Bölüm 334: Sinsi Bir Komplo

avatar
2197 2

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 334: Sinsi Bir Komplo


Gizemli ruh çeyreğindeki Mor Güneş Topluluğu müritlerinin hepsi Guo Ren’i liderleri olarak görüyordu. Guo Ren’in kendilerine planları olup olmadığını sorduğunu duyduklarında heyecanlı şekilde düşünmeye başlamışlardı.

 

Bazıları gizlice Jiang Chen’e saldırma planı yapmıştı.

 

Bazıları zehir kullanarak Jiang Chen’in yetişimine zarar vermek istemişti.

 

Bazıları ise Jiang Chen’i satın almak için para ve kaynak önermeyi teklif etmişti, böylelikle onun birkaç mücadeleyi bilerek kaybetmesini isteyeceklerdi. Jiang Chen’in büyük bir hazine karşılığında mücadelelerde bilerek yenileceğini düşünmüşlerdi.

 

Bazıları ise Jiang Chen’e para ödenmesini isteyenlerin Jiang Chen’in yanında olduklarını savunmuştu.

 

Ortamda bir sürü fikir vardı, fakat hiçbiri uygulanabilir gözükmüyordu.

 

Aslında Jiang Chen’i gizlice sıkıştırıp dövmek güzel bir fikirdi fakat bunu yapabilmek için öncelikle Jiang Chen’den daha güçlü birine ihtiyaç vardı.

 

Zehir kullanmak da iyi bir fikirdi fakat buna cesaret edecek kim vardı? Eğer oynadıkları oyun ortaya çıkarsa hepsi diskalifiye olurdu.

 

Jiang Chen’e para teklif etmek de zahmetsiz ve kullanışlı bir yöntem olabilirdi, fakat onu satın almak için yeterli para çok fazla olurdu. Dürüst olmak gerekirse, ortamdakilerin hepsi toplulukların alt kademelerindeki kişilerdi, çok fazla maddi güçleri yoktu.

 

Jiang Chen’in yanındaki birini satın almayı düşünseler, zaten bu adamın yanında sadece bir kişi vardı, ve o kişi de Jiang Chen’e oldukça bağlı görünüyordu.

 

Jiang Chen’in yanındaki iki numaralı katılımcı Jiang Chen’den daha agresif görünüşlü birisiydi. Onun taraf değiştirmesi fikri biraz uçuktu, dolayısıyla bu fikirden de vaz geçmeliydiler.

 

Bu esnada kırmızı yanaklı bir kişi gülerek konuştu: “Kıdemli Kardeş Guo, benim başarılı olabileceğini düşündüğüm bir fikrim var.”

 

“Nedir?” Guo Ren’in bakışları bu kişiye döndü, önemsemiş gibi görünüyordu fakat aslında çok da önem göstermiyordu. Bu konuşan kişinin tavırları bir kadınınki gibiydi ve çok hevesli görünmüyordu. Bu kişinin nasıl bir iyi fikri olabilirdi ki? Bundan dolayı Guo Ren çok hevesli değildi.

 

Bu kişi de aynı zamanda Guo Ren’in kendisi ile pek ilgilenmediğini fark etmiş gibiydi, fakat bu durumdan duyduğu rahatsızlığı belli etmedi. Dalkavukça bir ifadeyle gülümsedi: “Savaş kabiliyeti konusuna gelince ben buradakilerin hepsinden daha aşağıdayım, fakat aklımda gerçekten de iyi bir numara var.”

 

Bu konuşurken ellerini iki yana açtı, elinde bir ilaç şişesi belirmişti: “Kıdemli Kardeş Guo, bu ilaç çiçekler toplayarak yaptığım, bir şeyleri canlandırmak için kullanılan bir ilaçtır. Bu şişenin içindeki şey kokusuz ve tatsızdır, bu ilaç son zamanlarda elime geçen en iyi eşyalardan biridir. Bu ilaç kullanıldığında, kullanan kişinin içindeki yang enerjisini patlama noktasına kadar yükseltir. Bu ilacın kullanılması için aslında kişinin etrafında bir sürü güzel kadın olmalıdır, çünkü vücut bu enerjiyi bir anda sindiremez, kan damarları genişler ve enerji patlaması yaşar. Bütün damarları patlatarak vücuttaki kanı dışarı fışkırtır.”

 

Guo Ren bu uzun açıklamayı dinlerken hafiften kaşlarını çatmıştı. Bu cümlelerin kendisine yapılan bir aşağılama olduğunu düşünmüştü. Fakat dinledikçe bu sözlerin mantıklı olduğunu da düşünmüştü.

 

Bu ilaç bir kişinin içindeki yang enerjisini harekete geçirip yaşam enerjisi olarak dışa vuruyordu, hem de çok kısa bir süre içerisinde.

 

İşte bu! İşte plan buydu!

 

Bu ilacın az bir miktar kullanımı bile oldukça baskın olabilirdi.

 

Bu ilaçtan yanlışlıkla küçücük bir doz içilse bile insana çok büyük zararlar verirdi, gizemli ruh çeyreği gibi bir yerde nasıl kadın bulup da içindeki enerji patlamasını yatıştırabilirdi?

 

Bur ruh çeyreğine elbette kadınlar da vardı, Akan Rüzgar Topluluğunun bir sürü kadın müridi vardı, fakat kişi ne kadar cazibeli olursa olsun, nasıl olur da kısa süre içerisinde bu kadınlarla beraber olup içindeki enerjiyi atabilirdi ki?

 

Bu resmen ölüm demekti!

 

Kişi eğer içindeki enerjiyi dışarı atacak bir yol bulamazsa alevlenen yang enerjisi damarlara ve kalbe büyük bir baskı yapardı, bütün vücut patlardı!

 

Bunları düşünen Guo Ren’in yüzünde sinsi bir gülümseme oluştu.

 

“Xiao Yu, senin fikrin fena değil. Fakat bu fikrin başarılı olması için birinin bu adamın güvenini kazanıp ona yaklaşması lazım. Bu kolay olmaz.”

 

Guo Ren bunun iyi bir fikir olduğunu düşünüyordu, fakat aynı zamanda uygulaması zor bir plandı.

 

Xiao Yu Guo Ren’in planını beğenmesinden dolayı mutlu olmuştu, sırıtarak konuştu: “Kıdemli Kardeş Guo, bu ilacın en büyük avantajı kokusuz ve tatsız olmasıdır. Sadece bu adamın geçeceği bir yere küçük bir miktar bıraksak yeterli olur. Bu ilaç toz halindedir, oradan geçerken nefes alması yeterlidir. Eğer oradan geçerken nefes almasa bile, sadece oradan geçtiği için bile büyük bir sıkıntı içine düşecektir.”

 

“Oh? Bu ilaç nedir ki bu kadar büyük etkilere sahip?”

 

“BU ilacın ismi Tanrıçanın Gülümsemesi. Böyle bir isim konulmasının sebebi, tanrıların ve tanrıçaların bile bu ilaçtan çok büyük bir oranda etkilenmeleridir. Yang enerjisine sahip dokuz harika malzemenin karışımından elde edilir.”

 

“Hmm, bu kadar etkili olsa bile, bu adam çok dikkatli birisi ve kaliteli bir yetişimci, her daim gardını yükselterek ortalıkta dolanıyor olmalı. Direkt olarak kapısının önüne dökmek hata olabilir.”

 

Guo Ren Jiang Chen’in yetişim seviyesinin yüksek olduğunu biliyordu, bu ilacı fark edebilirdi.

 

Ayrıca, hangi ilaç için kokusuz ve tatsız dense de, az da olsa mutlaka kokusu ve tadı olurdu.

 

Bir yetişimcinin kabiliyetleri ile normal bir insanın kabiliyetleri elbette farklı olurdu.

 

Ufak bir ipucundan derin şeyler anlaşılabilirdi. Guo Ren aslında başarısız olmaktan korkmuyordu, fakat Jiang Chen bu durumu fark ederse gardını bundan sonra hiç düşürmezdi, bu şekilde Guo Ren ileride sinsi planlar yapsa da başarı şansı çok daha düşük olurdu.

 

“Herkes düşünsün, aklında bu fani uygulayıcının gardını düşüreceği bir an düşünebilen var mı?”

 

Cheng Lan konuştu: “Kıdemli Kardeş Guo, sanırım o elemanın yanında takılan iki numaralı katılımcıyı hedef alırsak birinci katılımcının gardını düşürdüğü bir an yakalayabiliriz. İki numaralı katılımcı her ne kadar güçlü olsa da, diğeri kadar esrarengiz bir güce sahip değil. Bu ikisi her daim beraber hareket ediyorlar. Eğer iki numaralı katılımcıya bir şey yapabilirsek…”

 

Bu öneri Guo Ren’e ilham vermişti.

 

Ellerini birleştirerek konuştu: “Evet, Cheng Lan, bu iyi bir öneri. Eğer bu ilacın etkisini iki numaralı katılımcı üzerine uygularsak, neler olduğunu anlayamaz ve bir numaradan yardım ister. Bir numaralı katılımcı ise araştırma yapmak için etrafta dolaşırken kesinlikle ilaçtan etkilenir. Belki de bu esnada bu elemanlar ne yapacaklarını şaşırıp çıplak şekilde yatağa atlarlar, Hahaha!”

 

Guo Ren ahlaksız espriler yapıp gülüyordu.

 

Bu esnada diğer müritler de sinsi şekilde gülmeye başladı. Hepsi de akıllarında bu utanç dolu manzaranın hayalini kurmuş ve bunu gülünç bulmuşlardı.

 

“Cheng Lan, sen bu elemanlar üzerinde en kaliteli gözleme sahip kişisin. İki numaralı katılımcının gardını düşürdüğü, en zayıf olduğu an ne zamandır?”

 

“İki numaralı katılımcının yetişim seviyesi kaliteli bir düzeyde, fakat sanırım bu elemanı rahatsız eden, dikkatini dağıtan bir takım kalbi-duygusal meseleler var. Gözlemlediğim kadarıyla bu eleman sürekli olarak derin düşüncelere dalıyor ve uzun süre dalgın kalıyor. Eğer onun bu durumundan faydalanabilirsek müthiş olur. Fakat ben kendi gücümle bunu başarabileceğime inanmıyorum, belki de Kıdemli Kardeş Guo bu işi halletmelidir.”

 

Guo Ren’in gücü gizemli ruh çeyreğindeki Mor Güneş Topluluğu müritleri arasında en yüksek olandı.

 

Etrafındakilerin hevesli bakışlarını görünce hafifçe iç çekti. Kendisinin değil de bir başkasının yapması daha uygun olur diye düşünüyordu aslında.

 

“Pekâlâ, görünüşe göre bu işi ben yapmalıyım. Öncelikle planımızı konuşalım.” Guo Ren bu işi kendisi yapmaya karar vermişti.

 

Fakat kendisi yapmaya karar vermiş olsa bile sonuçta bir plana ihtiyacı vardı. Pürüzsüz bir plan olmadan bunu başarmak neredeyse imkânsızdı.

 

 

Jiang Chen ve Dan Fei bu esnada apartmanlarına ulaşmışlardı.

 

Kapıyı açtıklarında diğer altı kişilik mürit grubunun hala ortalarda olmadığını fark ettiler.

 

Dan Fei gülümseyerek konuştu: “Görünüşe göre bu elemanlar bizden kaçınmak için ellerinden geleni yapacaklar.”

 

Jiang Chen de gülümseyerek cevapları: “En iyisi bu. Bu şekilde daha az gürültü olur.”

 

Bu ikilinin odaları güney tarafta ve birbirinin yanındaydı. Dan Fei Jiang Chen’in kapısına geldiklerinde daha da çok gülümseyerek konuştu: “Ben kendi odama geçeyim.”

 

Dan Fei aslında Jiang Chen’in odasına girmek istiyordu fakat onun kendisini tekrar odasından kovması ihtimalini sevmiyordu. Jiang Chen bu kişinin Dan Fei olduğunu bilmiyordu fakat yine de onu odasından kovduğunda Dan Fei üzülmüştü.

 

Jiang Chen bu sözün üzerine kafasını salladı, bir şey söylemeden kendi odasına girdi.

 

Dan Fei ise kendi kapısının önünde bir süre dikilip dudaklarını ısırdı, hafifçe iç çekerek kapıya yaslandı.

 

Dan Fei karmaşık duygular hissediyordu. Kendi kimliğini ve neler hissettiğini gerçekten de Jiang Chen’e açıklamak istiyordu fakat bu durumun Jiang Chen’in de dikkatini dağıtacağını ve onun mücadelelerdeki performansını etkileyeceğini düşünmüştü.

 

“Ben kendi iyiliğim için onun hedeflerini aksatacak hamleler yapmamalıyım. Şu anda Jiang Chen’in yapması gereken şey göklere yükselmek ve eğer ben onun yükselişine ve gelişimine engel olacak bir hamle yaparsam ömrüm boyunca kendimi affedemem. Boş versene, unut bunu, eğer gerçekten de kaderimde Jiang Chen’le beraber olmak yoksa ben bu işin peşinde koşarak iki tarafı da yormayacağım. Yapmam gereken tek şey onun yeteneklerini ve gelişimini desteklemek olacaktır. Zaten böylesine eşsiz bir dâhinin yükselişini izlemek, bu gelişime şahit olmak da oldukça zevk verici bir şey.”

 

Dan Fei bu derin düşünceler içerisindeyken camda bir tıklama sesi duydu. Kalbi hareketlendi: “Acaba benim kim olduğumu anlayıp buraya mı geldi?”

 

Bunu düşündükten sonra ise yüzü kızardı, kendi kendine bir ders verdi: “Eğer benim kim olduğumu anlamış olsa bile neden gelip cama tıklasın ki?”

 

Fakat dikkatli dinledikten sonra gerçekten de kapıda birinin olduğunu ve kapıyı tıkladığını fark etti.

 

“Kim o?” Dan Fei duygularını saklamak isteyen bir ses tonuyla sordu.

 

“Ben birinin adına size hediye getirmek için geldim.”

 

Dan Fei kapıyı hafifçe araladı, fakat gördüğü şey suratına doğru gelen sert bir yumruktu.

 

Çevik şekilde bu yumruktan kaçındı, kafasını yana alarak hamleyi savuşturmuştu. Bağırarak konuştu: “Sen nasıl bir vahşisin? Birini özel mülkünde tuzağa düşürmek vahşiliktir!”

 

Kapıdaki ses sesli şekilde güldü ve müthiş bir hızla uzaklaştı.

 

Dan Fei şaşırmıştı, kendisine şaka falan mı yapılıyordu? Yoksa bu bir tür tehdit miydi? Bu yumruk korkutucuydu, fakat hain bir amaçla atılmış gibi değildi.

 

Yumruğu atan kişi ise anında kaçarak uzaklaşmıştı.

 

Bu olaya nereden bakarsa baksın bir tür şaka gibiydi. Dan Fei kapıyı kapatırken şaşkındı, bu durumu gözetmenlere rapor edip etmemesi gerektiğini düşünüyordu.

 

Rapor etme meselesini düşünürken aslında bu konunun çok da önemli bir şey olmadığına karar verdi. zaten yara almamıştı, bu yüzden gözetmenler de bu olaya yeterli ilgiyi göstermezlerdi, buraya gelip soruşturma bile yapmazlardı büyük ihtimalle.

 

Bu esnada Jiang Chen de gelip kapıyı çaldı: “Kardeş Xiao Fei, senin odandan gelen bir takım sesler duydum, her şey yolunda mı, iyi misin?”

 

Dan Fei Jiang Chen’in sesini duyunca duygularından tamamen arınıp kapıyı açtı ve Jiang Chen’e az evvel olanları anlattı.

 

Jiang Chen ise bunları duyunca hemen dışarı fırladı ve neler olup bittiğini tam manasıyla çözmek için araştırma yapmaya başladı.

 

 Fakat bir süre sonra tekrar Xiao Fei’nin odasına geldi.

 

Jiang Chen kaşları çatılmış şekilde konuştu: “Buraya gelen her kimse eğitim seviyesi oldukça yüksek birisiymiş. Arkasında ayak izi bile bırakmamış, bütün izlerini kaybedip hızla uzaklaşmış. Etrafta hiç ize rastlamadım, belki de gözetmenlerden birini buraya çağırmak iyi bir fikir olabilir.”

 

Dan Fei de kafasını salladı: “Görünüşe göre gücendirdiğimiz birileri kendilerini tutamayıp kapımıza kadar gelerek bizleri rahatsız etmek istiyorlar.”

 

“Bunlar dansçı palyaçolar! Gizli saklı işler çevirip izini bulamayacağımız numaralarla bizi rahatsız etmeye çalışıyorlar! Fakat korkma kardeş Xiao Fei, eğer tekrar buraya gelmeye cesaret ederlerse onların buradan tekrar kaçamayacaklarını garanti ediyorum.”

 

Jiang Chen bunları söylerken Xiao Fei’ye doğru yürüyüp omzuna dokunmuştu: “Bu sadece küçük bir olay, panik yapmayalım. Ben şimdi gidiyorum ama ne zaman ihtiyacın olursa bana seslenmekten çekinme.”

 

Jiang Chen son birkaç gündür yaşanan zorlukların ardından bu Xiao Fei isimli elemana alışmıştı. Tam Xiao Fei’nin odasından dışarı çıkacaktı ki bir anda burnunda bir titreme hissetti.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr