Bölüm 295: Tehlike Her Tarafta ve Pusuda

avatar
2347 2

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 295: Tehlike Her Tarafta ve Pusuda


Jiang Chen’in içindeki bu uğursuz his büyüyordu, bu esnada orta kısımdaki dev heykelin gözleri açıldı!

 

Korkutucu ve göz alıcı bir ışık huzmesi yayılmaya başlamıştı.

 

Bu kritik anda Jiang Chen gözlerini kapattı ve Boulder’in Kalbini aktif ederek sakinleşmeye çalıştı.

 

Ruh enerjisini kullanarak etrafında bir tür kalkan oluşturmaya çalıştı, dışarıdan içeriye enerji geçişini önlemek istiyordu.

 

Orta kısımdaki heykelden yükselen ışıklar sanki Jiang Chen’in gözüne hücum ediyormuş gibi agresif şekilde geliyordu.

 

Fakat Boulder’in Kalbinin oluşturduğu bariyer bu gelen ışık huzmelerini engellemişti.

 

Jiang Chen bu ışık huzmesinin saldırısıyla sanki yerle bir olacakmış gibi hissetmişti. Kasları istemsiz olarak titremişti. Sanki donacak, taşlaşacak gibi hissediyordu!

 

“Of! Bu çok kötü oldu!”

 

Jiang Chen’in içindeki uğursuz his gittikçe büyüyordu.

 

Jiang Chen bu ortamda daha fazla dayanamayacağını biliyordu.

 

Bu dev heykelden gelen ışınlar ruh enerjisine direkt saldırabiliyordu, karşısındaki kişinin bilincini katılaştırıp, vücudunu taşlaştırabiliyordu!

 

Jiang Chen şu anda etraftaki küçük heykellerin gerçekten de önceden insan olduklarını, bu ışık huzmesi sayesinde taşlaştıklarını anlamıştı.

 

Bu kişiler buraya belki on yıl önce, belki de yüz yıl önce gelmişlerdi, kimse bilemezdi!

 

Kadim zamanlardan kalan Miras Bölge nesillerden nesile insanlar tarafından ziyaret edilmiş olmalıydı.

 

Buradaki heykeller belliki daha evvel onuncu kata ulaşmak için yola çıkmış fakat bu dev heykelin karşısında gardını düşürmüş kişiler olmalıydı.

 

Bu durum oldukça korkutucuydu.

 

Jiang Chen koşarak heykelden uzaklaşıyordu, hiç durmadan yüzlerce adım attı, heykelden iyice uzaklaştığından emin olmak istiyordu.

 

Artık tehlikenin geçtiğini anlamıştı, fakat az evvel atlattığı tehlikenin büyüklüğü yüzünden içinde hala tedirginlik ve korku vardı.

 

Eğer yeterli süre içerisinde neler olup bittiğini anlayamamış olup tepki vermekte gecikseydi, yani gözlerini kapatıp Boulder’in Kalbi ile bariyer oluşturmamış olsaydı şimdi kendisi de oradaki heykellerden farksız durumda olacaktı.

 

Erken zamanlı tepki vermesi ve Boulder’in Kalbinin saldırının çoğunu sırtlanmasına rağmen bu saldırı sayesinde üzerine gelen enerjinin kalıntıları Jiang Chen’in vücudunu hala katılaşmış gibi hissettiriyordu.

 

Bu durum Jiang Chen’in soğuk terlemesine sebep olmuştu.

 

Hemen Nilüferi aktif ederek ateş enerjisini vücudunda dolaştırdı ve ışık huzmesinden gelen enerjiyi absorbe etmeye başladı.

 

Ateş elementinin doğal gücü, metal elementine karşı geliyordu, bu ikisi birbirinin zıttı güçlerdi. Bundan dolayı Jiang Chen bu metal enerjisini def etmek için nilüferin ateş enerjisini kullanıyordu.

 

Nilüferin ateş gücü sayesinde Jiang Chen’in vücuduna sızmış olan metal enerjisi yavaşça yok olmuştu.

 

“Belliki manzaranın güzelliği sadece bir kandırmacaymış, buraya gelen kişilerin gardını düşürmeleri için bir tuzakmış. Bu heykelin ışık huzmesi saldırısı manyetik girdaplardan bile daha korkutucuymuş.”

 

Jiang Chen’in kalbi hala korkudan hızlı hızlı atıyordu.

 

Sonuçta manyetik girdap oluşmadan evvel bir dalgalanma yaşanıyordu ve bu da kişinin gardını yükseltmesini sağlıyordu, fakat bu heykelin saldırısı hiçbir ön uyarı olmadan gerçekleşmişti.

 

Fakat bu heykel çok daha vahşi ve saldırgandı, saldırısını hiçbir ön uyarı yapmadan ve ani şekilde gerçekleştirmişti.

 

Eğer Jiang Chen gardını düşürmüş durumda bu saldırıya yakalanmış olsaydı bu saldırı onu alt edebilirdi.

 

Eğer Jiang Chen acele edip seri şekilde Boulder’in Kalbini aktif etmeseydi bu saldırı Jiang Chen’in direkt olarak ruh gücüne saldırıp onu yok edecekti, böylelikle tıpkı o arazideki diğer uygulayıcılar gibi taş kesilecekti.

 

Korkutucu! Oldukça korkutucu!

 

Kalan merdivenlerin üçte birini de dikkatli şekilde çıkmıştı.

 

“Acaba onuncu katta üç adet test var ve az önceki heykel de bunlardan biri miydi?”

 

Jiang Chen artık varsayımlardan ileriye gidemiyordu.

 

Durum Jiang Chen’in öngördüğü gibi gelişiyordu, üç bininci basamakla altı bininci basamak arasında bir şey yaşanmadı.

 

“Görünüşe göre onuncu katın testleri öncekilerden farklı şeyleri ölçüyor. Önceki dokuzuncu kattaki testler oldukça gelişigüzel sıralanmıştı, fakat burada üç bininci basamakta bir tane test gördüm, eğer altı bininci basamakta da bir testle karşılaşırsam demekki testler belirli aralıklarla geliyordur.”

 

Jiang Chen bu kadar ilerlemişken geri dönmeyecekti elbette.

 

Hesaplarına göre onuncu katın yaklaşık olarak üçte ikisine gelmişti.

 

Eğer öngörüleri doğruysa, ikinci teste de yaklaşmış demekti.

 

Jiang Chen tam da bunları düşünürken bir anda donakaldı.

 

Önünde hendek gibi bir yapı vardı ve devasaydı.

 

Sanki dev bir canavar, elindeki dev bir balta ile dağın orta yerine vurmuş ve burayı ikiye ayırmış gibiydi.

 

Büyük bir boşluk alan oluşmuştu.

 

Bu boş alan sanki dağın yüzündeki bir yara gibi duruyordu. Bu boşluğun dip tarafında garip şekilli kayalar vardı, bakan kişilere garip hisler veriyordu.

 

Jiang Chen bu boşluğun önünde oturdu ve bir süre manzarayı izleyerek gözlem yaptı. Eğer dış dünyada olsaydı, üçüncü seviyeli bir ruh âlemi uygulayıcısı olarak bu uçurumu çok rahat şekilde zıplayabilir ve ilerleyebilirdi.

 

Fakat dağın manyetik kuvveti sayesinde bu kadar uzağa atlamak imkânsız görünüyordu.

 

Jiang Chen bu uçurumu üç-dört adıma bölerek geçmeyi de düşündü, fakat dipteki kayaların böylesine garip şekilli olması bunu da imkânsız kılıyordu.

 

“Acaba burası ikinci test mi?” Jiang Chen altındaki kayalara bakınca huzursuz hissetmişti.

 

Eğer burası gerçekten de ikinci testse, bu kayalar göründüğü kadar masum olmayabilirdi.

 

Bu kayalar korkunç bir testin birer parçaları olabilirdi.

 

“Aman be! Zamanı israf etmeye değmez, böyle oturup hiçbir şey yapmayarak başarı elde edemem!”

 

Jiang Chen bunları düşünürken altı adet nilüfer dalı oluşturdu, bu dallarla hendek yapısına benzer bu uçurumun üzerine bir platform oluşturmaya çalışacaktı.

 

Mademki hendeğin iki tarafında da platform ya da köprü yoktu, Jiang Chen kendi platformunu kendisi oluşturacaktı.

 

Birkaç farklı bölgeden destek alarak nilüfer dallarını pozisyona soktu, eğer herhangi bir aksilik yaşanmazsa şu anda karşıya geçebilecek durumdaydı.

 

Fare Kral önceki kadar dizginsiz değildi, Jiang Chen’e hiç karşı çıkmadan birinci nilüfer dalına beraber bindiler.

 

Fır! Fır! Fır!

 

Jiang Chen birkaç adımda ikinci nilüfer dalına atlayabilmişti. Zaten taç yaprakların genişliği birkaç yetişkin kişiyi aynı anda barındırabilecek büyüklükteydi, Jiang Chen’i hayli hayli kaldırabilirdi.

 

Aniden alt taraftaki kayalardan biri hareketlendi ve garip bir ses çıkardı.

 

Bu ses kulak zarlarını delecek kadar sertti.

 

Bu sesle birlikte kayalar titremeye ve yerinden oynamaya başlamıştı, sanki kadim bir canavarın uykusundan uyanması gibiydi.

 

Bu kayalar titreyip ayrıştı ve farklı yapılar haline büründüler!

Her biri birbirinden farklı yapıdaydı fakat hepsinin de şekilleri birer silaha benziyordu.

 

“Öldürün! Öldürün!”

 

“Bir Âdemoğlu nasıl olur da manyetik dağımıza gelebilir? Bu hakaret demektir! Öldürün!”

 

“Onuncu kata bir Âdemoğlu gelmeyeli uzun zaman olmuştu! Öldürün!”

 

Bu altın renkli canavarlar çığlık çığlığa bağırıyorlardı! Sesleri kulak zarlarını yırtıcı düzeydeydi!

 

Vınnn! Vınnn! Vınnn!

 

Sayısız garip şekilli kaya düzensiz şekilde hareket etmeye başlamıştı. Kendilerini birer silah şekline büründürerek hareket ediyorlardı.

 

Görünüşe göre bu kayaların insanlara karşı ezelden gelen bir düşmanlıkları vardı! Sanki insan görünce saldırmaya programlanmış gibiydiler.

 

Jiang Chen’in etrafı sayısız kaya parçaları ile kuşatılmıştı!

 

Çınnn! Çınnn!

 

Jiang Chen isimsiz kılıcını eline aldı ve önüne gelen iki altın kayaya saldırdı! Altındaki nilüfer dalının yardımıyla hemen toparlandı ve hızlı şekilde tekrar saldırdı.

 

Bu saldırı dört adet kaya canavarı parçaladı ve metal yığınları yağmur gibi döküldü.

 

Fakat yine de, dört adet canavarı öldürmek bir kuyudan bir damla su çekmek gibiydi!

 

Bu kaya parçalarından binlerce vardı!

 

Bu kayalıklar Jiang Chen’in etrafını bir sarmaşık edasıyla sarıyordu. Jiang Chen gelen saldırıları savuşturuyor ve kaçınıyordu, fakat yetersizdi.

 

Zaten havada asılı kalmış gibiydi, yaslanacağı ya da kuvvet alacağı katı bir oluşum yoktu, momentumunun çoğunu kaybetmişti!

 

Zıplamaya kalkışsa bile, üçüncü nilüfer dalı ile arasında çok büyük bir mesafe vardı.

 

Bu mesafeyi aşmanın tek yolu kanatlara sahip olmaktı.

 

Fakat Jiang Chen paniklememişti, elindeki isimsiz kılıcı savurarak üzerine gelen kayalıklardan korunmaya çalışıyordu.

 

Canavarların sayısı üstün olsa da, Jiang Chen’le birebir karşılaşmada güçsüzdürler.

 

Fakat Jiang Chen de bu kayalıklardan farklı sayılmazdı, kendisi de zor durumdaydı, ayaklarını basabileceği sağlam bir zemin bulunmamasından dolayı gücünün ve momentumunun tamamını toparlayamıyordu.

 

Jiang Chen durum böyle devam ederse dengesini kaybedip aşağıdaki canavar yuvasına düşeceğinin farkındaydı, ruh enerjisinin bütün limitini zorladı.

 

Üçüncü nilüfer dalına emretti ve onun büyümesini sağladı, yapraklar Jiang Chen’i olduğu yerde yakalamıştı.

 

Bu ani gelişme canavarları şaşırtmıştı.

 

“Öldürün! Öldürün!”

 

Canavarlar bu sefer nilüfer dallarına doğru hareketlenmeye başlamıştı!

 

Ateş nilüfer dalları birer su yılanı gibi kıvrak şekilde Jiang Chen’i sağlamca tuttu ve onu dördüncü nilüfer dalına doğru fırlattı.

 

Bu fırlatma oldukça ani ve hızlı gelişti, canavarlar şaşırtmıştı!

 

“Yarıcı kuvvet!”

 

Devasa bir altın renkli balta şeklindeki bir canavar ateş nilüferinin dalına doğru hareketlenmişti.

 

Jiang Chen bu canavarlardan nefret etmişti.

 

Eliyle bir hareket yaparak ateşli nilüfer dallarını harekete geçirdi, bu dallar üzerlerine gelen balta şekilli canavara doğru ilerledi ve onu havada yakaladı.

 

Nilüferin ateşli dallar bu canavarı yakaladıkları gibi yapraklarını açtılar ve alev püskürtmeye başladılar, canavarı canlı canlı yakma niyetindeydiler.

 

Nilüferin güçlü alevleri sayesinde canavar kömüre dönüşmüştü.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr