Bölüm 313: Çaba Sarf Etmeden Kâr Elde Etmek

avatar
2158 2

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 313: Çaba Sarf Etmeden Kâr Elde Etmek


Kızıl Kabuklu Alevli Kertenkelenin söyledikleri Kuzgun Kralın en çok korktuğu şeydi.

 

Alevli Kertenkele her ne kadar yaşamının son anlarında olsa da, bu durum kendisi ölürken yanında bir sürü Alevli Kuzgunu da götüremeyeceği anlamına gelmiyordu.

 

Kuzgun Kral gagasını sertçe kapattı, yerde yatan, saniyeler içinde ölmüş olan çocuklarına baktı. Kalbi nefretle doluydu.

 

Şu ana kadar hep kalabalık bir orduya sahip olmanın verdiği gururla yaşamıştı.

 

Fakat Alevli Kertenkele ile uğraşmanın maliyeti çok olmuştu. Çocuklarının yarısından fazlası çoktan ölmüştü.

 

Alevli kertenkeleyi öldürdükten sonra çok fazla çocuğu kalmayacaktı.

 

Şu anda Kuzgun Kral bir tür çıkmaza girmişti.

 

Ya öldürene kadar kertenkeleye saldıracak ya da onun son nefesini vermesini sakince bekleyecekti.

 

Fakat bu hayvanın yakın bir zamanda ölmeyeceği açıktı.

 

Eğer bir aziz dereceli hayvan yaşamının son evrelerindeyse, hayatı kolayca bitmezdi. Özellikle de bu hayvan Alev Bulutu Çiçeğini yuttuysa.

 

Bu çiçeği özümsemesi demek yetişim seviyesinin yüzde elli-atmış kadarını geri kazanması demekti.

 

Bu durumda Kuzgun Kralın gücü bu yaratığı öldürmeye hiç yetmeyecekti.

 

Bundan dolayı beklememesi gerekiyordu, saldırması gerekiyordu.

 

Kertenkelenin çiçeği özümsemesini engellemenin tek yolu savaşı sürdürmekti.

 

Fakat bu durumda ödenecek olan bedel de çok ağır olacaktı. Kuzgun Kral bizzat sahaya inip savaşmaya cesaret edemiyordu, bundan dolayı çocuklarının ölümüne göz yummalıydı.

 

Alevli Kuzgunlar her ne kadar krallarının verdiği emirlere tereddüt etmeden boyun eğiyor olsalar da, Kuzgun Kral artık kendini suçlu hissetmeye başlamıştı.

 

Ordusunun üçte biri sağ kalabilmişti.

 

“Çocuklarım, yere inerek saldırmayın, kanatlarınızı kullanarak uzaktan saldırın!”

 

Kanat saldırısı yerdeki saldırıdan daha zayıf olsa da, sonuçta kertenkeleyi meşgul tutmak için yeterli olacaktı.

 

Kuzgun Kral direkt ve ani bir saldırı peşinde değildi, kertenkele yorulana kadar ve yaşam mücadelesi için mecali kalmayana kadar uzaktan saldırıya devam edecekti.

 

Uzun menzilli saldırılar elbette zayıftı, fakat en azından bu şekilde Alevli Kuzgunlar zarar görmeyecekti.

 

Bu durum Alevli Kuzgunların avantajlarından biriydi.

 

Alevli Kuzgunların tüyleri özel bir işleve sahipti. Vücutlarını sararak bir tür zırh görevi görüyor, bir okun bile delemeyeceği sağlamlık oluşturuyorlardı.

 

Kuzgunlar bu tüylerini fırlatabiliyorlardı, bu her ne kadar zırhın azalması anlamına gelse de, sonuçta direkt olarak yere inip saldırarak hayatlarını kaybetmekten daha iyiydi.

 

Kuzgun Kralın emrini duyunca Alevli Kuzgunlar uzak mesafeye geçip kertenkelenin üzerine tüylerini birer ok gibi fırlatmaya başladılar.

 

Bu tüyler çok sayıda ve delici şekilde ilerliyordu, fakat kertenkelenin kabuğu da sağlamdı.

 

Pat! Pat! Pat! Tüy saldırısı aralıksız devam ediyordu, ok yağmuru gibiydi.

 

Jiang Chen saklandığı yerde iç çekti: “Alevli Kertenkele kabuğunun sertliği ile neredeyse yenilmez bir varlık. Kendi seviyesindeki birinin saldırısı bile o zırhı delmekte zorlanır. Aynı zamanda bu kabuğun altındaki kalın deri ve et tabakası da onun savunma gücünü artırıyor. Bu uzun menzilli saldırıların hiçbir etkisi olmayacak. Fakat kertenkele yerinden oynayamıyor, görünüşe göre oldukça fazla enerji kaybetmiş. Sanırım yetişiminin dağılması meselesi bu hayvanı oldukça fazla etkilemiş.”

 

Alevli Kertenkelenin bu kadar çok sayıda tüy saldırısından etkilenmemiş olması Jiang Chen’i şaşırtmıştı.

 

“Böylesine göksel bir savunma sistemi elbette kadim ejder soyunun bir göstergesi. Ölümün eşiğindeki bir hayvan bile böylesine güçlü bir savunmaya sahipse bu seviyeye denk olan insanların savunması da bu kadar güçlü olmalı.”

 

Jiang Chen savaşı izlerken gittikçe ortama yaklaşıyordu.

 

İlk başlarda endişeliydi fakat şu anda hem Kuzgun Kralın hem de Alevli Kertenkelenin tam güçlerinde olmadığını görmek onu rahatlatmıştı.

 

Alevli Kertenkele hayata zar zor tutunuyordu, Kuzgun Kralın ise vücudu yaralarla kaplıydı. İkisi de güçlerinin çoğunu harcamışlardı.

 

Jiang Chen’in bu ikisinden korkmasına bir sebep yoktu şu anda.

 

Bir martı ile midye arasındaki kavgada avantajlı olan kişi balıkçıydı.

 

Jiang Chen burada kalmaya ve balıkçı olmaya karar vermişti.

 

Eğer Kuzgun Kral bu meseleyi sonuna kadar takip eder ve başarırsa Jiang Chen o zaman belki ortaya çıkabilirdi.

 

Kuzgun Kral ile Alevli Kertenkele savaşmaya devam ettikçe avantajı artan taraf Jiang Chen oluyordu.

 

Alevli Kuzgun ordusundan geri kalanlara gelince, Jiang Chen her ne kadar bu ordunun güçlü olduğunu biliyor olsa da, bu kuşlarla mücadele etmek için kendi yöntemleri vardı.

 

Sonuçta ordunun sayısı üçte birine düşmüştü. Üstelik de uzun süren bir savaştan çıkmış olacaklardı, güçleri de azalmış olacaktı.

 

Jiang Chen’in elinde ise Altın Yiyen Fareler, Manyetik Dağ ve Nilüfer vardı.

 

Jiang Chen’in en büyük avantajı hem Kuzgun Kralın hem de Alevli Kertenkelenin yaralı olmasıydı.

 

Jiang Chen’in eline büyük bir fırsat geçmişti, tek yapması gereken son hamleyi dikkatlice indirmekti.

 

Jiang Chen Kuzgun Kralın stratejisini uygularken büyük bir özgüven içerisinde olduğunu görmüştü. Fakat Alevli Kertenkele bu saldırıdan pek etkilenmiş gibi görünmüyordu.

 

Tüylü saldırılar en ufak bir etki bile göstermiyordu.

 

Belki de Alevli Kertenkele bu saldırıların bu şekilde devam etmesini istiyordu, bu şekilde çiçeği özümsemeye başlayabilecekti.

 

Eğer çiçeği özümseyebilirse yetişiminin yüzde elli-atmış kadarını geri kazanacaktı.

 

Bu durumda Alevli Kuzgunlar büyük bir belaya batmış olacaklardı.

 

Jiang Chen neredeyse içerisinde Kuzgun Krala bu saldırıların hiçbir işe yaramadığını, bu durumun sadece Alevli Kertenkelenin çiçeği özümsemesi için bir fırsat doğurduğunu söyleme hissi uyanmıştı.

 

Fakat mantığı ona durmasını söylemişti. Jiang Chen biliyordu ki eğer şu anda kendisini gösterirse, Kuzgun Kral kendisine de saldıracaktı.

 

Jiang Chen her ne kadar düşmanca yaklaşacak olmasa da, Kuzgun Kral şu andaki savaşa üçüncü bir tarafın dahil olmasını istemezdi.

 

“Ah Kuzgun Kral ah! Sen ölmekten o kadar korkuyorsun ki kadim ejder soyundan gelen birine yem olmaları için yavrularını saldırtıyorsun. Bu Alevli Kertenkele çiçeği özümsediği anda sen öldün demektir!”

 

Elbette aziz dereceli bir yaratık gücünü kazandığında ruh seviyeli bir yaratığı öldürmesi an meselesiydi.

 

Kuzgun Kral her ne kadar hareketli ve çevik olsa da, böylesine müthiş bir aura ve güçle karşılaştığında kanatlarını oynatacak gücü bile bulamayacaktı kendinde.

 

Aziz dereceli bir yaratık aurasını yaydığında, yüz li mesafedeki bütün hayvanlar korku ile dolacaktı.

 

Kuzgun Kral bu hamleyi tahmin etmiş gibiydi, yüzünde bir endişe izi vardı.

 

Bu oyalama amaçlı saldırının aslında çok da iyi bir strateji olmadığını görmüştü. Yüzündeki endişe ifadesi gittikçe büyüyordu.

 

Keskin bir gaklama sesi çıkardı ve devasa kanatlarını salladı, dalma hareketi yapıyordu!

 

Bunun aslında riskli bir durum olduğunun farkındaydı fakat Alevli Kertenkelenin çiçeği özümsemesini engellemek adına bu riski alacaktı.

 

Bu riski almazsa Alevli Kuzgunlar ölecekti!

 

Kuzgun Kral kanatlarını salladı ve onları parlayan birer bıçağa dönüştürdü, bir yıldırım gibi hareket ediyordu kanatları.

 

Kuzgun Kralın çevik ve hızlı olması onun en büyük avantajıydı, bu parlayan iki bıçak ise onun bu avantajını en üst noktaya çekmişti.

 

Güneş gibi kırmızı bir ışık parıldadı ve Alevli Kertenkelenin kafasına doğru harekete geçti.

 

Hedefi belliydi, Alevli Kertenkelenin gözleri!

 

Alevli Kertenkele demir kadar sert bir savunmaya sahipti. Kabuklarını kırmak çok zordu.

 

Fakat en güçlü savunmanın bile zayıflıkları vardı. Alevli Kertenkelenin zayıf noktası gözleriydi. Gözlerini koruyan bir kabuk yoktu ve Kuzgun Kral saldırısı için bu noktayı seçmişti.

 

“Pis kertenkele! Öl!”

 

Kuzgun Kral müthiş bir hızla saldırmıştı, Alevli Kertenkelenin gözlerinden kırmızı bir ışık huzmesi saçıldı.

 

“Ah!”

 

Kertenkele bu esnada çiçeği özümsemekle meşguldü ve dikkati dağınıktı. Bu durumu bir fırsat olarak gören Kuzgun Kral son hızla saldırmıştı, kertenkelenin hamle yapmak için yeterli zamanı kalmamıştı.

 

Çıt! Çıt!

 

Alevli Kertenkelenin gözlerinde kanlı bir çatlak oluşmuştu.

 

Bu ani saldırı kertenkelenin acı içinde kalmasına sebep olmuştu. İki gözünden de kan fışkırıyordu ve acı içinde çığlık atıyordu.

 

Görüş yeteneğini kaybedince kertenkele daha da pasif bir savaş stratejisi gütmeye başladı.

 

Devasa vücudu yuvarlandı, metale benzer bir yüzeye sahip olan kuyruğu titredi ve havada savruldu, delirmiş bir şeytan gibi hareket ediyordu.

 

Bum! Bum! Bum!

 

Kertenkelenin kuyruğu defalarca yere vurdu, vurduğu her yere bir hendek oluşturuyordu.

 

Kertenkelenin her hareketi ile yer yarılıyordu.

 

Çok zaman geçmeden kertenkelenin bulunduğu nokta birkaç metre kadar yere batmıştı.

 

“İnanılmaz, gerçekten etkileyici.” Jiang Chen bu yıkım gücünü görünce yutkundu.

 

Görünüşe göre dağın yamacındaki yarıklar gerçekten de bu yaratık tarafından oluşturulmuştu.

 

“Kuzgun Kral kertenkelenin gözlerine saldırmakla uyanık davrandı. Görüşü olmayan ve gücü azalmış bir rakip her zaman iyidir. Alevli Kertenkele büyük bir bela içinde!”

 

Jiang Chen büyük bir dikkatle durumu inceliyordu, kertenkelenin yaralarını görünce sevinmişti.

 

“Alevli Kertenkele kolay kolay ölmeyecek. Eğer ölmeden önce Kuzgun Krala ölümcül bir yara verebilirse çok iyi olur. Ancak o zaman ben bu işten kârlı ayrılırım.”

 

İki tarafın da yaralanması Jiang Chen’in görmek istediği bir şeydi.

 

Şu anda Alev Bulutu Çiçeğini umursamıyordu, önündeki canavarların her biri çiçekten daha kıymetliydi.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44264 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr