Bölüm 322: Şimdi Patron Kim?

avatar
2375 2

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 322: Şimdi Patron Kim?


Bir kişinin sözleri ne kadar sivri olursa olsun, elbette demir yumruklar kadar etkili değildi.

 

Bir kişiyi sözlerle tehdit etmek başka, fiziki olarak hayatını tehdit etmek başkaydı.

 

Bir süre önce aşırı kibirli davranan kıdemli kardeş Cheng şimdi korku doluydu. Ruh okyanusunun her an patlamak üzere olduğunu hissediyor ve korkuyordu.

 

Karşısındaki kişinin sıradan bir uygulayıcı olması ve böylesine büyük bir baskı yaratabilmesi Cheng’i normalden daha fazla şaşırtmıştı, neredeyse pantolonuna işeyecek durumdaydı.

 

Yüzündeki utangaç ifadeyle kekeleyerek konuştu: “Senin… Senin sözlerin… Senin sözlerin kanundur.”

 

“Daha sesli konuş! Duyamayanlar olabilir!”

 

Kıdemli kardeş Cheng neredeyse ağlayacak gibiydi, sesini yükselterek bir daha konuştu: “Senin sözlerin… Senin sözlerin kanundur! Bugünden sonra burada sadece senin sözlerin geçerlidir!”

 

“Kuzeydeki kötü odada kim oturacak?”

 

“Orada ben oturacağım.” Kıdemli kardeş Cheng çok aşağılanmış hissediyordu fakat bu soruları cevapsız bırakmaya cüret edemiyordu.

 

“Kim alt düzeyde, kim çöp, kim köpek?”

 

Kıdemli kardeş Cheng’in gözlerinden yaş gelmeye başlamıştı, hırıltılı şekilde cevapladı: “Benim, bu dediklerin benim!”

 

Bu konuşmalar avludaki diğer müritleri şaşırtmıştı, gözlerine ve kulaklarına inanamaz haldeydiler.

 

Kıdemli kardeş Cheng neden tavrını değiştirip bu adamın üstün olduğunu kabul etmişti?

 

Hayranlık duydukları kıdemli kardeş Cheng nereye gitmişti, yerine başka biri mi gelmişti?

 

Jiang Chen gülümsedi ve aurasını geri çekti: “Şimdi def olun! Az önce saydığınız beş kural hoşuma gitti, ben de bu kuralları yürürlüğe koyuyorum. Ben ne zaman çağırırsam geleceksiniz. Unutma ki, bana karşı gelmenin sonucu, köle olmanın sonucundan bin kat daha ağırdır.”

 

Jiang Chen sözlerini bitirdikten sonra güneydeki odaya yöneldi.

 

İki numaralı katılımcı Jiang Chen’e başparmağını kaldırdı: “Kardeş Kaya, sen çok baskın bir kişisin. Böyle zalimlere de zaten bu tavır yakışırdı. Harika bir iş çıkardın, bu vakitten sonra ben senin her hareketini takip edeceğim.”

 

Jiang Chen gülümsedi: “Senin odan burası değil.”

 

İkinci katılımcı hemen anladı, gitmesi isteniyordu. Burnunu kaşıyarak konuştu: “Sen hiç şakacı birine benzemiyorsun, ciddi birisin kardeş Kaya. Ben kendi odama geçeyim, senin sayende köle olmadım ve güneydeki odalardan birinde yaşayabileceğim.”

 

Jiang Chen ikinci katılımcının uzaklaştığını izlerken yüzünde karmaşık bir ifade vardı.

 

Bir sebepten dolayı, bu kişinin gizemli birisi olduğunu sezmişti, sanki bu kişinin de sakladığı bir tür gücü var gibi hissediyordu.

 

Jiang Chen eğer kendisi hamle yapmasa bile, ikinci katılımcının, yani Xiao Fei’nin de avludaki müritlere derslerini verebileceğini düşündü.

 

Elbette, bu sadece bir şüpheydi.

 

 

Dışarıda ayakta dikilen topluluk müritleri sanki bir savaş kaybetmiş gibi üzgündüler. Bazıları bu durumu kabullenemiyordu.

 

“Kıdemli kardeş Cheng, neler oluyor? Sen neden…”

 

Cheng elini savurdu: “Hadi içeride konuşalım.”

 

Hepsi birden bir odaya girdi, içlerinde sabırsız olanı tekrar konuştu: “Kıdemli kardeş Cheng, sen o köylü şarlatanın karşısında neden boynunu büktün? Yoksa o çocukla sırf dalga geçmek için mi böyle yaptın? Yenmek için kendini yaralı gösterdin değil mi?”

 

Bir başka mürit destekledi: “Evet, kıdemli kardeş Cheng, onun önce yükseklerde hissetmesini istedin değil mi? Daha sonra ayağını kaydırarak ona bir ders verebiliriz.”

 

Gruptan başka bir mürit daha konuştu: “Elbette durum böyle olmalı. Ben kıdemli kardeş Cheng’in köylü uygulayıcılarla dalga geçmeyi ne kadar çok sevdiğini iyi bilirim. Bu dalga geçme yöntemi oldukça yaratıcı bir fikir, önce onların yüksekte hissetmesine izin verip, daha sonra alt edecek! Fena değil…”

 

Kıdemli kardeş Cheng bu esnada içinden bu adamlara sövüyordu: “Siz gerçekten beyinsiz misiniz be? Yoksa benimle dalga geçmek için mi böyle yapıyorlar acaba?”

 

Yenmek için kendini yaralı göstermek… Sadece kuş beyinliler böyle bir strateji izlerdi.

 

“Kaplan ve Sixie, siz ikiniz eşyalarınızı toplayıp kuzeydeki odalara geçin.” Cheng’in ses tonu hafifti.

 

“Ne?” İri yapılı olan Kaplan şaşırmıştı: “Neden? Kıdemli kardeş Cheng, sen şaka mı yapıyorsun? O iki sıradan uygulayıcının kuzeydeki odalarda kalacağına dair anlaşmamış mıydık?”

 

Cheng kaşlarını çatarak konuştu: “Sana gitmeni söyledim. Neden hala dikiliyorsun?”

 

Kaplan kafasını yana yatırarak konuştu: “Ben gitmem, çok istiyorsan sen git.”

 

Kaplan, az önceki olayda Cheng’in korktuğunu görmüş gibiydi, ses tonundaki saygı artık yoktu.

 

Cheng eliyle masaya vurdu: “O sıradan uygulayıcılarla baş edemedim diye seninle de mi baş edemeyeceğimi düşünüyorsun?”

 

Kaplan da öfkelenmişti: “Sen önceden bu ayarlamaları yapan kişisin, şimdi ise fikrini değiştirmişsin. Ben kendi odamda gayet mutluyum. Ne dersen de kuzeydeki odaya gitmem.”

 

Bu esnada diğer müritlerden biri daha konuştu: “Kıdemli kardeş Cheng, bu ne demek oluyor yani? Sen az önce numara yapmıyor muydun? O adam seni gerçekten de bastırdı mı?”

 

“Ne b*k yemeye numara yapayım be! Az önce neredeyse hayatımı kaybedecektim! Siz benim beceriksizliğimden dolayı mı böyle oldu sandınız? Siz hepiniz bir olsanız benim karşımda yine duramazsınız. Onun karşısında nasıl duracaksınız? Resmen ölümle yüzleşmiş olursunuz!”

 

Dördüncü seviyeli ruh âlemi uygulayıcı kıdemli kardeş Cheng böyle depresif sözler mi söylüyordu?

 

Bütün oda bu sözler üzerine sessizliğe bürünmüştü.

 

Ortamdaki herkes kıdemli kardeş Cheng’i tanıyordu, onun ne kadar zulüm seven, kibirli ve küstah birisi olduğunu biliyorlardı.

 

Fakat kendisi böyle birisi olmasına rağmen şimdi söylediği sözler çok farklıydı.

 

Bu demek oluyordu ki az önceki davranışlarında numara yapmıyor, gerçekten de baskı hissediyordu.

 

Şu anda ciddi bir tavır içerisindeydi, şaka yapmıyordu!

 

Diğer beş müridin yüz ifadeleri değişti.

 

“Kıdemli kardeş Cheng, hayatımı kaybedecektim derken ne demek istiyorsun? Böyle sıradan bir uygulayıcı seni alt mı etti yani?”

 

“Evet kıdemli kardeş Cheng, bu çocuk çok da güçlü birine benzemiyordu. Kendisi senin gibi biriyle nasıl boy ölçüşebilir?”

 

Müritler hala durumun vahametini kavrayamamışlardı. Hala kibirli düşünceler içerisindeydiler. Hala fani dünyanın değersiz kişilerle dolu olduğunu düşünüyorlardı.

 

Kıdemli kardeş Cheng eğer az önceki olayda üzerindeki baskının gerçekliğini damarlarındaki kana kadar hissetmemiş olsa, kendisi de hayal gördüğünü falan zannedecekti.

 

Fakat yaşamla ölüm arasında kalmıştı ve bu durum hayattaki en gerçekçi şeydi.

 

İşin aslında, az önce neler yaşandığına dair kendisinin de bir fikri yoktu. Sadece kendisini fırtınalı bir okyanusun içinde gibi hissetmişti.

 

O anda sanki hayatını bir başkası kontrol ediyormuş gibiydi.

 

Cheng aynı zamanda kendi yoldaşlarının sürekli tekrar eden sorularına da sinirlenmişti. Homurdanarak konuştu: “Eğer bana inanmıyorsanız kendinizi denemekte özgürsünüz. Ben söyleyeceğimi söyledim, eğer içinizden ölmek isteyen varsa buyursun şansını denesin.”

 

Diğer müritler her ne kadar şüpheci gözükseler de, Cheng’in bu sözleri üzerine artık inanmışlardı.

 

Fakat aralarında bir kişi hala gönülsüzdü bu durumu kabullenmeye: “Ama, kıdemli kardeş Cheng, ne yani bu adam şimdi üç ay boyunca o odada mı kalacak? Bizler onun kölesi olup onun emirlerini mi dinleyeceğiz? Bu resmen şaka gibi bir şey!”

 

Diğerleri de bu sözlere katıldı: “Evet, bizler toplulukların dâhi kişileriyiz. Nasıl olur da sıradan bir uygulayıcıdan emir alırız?”

 

“Elbette, biz topluluk müritleri böyle aşağılanmaktansa ölmeyi tercih etmeliyiz. Ben böyle bir fani karınca tarafından aşağılanmayı kabul edemem!”

 

Cheng gözlerini yuvarladı ve cevapladı: “Ben az önce söylediklerimi tekrar etmek istemiyorum, mademki bu söylediklerime inanmıyorsunuz, gidip şansınızı deneyin.”

 

Dairedeki müritler Cheng’i lider olarak görüyorlardı. Şimdi bu adam teslim olmuşken, diğer müritler ne yapacaklarını bilememişlerdi.

 

Aralarında bir süre tartıştılar fakat bir plan oluşturamadılar.

 

Cheng bile bu adamın karşısında ayakta duramıyorsa elbette kendileri de duramazdı.

 

Eğer gerçekten karşısındaki adam güçlü birisi olmasa zaten kıdemli kardeşleri olan Cheng bu şekilde davranmazdı.

 

Bundan dolayı, liderlerinin bu durumu kabullendiğini gören müritlerin de sesi çıkmamıştı.

 

Sonuçta liderlerinin seviyesi yeryüzü seviyesindeydi, diğer müritler daha az seviyeli iken liderlerinin başaramadığı işi nasıl başarabilirlerdi?

 

Gönülsüz şekilde durumu kabullenmeyi seçtiler, zaten başka seçenekleri de yoktu.

 

Birinci kademe seçmelerin sonuçları topluluk müritlerine açıklanmamıştı, dolayısıyla bu müritler fani uygulayıcıların nasıl bir güce sahip olduklarını bilmiyorlardı.

 

Eğer birinci kademe seçmelerdeki ‘kaya kalpli adamdan’ haberdar olsalardı, zaten bugün oynadıkları şovdan en başta vaz geçerlerdi.

 

Jiang Chen bu esnada kendi odasında oturmuş, Zephyr’in Kulağını kullanarak bu elemanların ne konuştuğunu dinliyordu.

 

Görünüşe göre kıdemli kardeş Cheng durumu kabullenmişti, fakat diğerleri hala isteksizdi.

 

Fakat Jiang Chen bir topluluk müridinin karakterini iyi bilirdi, hiçbir şeyi böyle kolayca kabullenmezlerdi.

 

Cheng sinsi bir adamdı, koridorda konuşmanın uygun olmayacağını anlamış, bu yüzden odaya geçip konuşmuşlardı.

 

Jiang Chen biliyordu ki böyle karaktere sahip birisi oldukça tehlikeli olabilirdi. Her ne kadar durumu kabullenmiş gibi görünse de aslında sinsi planlar peşine düşeceğini biliyordu.

 

“Hah! Benim bir hamleme bile karşı koyamayan sığırlar! Benim böyle şeylerden korkacağımı nasıl düşünürler? Cheng bu durumu kabullensin ya da kabullenmesin, eğer beni bir daha rahatsız ederse onun hayatını sonlandırmak için yüz tane yöntemim var!” Jiang Chen aklından bunları geçirdi ve dış dünyaya daha fazla kafa yormamaya karar verdi.

 

Şu anda ikinci kademe seçmelerdeydi ve gizemli ruh çeyreğindeydi. Topluluk müritleri ile karşılaşacaktı.

 

Dördüncü kademe zorluktaki müritler bile yeryüzü seviyesindeyse, kim bilir birinci kademe zorluktakiler kaçıncı seviyedeydi?

 

Bunun da üzerinde, yeryüzü ve göksel ruh çeyrekleri vardı bir de.

 

“Görünüşe göre toplulukların elinde gerçekten de yetenekli kişiler varmış.” Jiang Chen ileri seviyeleri düşününce aklına bu gelmişti.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr