Bölüm 330: Yirmi Beş Galibiyeti Olan Eşsiz Dâhi

avatar
2324 2

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 330: Yirmi Beş Galibiyeti Olan Eşsiz Dâhi


Kurallara göre mücadeleye başlayan kişiye bir başkası meydan okuyamıyordu.

 

Bundan dolayı Jiang Chen’i halkadan dışarı almak mümkün değildi.

 

Etrafta fısıltı şeklinde dedikodular dolaşıyordu.

 

“Acaba bu eleman bir tür büyü mü kullanıyor?”

 

“Evet, Yaşam ve Ölümün Gizli Mührü tekniği bu kadar güçlü olmamalı.”

 

“Evet, benim de şüphelerim var ama, sonuçta halkada hangi yöntemin kullanıldığına değil, kimin kazandığına bakılır. Eğer kazanmak için yöntemin varsa, sen çık da görelim.”

 

Söylemek gerekirdi ki askeri Dao dünyası böyle harikaydı. Jiang Chen bir fani uygulayıcı olarak halkaya çıktığından beri etraftan çok dikkat toplamıştı.

 

Üstelik de üst üste aldığı yirmi galibiyet sonrasında bazı müritlerin desteğini bile kazanmıştı.

 

Güçlü olanlar soylu sayılırdı, sonuçta askeri Dao dünyasında saygı kazandıran tek şey güçtü.

 

Jiang Chen’in üçüncü rakibi olan Akan Rüzgar Topluluğu müridi gülerek konuştu: “Bunca mücadelenin arasında görünüşe göre en kaliteli olan benimkiydi. Ben en azından bu adamla mücadele ederken nasıl davranmam gerektiğini biliyordum.”

 

Eleman konuşurken hiç utanmıyordu. Etrafındakilerin ise midesi bulanmıştı.

 

“Bu mürit neden bu kadar havalı konuşuyor ki? Sanki şanslı olduğu için ağır bir yenilgi almadığını kimse bilmiyor! Geri çekilme hamlesini bilinçli olarak değil, zorunda kaldığı için yaptı. Fani uygulayıcı bütün gücünü kullansaydı onun da sonu diğerlerinden farklı olmazdı.”

 

Herkesin aklındaki buydu fakat kimse dile getirmiyordu.

 

İzleyicilerin hepsi merak içindeydi, bu fani uygulayıcının daha kaç tane galibiyet alacağını tahmin etmeye çalışıyorlardı. Bu esnada Jiang Chen yirmi beşinci galibiyetini almıştı ve artık durmaya karar vermişti.

 

Durmasının sebebi enerjisinin tükenmesi ya da yorulması değildi, fakat Jiang Chen üç aylık döngüde yapılması gerekenleri tek seferde yaparsa ileride canının sıkılacağının farkındaydı.

 

Bundan dolayı hazır iyi bir skor elde etmişken durmayı tercih etmişti, yirmi beş galibiyeti vardı.

 

Jiang Chen durma kararı alınca etraftaki herkes rahatlamış şekilde iç çekti.

 

Kurallara göre bugün içerisinde Jiang Chen artık başka bir mücadele için seçilmeyecekti.

 

Sadece kendisine meydan okunursa halkaya çıkacaktı.

 

Dan Fei Jiang Chen’in halkadan çıkışını izlerken gerçek bir dâhi kişiye baktığının farkındaydı.

 

Topluluklarda kendilerine dâhi sıfatını takan kişilerle Jiang Chen’in kıyaslaması yapıldığında elbette Jiang Chen çok daha üstündü.

 

Jiang Chen performansını sergilemeden önce bütün müritler kibirli davranıyordu.

 

Fakat Jiang Chen gücünü göstermişti, o meşhur dâhi müritler bu adamın karşısında birer karınca gibi etkisiz kalmışlardı. Mücadeleye seçilmemiş olanlar ise seçilmemek için dua etmeye başlamışlardı.

 

Bu manzara Dan Fei’nin topluluk müritlerinden daha fazla nefret etmesine sebep olmuştu.

 

Bu esnada Jiang Chen sakindi, sonuçta karşılaştığı bu müritler toplulukların en alt düzeyindeki kişilerdi.

 

Zaten Jiang Chen buraya gelirken bu müritlerden beklentisi de çok fazla değildi. Aslında Jiang Chen’in rekabet etmek istediği bölge göksel ruh çeyreğiydi, fakat kendisi fani uygulayıcı olduğu için kurallar gereği gizemli ruh çeyreğinden başlaması gerekiyordu.

 

Gizemli ruh çeyreği Jiang Chen’in yükselişi için sadece bir basamak görevindeydi, çok fazla çaba sarf etmemişti.

 

“Çok iyi iş çıkardın kardeş Kaya!” Dan Fei Jiang Chen’in başarısını kutlamak istemişti.

 

Jiang Chen gülerek cevapladı: “Senin mücadeleler nasıl geçti?”

 

“Ben üç mücadele kazandım ve bir tanesini kaybettim. Benim sonuçlarım seninkinin yanında elbette sönük kaldı. Kardeş Kaya, sen gerçekten bizim gibi fani uygulayıcılar için ilham kaynağı oldun. Bugünden sonra hepimizin hayatı çok daha farklı olacak. Müritler bundan sonra bize tepeden bakma cüretini gösteremeyecekler.”

 

Jiang Chen kendisine tepeden bakanları önemsemezdi, buraya gelirken başkalarının kendisi hakkında ne düşündüğü üzerine kafa yorarak vakit harcamamayı planlamıştı.

 

Bu esnada diğer bütün fani uygulayıcılar Jiang Chen’i tebrik etmek için yanına gelmişlerdi, belliki Jiang Chen’in gölgesini kendilerine bir tür barınak olarak kullanma niyetindeydiler.

 

Jiang Chen böyle bir grup oluşturma peşinde değildi, fani uygulayıcılar arasında önemsediği tek kişi Xiao Fei’ydi.

 

Bundan dolayı her ne kadar tebrik etmeye gelenlere soğuk davranmamış olsa da, aynı zamanda çok samimi de davranmamıştı.

 

Çok samimiyet göstermeden karşısındakileri selamladı ve bağdaş kurarak dinlenmeye geçti.

 

Öğleden sonra bir kez daha seçilmişti ve temiz şekilde kazandı.

 

Günün geri kalanında seçilmedi.

 

Gün sonu gelmişti, Usta Fang bugünkü mücadelelerin sona erdiğini duydurdu.

 

Mücadeleler heyecanlı geçmişti, yüz halkada toplam beş yüz mücadele yapılmıştı.

 

Her halkada ortalama beş maç yapılmıştı.

 

“Kardeşim, ben Devasa Ruh Topluluğundan Liu Wencai, ben bu akşam bir parti düzenleyeceğim. Sen de gelip bir şeyler içmek ister misin? Birinci kademedeki yedinci apartmanda olacak.”

 

Kalabalığın arasından, yüzünde garip dövmeler olan bir mürit Jiang Chen’e gülerek bu teklifte bulunmuştu.

 

Dan Fei bu manzara karşısında gülümsedi, Jiang Chen’in üstün performansından dolayı ona yağ çekmek için gelenler olacağını tahmin etmişti.

 

Jiang Chen her zaman kendisine yapılan kibarlığın on kat karşılığını veren birisiydi.

 

Liu Wencai kibar davrandığına göre, Jiang Chen ona karşı kibar davranacaktı. Hafifçe gülümseyerek konuştu: “Kardeş Liu, yüz mücadele etme zorunluluğumuzun olması ağır bir yük, bundan dolayı içki içerek kendimi yavaşlatmak istemiyorum. Eğer Miras Bölgeden çıktığımızda tekrar karşılaşacak kadar şanslıysak sana sözüm olsun, seninle birer kadeh içeriz.”

 

Jiang Chen kibar şekilde teklifi reddetmişti.

 

Liu Wencai ellerini birleştirdi: “Kardeşim doğruyu konuşuyor. İçmek kesinlikle insanı yavaşlatır. Kardeşimin bugünkü üstün başarısı benim kalbimde büyük bir hayranlığa sebep oldu. Dürüst olmak gerekirse, ben buraya gelmeden önce yeryüzü ruh çeyreğine geçeceğimi düşünmüştüm, fakat senin bugünkü performansını gördükten sonra orayı asıl hak eden kişinin sen olduğunu da gördüm.”

 

Liu Wencai’nin apartmanı yedi numaralı olduğuna göre ondan üstün kişiler de vardı. Sözleri Jiang Chen’i övmek için söylenen sözlerdi.

 

“Kardeş Liu çok mütevazı birisi, bu şekilde sıradan birisi olmadığını bana gösterdin. Eminim senin yeryüzü ruh çeyreğine geçişin gerçekleşecektir.”

 

Liu Wencai bugün üç mücadele kazanmıştı, fena değildi. Fakat bu durum başarılı olsa bile elbette yirmi beş galibiyet almış birinin karşısında hava atma hakkını vermezdi kendisine.

 

Liu Wencai Jiang Chen’in reddini duyunca bu dâhi kişiyi davet etmenin mümkün olmadığını anlamıştı.

 

Gülümseyerek konuştu: “Madem öyle diyorsun, ısrar etmeyeceğim kardeşim. Umarım gizemli ruh çeyreğinden ayrıldığımızda seninle arkadaş oluruz. Dürüst olmak gerekirse bu ruh çeyreğinde sevdiğim kişi sayısı çok sayılmaz. Sen bu sevdiğim kişilerin başında geliyorsun. Sadece Cheng Zhen’i yendiğin mücadele bile tek başına seni dâhi olarak tanımlamaya yetebilir. İntikamının peşinde koşan birisin, bu tarz insanları ben çok severim, haha!”

 

Liu Wencai gizemli ruh çeyreğinde olmasına rağmen kendisi buraya fazla gelen bir baskınlığa sahipti, karşısındaki kişiye nedeni anlaşılmaz bir iyi niyet gösteriyordu.

 

Jiang Chen bu adamın davetini kabul etmemesine rağmen Liu Wencai hakkında iyi bir izlenime sahip olmuştu.

 

Jiang Chen ve Liu Wencai konuşurken bir başka grup yanlarına geldi, üzerlerindeki kıyafetlere bakılırsa bu kişiler Mor Güneş Topluluğundandı.

 

Grubun liderinin alnında göze benzeyen kırmızı bir işaret vardı. Uzun saçları omuzlarından arkaya atılmıştı ve vahşi bir görünüşü vardı.

 

Burun köprüsü yüksek ve sıkı yapılıydı, göz yuvaları derindi, sıradan bir kişi olmadığı belli oluyordu.

 

Liu Wencai’nin ifadesi bu kişiyi görünce değişti. Liu Wencai’nin bile korktuğu birisiydi bu.

 

Jiang Chen ise bu kişilerin gelişini umursamadan arkasını dönüp yoluna devam etmek istedi.

 

“Dur!” Uzun saçlı adam seslenmişti.

 

Jiang Chen’in adımları durdu ama arkasını dönüp bakmadı, Dan Fei’nin bakışları yeni gelenlere çevrilmişti. Bu gelen kişilerin niyetlerini okumaya çalışıyordu.

 

“Böyle bir tavır sergilemene gerek yok. Sen seçmelere katıldığına göre bir topluluğa girmek ve askeri Dao’da yükselmek istiyorsun.”

 

Uzun saçlı adamın sesi katı ve gürdü, konuşmasına devam etti: “Kendimi tanıtmama izin ver. Ben Mor Güneş Topluluğundan Guo Ren, bu ruh çeyreğinin birinci apartmanında kalıyorum. Benim apartmanımda bir araya gelmeye ne dersin?”

 

Bu Guo Ren denen adam belliki Liu Wencai’den daha baskın ve vahşi birisiydi. En azından ses tonunda hiçbir duygu izine rastlanmıyordu.

 

Jiang Chen hala yönünü bu yeni gelen gruba çevirmemişti, arkası onlara dönü şekilde konuştu: “İlgilenmiyorum.”

 

Guo Ren güldü: “Sen bilerek yalnız başına hareket ediyorsun, yalnız kurtsun. Yanlış tahmin etmiyorsam sen sıradan dünyadayken gezgin bir uygulayıcı olmalısın. Mademki sen bu seçmelere katıldın, o halde topluluklardan birine girme niyetindesin. Hava atmış gibi olmak istemiyorum ama eğer askeri Dao yolunda ilerlemek istiyorsan en doğru karar benim Mor Güneş Topluluğumdur.”

 

Guo Ren konuşurken özgüvenle dolu bir ses tonunda konuşuyordu. Tamamen sonuç odaklı bir tavır içindeydi ve Liu Wencai’ye dikkat bile kesilmemişti.

 

Liu Wencai ise bu adamın elini sıkmaya yöneldi ve tokalaşırken garip şekilde gülümsüyordu.

 

Guo Ren gözlerini yuvarlayarak konuştu: “Liu Wencai, neye gülüyorsun sen? Benim sözlerime bir itirazın mı var?”

 

Guo Ren bu ruh çeyreğindeki en üst kademedeki adamdı ve eğitim seviyesi Liu Wencai’den daha yüksekti. Konuştukça daha da baskın bir tavır sergiliyordu.

 

Liu Wencai uzlaşımcı bir tavır sergilemek yerine fikrini açık şekilde beyan etti: “Sen kendi sözlerini söyledin ve ben de istediğim için güldüm, benim ne zaman ve neye güleceğimi kontrol etmeye çalışman uygun mu sence?”

 

“Sen benim sözlerimi onaylamasan da benim sözlerimin doğruluğu değişmez. On altı krallıkta askeri Dao konusunda en önce olanlar her daim Mor Güneş Topluluğu olacak! Diğer üç topluluk kesinlikle birinciliği elde edemez!”

 

Liu Wencai ile konuşmasını bitirince çenesini hafifçe yukarı kaldırarak Jiang Chen’le konuştu: “Kardeşim, sıradan bir uygulayıcının senin gibi bir potansiyele sahip olması gerçekten çok nadir bir durum. Ben Mor Güneş Topluluğunun seni bünyesine katmak istediğini söylemek için temsilen buradayım. Seninle Cheng kuzenler arasındaki sürtüşme kesinlikle bu kuzenlerin kör ve aptal olmalarının sonucuydu. Eğer onay verirsen ve benim topluluğuma katılmayı kabul edersen bu olayın üzeri kapanacak.”

 

Guo Ren kendi topluluğunu pazarlamaya çalışırken oldukça iyi bir strateji izliyordu. Sözleri baskın bir otoriter tonda çıkıyordu.

 

Fakat bilmediği şey ise Jiang Chen’in dört topluluk arasında en son katılmak isteyeceği kısım Mor Güneş Topluluğuydu.

 

Jiang Chen çenesini kaldırıp gülümseyerek konuştu: “Arenada kazanan kişi kraldır. Ne sürtüşmesinden veya intikamından bahsettiğini anlamadım. Sen beni topluluğuna davet etmek için mi buradasın yoksa katılmazsam ne olacağına dair tehdit mi etmek istiyorsun?”

 

Guo Ren Jiang Chen’in böylesine agresif bir tavır takınacağını tahmin etmemişti.

 

“Tehdit ya da teklif olması önemli değil. Ben amacıma başka şekillerde ulaşmasını da bilirim. Senin amaçların askeri Dao’ya dair amaçlarsa, Mor Güneş Topluluğu senin yapabileceğin en iyi seçim olacaktır.”

 

Guo Ren hala kendine güven dolu konuşuyordu. Bu kadar söz söylemişken gerekli kibarlığı çoktan yapmış olduğunu düşünüyordu. Kibarlık ettiği halde bu eleman teklifini kabul etmiyorsa demekki askeri Dao oyununun kurallarını bilmiyor demekti.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44335 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr