topluluğunun adalet kılıcının kafanı vücudundan nasıl ayırdığını gör!”

 

Maskeli gözetmenin tavrı bir anda yüz seksen derece dönmüştü, az evvel tatlı dille konuşan adam şimdi sinsi tehditler savuruyordu.

 

Jiang Chen’in Guo Ren’e yaptığı gibi, gözetmen de Jiang Chen’i tehdit ederek onun kalbine içsel kaygının tohumlarını ekmeye çalışmıştı.

 

Fakat elbette Jiang Chen’in kalp Dao’su Guo Ren’inki kadar çöp değildi. Jiang Chen’in kalp Dao’su böyle tehditlere bağışıklık kazanmıştı.

 

Hafifçe gülümsedi: “Ben bu söylediklerini dört gözle bekleyeceğim, şimdi sana son sözüm, DEF OL!”

 

Son iki sözcük birer yıldırım etkisi yaratmıştı.

 

Gözetmenin ifadesi değişti: “Bu çocuk tam bir hilekâr.” Gözetmen hızlı şekilde ortamdan uzaklaşmaya başlamıştı.

 

Jiang Chen’in bağırmasının elbette bir amacı vardı, bütün vadiyi uyandırarak kolluk kuvvetlerini buraya çağırmak istemişti.

 

Açık konuşmak gerekirse, maskeli gözetmenin suçunu açık etmek istemişti.

 

Bu gözetmen gecenin kör karanlığında bir katılımcının apartmanına gelip onu açık şekilde tehdit etmişti. Eğer bu olay açığa çıkarsa elbette bu gözetmenin kimliği belli olur ve diğer üç büyük topluluktan tepki çekerdi.

 

Gözetmen bundan dolayı Jiang Chen’in bağırdığını görünce aniden uzaklaşmıştı.

 

Bu esnada Dan Fei de kapısını açıp avluya çıktı.

 

“Kardeş Kaya, senin geri çekilmeyen karakterin hayran olunası. Bu kişi Mor Güneş Topluluğundan bir gözetmen olmalı. Seninle uzlaşma teklifi ile buraya gelmiş, ama açıkça görülüyor ki asıl niyeti uzlaşmak değil.”

 

“Bu sinsi adamlar onların numaralarını göremeyeceğimi mi sanıyorlar? Buraya uzlaşma bahanesi ile gelmelerinin anlamı Guo Ren’in korkuyor olmasıdır.”

 

“Guo Ren hırslı fakat yeteneksiz birisi, bu yüzden Dao’da yükselemez. Sanırım Kardeş Kaya’nın tehditleri bu adamın içsel kaygılara sahip olmasına sebep olmuş. Bu durumda Kardeş Kaya’nın çaba sarf etmesine bile gerek kalmayacak, bu içsel kaygılar Guo Ren’in bitmesine sebep olacaktır.”

 

“Yardım talep etmek, destek kuvvetleri araya sokmak. Görünüşe göre Guo Ren’in numaraları bitmiş. Ben onun teklifini geri çevirdim, dolayısıyla önümüzdeki birkaç gün çevreye fazladan dikkat kesilsem iyi olacak, çaresiz kalmış birinin ne yapacağı belli olmaz.”

 

İçsel kaygı bir kere oluşunca, artık bundan kurtulmak oldukça zor bir hal alırdı. Bir kişi içsel kaygısından kurtulmak istiyorsa bunun kaynağını bulup yok etmeliydi.

 

Jiang Chen çok güçlüydü, bundan dolayı Guo Ren Jiang Chen’i nasıl idare edeceği konusunda ikileme düşmüştü. Çaresiz kaldığı zaman ise elbette içsel kaygılarının kaynağı olan Jiang Chen’i yok etmek isteyecekti.

 

İkili kendi aralarında konuşurken avlunun dışından birkaç ayak sesi duyuldu.

 

Kolluk kuvvetleri bağırma sesini duydukları için gelmişlerdi.

 

Jiang Chen kapıyı açtı, bir grup kolluk kuvveti ve başlarındaki isim olan baş gözetmen Usta Fang içeri girdi.

 

“Biz bir kükreme sesi duyduk, sizden mi geldi?” Usta Fang’ın sesi resmiyet içeriyordu, sanki Jiang Chen’i tanımıyormuş gibi yaparak özel ilişkilerin kamu meselelerine müdahale etmesinden kaçınıyor gibiydi.

 

“Usta Fang, az önce burada maskeli bir adam vardı ve gizemli ruh çeyreğinin gözetmenlerinden birisi olduğunu söyledi, fakat buraya asıl geliş amacı Mor Güneş Topluluğu adına beni tehdit etmekti. Ben Usta Fang’ın bu meselenin yargısında rol almasını talep ediyorum.”

 

Usta Fang kaşlarını çattı: “Böyle bir şey gerçekten yaşandı mı?”

 

“Elbette, apartman arkadaşım buna tanıklık edebilir.”

 

Usta Fang Dan Fei’ye baktı, Dan Fei bakışlarını kaçırmadan cesur şekilde konuştu: “Fani uygulayıcılar her ne kadar doğdukları bölge açısından şanssız kişiler olsalar da, bu durum bizim herkes tarafından itilip kakılmamıza bir gerekçe oluşturmaz. Az önceki kişi bir gözetmen olduğunu söyledi ve Mor Güneş Topluluğu adına bizi tehdit edip baskı altına almaya çalıştı. Sormak isterim Usta Fang, bu seçmeler gerçekten de dört büyük topluluğun söylediği gibi tarafsız mı işliyor?”

 

Usta Fang olayı anlayınca kafasını salladı: “Bu apartmanda kalan diğer kişiler nerede?”

 

“Bilmiyoruz, o kişiler geceleri burada kalmıyor ve bu durum her gün böyle. Onların neyin peşinde olduklarını bilmiyoruz.” Dan Fei hala cesur ve kararlı konuşuyordu.

 

Usta Fang bağırarak konuştu: “Bütün gözetmenleri buraya toplayın hemen!”

 

Dört büyük topluluğum toplamda yaklaşık iki yüz adet gözetmeni vardı. Kısa süre içerisinde toplanmışlardı.

 

Usta Fang bu ruh çeyreğinin baş gözetmeniydi, diğer gözetmenler onun emirlerine uymak zorundaydı.

 

“Herkes dinlesin, buradaki iki katılımcı, bir gözetmenin yanlarına gelip kendilerini tehdit ettiğini söylüyor. Benim sadece bir sorum var, seçmelerin kurallarını çiğnemek için kim bu cesareti kendinde bulabildi? Kim gizlice katılımcıların yanına gelip onları tehdit etti?”

 

Usta Fang Mor Güneş Topluluğundan birisi değildi, elbette onları korumayacaktı.

 

Ortama ölüm sessizliği çökmüştü. Gözetmenlerin hiçbiri sesini çıkarmıyordu.

 

Bu kim olabilirdi ki? Kim bu kadar büyük bir aptal cesaretine sahip olabilirdi, sonuçta halka açık bir alanda böyle bir suç işlemek aptallıktı.

 

“Burada yaşananları tekrar anlat.” Usta Fang Jiang Chen’i cesaretlendiriyordu.

 

“Ben odamda eğitim yapıyordum ve avludan bir ses geldiğini duydum. Gelen kişi Mor Güneş Topluluğu adına burada olduğunu söyledi ve beni bünyelerine katmak istediğini söyledi. Ben bu teklifi reddettiğimde ise aniden tavrını değiştirdi ve beni tehdit etmeye başladı. Eğer bu şekilde devam edersem topluluğun bütün kaynaklarını beni alt etmek için kullanacağını söyledi. Bundan dolayı ben bu kişinin Mor Güneş Topluluğundan birisi olduğunu düşündüm.”

 

Usta Fang’ın desteğini arkasında hissettiği için, Jiang Chen direkt olarak Mor Güneş Topluluğunu suçlamaktan çekinmedi.

 

“Çocuk! Sen bize suç atamazsın!”

 

“Elinde kanıt var mı?”

 

“Evet, eğer elinde delil yoksa sen bize iftira atıyorsun demektir.”

 

“Bizim Mor Güneş Topluluğumuz açık ve hilesizdir, neden senin gibi fani bir uygulayıcıyı tehdit etme gereksinimi duyalım ki?”

 

“Görünüşe göre sen bilinçli olarak bizim topluluğumuzu suçluyorsun!”

 

Mor Güneş Topluluğu bünyesindeki gözetmenler Jiang Chen’i suçlamaya başlamıştı.

 

Jiang Chen etrafına baktı ve bakışlarını bir gözetmende kilitledi: “Sen! Sen az önce buraya geldiğinde kibirli ve zalimdin, yüzündeki maske ile seni tanımayacağımı sandın. Fakat giyimini ve vücut hatlarını da gizlemeliydin!”

 

Jiang Chen direkt olarak bu kişiye parmağını uzattı: “İşte o adam!”

 

Adamın vücudu titredi ve bağırdı: “Çocuk! Sen başkalarına böyle iftira atmanın küçük bir suç olduğunu falan mı sanıyorsun?”

 

“Rol yapmayı kes! Sen buraya gelirken beni tavlayabileceğini düşündün, bu yüzden sadece yüzüne bir maske takmakla yetindin, ama giyimine ve vücut şekline hiç dikkat etmedin! Az evvel beni tehdit ederken oldukça baskın ve kibirliydin, şimdi ise yaptıklarını kabul etmeyen birisi haline gelmişsin!”

 

Bu kişi elbette Guo Ren’in gönderdiği kişi olan Usta Amca Daoyan’dı. Jiang Chen’in böylesine garip bir taktik kullanacağını hiç düşünememişti. Bundan dolayı az önce Jiang Chen’in de söylediği gibi, üzerine atılan suçlamayı kabul etmemişti.

 

Bu adam elbette gururlu birisiydi, fakat bu suçları kabul edecek kadar da aptal değildi.

 

“Usta Fang, bu çocuk bana iftira atıyor! Gözetmenlerin adına leke süren bu çocuğu cezalandırmalısınız!” Daoyan hem suçlu hem güçlüydü!

 

Usta Fang öfkeli şekilde sordu: “Sen az evvel neredeydin?”

 

“Odamda dinleniyordum.”






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44332 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr