Bölüm 305: Son Mücadele, Yıkım Vadisi

avatar
2432 1

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 305: Son Mücadele, Yıkım Vadisi


Jiang Chen’in ruh okyanusu düzensiz enerji dalgalarını hissetmişti, yağmurdan sonraki toprak gibi etkileyici ve güzeldi.

 

“Bu… Bu yeryüzü seviyesinin cezbediciliği mi?” Jiang Chen ruh okyanusunun maneviyatını ve gücünü hissedebiliyordu. Sonsuz yaşam kuvvetini içinde hissedebiliyordu!

 

Daha önceki küçük ruh âlemi seviyesine göre çok büyük bir fark vardı ortada.

 

Bum! Bum! Bum!

 

Jiang Chen seri şekilde ruh okyanusunu yaydı, yıldırıma benzeyen güçlü vurguları hissedebiliyordu.

 

Görünüşe göre yeryüzü seviyesindeki birinin ruh okyanusu oldukça farklıydı!

 

Jiang Chen ruh okyanusunun seviyesinin iki katına çıktığını hissedebiliyordu. Hatta üç katına çıkmış kadar yükselmişti!

 

Bir tür dinçlik, canlılık vücudunda yayılıyordu, sınırsız gibi görünen yaşam kuvveti vücudunda akıyordu.

 

“Güzel… Çok güzel… Savaşın ortasında seviye yükselmek, bu durum son birkaç günün verdiği keyifsizliği ortadan kaldırdı!” Jiang Chen kendini bir tür kahraman gibi hissetmişti.

 

Bir mühür oluşturup savurdu.

 

Bum! Bum! Bum!

 

Mühür sanki bir ejderin nefesi, bir kaplanın pençesi gibiydi, ruh enerjisi ile titriyor, havayı yararak ilerliyor ve boğucu bir kuvvet oluşturuyordu.

 

Yeryüzü seviyesi Jiang Chen’in gücünde gözle görülür bir ark yaratmıştı.

 

Bum!

 

Golem üzerine gelen mührün etkisiyle birkaç adım gerilemişti.

 

Jiang Chen uyum sağlamış görünüyordu, bir ördeğin suya girişi gibi rahattı. Yaşam ve Ölümün Gizli Mührü hakkında düşünürken aklına bir anda bir fikir geldi. Gönderdiği mühürler güçlü ve dizginsiz bir ejderin havada süzülmesi gibiydi, her saldırısı akıcı ve doğaldı.

 

Hamlelerini ustalıkla sergiliyordu, sanki başka bir âlemden gelmiş bir ölümsüz gibiydi, göksel ve soyut, elle tutulamaz bir kuvvet sahibi, aynı zamanda gökler ve yeryüzünün tek sahibi gibiydi.

 

Yaşam ve Ölümün Gizli Mührü tekniği göklerin altındaki her şeyi kapsıyordu, Jiang Chen’in oluşturduğu mühürler gücünü kalbinden alıyordu.

 

Mühürler kadim canavarlar gibiydi.

 

Sonsuz ve engin okyanusların taşarak dünyayı ele geçirmesi gibiydi.

 

Böylesine bir mühür saldırısı Jiang Chen’in daha önce elde edemediği güçle birleşti.

 

Yeryüzü seviyesine ulaştığında öncekine göre gücü iki-üç katına çıkmıştı.

 

Bir de bunun üzerine manyetik kuvvetin canavar üzerindeki baskısı eklenmişti.

 

Golem bir anda aciz bir yaratığa dönüşmüş gibiydi, karşısındaki güç çok fazlaydı.

 

Manzara sanki Jiang Chen’in alinde bir talim oyuncağı varmış gibiydi.

 

Sayısız mühür golemin üzerine hücum etti. Golemin vücuda geldiği madde sert olsa da, defansif özellikleri gelişmiş olsa da böylesine bir saldırıyı karşılayabilecek kadar değildi.

 

Bum!

 

Sonuncu mühür goleme adeta bir yıldırım gibi çarpmıştı, golem tamamıyla yok olmuştu.

 

Jiang Chen yavaşça bakışlarını yere indirdi, golemin parçalanmış bedenine bakarken şanslı olduğunu hissetmişti.

 

Hesaplarına göre neredeyse on gün olmuştu. Eğer son anda katı bir tavırla seviye yükselmeye karar vermeseydi bu golemi yok etmek için bir umudu olmayacaktı.

 

Yeryüzü seviyesine yükselmiş olmak ve bunun yanında onuncu seviye zorluğa sahip odada başarılı olup testi geçmek Jiang Chen’e çifte mutluluk yaşatmıştı.

 

Kapıyı açtığında gözler Jiang Chen’in üzerindeydi.

 

“Ne?”

 

“Bu adam başardı mı?”

 

“Ne yani golemi yendi mi?”

 

Kurallara göre odanın kapısı golem yenilene kadar açılmazdı. Sadece testin süresi bittiğinde ya da golem yenildiğinde kapılar açılırdı.

 

Testin süresi bitmediğine göre golem yenilmiş olmalıydı.

 

“Golem yenilmediği ve süre bitmediği sürece kapılar açılmaz. Bu durumda bu adam golemi yendi demektir.”

 

“Bu nasıl olabilir?”

 

“Evet, bu adam kesinlikle kaya kalpli adam. Gerçek bir dâhi! Biz de üç kişinin sekizinci seviye zorluğu geçmesine şaşırıyorduk. Görünüşe göre az önce hayranlıkla arkalarından konuştuğumuz katılımcılar bu adamın yanında devede kulakmış.”

 

“Bu adam onuncu seviye zorluğu yendi! Bu kaya kalpli adam sadece kalp gücü bakımından üstün değil, aynı zamanda potansiyeli, kavrama yeteneği ve savaş kabiliyeti de yüksek.”

 

“Bu golemin seviyesi beşinci seviye ruh âleminin en üst noktasıydı, acaba bu adamın eğitim seviyesi bu kadar yüksek olabilir mi?”

 

“Ben sizlerin bu adamın toplulukların elit müritleri ile yarışabileceğini söylediğinizde abarttığınızı düşünmüştüm, ama görünüşe bakılırsa haklı olabilirsiniz.”

 

“Kesinlikle, ikinci kademe seçmeleri de unutmayın, bu adam elindeki vakti doğru değerlendirirse çok başarılı olacaktır.”

 

Organizatörlerin artık büyük çoğunluğu Jiang Chen’i övücü sözler sarf ediyordu, ondan beklentileri çoğalmıştı.

 

Eğer böylesine bir dâhi kişi toplulukların kaynaklarından ve bilgilerinden yararlanırsa elbette göklere kadar yükselecekti.

 

Jiang Chen’in katılımcı belgesini almaya gelen organizatör hiçbir şekilde üstünlük taslamamıştı.

 

Biliyordu ki bu adamın yükselişi engellenemezdi, bundan dolayı karşısındaki katılımcıya nazik davranıyordu.

 

Sekizinci seviye zorluğu geçen üç kişi Jiang Chen’in başarısını görünce streslenmişti.

 

Fakat yine de ona hayranlıkla bakıyorlardı.

 

Organizatör Jiang Chen’in skorunu kayıt altına aldıktan sonra katılımcı belgesini uzatırken kibarca gülümseyerek konuştu: “Tebrik ederim, onuncu seviye zorluğu geçmek geçekten de üstün bir başarıdır. Sen katılımcılar arasında en üsttesin ve yerini kimse alamaz.”

 

Bu sözler iltifat niteliğindeydi.

 

Jiang Chen katılımcı belgesini alırken gülümsedi: “Ben sizin iltifatlarınıza layık değilim.”

 

Jiang Chen’in odadan çıkışından sonra dördüncü mücadelenin sonucu açıklanmaya yaklaşmıştı.

 

Sıralama yapılacaktı, elbette Jiang Chen’in birinci sıraya oturacağı şüphesizdi.

 

İlk sekiz bine giren katılımcılar açıklandı.

 

İlk sekiz bine giremeyenler Miras Bölgenin dışına alındılar. Kazananlar övülüyor, kaybedenler umursanmıyordu. Bu seçmeler oldukça zalimdi.

 

İlk sekiz bine girebilen katılımcılar rahat bir nefes almıştı.

 

Fakat aynı zamanda bu saatten sonra rekabetin gittikçe artacağının da farkındaydılar.

 

Topluluklar son olarak sadece üç bin kişi seçeceklerdi, bu demek oluyordu ki beş bin kişi daha elenecekti.

 

Fakat elenen kişiler mücadelelerin herhangi birinde üstün başarı gösterebilmişlerse topluluklar bu kişilerle özel olarak ilgilenecekti.

 

“Pekâlâ, beş mücadeleden dördü bitti. Beşinci mücadeleye gelebilen sekiz bin kişi arasında olduğunuz için şanslısınız. Şunu söylemeliyim ki beşinci mücadelede elenen kimse olmayacak.”

 

Katılımcılar bunu duyduklarına şaşırmışlardı.

 

“Bu kadar erken heyecanlanmayın. Sonuçta topluluklara giriş için belirlenen kontenjan üç bin. Beşinci mücadelede elenmeyecek olmanız demek buradaki herkesin topluluklara girebileceği anlamına gelmiyor. Beşinci mücadele talih ölçen bir mücadeledir. Talih ve şanslı kader meseleleri soyut ve gizemli meselelerdir. İnansanız da inanmasanız da askeri Dao konusunda şansın, kaderin ve talihin rolü vardır. Bu mücadelede on günlük süre boyunca Yıkım Vadisi olarak isimlendirilen bir yere gireceksiniz. Çeşitli maceralarla, testlerle ve tehlikelerle karşılaşacaksınız. Eğer şansınız varsa, yani talihiniz kuvvetliyse sadece oturarak bile bu mücadeleyi geçebilirsiniz. Eğer iyi şanstan yoksun kişilerseniz ne kadar güçlü olsanız da karşınıza çıkan en basit tehlikede bile zorlanacaksınız. Suda yüzerken ayağınızı bile burkabilirsiniz.”

 

Kader ve talih meselesine Jiang Chen içten ve samimi şekilde inanıyordu.

 

Önceki hayatında göksel kanunlar ve kader konusunu iyice anlayabilmişti. Biliyordu ki bir kişi isterse Kutsal İmparatorun oğlu olsun, isterse sıradan birisi olsun, kesinlikle kaderden kaçış yoktu.

 

“Ben geçmiş hayatımda Kutsal İmparatorun oğluydum, demekki önceki hayatımdaki şansım oldukça kuvvetliydi. Fakat doğduğumda meridyenlerim zarar görmüştü ve eğitim yapamıyordum. Bu demek oluyor ki şanslı biriydim fakat kaderim kötüydü. Reankarne olmamla beraber, şans ve kader bir yana bırakalım, en azından artık eğitim yapabiliyorum ve kendimi geliştirebiliyorum. En azından alın yazımı kendi ellerimle şekillendirebiliyorum. Eğer bu hayatta şansım ve kaderim iyiyse, o halde mükemmeliyete ulaşabilirim demektir. Eğer şansım ve kaderim kötü ise, o halde gücümü ve aklımı kullanarak alın yazımı şekillendirmeliyim. Eski ataların da dediği gibi, kişinin kaderini alın yazısı değil, kişinin kendisi belirler! Elbette kader diye bir şey var, fakat çaba ve çalışma ile bu kader değiştirilebilir, yönlendirilebilir! Göksel kanunların işleyişi gariptir, en kötü şansa sahip olan kişinin kaderi iyiye gidebileceği gibi, aynı zamanda en iyi şansa sahip olan kişi çaba sarf etmezse ve çalışmazsa onun kaderi de kötüye gidebilir. Ben Ateş ve Buz’un Büyüleyici Nilüfer Çiçeğini ve Manyetik Dağı elde debilmiş birisiyim, şanssız olduğum söylenemez. Fakat iş sadece şansta bitmez, eğer bu olayları başkası yaşasaydı belki de ne nilüferi ne de dağı kendilerine ait hale getiremezlerdi, yani şans eseri karşılaşılan olaylar üzerinde çaba sarf edilirse işte ancak o zaman kader de iyi yönde ilerler.”

 

Jiang Chen bunları düşünürken zihni temizlenmişti: “Ben şans ve kaderin varlığına inanıyorum, fakat bu mücadelede yine de dikkatli davranmalıyım. Sonuçta kader, kişinin kendisine çizdiği bir yoldur!”






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44263 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr