Bölüm 294: Onuncu Kata Hücum!

avatar
2350 2

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 294: Onuncu Kata Hücum!


Jiang Chen’in kalp gücü olağanüstüydü. Bunu Boulder’in Kalbi sayesinde kazanabilmişti. Bundan dolayı bu böceğin yalan söyleyip söylemediğini yüzündeki ifadelerden anlayabiliyordu.

 

Bu dağı geliştirme fikri Jiang Chen’in kalbine oturduğundan beri bir tomurcuk gibi büyüyerek sağlamlaşmaya başlamıştı.

 

“Yaşlı Altın Fare, ben senin kan soyunu geliştirmek için sana söz vermiştim, bunun için elimden geleni yapacağıma emin olabilirsin. Fakat, sen bugünlük arka planda durmalısın ve ağustosböceğini bana bırakmalısın.”

 

Fare Kral iç çekti. Kabilesinin kaderinin Jiang Chen’in elinde olduğunu biliyordu.

 

Eğer Jiang Chen olmazsa kabilesinin gelişemeyeceğini biliyordu. Bundan dolayı Jiang Chen’i dinlemek zorundaydı.

 

Ayrıca Jiang Chen’in sözünün eri birisi olduğunu da biliyordu. Mademki söz vermişti, elinden geleni yapacaktı.

 

“Genç ustam, senin dediğini yapacağım. Sonuçta benim kabilemin kaderi senin ellerinde. Zaten, senin yardımın olmadan ben bu böceği yakalayamazdım.”

 

Fare Kral gönülsüz de olsa kararını vermişti, Jiang Chen’in dediklerini yapacaktı.

 

“Pekâlâ, Ağustosböceği, ben göklere yemin ederim ki vereceğin sır dediğin kadar kıymetliyse sana ya da ağaca zarar vermeyeceğim.”

 

Gülümsedi ve tekrar yemin etti: “Eğer sözümden dönersem gökler benim canımı alsın.”

 

“Hmm, sen benim tanıştığım diğer insanlar gibi kaprisli ve kurnaz değilsin. Pekâlâ, sana bu dağın sırlarını anlatacağım. Benim miras kalan hatıralarıma göre, bu dağ kadim zamanlardan kalan bir hazine niteliğinde. Onuncu katın tepesine ulaşabilen kişi bu dağı geliştirebilmek için bir fırsata sahip olacak. Fakat bu durumun birçok koşulu var, bunlardan biri de onuncu kattaki testleri geçebilmektir.”

 

“Testler mi?”

 

“Evet, onuncu kat aşağıdaki dokuz kattan daha farklıdır. Manyetik kuvvet çok daha güçlü olacak ve girdapların sayısı artacak. Bu testleri geçtikten sonra eline fırsat geçecek, fakat bu fırsatı değerlendirmek için dağın manyetik kalbini bulup onu iki saat içerisinde geliştirebilmen lazım.”

 

“Manyetik kalp mi? Nerede bu manyetik kalp?”

 

“Kalbin nerede olduğuna dair hatıralarım yok, benim bildiğim tek şey Altın Mühür Lordunun bu kalbe sahip olduğu, ama dediğim gibi, nerede olduğunu bilmiyorum. Sadece Lordu alt edebilirsen manyetik kalbi alabilirsin.”

 

Jiang Chen manyetik dağlar hakkında çok bilgiye sahipti, dağın uzman kişisi benzer karakteristik özellikler sergilediğini biliyordu.

 

Altın Mühür Lorduna gelince, bunun ne olduğunu bilmiyor olsa da, dağın enerjisi ile beslendiğine göre bu yaratığın güçlü bir varlık olduğundan emindi. Sonuçta bu varlık, bu dağın koruyucusu niteliğindeydi.

 

“Altın Mühür Lordunun gücü ne seviyede?”

 

Eğer Lordun gücü düşük seviyedeyse şansını deneyebilirdi Jiang Chen. Fakat bu Lordun gücü eğer çok fazlaysa Jiang Chen bu yoldan vaz geçmeliydi.

 

Bu tarz varlıklar genellikle insani duygulardan uzak olurlardı, mantık çerçevesinde onlarla konuşmak imkânsız sayılabilirdi.

 

Jiang Chen her ne kadar bu dağı geliştirmek istiyor olsa da, kelebeklerin aleve gittiği gitmek uygun olmazdı.

 

“Altın Mühür Lordunun gücü hakkında pek emin değilim. Eğer doğru hatırlıyorsam, bu Lordun gücü dağın manyetik etkinliği ile orantılıydı. Eğer dağın kuvvetli olduğu zaman ve mekânda bu Lorda rastlarsan, o halde bu Lordun nasıl bir güce sahip olabileceğini kimse tahmin edemez. Fakat, eğer manyetik dağın manyetik kuvvet dalgalanmalarının az olduğu zaman ve mekânda bu Lort ile karşılaşırsanız çok fazla güçlü olmayacaktır, zayıf kalacaktır.”

 

Böceğin sözleri Jiang Chen’in hafızasında uyarıcı bir etki yarattı.

 

“Evet, doğru ya! bu dağlar kadim zamanlarda zeminin sağlamlığını ölçmek için kullanılıyordu. Bu üzerinde bulunduğumuz dağ da kadim zamanlara bağlı bir dağ olduğundan ortalamanın altında bir güce sahip olmamalı. Eğer orijin âlemindeki bir uygulayıcı gelip burada manyetik kuvveti tetiklerse bizim gibi sıradan uygulayıcıların yapabileceği etkiden daha fazlasını yaratır. Ne kadar yüksek ruh enerjisi uyarılırsa, Lordun uyanma şansı da o kadar yüksektir. Bundan dolayı bu dağın en büyük ve ilginç özelliklerinden birisi bu, eğer güçlü birisi ile karşılaştıysa kendisi de güçlü, eğer zayıf birisi ile karşılaştıysa kendisi de zayıf. Demek ki bu dağ aslında kişinin potansiyelini ölçen bir test, gücünü ya da eğitim seviyesini değil.”

 

Jiang Chen sonunda olayı kavrayabilmişti: “Katılımcıların çoğu beşinci katta rekabeti bıraktılar zaten, her ne kadar çok sayıda uygulayıcı gelip burada dağın manyetik alanını ruh enerjileri ile uyarmış olsalar da, onların hepsi alt katlarda bıraktılar bu işi. Bundan dolayı dağın manyetik alanı çok fazla uyarılmamış demektir. Dolayısıyla manyetik gücü ve Lordun gücü idare edilebilir seviyede olmalı.”

 

Jiang Chen manyetik kalp üzerinde düşündükçe daha da hırslanıyordu.

 

“Aman be! Büyük risk almak demek büyük ödül almak demektir! Dokuzuncu katta daha fazla kalamam. Testin süresi on gündü, ilk dokuz katı çıkmak için üç gün harcadım. Bu da demek oluyor ki onuncu katı dize getirmek için yedi günüm var. Eğer Lort gerçekten de çok kuvvetli ise, anında geri çekilirim, fakat umut var oldukça geri çekilmeyeceğim!”

 

Onuncu katın hazinesi kesinlikle Yıldırım Bulutu Ağacından çok daha kıymetliydi.

 

Zaten ağaç ve böcek bu dağın birer parçasıydı, eğer dağı geliştirmeyi başarabilirse, ikisine de sahip olacaktı.

 

Fakat elbette ağaca ve böceğe zarar vermeyeceğine dair söz vermişti, sözünden dönmeyecekti.

 

Jiang Chen’in gözlerinde heves parlıyordu, Fare Krala döndü: “Yoldaş Fare, benimle beraber onuncu kata gelmek ister misin? Seni bu devasa dağda kimse fark edemez, gizli şekilde yolculuk etmene gerek yok.”

 

Fare Kral güldü: “Beni şımartıyorsun genç ustam, fakat senden şunu istemeliyim, eğer onuncu katta başımıza iyi şeyler gelirse beni de hatırlamalısın.”

 

“Merak etme, elbette elde ettiğimiz kârı bölüşeceğiz.”

 

“O halde önden ben gidip gözcülük yapayım.”

 

Fare Kral şu anda denizdeki bir balık gibiydi, bu devasa dağ sınırlarında onu fark edebilecek birisi yoktu.

 

Bu dağın ortamı Fare Kralın yeteneklerine de yansımıştı, yetenekleri oldukça gelişmiş görünüyordu.

 

Bundan dolayı Fare Kral orijin âlemi uygulayıcısından bile korkmazdı bu dağ üzerindeyken.

 

Fare Kral Jiang Chen’e gerçekten de yardım etmek istiyordu.

 

Jiang Chen eğer bu dağı geliştirip kendisine ait hale getirebilirse, Fare Kral ve kabilesi için burası harika bir yuva olurdu. Sonuçta sürekli Jiang Chen’in depolama yüzüğündeki Milyon Hendekli Kayalık Yuvada yaşamaktan iyiydi bu dağda yaşamak.

 

Bu dağın çevresel özellikleri hem gelişmiş hem de gelişmekte olan Altın Yiyen Fareler için çok uygun bir ortamdı.

 

Jiang Chen Fare Kralın sözlerini duyunca tereddütsüz şekilde ileri atıldı ve onuncu kata doğru yola koyuldular.

 

Ağustosböceği hayatının kurtulmuş olmasıyla beraber Jiang Chen ve Fare Kralın yavaş yavaş gözden kaybolmasını izlerken huzurlu şekilde iç çekti.

 

“Bu Âdemoğlu oldukça ilginç birisi… Kadim canavar dilini konuşabiliyor ha? Bu adam… Bu adam gerçekten de dağı geliştirip kendisine ait hale getirmek istiyor ha? Eğer ki dağı geliştirebilirse, dağın ustası olur, dolayısıyla benim de ustam olur.”

 

Ağustosböceğinin kan soyu henüz kısa süre önce uyanmıştı, dolayısıyla bu konular hakkında çokça düşünerek hatıralarını canlandırması gerekmişti.

 

Dış dünya ile ilgili düşünceleri saf ve naifti.

 

Jiang Chen kendisini mental olarak onuncu kata tırmanmaya hazırlamıştı, fakat onuncu katın merdivenlerine ayağını bastığı gibi öncekilerden oldukça farklı olduğunu keşfetti.

 

Jiang Chen kendi gözleri ile onuncu kata geldiğine şahit olmasa sanki dış dünyaya tekrar döndüğünü sanırdı.

 

Etraf yeşil ve sonsuz bir ormanla kaplıydı, sanki yemyeşil bir okyanusu izliyor gibiydi.

 

Taş merdivenler ormanın içinden sonsuzluğa uzanıyor gibiydi.

 

“Burası… Burası gerçekten de onuncu kat mı?”

 

Eğer merdivenler manyetik kuvvet uyguluyor olmasaydı Jiang Chen gerçekten de kendi dünyasına geri döndüğünü düşünecekti.

 

“Hmm, gardımı düşürmemeliyim. Bu dağ kadim bir uzman tarafından oluşturulmuş, bundan dolayı karşıma her türlü manzara çıkabilir, bu normal bir şey. Eğer manzaraya kendimi kaptırırsam ani bir manyetik girdap beni alt edebilir.”

 

Jiang Chen kararlı şekilde yoluna devam etti.

 

Çok zaman harcamadan üç-dört bin kadar basamak tırmanmıştı.

 

Her katta on bin basamak vardı, üç-dört bin kadar basamak tırmandığı halde hala bir engelle karşılaşmamıştı.

 

Havada ufak manyetik dalgalanmalar yaşanıyordu, fakat bu manyetik dalgaların gücü ilk katlardakilerle aynı seviyedeydi, neredeyse görmezden gelinebilecek kadar zayıftı.

 

Bu iyi bir şeydi aslında, bu dalgalanmalar sayesinde gardını sürekli canlı tutmayı hatırlayabiliyordu.

 

Bir süre sonra karşısına terasa benzer bir yapı çıktı, bu yapı oldukça genişti, bir tür avluya benziyordu. Bu arazinin orta yerinde heykele benzeyen devasa bir yapı vardı.

 

Bu heykelin etrafında insana benzeyen birkaç küçük heykel daha vardı. Bu heykellerin her biri ustalıkla yapılmıştı, sanki canlı gibiydiler.

 

Heykellerin yüzlerindeki ifadeler bile gerçekçi ve oldukça inandırıcıydı.

 

Sanki gerçek insanlar burada uyuyakalmış ve taşlaşmış gibiydi.

 

“Bu heykeller ne kadar da gerçekçi böyle!” Jiang Chen bu terasa benzeyen araziye geldiğinden beri içinde garip bir his vardı.

 

Bu heykeller rastgele ve ikili-üçlü gruplar halinde oluşum gösteriyordu, sanki kalabalık bir caddedeki insanlar bir anda taşlaşmış gibiydi.

 

Jiang Chen bir anda garip bir şey keşfetti, bütün heykellerin baktığı yön aynıydı.

 

Sanki bu heykeller önceden insanmış, baktıkları yönde bir şey görüp taşlaşmış gibiydiler.

 

Jiang Chen bu küçük heykellerin baktığı yönü gözlemledi ve hepsinin orta kısımdaki büyük yapıya baktıklarını gördü.

 

Aniden, sanki ortadaki heykel göz kırmıştı!

 

“Ha?” Jiang Chen’in içinde uğursuz bir his uyandı.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44334 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr