Bölüm 315: Jiang Chen’in Müthiş Kazancı

avatar
2288 2

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 315: Jiang Chen’in Müthiş Kazancı


Jiang Chen bu iki hayvanın savaşının bu noktaya gelmesine oldukça şaşırmıştı.

 

Ruh seviyesinin tepesindeki bir hayvanla aziz dereceli bir hayvanın böylesine inatçı bir savaşta kapışması inatçı çocukların kavgasına benziyordu. Bu hayvanlar en temel, en utanmaz ve en ilkel yöntemlerle birbirlerine saldırıyorlardı.

 

Kuzgun Kral kertenkelenin ağzından içeri girmek için çaba sarf ederken acı çığlıklar atıyordu.

 

Alevli Kertenkelenin birkaç metre uzunluğundaki dili artık aldığı darbelerden dolayı ikiye bölünecek gibi olmuştu.

 

Hissettiği büyük acı bu hayvanın spazm geçirmesine sebep olmaya başlamıştı.

 

Fakat kertenkele duyduğu bu devasa acıya rağmen inat ediyor ve Kuzgun Kralın gitmesine izin vermemek için çenesini gevşetmiyordu.

 

Bacakları sıkışmış olan Kuzgun Kral ise ne ilerleyebiliyor, ne de geri çekilebiliyordu.

 

Alevli Kertenkelenin ağzındaki yaralar onu anında öldürmek için yeterli değildi. Eğer bu durum devam ederse ve gücü tükenen ilk taraf Kuzgun Kral olursa kesinlikle kertenkelenin yemeği olacaktı.

 

Bu durumu gören Kuzgun Kralın vahşi içgüdüleri iyice hararetlenmişti.

 

Kuzgun Kral bacaklarına kuvvet vererek tendonlarını kırdı! Bacakları birer et dilimi haline gelmişti!

 

Kanatlarını çırparak bu sefer kertenkelenin ağzına değil, boğazına doğru bir hamle yaptı.

 

Kuzgun Kral o kadar inatçıydı ki bacaklarını feda etmişti, bunun üzerine ölümcül bir yara verebilmek için kertenkelenin boğazına bir hamle yapmıştı.

 

Jiang Chen bu hamleyi görünce Kuzgun Kralın cesaretine ve karakterine hayranlık duydu.

 

Jiang Chen aynı zamanda savaşın bu boyuta geldiğini gördüğüne sevinmişti, şansının gittikçe arttığının farkındaydı.

 

Alevli Kertenkele rakibinin bacalarından bile vaz geçip kendisini öldürmek için hamle yaptığını görünce durumun tersine döndüğünü görebilmişti. Kükremeye ve vücudunu yeryüzüne vurmaya devam etti. Bu şekilde Kuzgun Kralı vücudundan uzaklaştırmak istiyordu.

 

Fakat Kuzgun Kralın hedefi açıktı. Kuzgun Kral neden rakibinin vücuduna girebildikten sonra sarsılma kuvvetiyle dışarı çıksındı ki?

 

Alevli Kertenkelenin acı çığlıkları gittikçe gücünü yitiriyordu. Vücudu kıvrılmaya başlamıştı, çöken vücudu gittikçe ağırlaşıyordu. Nefesi durana kadar yavaş yavaş kıvranmaya devam etmişti.

 

Kertenkelenin nefesi kesilmişti fakat kan çanağına dönmüş gözleri hala açıktı. Görünüşe göre bu hayvan hiç bitmeyecek bir pişmanlık içerisinde ölmüştü.

 

Aziz dereceli bir hayvan başarısız olmuştu!

 

Jiang Chen’in kalbi bu manzara karşısında hızla atmıştı. Aziz dereceli bir hayvanın ölümü etkileyiciydi elbette. Hayvan yetişimini kaybediyordu ve gücü de bundan dolayı azalmıştı. Yetişimini kurtarmak için girdiği yolda ise vahşi şekilde öldürülmüştü.

 

Askeri Dao yolunun zalimliği oldukça açık şekilde görülebiliyordu. Aziz dereceli bir hayvan bile kendinden alt seviyede olan varlıklar tarafından alt edilebiliyordu.

 

“Görünüşe göre sonsuz hayat diye bir şey yok, yüksek dereceli olanlar bile yenilebiliyor. Bizler aslında birer karınca gibiyiz.”

 

Jiang Chen’in duyguları da sarsılmıştı, bu yaşadıkları askeri Dao yolunda ilerleme isteğini daha da artırmıştı. Sadece olağanüstü bir varlık olabilmekle sonsuz yaşamın keyfi çıkarılabilirdi, ancak bu şekilde göksel kanunların değeri anlaşılabilirdi.

 

Eğer bir okyanus ejderi sığ noktalarda yüzerse onu küçük karidesler bile rahatsız edebilirdi, eğer bir kaplan kırsal ve küçük bir alanda yaşamak isterse köpekler bile onu rahatsız edebilirdi.

 

Bu durum aynen Alevli Kertenkelenin durumuna benziyordu işte.

 

Jiang Chen uzun zamandır bu savaşı izliyordu, artık şansının geldiğini hissetmişti. Buradan ayrılmayarak risk almıştı çünkü olayın sonunda bir kazanç elde etmek istemişti.

 

Bir martı ile midye arasındaki savaşta avantajlı olan balıkçı olurdu.

 

Jiang Chen saklandığı yerden hafifçe dışarı çıkmıştı, ortaya çıkışı canlı kalabilmiş olan Alevli Kuzgunları alarma geçirmişti ve kuzgunlar gaklamaya başladılar.

 

Alevli Kertenkelenin son darbesi neredeyse bütün Alevli Kuzgunları yok etmişti, şu anda kuzgunların sayısı ondan daha azdı ve hepsi de yaralıydı.

 

Bu kuzgunlar doğal olarak Jiang Chen için bir tehdit oluşturmuyordu.

 

Jiang Chen neşeli şekilde Alevli Kertenkelenin cesedine doğru yürümeye başladı, bu esnada sekiz adet Alevli Kuzgun Jiang Chen’in üzerine geliyordu fakat Jiang Chen sanki onları fark etmemiş gibi davranıyordu.

 

Kuzgunlar dalışa geçtiği anda sekiz adet ateşli nilüfer dalı yeryüzünden dışarı fışkırdı. Yaprakların her biri devasa genişlikteydi ve hepsi de birer tane Alevli Kuzgunu yutmuştu.

 

Kuzgunlar birinci-ikinci seviye ruh âleminde olmalarına rağmen nilüferin dallarına karşı koyamamışlardı.

 

Acı şekilde gaklamaktan başka yapacakları bir şey kalmamıştı.

 

Jiang Chen Alevli Kertenkelenin cesedinin etrafından dolaştı ve Fare Kralı dışarı çıkardı: “Yoldaş Fare, bana Alevli Kertenkelenin özünü ve kabuğunu bırak, sen ve kabilen geriye kalan kanı ve eti yiyebilirsiniz! Unutmadan söyleyeyim, bu Alevli Kertenkele aziz dereceli bir yaratık!”

 

“Ne? Aziz dereceli bir varlık mı?” Fare Kralın yüzündeki heyecan üst düzeydeydi, dudaklarını yalayarak konuşuyordu.

 

“Elbette, sen sürekli kan soyunu geliştirme peşindeydin, işte sana fırsat! Sana şunu da söyleyeyim, bu Alevli Kertenkelenin soyu kadim ejderlerin soyundan gelir. Birkaç nesil sonrasına geçince bu kan soyu biraz zayıflamış olsa da, sonuçta yine de bu soy kadim ejder soyudur! Ne dediğimi anlayabiliyorsun değil mi?”

 

Fare Kral kafasını hızlı şekilde aşağı-yukarı sallayarak konuştu: “Anladım, anladım! Genç ustam! Ne oldu burada böyle? Aziz dereceli bir yaratık nasıl oldu da…”

 

Fare Kral doğası gereği dikkatli ve her daim diken üstünde bir varlıktı. Önüne böylesine besleyici bir yemek konduğu halde hala ne, nasıl, ne zaman gibi sorular sorma peşindeydi.

 

Jiang Chen gülümsedi: “Sen bu yemeği isteyip istemediğini söyle bana!”

 

“Evet, evet, elbette istiyorum!”

 

“O halde daha fazla konuşmaya ne gerek var? Fakat şunu da söyleyeyim, bu besleyici yemeği midene indirmeden önce bir şeye dikkat etmelisin!”

 

“Nedir?”

 

“Basit bir şey, bu Alevli Kertenkelenin midesinde şu anda bir Kuzgun Kral var fakat kendisi şu anda toplam gücünün sadece yüzde yirmisini ortaya koyabiliyor. O senin eğitim seviyenden biraz yüksekte, yani problem teşkil edebilir, öncelikle onunla ilgilenmelisin. Senin kazma yeteneklerinle kesinlikle başa çıkamaz. Söyle bana, ayaklarını kaybetmiş ve gücünün sadece yüzde yirmisini kullanabilen bir yaratıktan korkuyor musun?”

 

“Gücünün yüzde yirmisi ha?”

 

“Yüzde yirmi demek abartılı bir tahmin de olabilir. Ama olabildiğince hızlı olmalısın. Eğer bu Kuzgun Kral Alevli Kertenkelenin özünü yerse aziz dereceye yükselebilir. Mademki bu hayvan içeri girdi, sen de acele edip bir an önce içeri girmelisin. Bu şans tek seferlik bir şans!”

 

Fare Kral bunları duyunca daha fazla oyalanmaya cesaret edemedi. Acele şekilde Alevli Kertenkelenin kanlı ağzından içeri daldı.

 

Jiang Chen aradan bir süre geçtikten sonra cesedin içinden bazı sarsıntılar ve sesler hissetti, belli ki Fare Kral ve Kuzgun Kral karşılaşmıştı.

 

Fakat savaş çok uzun sürmedi, tam da Jiang Chen’in tahmin ettiği gibi olmuştu, Fare Kral rakibinin cesetteki öze ulaşmasından önce onu bulmuştu.

 

İki ruh hayvanı bir başka ruh hayvanının midesinde savaşmaya başlamıştı.

 

Gücünün sadece yüzde yirmisini kullanabilen Kuzgun Kral anında yenilmişti.

 

Fare Kral ise kazmaya devam etmişti. Kuzgun Kral artık tanınmaz bir hale gelmişti, Fare Kral onu küçük lokmalar olacak şekilde parçalamıştı.

 

Jiang Chen bu esnada rahat şekilde Alevli Kertenkelenin özünü depolamaya başlamıştı.

 

Böylesine bir ruh hayvanının özü paha biçilemezdi! Birkaç büyük şehri satın alacak kadar değerliydi!

 

Kuzgun Kralın özü de ruh seviyesinin tepesindeydi ve onun da değeri neredeyse Alevli Kertenkelenin değeri kadar vardı.

 

Fare Kral bu özlere elbette dokunmamıştı, Jiang Chen’in kendisi için istediği bir şeye elini sürmeye cesaret edemezdi.

 

Altın Yiyen Fareler görkemli bir ziyafet çekmişlerdi.

 

Ortamda sayısız Alevli Kuzgun cesedi vardı, bunun üzerine bir de Kuzgun Kral ve Alevli Kertenkelenin cesetlerindeki kan ve etler de eklenmişti.

 

Bütün Altın Yiyen Farelerin doyacağı kadar besin vardı.

 

Zaten diğerleri olmasa bile, sadece Alevli Kertenkelenin varlığı bile bu fareleri doyurmaya yeterdi.

 

Bunun üzerine her biri bir insan büyüklüğündeki binlerce sayıda Alevli Kuzgun vardı.

 

Farelerin ziyafeti dört saat sürmüştü, fakat farelerin açgözlülüğü takdire şayandı, hala doymamış görünüyorlardı. Fakat yine de hepsi de bu ziyafetten çok şey kazandıklarının farkındaydılar.

 

Fare Kral dudaklarını yalarken geğiriyordu, bir kral olarak en lezzetli parçaları kendisi yemişti. Alevli Kertenkelenin en besleyici bölümlerini kendisi yemişti.

 

Kan ve et ortadan kalktıktan sonra, Jiang Chen Alevli Kertenkelenin kabuklarını bir kenara ayırdı. Bu hayvan o kadar büyüktü ki kabukları yüz kişilik hatta iki yüz kişilik bir gruba zırh yapmak için bile yeterliydi.

 

Fakat elbette Jiang Chen bu kabukları bu şekilde israf etmeyecekti, başkaları için zırh yapmak bu kabuğu boşa harcamak olurdu.

 

Jiang Chen aynı zamanda bu hayvanın kemiklerini de kullanmak istiyordu, sonuçta bu kemikler oldukça dayanıklıydı.

 

Bu kemikler o kadar dayanıklıydı ki Altın Yiyen Fareler bunları ısıramıyordu bile.

 

Bunca nesildir yaşama tutunmayı kemirgenlikleri sayesinde başarabilmiş olan bir ruh hayvanı türünün bile bu kemikleri ısıramıyor olmaları, bu kemiklerin ne kadar güçlü ve dayanıklı olduğunun kanıtıydı.

 

“Bunların hepsi kaliteli eşyalar. Bunlardan çok kaliteli silahlar yapılabilir.” Jiang Chen elbette değerli olan her şeyi kullanmak için çaba sarf ediyor, israftan kaçınıyordu.

 

Kuzgun Kralın tüyleri, özellikle de kuyruk kısmındaki tüyleri çelik oklar gibi sert ve sivriydi. Bu tüyleri silah yapımında, özellikle de fırlatma hançeri ve ok yapımında kullanmak mantıklıydı.

 

“Haha! Bu kazanç Alev Bulutu Çiçeğinin vereceği kârdan bile fazla!” Jiang Chen oldukça mutlu bir ruh halindeydi.

 

Alev Bulutu Çiçeğini elde etmek isterken neredeyse alevlerle kaplı bir okyanusta canından olacaktı. Kim düşünürdü ki böylesine bir felaketten sağ çıkıp üzerine bir de devasa bir kâr elde edebileceğini!

 

Yıkım Vadisi oldukça büyük riskler barındırıyorken elbette barındırdığı kâr potansiyeli de bir o kadar yüksekti. Bir anda kendinizi cehennem ateşinde bulmuşken bir sonraki saniyede cennetin huzurunu yakalayabiliyordunuz.

 

Jiang Chen hiçbir şeyi israf etmek istemediğinden dolayı sıradan Alevli Kuzgunların tüylerini de topladı.

 

Alevli Kuzgunların hepsi ruh âlemindeydi, insanların küçük seviyeli ruh âlemine denk geliyorlardı. Onların da tüylerini fırlatma hançeri ya da ok yapımında kullanabilirdi.

 

Eğer silah yapımında direkt olarak ruh hayvanı materyali kullanılırsa elbette bir silah uzmanı tarafından geliştirilmesine gerek kalmadan bu silah direkt olarak ruh silahı oluyordu.

 

Eğer silah ustasının yetenekleri gelişmişse, bu ruh silahını da geliştirebilirdi elbette, bu şekilde çok daha kaliteli sonuçlar elde edilebilirdi.

 

Jiang Chen böylesine kaliteli malzemeleri elbette israf edemezdi, kendisi kullanmayacak olsa bile yoldaşlarına verebilirdi.

 

Bu eşyalar yoldaşları için inanılmaz avantaj sağlayabilirdi.

 

Bu esnada ince bir siluet bir tepenin ardından yaşanan yıkımı izliyordu: “Jiang Chen, ah Jiang Chen! Eğer tahminlerim doğruysa sen ‘kaya kalpli adamın’ ta kendisisin. Umarım birkaç gündür devam eden yangının içinde kalmamışsındır.”

 

Bu kişi kendi kendine mırıldanmıştı.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44337 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr