Bölüm 337: Guo Ren’e Mutluluktan Sonra Keder Geliyor

avatar
2212 2

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 337: Guo Ren’e Mutluluktan Sonra Keder Geliyor


Bir grup Mor Güneş Topluluğu müridi Guo Ren’in dairesinde toplanmıştı.

 

“Cheng Lan, iyice gördün değil mi? O ikisi odalarında değildi?” Guo Ren sinsi bir ifadeyle gülerek sordu.

 

Cheng Lan kuzeninin ölesiye dövülmesinden sonra öfke doluydu, bu tuzakları ile içinde mutluluk oluşmuştu: “Kıdemli Kardeş Guo, ben fark edilme riskini aldığım halde onların odasını iki kere kontrol ettim. Odalar tamamen boştu. Odanın tamamına baktım, kesinlikle hiç kimse yoktu.”

 

“Bu garip bir durum, nereye gitmiş olabilirler ki?”

 

“Belki de ilacın verdiği açlık arzusuyla ne yapacaklarını şaşırıp kaçmışlardır. Gizemli ruh çeyreğinin gizli ve yasaklı bölgelerine gidip gözden kaybolmuşlardır.”

 

Gizemli ruh çeyreğindeki katılımcıların erişim iznine sahip oldukları alanlar sadece arena ve apartmanlardı. Diğer bütün alanlar ise yasaklıydı ve bazı gözetmenler bile bu alanlara gitmeye cesaret edemiyordu. Eğer ki katılımcılar bu alanlara girerse onları bekleyen tek şey ölüm olacaktı.

 

Xiao Yu bu esnada umursamaz bir tavırla konuştu: “Kıdemli Kardeş Guo, bunları düşünerek zamanınızı israf etmeyin. Tanrıçanın Gülümsemesi ilacına tanrılar bile dayanamaz, bu fani uygulayıcılar kesinlikle bu tuzağa düşmüşlerdir. Bence bu kişilerin vücudu çoktan patlamıştır bile.”

 

Guo Ren dikkatli ve tedbir seven birisiydi. Düşmanı canlıysa bedenini, ölüyse cesedini görmek isteyen birisiydi. Eğer cesetleri görmezse kalbinde her daim bir şüphe barındırırdı.

 

“Kesinlikle Kıdemli Kardeş Guo, bu afrodizyak oldukça baskın bir ilaçtı. Bir kadın bulamayacaklarına göre, o ikisi kesinlikle ölü demektir. Bence bizler burada daha fazla toplanmamalıyız. Ya gözetmenler birilerinin kayıp olduğunu fark eder ve soruşturma başlatırlarsa?”

 

Guo Ren bu konuda endişe duymuyordu: “Ne b*k yemeye soruşturma başlatacaklar be? Ölü insanlar ifade veremez! Gözetmenler nasıl soruşturma yapsınlar?”

 

Bir başka mürit konuştu: “Vakit geldi sayılır, hadi arenaya gidelim. Geç kalırsak ceza alacağız.”

 

Bütün müritler onayladı ve arenanın yolunu tuttular.

 

Arenaya yaklaştıklarında Guo Ren bir anda adımlarını durdurdu.

 

Yolun kenarında ayakta dikilen, duruşu ile korkutan bir figür vardı.

 

“Bu o mu?” Guo Ren’in arkasındaki mürit şaşkındı. Bu nasıl olabilirdi? Bu adamın Tanrıçanın Gülümsemesi ilacından etkilenip patlamış olması gerekmiyor muydu?

 

Acaba bu çocuk bir kadın bulup içindeki yang enerjisini dışa mı vurmuştu?

 

Bu da doğru olamazdı, takip ettiklerine göre Akan Rüzgar Topluluğunun müritlerinden hiçbiri dün gece böyle bir olay yaşamamıştı.

 

Zaten tuzağı hazırlayanlar her tarafa gözcü yerleştirmişti. Bu eleman eğer bir kadın müride yaklaşmaya çalışırsa kesinlikle ifşa olacaktı.

 

Madem bir kadın bulamamıştı, Tanrıçanın Gülümsemesi ilacının etkisinden nasıl kurtulmuştu?

 

Guo Ren ise bu esnada sakin kalabilmeyi başarmıştı, ellerini sallayarak arkasındaki yoldaşlarının da sakin kalmasını emretti. Tepkileri ile dikkat çekerek tuzağı hazırlayanların kendileri olduğunu açık etmek istemiyordu.

 

“Guo Ren!” Jiang Chen’in ses tonu kayıtsızdı, fakat sesindeki öldürme arzusunu çocuk duysa bile anlardı.

 

Jiang Chen konuşmasına devam etti: “Açıklama zahmetine girme ve inkâr edecek kadar da alçalma! Eğer erkeksen itiraf et!”

 

“Neyi itiraf edeyim?” Guo Ren soğuk bir ifadeyle gülümsüyordu, panik haliyle tepki verip kendisini aptal yerine koymayacaktı elbette.

 

“Pekâlâ, inkâr ediyorsun demek. Sen bu işe bulaşmış olsan da olmasan da ben seni yazdım bir kenara. Bu saatten sonra her dakikanı benimle arenada eşleşmemek için dua ederek harca! Çünkü eğer benimle eşleşirsen Cheng Zhen’den daha berbat bir hale düşeceksin!”

 

Jiang Chen sözlerini bitirince rüzgar gibi kayboldu.

 

Jiang Chen uzaklaşırken son bir uyarı daha yankılandı: “Bu işe karışanlar varsa aranızda, bugün içerisinde gelin ve bana itiraf edin, af dileyenleri affedeceğim. Aksi takdirde, eğer halkalarda karşı karşıya gelirsek canınız için dua edersiniz!”

 

Bu artık bir uyarı olmaktan çıkmış, bir tehdide dönüşmüştü.

 

“Vay be, bu adamdaki kibir gerçekten çok fazla!” Müritlerden biri konuştu.

 

“Bu… Bu nasıl mümkün olabilir? Bu adam gayet sağlıklı görünüyor!” Xiao Yu’nun suratı kıpkırmızı olmuştu.

 

Afrodizyak planını düşünen kişi kendisiydi. Tanrıçanın Gülümsemesi ilacını daha önce denemişti, kusursuz şekilde çalışıyordu!

 

Guo Ren’in gözüne girebilmek için bu eşsiz ilacı gün yüzüne çıkarmıştı. Eğer Kıdemli Kardeşine yaranmak istemese zaten bu ilaçtan kesinlikle kimseye bahsetmezdi, bu ilaç onun gizli hazinesiydi.

 

Fakat Jiang Chen’in dipdiri olduğunu görünce Xiao Yu şaşırmıştı.

 

Etrafındaki müritlerin sorgulayan bakışlarla kendisine baktığını görünce Xiao Yu sinirlendi: “Neden bana bakıyorsunuz be? Sanki benim ilacım sahte miydi? İlacın etkisine inanmayan her kimse ilaçtan bir doz alıp deneyebilir!”

 

“Kes sesini!” Guo ren öfkelenmişti. Bu konuyu uluorta konuşmak resmen suçu kabullenmekti.

 

Bir numaralı katılımcının gücü göz önüne alınırsa, bu adamın kulakları da keskin demekti, eğer fazla uzaklaşmadan bir çalılığa falan saklandıysa bu konuşulanları duyabilirdi.

 

Xiao Yu yaptığının yanlış olduğunu fark edip sesini alçalttı: “Her neyse, benim ilacımda kesinlikle yanlış bir şey yok. Bu olayda başka bir şeyler dönüyor olmalı!”

 

Guo Ren de ilaçtan şüphelenmiyordu. Guo Ren’in en iyi tahmini bu elemanın kısa sürede bir kadın bulmuş olmasıydı.

 

Acaba gözcüler dikkatsiz davranıp bu elemanı gözden mi kaçırmışlardı?

 

Guo Ren bir anda paranoyaya kapılmıştı.

 

“Bu konunun sonu burasıdır! Kimse bundan sonra bu konu hakkında konuşmasın!” Guo Ren sinirli şekilde emretti.

 

Müritlerin hepsi onaylar şekilde kafalarını salladı. Bu konuyu tartışmaya devam ederlerse yaptıkları iş açığa çıkacaktı. Eğer bu durum açığa çıkarsa birileri ceza alabilirdi.

 

Cheng Lan kısık sesle sordu: “Kıdemli Kardeş Guo, bu çocuk az evvel bizi tehdit etti. Bizim grubumuzdan birinin bu adamla halkada karşılaşması olasılığı her ne kadar az olsa da yine de mümkün olabilir. Eğer gerçekten de bu çocukla eşleşirsek, işte o zaman vahşi bir savaş…”

 

Guo Ren homurdanarak konuştu: “Ne yani, gidip o adama her şeyi itiraf edip af mı dileyeceksin? Kardeşlerini satacak mısın?”

 

“Hayır, bu nasıl mümkün olabilir? O herifle benim aramda bitmeyen bir kan davası var. Kıdemli Kardeş Guo, ben sadece aramızda birilerinin ağzını tutamayıp bu konuyu gidip o adama itiraf edebileceğinden korkuyorum.”

 

“O halde unutmayın, kim benim arkamdan iş çevirirse, gidip o adama itirafta bulunursa bütün Mor Güneş Topluluğunu düşman edinir.”

 

Müritlerin hepsi stresliydi, zor bir durumda kaldıklarının farkındaydılar.

 

Eğer itiraf etmezlerse halkada ölümüne dövüleceklerdi, bu durumda Cheng Zhen’den bile daha kötü bir duruma düşeceklerdi.

 

Cheng Zhen’in vücudunun yarısı felçliydi. Eğer ondan daha kötü durumda olacaklarsa, ölecekler demekti!

 

Fakat eğer itiraf etmek için fani uygulayıcının yanına giderlerse, işte o zamanda kendi arkadaşlarında ihanet etmiş olacaklardı, bu durumda da kendi arkadaşları itirafçıyı ölümüne dövecekti.

 

Müritlerin içinde kaldığı durum çok zordu. Fani bir uygulayıcının üzerlerinde bu kadar büyük bir etkiye sahip olabileceğini hiçbiri tahmin edememişti.

 

Bu esnada arenaya tekrar dönüş yapan Jiang Chen’in ifadesi çok daha kayıtsız ve soğuktu.

 

Dünkü olayların ardından yine biraz olsun sakinleşmişti.

 

Topluluk bünyesindeki kişilerin gerçekten de sinsi ve aşağılık insanlar olduğunu bir kez daha anlamıştı.

 

Görünüşe göre topluluk müritlerinin ne kadar alçalabildiğini küçümsemişti.

 

Dan Fei de bu esnada Jiang Chen’in yanında bağdaş kurmuş vaziyetteydi, Jiang Chen’den gelen soğuk hava dalgalarını hissedebiliyordu.

 

Jiang Chen gibi birinin sinirli duruşu, Dan Fei’nin kalbinin hızla çarpmasına sebep oluyordu. Şu anda Mor Güneş Topluluğu müritlerinin çok zor bir durumda olduğunun farkındaydı.

 

Sonraki birkaç gün boyunca işler garip ilerledi, Jiang Chen’in ismi hep gün sonuna doğru anons ediliyordu.

 

Jiang Chen’e kalan sürede sadece üç ya da beş mücadele ancak sığabiliyordu.

 

Bundan dolayı aradan beş gün geçmesine rağmen Jiang Chen toplamda kırk beş galibiyet alabilmişti, hâlbuki bu galibiyetlerin ilk otuz tanesini sırf ilk gün almıştı zaten.

 

Jiang Chen her ne kadar sakin kalmaya çalışsa da, birilerinin ismini anons ettirirken hile yaptığını düşünmeden edemiyordu. Birinci ve ikinci günler tesadüf sayılabilirdi.

 

Fakat beş altı gün boyunca sadece gün sonunda isminin okunmuş olması elbette şüphe uyandırıcıydı.

 

Birilerinin bilinçli olarak isminin geç okunmasını istediğini düşünüyordu.

 

Belli ki birileri Jiang Chen’in mücadeleye erken saatlerde başlamasını istemiyordu, bu şekilde Jiang Chen’in üstün başarısını ve galibiyet serisini engellemeye çalışıyorlardı.

 

Günün bitimine doğru ismi anons edildiğinde kalan vakitte sadece üç ya da dört galibiyet alabiliyordu, ertesi gün olduğunda ise isminin tekrar kura çekilerek anons edilmesi gerekiyordu.

 

“Hah! Böylesine basit hileler kullanarak benim başarımın üstünü örtmeye çalışıyorlar! Bu Mor Güneş Topluluğu ne kadar da güçlüymüş böyle!”

 

Jiang Chen elbette kendisine yapılan yanlışı sessizce hazmedecek birisi değildi. Gün sona erdiğinde baş gözetmen olan Usta Fang’ın yanına gitti.

 

“Usta Fang.” Jiang Chen’in bakışları kederli gibiydi.

 

“Hehe! Fani dünyanın dâhi uygulayıcısı! Kaya Kalpli Adam! Kırk beş adet galibiyetinin olduğunu duydum. Fena değil, fena değil! Anlat bakalım ne istiyorsun?” Usta Fang oldukça kibar bir tavır takınmıştı.

 

“Ben bir şey öğrenmek istiyorum, acaba ismimin geç vakitlerde okunuyor olması baş gözetmen Fang’ın mı isteği yoksa bir başka gözetmen tarafından ayarlanan bir şey mi?” Jiang Chen direkt olarak konuya dalmıştı.

 

Usta Fang şaşırmıştı, bir süre Jiang Chen’e baktıktan sonra konuştu: “Bunu tahmin mi ediyorsun? Yoksa bu iddianı kanıtlayacak bir delilin var mı?”

 

“Delil bulmak zor olmasa gerek.”

 

“Mademki bu kadar eminsin, o halde açıklayayım. Bu işin arkasında ben varım.”

 

Jiang Chen şaşırmıştı, Usta Fang’ın bunu direkt olarak itiraf edeceğini tahmin etmemişti.

 

Jiang Chen kaşlarını çatarak sordu: “Peki bunu yapmanızın ardında bir sebep var mı?”

 

“Evet elbette bir sebebi var, fakat senin tahmin ettiğin sebepten farklı olacaktır diye düşünüyorum. Bence sen benim de topluluk bünyesinde olan birisi olarak senin ismini bilerek sonlara doğru anons ettirdiğimi, bu şekilde müritleri korumaya çalıştığımı düşünmüşsündür. Doğru mu tahmin ettim?”

 

“Öyle mi peki?”

 

“Eğer gerecekten sebebin bu olduğunu düşünüyorsan bunu düşünmeyi bırak. Yarından itibaren ben yaptığım bu işi bırakıp senin ismine karışmaktan vaz geçeceğim. Fakat genç adam, şunu fark ettin mi, senin zamanın ve momentumun kısıtlandığı halde hala senin skorunu geçebilen bir kişi bile olmadı.”

 

Jiang Chen bir süre düşündü ve bu adamın söylediklerinin doğru olduğunu anladı.

 

İçinden düşündü: “Demek Usta Fang bunları beni kısıtlamak için yapmıyormuş?”

 

“Senin bu gizemli ruh çeyreğinde avantajlı bir konumda olduğun belli, madem avantajlı konumdasın, neden hala üstün bir performans sergileyip bütün dikkatleri üzerine çekiyorsun ki? Dört büyük topluluk ve onların müritleri arasındaki ilişkiler karmaşık ve birbiri içine geçmiş vaziyettedir. Eğer senin şöhretin burada çok fazla duyulur ve bu şöhret yeryüzü veya göksel ruh çeyreklerinden birine ulaşırsa ileri zamanlarda kıskançlık yüzünden başına kötü belalar geleceğini düşünmüyor musun?”






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44250 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr