Bölüm 328: Dünya Küçük Bir Yer, Özellikle de Düşmanların Dünyası

avatar
2336 2

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 328: Dünya Küçük Bir Yer, Özellikle de Düşmanların Dünyası


Akan Rüzgar Topluluğunun müridi halkadan dışarı düştüğünde etraftakiler rakibini küçümsediğinden ve tam hazırlık yapmadığından kaynaklı olduğunu düşünmüşlerdi.

 

Fakat Chuanfeng için aynısı söylenemezdi, kendisi hamlenin geleceğini tahmin etmişti, fakat sonuç yine de aynı olmuştu!

 

Aynı hamle hiçbir numara olmadan Chuanfeng’in üzerine gelmişti ve sonuç yine hüsrandı! Hatta dışarıdan izleyen birisi için sanki Chuanfeng bu hamleyi bilerek yemiş gibi bile görünebilirdi.

 

Manzara oldukça garipti.

 

Az evvel dalga geçenler yine utanç içindeydi.

 

Akan Rüzgar Topluluğunun müridine çöp gözüyle bakmışlardı, fakat Demir Chuanfeng Kıymetli Ağaç Topluluğunun en elit ailelerinden birinin bireyiydi, üstelik ikinci seviyedeydi. Bu adam kesinlikle çöp değildi.

 

Daha önce dalga geçen kişiler şimdi bu adamı oldukça küçümsediklerini fark etmişlerdi.

 

Görünüşe göre sıradan uygulayıcılara karşı önyargılarından vaz geçmek zorundaydılar. Diğer bir deyişle, eğer Chuanfeng’in yerinde kendileri olsa ne yaparlardı?

 

Etraftakilerin düşünceleri bu noktaya gelince hepsi sessiz kalmış ve kalabalığın arasında kaybolmak istemişlerdi, bu şekilde utançlarından kaçmak istiyorlardı.

 

Kabul etmek istemiyorlardı fakat gerçek ortadaydı, iki adet ezici galibiyetten sonra Jiang Chen bu adamların ağzını kapatmıştı!

 

Dan Fei ise bu manzara karşısında alkışlıyor ve çığlık atarak tezahürat yapıyordu.

 

Bu tezahüratlar etraftaki müritleri sinirlendirmişti, nefret dolu şekilde Dan Fei’ye bakıyorlardı.

 

Dan Fei hareketleri ve tezahüratıyla üzerine nefret çektiğinin farkındaydı, bu müritler kalplerinin en derinliklerinde Dan Fei’den nefret edeceklerdi.

 

Fakat Dan Fei bunların hiçbirini umursamıyordu, Jiang Chen’in başarısını sergilemesini seyretmeyi seviyordu. Bu yüzden alkışlamaktan ve tezahürat yapmaktan kendisini alıkoyamıyordu.

 

Etraftan nefret dolu bakışlar gelmesi Dan Fei’yi korkutmuyor, aksine heyecanlandırıyordu.

 

Sıradan katılımcıların hepsi Jiang Chen’in performansına hayranlıkla bakıyordu, aynı zamanda içlerinde bir nebze de kıskançlık vardı.

 

Jiang Chen’in performansı sıradan uygulayıcılara biraz özgüven kazandırmıştı. En azından sıradan uygulayıcılar hakkındaki önyargıları ve kötü düşünceleri zedelemişti.

 

Şu ana kadar bırakın sıradan katılımcıları, topluluk müritleri bile bu kadar hızlı ve kesin galibiyetlere erişmemişlerdi.

 

Jiang Chen hızlı galibiyetler almıştı, dikkatleri üzerine çekmişti. Daha evvel sıradan uygulayıcılar hakkında hiç düşünmeyen müritler bile Jiang Chen’i süzmeye başlamışlardı.

 

Bazı müritler kendilerini çok üstün gördüklerinden sıradan uygulayıcıların mücadelelerine hiç önem göstermemişlerdi, fakat kalabalık arasında yayılan dedikoduları duyunca onlar da dikkat kesilmişlerdi.

 

“Üst üste iki galibiyet mi? Acaba bunun sebebi bu sıradan uygulayıcının karşısına çıkan rakiplerin zayıf olması mı yoksa bu kişi gerçekten de çok üstün bir güce mi sahip?”

 

“Hah! Sıradan dünyanın uygulayıcıları ne zamandan beri üstün güce sahip olabiliyorlar? Kesin bu adamın şansına karşısına çıkan rakipleri güçsüz denk gelmiştir. O adam dua etsin de karşısına ben çıkmayayım!”

 

Üst seviyeli olan uygulayıcılar bile meditasyonları esnasında bu sözleri duymuşlar ve Jiang Chen’i merak etmeye başlamışlardı.

 

Jiang Chen zaten performansının çevreden dikkat çekeceğini önceden tahmin etmişti.

 

Fakat mademki bu seçmelere katılmaya karar vermişti, ne kadar dikkat çekeceğini önemsemeden üstün performansını sergilemeye devam edecekti.

 

Elinden gelenin en iyisini yapmak için buradaydı.

 

Gözetmen Jiang Chen’e yönelerek sordu: “Mücadeleye devam etmek istiyor musun?”

 

Jiang Chen tereddütsüz şekilde cevapladı: “Evet, devam etmek istiyorum.”

 

Gözetmen Jiang Chen’in mücadeleye devam edeceğini önceden tahmin etmiş gibi kafasını salladı ve bir sonraki rakibin seçimini yaptı.

 

Bir sonraki rakip dördüncü seviyede, Akan Rüzgar Topluluğundan bir müritti. Bu eleman durumu kabullenmek istemese de, önceki rakiplere göre çok daha dikkatli davranıyordu.

 

Kendisinin de mücadeleyi kaybedebileceğinin farkındaydı, fakat en azından öncekiler gibi ağır şekilde bir yenilgi almamaya çalışacaktı. Sıradan katılımcının avı haline gelmek istemiyordu, bu yüzden halkaya çıkar çıkmaz gardını almıştı. Savunma yapacağını belli eden bir duruş sergiliyordu.

 

Jiang Chen gülümseyerek ilerleri ve hamlesini yapmaya başladı, yine aynı hamleyi yapıyordu ve herkesi şaşırtıyordu!

 

Bu hamle sanki sihirli bir hamleydi, rakip ne kadar uğraşırsa uğraşsın bu hamleden kaçınamıyordu.

 

Bu yeni rakip her ne kadar savunma duruşu sergiliyor olsa da, yine de bu hamleden kaçınamadı ve kısa sürede halkadan dışarı fırladı.

 

Halkadan dışarı fırlarken suratında “Bu kadar zalim olmasan olmaz mı?” ifadesi vardı.

 

Fakat yine de kendisi dışarı fırlamış olsa da, ayaklarının üzerine düşmüştü, bu yönden şanslıydı.

 

Bu şekilde sanki gönüllü şekilde dışarı atlamış gibi görünmüştü.

 

Bu eleman gururlu bir duruşa sahipti, fakat kendisi de biliyordu ki ayaklarının üzerine düşmesi kendi becerisi değil, Jiang Chen’in merhametli bir saldırı yapmasındandı.

 

“Kahretsin, ben de kaybettim. Üstelik ben de tek bir hamlede yenildim. Fakat en azından ben ezici bir yenilgi almadım, en azından ayaklarımın üzerine düşmeyi başarabildim. Benden öncekiler de halkadan dışarı atılmıştı, onların sonu çok acınasıydı. Ben ise ayaklarımın üzerine düştüm ve daha şanslı sayılırım.”

 

Eleman bunları düşününce şanslı olduğunu hissetti ve toparlanıp yoluna devam etti. Yenilgiyi böylesine olgun karşılaması iyi bir şeydi.

 

Eleman fark etmiştiki, halkaya çıktığında bu sıradan uygulayıcı ile dalga geçmediği için uygulayıcı kendisine çok zalim davranmamıştı. Belki de alaycı şekilde konuşmamış olması bu elemanın ayakları üzerine düşebilmesini sağlamıştı.

 

Düşünceleri bu noktaya ulaşan mürit Jiang Chen’den nefret etmek yerine ona hayranlık duymuştu.

 

Etraftakiler hala şaşkındı.

 

Sonunda bu sıradan uygulayıcının aynı tekniği defalarca kullanmasının ardındaki sebebi anlamışlardı. Her şey bu adamın kontrolü altındaydı, tekniği en üst düzeyde kullanabiliyordu.

 

Üçüncü rakibine bakılırsa, sıradan uygulayıcı biraz merhamet göstermişti, eğer merhamet olmasaydı, dördüncü kademe zorluktan olan mürit nasıl ayaklarının üstüne düşebilirdi?

 

Bu adamın böylesine güçlü bir saldırı yapması etraftaki herkesi derin düşüncelere daldırmıştı.

 

Gözetmen hayranlıkla iç çekti: “Bu fani şampiyon kesinlikle askeri Dao konusunda dâhi birisi. Bu tekniği böylesine üst düzeyde kullanabilmek herkesin yapabileceği bir şey değil. Böylesine nadir ve göksel yeteneklere sahip olmak kesinlikle bir dâhi olmanın işaretleridir.”

 

Jiang Chen gözetmenin kendisine meraklı baktığını fark etmişti: “Devam etmek istiyorum.”

 

Bir sonraki rakip yerini almıştı, onun da kaderi farklı değildi, bir hamlede halkanın dışına fırlamıştı.

 

Aynı şey beşinci rakip gelene kadar tekrarlanmıştı.

 

Beş rakip, aynı hamle, fakat rakiplerin hiçbiri bu hamleyi savuşturacak ya da bu hamleden kaçınacak güce sahip değildi. Hepsi de tek bir hamle ile yere serilmişti.

 

Dan Fei ise bu esnada oldukça heyecanlıydı ve alkışlamayı bırakmıyordu.

 

Bu sırada müritler Dan Fei’ye nefret beslemek için bile vakit bulamıyorlardı, hepsinin duyguları endişeliydi.

 

Herkesin aklında tek düşünce vardı: “Ya sonraki rakip ben olursam? Bu hamleyi nasıl savuşturacağım? Böylesine garip bir yenilgiyi nasıl kaldıracağım?”

 

Cheng kuzenler de kendi aralarında konuşuyordu.

 

“Bu fani uygulayıcı acaba bilerek mi gizemli ruh çeyreğine geldi? Böylesine bir savaş tarzı çok baskın. Biz bundan sonra nasıl utanmadan yaşam süreriz?”

 

“Lanet olsun! Bu adam bilerek müritlere karşı çok zalim davranıyor. Köylü bir şarlatan yetişimci işte! Skorunu artırmışken, elinde avantaj varken geri çekilmiyor!”

 

Cheng kuzenlerin suratları çirkin ifadelerle doluydu.

 

Aynı zamanda biraz da pişmanlık hissediyorlardı. Bu fani uygulayıcının duruşuna bakılırsa, iki kuzenin de güçleri birleşse bile bu adamı alt edemezlerdi.

 

Eğer aynı halkaya denk gelirlerse, bu adam acımasız şekilde üzerlerine saldırırdı! Kısa süre içinde kuzenlerin kalbi korku ile dolmuştu. İçten içe bu adamla eşleşmemek için dua ediyorlardı.

 

Fakat bu dünya tesadüflerle dolu bir yerdi.

 

Jiang Chen için seçilen altıncı rakip Cheng Zhen’di.

 

Cheng Zhen, Mor Güneş Topluluğu, Gizemli Ruh Çeyreğinin birinci kademe zorluğundaki kişi.

 

Kendisi birinci kademe zorluktaki birisi olsa bile, bu mücadeleye çıkmaktan çekiniyordu, fakat elbette duygularını belli edemiyordu. Sonuçta kendisi ruh âleminin dördüncü seviyesinde bir yetişimciydi.

 

Genç kuzeni Cheng Lan da dördüncü seviyeli bir uygulayıcıydı. Yakın zamanda dördüncü seviyeye geçmişti.

 

Cheng Zhen ise bir yıl önce ruh âleminin dördüncü seviyesine geçmişti, kuzeninden daha güçlü sayılırdı. Fakat şu anda kendisine olan güveni sıfıra yakındı.

 

Öz güveninin sıfıra yakın olması rakibinin çok garip olmasındandı.

 

Bu fani uygulayıcı şimdiye kadar beş mücadele vermişti ve gözetmen kişi bile bu uygulayıcının yöntemlerinin neler olduğunu anlayamamıştı.

 

Mücadelenin en başından beridir sadece bir teknik kullanıyordu, bu teknik çok baskın bir teknikti. Dışarıdan bakan birisi için bu teknik sıradan gözüküyordu.

 

Fakat halkada uygulandığı zaman rakiplere savunma için göz açtırmıyordu.

 

Cheng Zhen artık bu fani uygulayıcının bir tür sihirli, şeytani yöntem kullandığını düşünmeye başlamıştı.

 

Fakat sonuç olarak kazanan taraf belliydi, hangi yöntemle kazandığını kimse umursamazdı. Yöntemler değil, sonuçlar önemliydi.

 

Cheng Zhen karmaşık duygular içerisinde halkaya çıktı. Duyguları karmaşık olsa da, topluluk müridi olmanın verdiği mental sağlamlık vardı hala.

 

Mental kuvvetini kullanarak duygularından arındı, çekingen davranmaması gerektiğinin farkındaydı. Duruşu rakibinden zayıf olduğu anda Cheng Zhen’in kazanma olasılığı sıfırdı.

 

“Ben bu adamda abartılacak bir şey olduğunu düşünmüyorum, ayrıca neden hep bu adamın hamle yapmasını beklediler ki? Bu sefer ilk hamleyi ben yapacağım!”

 

Görünüşe göre Cheng Zhen’e bir ilham gelmişti. Bir yandan haklıydı da, neden ilk hamleyi kendisi yapmasındı? Önceki rakiplerin aptal olduğunu düşünmeye başlamıştı.

 

Biliyordu ki bir topluluk müridinin saldırısını savunmak oldukça zorlu bir işti.

 

Jiang Chen halkanın kenarındaydı, Cheng Zhen’e alaycı bir gülümseme ile bakıyordu.

 

Dünya gerçekten de küçük bir yerdi, üstelik mesele iki düşman arasındaysa, dünya kesinlikle küçük bir yerdi!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr