Bölüm 321: Jiang Chen Gücünü Gösteriyor

avatar
2322 2

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 321: Jiang Chen Gücünü Gösteriyor


Avluda öfkeli bir grup olmasına rağmen Jiang Chen sakindi, kalbinde bir titreşim bile hissetmemişti.

 

Zaten ejderlerin yılanlarla aynı yerde yaşamak istememesi normaldi.

 

Jiang Chen’in karakteri belliydi, kendisine bir yanlış yapılmadığı sürece kendisi sert davranmazdı, içerideki dördüncü kademeli müritlere karşı bir hata yapmamıştı. Eğer kurallar olmasaydı, onlarla aynı çatıyı paylaşmayı kendisi de istemezdi.

 

Rahatsız olmuş olsa da, kurallar bu şekilde olduğu için itiraz etmemişti.

 

Ayrıca, bu elemanların öfkesi Jiang Chen’i kokutamazdı!

 

Jiang Chen ayağını öne uzatarak kapıyı hafifçe tekmeleyerek açtı ve avlunun geniş bir yer olduğunu fark etti.

 

Avlunun iki tarafında da iki sıra şeklinde, toplamda sekiz oda vardı. Her katılımcının kendi odası vardı yani.

 

Tam avluya giriş yaparken iri yapılı bir siluet kendisine yaklaştı. Bu kişi aniden konuştu: “Sen kim oluyorsun da yetişim yapanların bulunduğu yere böyle cesur şekilde girebiliyorsun?”

 

Adamın sesi kabaydı, az evvel şikayet eden kardeş Kaplan’a aitti.

 

Jiang Chen etrafına baktı, içeride bu adamla beraber altı kişi vardı. Diğerleri etrafa yayılmış vaziyetteydi.

 

“Sağır mısın be adam? Seninle konuşuyorum ya!” Topluluk müridi olmanın verdiği üstünlük kompleksine kapılmış olan Kaplan, Jiang Chen’in içeriye aniden girmesine ve etrafı gözlemlemesine sinirlenmişti.

 

“Sen kim oluyorsun asıl? Sen uslu köpeklerin haddini bilmesi gerektiğini bilmiyor musun? Burada yaşayacak olan birinin yolunu nasıl kesersin?” Jiang Chen soğuk bir ifadeyle gülümseyerek konuşuyordu: “Hadi be! Çekil yolumdan!”

 

Kardeş Kaplan isimli bu kişi oldukça iri yapılı, uzun boylu ve kaslıydı. Jiang Chen’in kollarını sıvadığını görünce kardeş Kaplan Jiang Chen’e bir ders vermesi gerektiğini düşündü.

 

Fakat Jiang Chen kollarını sıvadığı anda kardeş Kaplan sanki üzerine bir dağ çökmüş gibi hissediyordu. Nefes almakta zorlanıyordu ve istemsizce, zoraki şekilde yana çekildi.

 

Kardeş Kaplanın bu hareketi sanki Jiang Chen’in emrine uymuş gibi görünmüştü. Jiang Chen ona kenara çekilmesini söylemiş, o da çekilmişti.

 

Jiang Chen bu adamın yanından geçerken gülümsedi: “Görünüşe göre birazcık aklın varmış!”

 

Bu sözü duyan kardeş Kaplanın suratı kıpkırmızı oldu, nefesini toparlamak için hızlı şekilde nefes alıp veriyordu. Neler olduğunu anlayamamış, şaşırıp kalmıştı.

 

Kardeş Kaplan bunu elbette kendine yedirememişti, kükremeye benzer bir sesle bağırdı: “Çocuk! Olduğun yerde kal!”

 

Jiang Chen birkaç adım daha attığında diğer müritlerin önünde dikildiğini gördü, yolunu kesmeye çalışıyorlardı. Görünüşe göre Jiang Chen’in geçişine izin vermeyeceklerdi.

 

Jiang Chen duraksadı ve merkezde durdu, etrafındakilere gülümsüyordu.

 

Ellerini göğsünde birleştirdi, yine gülümseyerek konuştu: “Pekâlâ, sizin istediğiniz gibi yapalım. Hanginiz patron burada?”

 

Jiang Chen kardeş Kaplan’ın bir piyon olduğunu, diğerleri tarafından gaza getirildiğini düşünüyordu.

 

İşin aslında, bu eleman bu dairenin patronu değildi. Böylesine beyinsiz birisi elbette patron olamazdı.

 

Jiang Chen etrafına baktı ve bakışlarını sarışın bir elemana kilitledi.

 

Bu eleman olayın en başından beri kayıtsız bakışlar atıyordu ve suratında da sinsi bir gülümseme vardı. Yüzündeki bu kibirli ifade onun tam bir topluluk müridi olduğunu gösteriyordu.

 

Görünüşe göre bu avludaki gerçek patron bu adamdı.

 

Elbette Jiang Chen’in bu elemana baktığını gören herkesin de bakışı bu elemana dönmüştü.

 

Bu durum Jiang Chen’in kendisinden daha emin olmasına sebep olmuştu.

 

Bu genç eleman,

 Jiang Chen’in kendisine baktığını fark edince kaşlarını çattı, Jiang Chen’in bakışlarından rahatsız olduğu belliydi. Bunun kendisine karşı bir hakaret olduğunu düşünüyordu.

 

“Sıradan bir uygulayıcı beni süzmeye cüret mi ediyor? Ne biçim bir köy şarlatanı be! Nezaketten habersiz bir köy çuvalı!”

 

Eleman konuşurken aynı zamanda homurdanma sesleri çıkarıyordu: “Duyduğuma göre birinci kademe seçmelerin ilk on kişisi gizemli ruh çeyreğine atanmış. Demekki bu adamlar şanslıymış. Fakat, acaba organizatörler size, buraya geldiğinizde nasıl davranmanız gerektiğini söylemediler mi? Topluluk müritlerinin karşısındayken başını öne eğmeni, onları süzmemeni söylemediler mi? Görünüşe göre birinci kademe seçmelerde elde ettiğin başarı yüzünden kazandığın gururunu buraya da getirmişsin ha?”

 

Genç eleman konuşurken Jiang Chen’e soğuk bir ifadeyle bakıyordu, kayıtsız bir ses tonuyla konuşmasına devam etti: “Dinleyin beni! Ben burada topluluk müritlerini temsil ediyorum. Unutmayın ki sıradan uygulayıcılar her daim sıradan kalmaya mahkumdur. Sizler fani dünyanın tozunda yuvarlanmaya mahkumsunuz. Topluluğa girebilecek kadar şanslı olsanız bile, sadece diğerlerinin sizi merdiven olarak kullanması için oraya alınmışsınız demektir. Unutmayın, hem burada, hem de topluluk sınırları içinde, sizler her daim en alt kişilersiniz!”

 

Eleman sert konuşmasını bitirince ses tonunu yumuşatarak konuşmasına devam etti: “Şimdi, ben bu dairenin beş kuralını açıklayacağım!”

 

“Birincisi, siz ikiniz en kuzey taraftaki odalarda yaşayacaksınız. Bizden emir gelmediği sürece bu tarafa gelmeyeceksiniz.”

 

“İkincisi, bu dairedeki ayak ilerinden sorumlu kişiler siz ikiniz olacaksınız.”

 

“Üçüncüsü, burada bulunduğunuz için size verilecek olan bursunuzu ve kazandığınız ödülleri bana vereceksiniz.”

 

“Dördüncüsü, sizler burada hizmetkar görevindesiniz ve çağırıldığınız anda gelmelisiniz. Eğer yanlış yaparsanız ilk seferde diz çöktürülerek cezalandırılacaksınız. İkinci yanlışınızda dayak yiyecek ve üçüncü yanlışınızda öldürüleceksiniz.”

 

“Beşincisi…”

 

Jiang Chen bu esnada aniden bir kahkaha patlattı ve genç elemanın konuşmasını böldü: “Hahaha! Ne yani, gerçekten de bu dairenin patronu sen misin?”

 

Elemanın yanındaki birisi bir anda bağırarak konuştu: “Lan velet! Sen ne saçmalıyorsun? Benim kıdemli kardeşim Cheng dördüncü seviye ruh âlemindedir! Eğer yakın zamanda bu seviyeye ulaşmış olmasa, daha önce ulaşabilmiş olsa kendisi yeryüzü ruh çeyreğine layık birisidir!”

 

Bu eleman biraz sakinleşip konuşmasına devam etti: “Hehe! Velet! İçinde bulunduğun durumu iyi tanı. Eğer kıdemli kardeş Cheng bu dairede bir söz söylediyse onun sözünün üstüne hiç kimse konuşamaz. Eğer kuralları anlayıp hizmetkar görevinde olduğunu kavrayabilirsen önümüzdeki üç aylık süreçte iyi geçinebiliriz, yok anlamam diyorsan…”

 

Jiang Chen tam bu anda ellerini iki yana açtı ve genç elemana sordu: “O halde senin adın kıdemli kardeş Cheng olmalı, sen hangi odada yaşıyorsun?”

 

Genç eleman kaşlarını çattı, bu ani sorudan rahatsız olmuş gibiydi.

 

Gruptan bir başkası cevapladı: “Güney tarafındaki oda kral odası gibidir. Kıdemli kardeş Cheng elbette güneydeki odada kalacak.”

 

Kıdemli kardeş Cheng bu esnada soğuk tavırlıydı, cevap vermeye bile tenezzül etmiyor gibiydi.

 

Jiang Chen kafasını salladı, Cheng’e dönerek konuştu: “Git eşyalarını topla, güneydeki odada ben kalacağım.”

 

Jiang Chen bu sözleri söyler söylemez dairede buz gibi bir hava esti.

 

Ortamdaki herkes şaşkınlıktan kaskatı kesilmişti, acaba yanlış mı duyduk diye düşünüyorlardı.

 

Ne yani? Bu çocuk kıdemli kardeş Cheng’e eşyalarını toplamasını mı söylemişti?

 

“Çocuk… Sen… Sen delirdin mi? Kıdemli kardeş Cheng az evvel sana beş kural açıkladı ya, sen sağır mısın?”

 

Elemanlardan biri Cheng’e dönerek konuştu: “Kıdemli kardeş Cheng, görünüşe göre köylü şarlatanlar evrenin nasıl işlediğini, güçlünün her daim üstün olduğu kuralını bilmiyorlar. Sanırım ona bu kuralları uygulamalı olarak anlatman gerekecek.”

 

Jiang Chen’in yüz ifadesi hala soğuktu: “Kurallar mı? Ne kuralları? Kim koymuş bu kuralları? Benim sadece bir kuralım var! Beni gücendiren kim olursa olsun bedelini öder!”

 

Jiang Chen bu sözleri söyledikten sonra karşısındakilerin ne diyeceğini umursamadan harekete geçti, bir yıldırım gibi güneydeki odaya yönelmişti.

 

Jiang Chen çok hızlı davranmıştı, kısa bir süre sonra güneydeki odanın içindeki eşyalar kapıdan dışarı fırlamaya, sert şekilde yere düşmeye başlamıştı.

 

Jiang Chen dışarı çıktı ve beraber geldikleri katılımcıya seslendi: “Oda temizlendi, gelip burada yaşamak ister misin?”

 

İki numaralı katılımcı Jiang Chen’in böyle vahşi davranacağını tahmin etmişti. Gülerek güneydeki odaya yöneldi, hiçbir şekilde korku izi barındırmıyordu yüzünde.

 

Bu manzara altı kişilik mürit grubunu şaşkın şekilde bırakmıştı.

 

Kıdemli kardeş Cheng’in suratı kıpkırmızıydı: “Çocuk! Sen ölmeyi umursamıyorsun demek ha?”

 

Jiang Chen gülümsedi: “Mademki güneydeki oda en iyisi, neden onu sen alabiliyorsun da biz alamıyoruz?”

 

Kıdemli kardeş Cheng sinirle gürledi: “Sen basit bir karıncasın! Pis bir köpeksin! Sen güneydeki odada yaşamaya layık mısın? Alt düzey kişiler alt düzey odalarda yaşamalı! Kuzeydeki odalar senin gibi çöplerin yaşaması için uygun! Sen beni gücendirdin! Eğer bu tavrından vaz geçip güneydeki odadan çıkmak istersen hala geç değil, senin avluda yatmana izin verebilirim.”

 

Kıdemli kardeş Cheng’in ses tonu oldukça kibirliydi, sanki her sözü ile karşısındakinin hayatını tehdit ediyor gibiydi.

 

Jiang Chen bu sözleri duyunca sinirlenmek yerine gülümsedi: “Haklısın, alt düzey kişiler alt düzey yerlerde yaşamalı! Bundan dolayı kuzeydeki odalar senin için en uygun olanı!”

 

Jiang Chen konuşurken Cheng’e yaklaşıyordu ve attığı her adımda aurasının etkisi biraz daha artıyordu.

 

Daha önce Jiang Chen ruh seviyesinin tepesindeki bir golemi alt etmişti, neden bu adamlardan korksundu?

 

Jiang Chen’in yetişimi şu anda dördüncü seviye ruh âleminde olsa bile, ruh okyanusunun Beş Ejderli Kutsal Gök İlacı ile dövülmesinden dolayı şu anda ruh enerjisi yeryüzü seviyesinin tepesinde gibiydi.

 

Yeryüzü seviyesine henüz geçiş yapabilmiş bir karakter nasıl Jiang Chen’i tehdit ederdi? Bu durum doğal olarak Jiang Chen’i sinirlendirmişti.

 

Normal bir kışkırtma olsa belki göz yumabilirdi, fakat bu eleman ‘çöp’ ‘köpek’ gibi kelimeler kullanmıştı.

 

Jiang Chen bu herifle her ne kadar dövüşmek istemiyor olsa da, eğer şu anda bu adamı yere sermezse kışkırtmaların ardı arkası kesilmeyecekti, Jiang Chen bunu çok iyi biliyordu.

 

İlk başta buraya gelirken uyum sağlamayı düşünmüştü, insanlarla iyi geçinmeyi planlıyordu. Fakat mademki insanlar kendisini böyle kışkırtacaktı, o halde kararını vermişti! Artık buranın patronu kendisi olacaktı!

 

Kendisine yanlış yapan bedelini ödeyecekti!

 

Jiang Chen adımlarını attıkça kıdemli kardeş Cheng üzerindeki baskının gittikçe büyüdüğünü hissedebiliyordu. Nefes alıp verişi düzensizleşmişti, ruh okyanusunun sanki içi su dolu bir balonu çocukların sağa sola fırlatması gibi çalkalandığını hissetmişti.

 

“Bu…!”

 

Kıdemli kardeş Cheng’in alnından akan terler yüzündeki ifadeyi daha da acınası hale getiriyordu.

 

Jiang Chen duygusuz şekilde konuştu: “Senin adın kıdemli kardeş Cheng ha? Demek sen bir topluluk müridisin. Demek bana anlatman gereken beş kural var? Şimdi bunları boş ver, sen benim soruma cevap ver, burada kimin sözü geçer? Kimin dediği kanun sayılır söyle bana!”






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43989 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr