Bölüm 285: Çok Sayıda İllüzyon, Kaya Gibi Bir Kalp

avatar
2555 1

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 285: Çok Sayıda İllüzyon, Kaya Gibi Bir Kalp


Dan Fei?

 

Jiang Chen kafasını salladı, kalbi göldeki su kadar durgundu.

 

Her ne kadar Dan Fei’nin ortaya çıkmasına şaşırmış olsa da, Jiang Chen’in arzularının hareketlenmesi için bu yeterli değildi.

 

Bu kadını çekici bulmadığından değildi, fakat sadece erkek-kadın arasındaki romantik ilişkiyi Dan Fei ile arasında hissedemiyordu.

 

Bu illüzyon her ne kadar gerçekçi görünse de elbette bu da sahteydi.

 

Eğer bu illüzyondaki kişi Gouyu olsaydı, belki de Jiang Chen bir şeyler hissedebilirdi, çünkü Gouyu’nun düşündüklerini saklamayan bir karaktere sahip olması Jiang Chen’i etkileyen bir durumdu.

 

Oh!

 

Jiang Chen uzunca bir nefes verdi, olayın şokunu atlattıktan sonra kararlı adımlarla yoluna devam etti.

 

Etrafındaki illüzyon bir duman gibi dağılmıştı.

 

“Sanırım bu çiçeklerin kokusunda bir şey var. Sanırım bu çiçeklerin kokusu illüzyonların şiddetlenmesini sağlayan bir tür uyarıcı içeriyor.”

 

Jiang Chen oyalanmadan ileri doğru hareket etmeye karar verdi.

 

Yaklaşık altı saat boyunca yoluna devam etti.

 

Bu uzun yürüyüşten sonra yine kulaklarına bir ses geldi: “Küçük Chen.”

 

Neydi bu şimdi? Jiang Chen’in kulakları titredi. Sesin şiddeti düşüktü fakat oldukça temiz şekilde duyulabiliyordu.

 

“Küçük Chen.”

 

Bu sefer daha temiz şekilde duymuştu sesi.

 

“Bu ses babamın sesine benziyor.” Jiang Chen bunu düşününce hemen aklında tekrarlamaya başladı: “Bu bir illüzyon, bunlar sahte.”

 

Yeniden doğuş yolunda ardı arkası kesilmeyen illüzyonlar beliriyordu sürekli.

 

Fakat Jiang Chen bunların hepsinin sahte olduğunu hatırlatıyordu kendisine sürekli.

 

Fakat Jiang Chen her ne kadar bu sesin sahte olduğuna inanmaya çalışsa da ses gittikçe gerçek gibi duyulmaya başlıyordu.

 

“Küçük Chen, kurtar beni! Kurtar beni!” Bu ses kesinlikle Jiang Feng’e aitti.

 

“Küçük Chen, annenle ilgili bilgiler buldum. Üst Sekiz Bölgesine gittim ve orada annenle ilgili bilgiler buldum! Fakat onlar beni yakaladı! Bana işkence ettiler ve senin nerede olduğunu söylemem için uğraştılar. Küçük Chen! Oğlum! Sen benim oğlumsun! Ben ölsem bile oğluma ihanet etmem! Ölsem bile!”

 

Bu ses Jiang Chen’in kulaklarını neredeyse yırtacak seviyedeydi.

 

Jiang Chen’in önünde aniden yüksek bir ağaç belirdi.

 

Ağaçta sallanan birisi vardı, vücudu yaralarla kaplıydı ve elleri ve ayaklarından ağaca asılmış vaziyetteydi.

 

“Küçük Chen, daha yakına gelme! Git buradan! Git! Onlar beni yem olarak kullanıyor, asıl amaçları seni ele geçirmek! Senin gücünü artırman lazım, henüz onlarla savaşacak durumda değilsin!”

 

Ağaçta asılı kişi Jiang Feng’in ta kendisiydi! Saçı dağılmış ve vücudu yaralarla doluydu!

 

Jiang Feng’in suratında üç adet büyük, çapraz şekilli yara vardı, bu yaralar o kadar büyüktü ki bütün yüzünü kaplıyordu, manzara korkutucuydu.

 

Vücudunda neredeyse sağlam bir nokta kalmamıştı.

 

En korkutucu olan şey ise ağaca tırmanan hamam böceklerinin olmasıydı, Jiang Feng’in vücudundan akan kanlardan ve vücudundan kopardıkları et parçalarından beslenen hamam böcekleri!

 

Jiang Feng’in bacaklarındaki kemikler artık açığa çıkmıştı!

 

Aniden, ağacın iki tarafından siyah giyinmiş uygulayıcılar çıktı, uygulayıcılar ellerinde birer tasma tutuyordu ve bu tasmaların ucunda korkunç hayvanlar vardı!

 

Bu hayvanlar orijin âlemi seviyesindeydi!

 

Kükreme sesleri korku veriyordu!

 

Kükreyen hayvanlar Jiang Chen’e doğru ilerlemeye başlamıştı!

 

Jiang Feng bağırdı: “Küçük Chen, koş! Kaç buradan! Kaç ve hayatını kurtar!”

 

Kaçmak mı?

 

Söylemek gerekirdi ki bu illüzyon oldukça gerçekçiydi. Jiang Chen kendisine sürekli bunların bir illüzyon olduğunu hatırlatmasına rağmen kalbi çok hızlı atıyordu.

 

Babasını bu şekilde görmek onu derinden etkilemişti.

 

Fakat Jiang Chen Boulder’in Kalbi yeteneği sayesinde bunun üzerinden gelmişti, karşısındaki manzaranın sahte olduğuna kendini inandırabilmişti.

 

Elbette babası Üst Sekiz Bölgesine gitmişti, burası doğruydu.

 

Fakat bu durum, bu manzaranın doğru olduğu anlamına gelmiyordu.

 

Kendisine doğru atılan hayvanları gören Jiang Chen geri adım atmadı, gücünü toparlayarak ağaca doğru ileri atıldı.

 

“Lanet illüzyon!”

 

Jiang Chen’in Kutsal Sonsuzluk Yumruğu ağaca çarptı, kıvılcımlar saçılmıştı.

 

Bum!

 

Solma-filizlenme döngüsü bu yumruğun içerisinde gizliydi, Jiang Chen’in üstün yeteneklerinden biriydi bu!

 

Bu yetenek de ölüm ve yaşamın döngüsünden gücünü alan bir yetenekti.

 

Jiang Chen’in bu yumruğundan sonra illüzyon dağılmıştı.

 

“Görünüşe göre yeniden doğuş yolu her katılımcının kendine has zayıflıklarını ortaya çıkarıyor. Acizlik Köprüsü muhakeme yeteneğini ölçen bir testti, Kutsal Küllerin Okyanusu cesareti ölçen bir testti, Dan Fei’nin ortaya çıkması kararlılık testiydi ve bu test ise ailenin ve gerçeklik algısının testi olmalı.”

 

Her test kalpteki en zayıf noktaya saldırıyordu.

 

Bu mücadele kesinlikle kaliteli bir mücadeleydi.

 

İyi ki Jiang Chen’in Boulder’in Kalbi yeteneği iyi gelişmişti ve karşısına çıkan testleri geçebiliyordu.

 

Jiang Chen kararlı şekilde yoluna devam etmeye başladı, gece artık yerini gün ışığına bırakmıştı.

 

İkinci gün başlamıştı.

 

Gecenin kaybolmasıyla, karanlığın verdiği psikolojik baskı da yavaş yavaş etkisini yitirmeye başlamıştı.

 

Bu mücadeleye katılan uygulayıcılar kesinlikle üstün çaba sarf etmeliydi, karşılarına çıkan her testte cesaretleri ve umutları yavaş yavaş tükeniyor olmalıydı.

 

Sonuçta insanın zihni de yorulan bir şeydi ve zihni yorulan kişinin üst üste kaldırabileceği illüzyon sayısı da sınırlıydı.

 

Fakat Jiang Chen her ne kadar yol boyunca birçok testle karşılaşmış olsa da, bunlar onun zihnini yorabilecek şeyler değildi.

 

Boulder’in Kalbi yedinci seviyedeydi, Jiang Chen’in kalbi kaya gibi sertti.

 

İlerlemeye devam etti.

 

Bir saat kadar yürüdükten sonra göz alıcı bir yere gelmişti.

 

Uyarı levhasına benzer bir şeyin üzerinde ‘Devasa Hazineler Köşkü’ yazıyordu.

 

Jiang Chen etrafına baktı ve başka hiçbir şey göremedi.

 

Bu mekânın da illüzyon olabileceğini düşünüyordu.

 

Aklında bu sıkı düşünceyle, köşke doğru ilerledi.

 

İçeri adımını attığı anda bir ses duyuldu: “Devasa Hazineler Köşküne hoş geldiniz. Bu köşk yeniden doğuş yolunun harika bir mekânıdır. Buradaki hazinelerden yalnızca bir tanesini seçebilirsiniz, isterseniz bir dövüş sanatı tekniği, kutsal bir silah, harika etkileri olan bir ilaç ya da nadir bulunan bir yaratık… Unutmayın, sadece bir tanesini seçebilirsiniz.”

 

 

Bu esnada dört Ata yeniden doğuş yolunun dış kısmında toplanmıştı.

 

Buz Buharı hafifçe iç çekti: “Katılımcıların üçte biri şimdiden diskalifiye oldu bile. Bu çok şaşırtıcı bir sayı. Görünüşe göre bu mücadeleden sadece on bin kişi başarı olacak derken iyimser davranmışız.”

 

Katılımcıların üçte ikisinin eleneceğini tahmin etmişlerdi, fakat daha ilk günden üçte birinin elenmesi onların tahmininden daha hızlı şekilde ilerlemesi anlamına geliyordu.

 

“Yeniden doğuş yolu her ne kadar kolay olmasa da, sonuçta kalbin gücünü ölçen bir testtir. Henüz kalp mücadelesini bile geçemiyorlarsa bu uygulayıcıların askeri Dao yolunda ilerlemesi mümkün değildir. Mademki bu katılımcılar çöpten farksız, burada dikilip onlara acımanın ne faydası var?” Güneş Avcısı homurdanarak konuştu.

 

Zaten kendisi diskalifiye olan uygulayıcılara üzülmüyordu.

 

Asıl önemsediği şey kaç kişinin başarılı olacağıydı.

 

Güneş Avcısının düşüncesine göre fani dünyanın kaynaklarını kullanan bir fani uygulayıcının bu mücadeleyi geçmesi imkânsızdı, son on altı kişilik finale kalması tamamen imkânsızdı!

 

Bin Akbaşlı iç çekti: “Şu anda en zor aşamaya gelmediler bile, Devasa Hazineler Köşkü en zor kısımdır. Bundan önceki test de oldukça zordur, bu iki testte diskalifiye olanların sayısı daha çok olacak. Acaba Devasa Hazineler Köşkü testine gelen olabildi mi?”

 

Ata kişiler yeniden doğuş yolunda neler yaşandığını göremiyordu.

 

İçeride neler yaşandığı sadece uygulayıcılar dışarı çıktığında anlaşılabilirdi.

 

Dokuz Aslan gülerek konuştu: “Henüz bir günden daha az bir süre geçti. Eğer Devasa Hazineler Köşküne gelen birisi varsa, belliki bu kişinin hızı çok yüksek demektir. Tahminlerime göre çoğu kişi henüz Kutsal Küller Okyanusunda uğraşıyordur. Hatta bazıları Acizlik Köprüsünü bile geçememiştir.”

 

Buz Buharı kafasını salladı: “Kesinlikle, eğer şu anda birisi Devasa Hazineler Köşküne gelebildiyse, kesinlikle eşsiz bir dâhidir. Hatta böyle bir dâhi kişiyi topluluklarda bulmak bile zordur.”

 

“Siz neden bu kadar endişelisiniz? Sonuçta eğer birisi Köşk testini geçerse, bize haber gelecek.”

 

Yeniden doğuş yolunda neler yaşandığını göremiyorlardı, fakat Devasa Hazineler Köşkü dış dünya ile bağlantısı olan tek testti.

 

Yeniden doğuş yolu mücadelesini hazırlayan kadim saygın kişinin Devasa Hazineler Köşkünü bu şekilde tasarlamasının bir sebebi vardı, Köşk testini geçen birisi olursa dış dünya hemen bunun bildirimini alacaktı.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44251 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr