Bölüm 297: Altın Mühür Lordunun Testi

avatar
2308 1

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 297: Altın Mühür Lordunun Testi


Lordun devasa bedeni bir adım ileri attı.

 

Kalın kollarını Jiang Chen’e doğrulttu ve konuştu: “Âdemoğlu, bana oyun oynamaya kalkma. Bu manyetik dağdayken bütün düşüncelerin bir manyetik ayna yardımı ile bana yansır.”

 

Devin kolları konuşurken bir yay çizmişti. Kolları ile yaptığı bu hareket yüz metre kadar ilerde duran kayalıkları altın rengine bürüyerek hareketlenmelerini sağlamıştı. Bu kayalıklar yüzlerce sayıdaydı ve metalden aynalara dönüşüyorlardı. Bu kayalıklar araziyi yay şeklinde kuşatıyordu ve Jiang Chen’in aklından geçen düşünceleri yansıtmak üzereydiler.

 

Bu aynalar Jiang Chen’in düşüncelerini yansıtmaya başlamıştı.

 

Jiang Chen bu duruma oldukça şaşırmıştı.

 

Bu aynalar manyetik kuvvetin yerçekimi kuvvetini etkilemesiyle hareketleniyordu, boyut kavramını manipüle ediyor gibiydiler.

 

Bu aynalar gökle yer arasındaki her şeyi yansıtabileceği gibi, aynı zamanda bir kişinin aklından geçen düşünceleri de açığa çıkartabiliyorlardı, bu durum hayallerin ötesindeydi.

 

Jiang Chen bir süre düşündükten sonra bu aynaların mutlaka bir tür telepatik güce sahip olması gerektiği düşündü, aksi takdirde düşünce yansıtma meselesi kesinlikle yapılamazdı.

 

Jiang Chen Boulder’in Kalbini aktif etti ve düşüncelerinden arınmaya başladı.

 

Elbette, Boulder’in Kalbi aktif olduğu anda düşüncelerine erişim de kesilmişti. Aynaların üzerindeki görüntüler bir anda bulanıklaşıp yavaşça kaybolmaya başladı.

 

“Hmm, Âdemoğlu, sen kalp ve zihin yetenekleri üzerinde mi eğitim yaptın? Hem de sadece üçüncü seviye ruh âleminde olmana rağmen.”

 

Lort Jiang Chen’i süzmeye başlamıştı, şaşırtıcı bulmuştu bu durumu.

 

“Fakat şunu söyleyeyim Âdemoğlu, düşüncelerini saklasan bile bunun yeterli olacağını sanma. Buraya gelen Âdemoğulları için sadece iki seçenek vardır.”

 

Yaratık konuşmasın sakince devam etti: “Birincisi ölümdür.”

 

Yaratık bunu söylerken bile sakindi: “İkinci seçenek ise benim uygulayacağım testi geçmek ve bu dağın ustası olmaktır.”

 

Lordun sesi duygusuzdu, insani özelliklerden tamamen yoksun gibiydi: “Üçüncü seçenek yok!”

 

Ata kişiler bu dağ hakkında sıradan insanlardan daha fazla bilgiye sahip olmalarına rağmen, doğal olarak onuncu kata hiç gelmemişlerdi.

 

“Âdemoğlu, sen düşüncelerini mühürledin, dolayısıyla aynalar senin düşüncelerini açığa çıkaramıyor. Senin yeteneklerin oldukça etkileyici. Tekrar söyleyeceğim, ya testimi geç ya da öl!”

 

Jiang Chen biliyordu ki bu Lort boş tehdit savuran bir yaratık değildi.

 

“Testi nasıl geçebilirim?”

 

“Çok basit, sorularımdan birine cevap ver ve darbelerimden birini karşıla.”

 

“Bu kadar kolay mı?”

 

“Kolay mı dedin? Buraya gelen herkes aynı şeyi söyledi. Fakat hepsi de bu dağın hayaletlerinden birisi haline geldi!”

 

“Ne? Buraya daha önce gelenler de mi oldu?”

 

“Elbette, kadim zamanlardan bu yana buraya sayısız Âdemoğlu geldi. Fakat zaman geçtikçe buraya gelenler hep daha zayıf kişiler olmaya başladı. Buraya gelenlerin zayıflamasından dolayı benim de gücüm azaldı.”

 

Lort üzgün gibiydi: “Evet, bu durum oldukça kötü, ben ne zaman eski kuvvetime kavuşabilirim diye düşünüyorum. Benim uyanma seviyem ne zaman eskisi gibi olacak?”

 

“Uyanma seviyesi mi?” Jiang Chen Ağustosböceğinin sözlerini hatırladı, demekki bu uyanma meselesi doğruydu. Lordun gücü buraya gelen uygulayıcıların gücü ile doğru orantılıydı.

 

Mücadele ne kadar güçlü olacaksa, Lordun oluşturabildiği manyetik kuvvet de o kadar güçlü oluyordu.

 

Jiang Chen’in bu düşünceleri manyetik aynadan yansımıştı. Altın renkli yaratık homurdanarak konuştu: “Sana bunları söyleyen o küçük böcek ha? Fakat bu önemli değil, benim hakkımda bilgi sahibi olmak bir şey değiştirmez, kurallar herkes için aynıdır.”

 

Yaratık hala sakin konuşuyordu: “Âdemoğlu, seçimini yap, ya öl ya da benim testimi geçmeye çalış.”

 

Doğal olarak hiç kimse direkt olarak ölmeyi seçmezdi.

 

Jiang Chen umudunu yitirmemişti.

 

“Ben teste katılmayı seçiyorum.”

 

“Güzel… Her ne kadar bu zamanda kadar testi geçen kimse olmasa da, senin diğerlerinden biraz farklı olduğunu anlayabiliyorum. Umarım soruma vereceğin cevap hayal kırıklığına uğratmaz beni. Unutma, vereceğin cevabın kalitesi bir sonraki testin de zorluğunu belirleyecek.”

 

“Nasıl yani?”

 

“Eğer kaliteli bir cevap verebilirsen o halde belki de sana vuracağım darbe nazik olur. Eğer hayal kırıklığına uğratan bir cevap verirsen işte o zaman tüm gücümle darbe vururum. Bilmelisin ki daha önce gelenlerin verdiği cevaplar beni büyük hayal kırıklığına uğrattı.”

 

“Yani daha önce gelenlerin hepsi senin darbenle mi öldü?”

 

“Evet, sen zeki birisine benziyorsun. Fakat senin de sonun aynı olacak gibi. Barındırdığın herhangi bir yeteneğin ya da hileli tekniğin benim darbemin karşısında dayanabileceğini düşünme. Unutma ki manyetik aynalar düşüncelerini bana aktarıyor ve senin elindeki tüm yetenekleri görebiliyorum. Bundan dolayı benim darbem senin yeteneklerine hazırlıklı olacak ve sana yaşama şansı vermeyecek.”

 

“Yani benim yaşamım vereceğim cevaba bağlı.”

 

Jiang Chen bu yaratığın ilginç birisi olduğunu düşünmüştü, böylesine garip bir kural alışılmamış bir şeydi.

 

“Âdemoğlu, benim ilginç ve garip birisi olduğumu düşünüyorsun, böyle düşünme. Ben sadece bu manyetik dağı oluşturanın bir kuklasıyım. Benim yaptığım her şeyi bu dağı oluşturan kişinin söylediği yöndedir. Sadece testi geçen kişiler manyetik kalbe sahip olacak, dağı oluşturan kişinin yerini alıp bu dağın sahibi ve ustası olacak. Dağın mirasını üzerine alacak! Bu söylediklerim yaşanmadan önce benim hareketlerim tamamen bu dağı oluşturan kişinin bana telkin ettikleridir.”

 

“Bu dağı oluşturan kişi mi? O kim?”

 

“Bilmiyorum, o kişi iradesinin bir kısmını benim içime gizledi. Ben bu dağın nasıl ve ne zaman oluştuğunu bilmiyorum. Ben doğduktan ve bir bilince sahip olduktan bu yana bu kişinin iradesi ile yönetiliyorum. Ben bu dağın orijinal sahibini tanımıyorum ve dağ hakkında çok bilgim yok.”

 

Yaratığın ifadesi değişmişti: “Pekâlâ Âdemoğlu, sen diğerlerinden farklı göründüğün için seninle normalden daha fazla konuştum. Şimdi soru sorma sırası bende ve sen de cevap vereceksin.”

 

“Pekâlâ, sor bakalım.”

 

“Sorum şu, benim gibi bir ruh yaratığı, ebeveynleri olmayan, eti ve kemiği olmayan, sadece gökler ve yeryüzü arasındaki enerjiden meydana gelen bir yaratık nasıl bu dağdan ayrılabilir? Eğer bu dağdan ayrılırsam hala var olabilir miyim?”

 

“Bu tek bir soru mu yani?” Jiang Chen bunun toplamda iki soru ettiğini görmüştü.

 

“Elbette iki soru sordum, fakat bu soruların kaynağı aslında tek bir sorudur!”

 

“Altın Mühür Lordu, senden bana tekrar söylemeni istiyorum, eğer cevabım seni tatmin edici olursa, darbe nazik olacak değil mi?”

 

“Saçma saçma konuşmayı bırak! Eğer cevabın boş konuşma olmazsa ve tatmin edici olursa elbette söz verdiğim gibi davranacağım. Ben tatmin olursam yavaş darbe vuracağım. Unutma, beni oyalamak için boş cümlelerden uzak durmalısın. Daha önce gelenler gibi numaralar yapıp beni sinirlendirme.”

 

“Daha önce buraya gelenler belliki senin soruna cevap verebilecek kadar yetkin değilmiş, fakat ben istisnayım.”

 

“Oh? Demek kendine güveniyorsun?”

 

“Evet, sana şunu söyleyeyim, birçok ruh yaratığı seninle aynı durumda olabilir, yani özgür olmayabilir. Senin ruh enerjin bu dağın enerjisinden kaynaklı yani buradan özgürce ayrılman zordur elbette. Fakat elbette bunun da bazı yöntemleri mevcut.”

 

Yaratık aynalara bakarak Jiang Chen’in hangi yöntemlerden bahsettiğini anlamaya çalışıyordu fakat Boulder’in Kalbi buna engel oluyordu.

 

“Hmm? Pekâlâ Âdemoğlu, senin diğerlerinden farklı olduğunu kabul ediyorum. Diğerleri hiç düşünmeden benim dağdan ayrılabileceğimi ve yaşayabileceğimi söylemişlerdi. Fakat aslında bunu kesin olarak bilmiyorlardı ve sadece beni kandırmak isteği ile bunları söylemişlerdi. Sen diğerlerinden farklı ve daha zekisin. Bu yüzden sana darbe vururken gücümün hepsini değil, yüzde yetmişini kullanacağım. Ayakta durmaya dayanamayabilirsin fakat yaşama şansın var.”

 

“Benim cevabım henüz bitmedi. Yoksa Altın Mühür Lordu benim cevabımı duymak istemiyor mu?”

 

“Ne demek istiyorsun? Benim buradan ayrılmam için bir yöntem mi biliyorsun gerçekten?”

 

“Elbette benim kendime özgü yöntemlerim var, fakat bu yöntemlerin hiç de kolay olmadığını söylemeliyim sana.”

 

“Ne kadar zor olacak?”

 

“Zor… Çok zor… Dışarıdan yardım almadan bunu başarmak imkânsız.”

 

“Ne demek istiyorsun?” Lort aynaları dikkatlice izliyordu, karşısındaki adamın yalan söylediğine dair en ufak bir iz bile yoktu, bundan dolayı sormaya devam etti: “Anlat bana, ne kadar zor olduğu önemli değil. Bana doğruyu söylediğin sürece inanması ne kadar zor olsa da sorun değil. Darbemin gücünü yüzde otuz olarak ayarlayabilirim ve bu şekilde senin yüzde elli yaşama şansın olur.”

 

Altın Mühür Lordunun aklı çelinmiş gibiydi.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43991 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr