Bölüm 284: Mücadele Üstüne Mücadele

avatar
2558 1

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 284: Mücadele Üstüne Mücadele


Jiang Chen’in önündeki üç adet köprü açık şekilde birini seçmesi için oradaydı.

 

Bu meselede her ne kadar açık göstergeler bulunmasa da, Jiang Chen sadece bir köprünün doğru karar olacağının farkındaydı.

 

Yanlış köprüyü seçmesi demek başarısızlık demekti, çünkü yanlış yola girdikten sonra geri dönemezdi, geriye doğru yürümek yasaktı. Sadece ileri doğru yürümek gerekiyordu.

 

Jiang Chen köprüleri gözlemlediğinde fark etti ki köprülerin üzerindeki sisin içinde bazı figürler hareket halindeydi.

 

Her köprünün başında birinin olduğu anlamına geliyordu bu.

 

“Bir saniye, biz buraya girmeden önce kıdemli kişi herkesin bu yolda tek başına olacağını söylemişti, o halde köprüde neden hareket var?”

 

Jiang Chen bu durumun garip olduğunu hissetti, İlah’ın Gözünü iyice güçlendirerek köprülere baktı.

 

Gördükleri yanlış değildi, gerçekten de köprünün diğer tarafında insanlar vardı.

 

Her köprünün üzerinde insanlar vardı.

 

Görünüşe göre köprü oldukça kaygan bir zemine sahipti, üzerindeki insanlar kayıp nehre düşüyorlardı.

 

İşin ilginç yanı ise, bu insanların nehre düştükleri anda sanki kaynayan bir kazana düşmüşler gibi vücutlarının erimesiydi, geriye sadece beyaz renkli kemikleri kalıyordu.

 

“Bu nasıl olabilir?” Jiang Chen şaşırmıştı. Kemikler suyun üzerinde nasıl yüzebilirdi? Suyun momentumuna bakılırsa, önüne gelen her şeyi yutmalıydı, o halde bu kemikler nasıl su üzerinde ve oldukları yerde sabit durabiliyordu?

 

Eğer köprülerden birisi doğru olan körüyse, neden her köprünün üzerindeki insanlar aşağı düşüyordu?

 

“Bu mücadele kalp mücadelesi, köprüdeki insanlar gerçek olmamalı.”

 

Bir süre orada dikilerek durumu gözlemledi, birden aklına bir fikir gelmişti.

 

“Evet! Kıdemli kişiler burada yalnız olacağımızı söylemişti, burada insanların olması imkânsız! Mademki koşullar bunlar, bu insanlar da illüzyon olmalı. Her şey, hatta bu köprüler bile birer göz yanılgısı, birer illüzyon olmalı! Bu figürler sadece hatırlatıcı nitelikte olmalılar.”

 

Beyaz kemikler illüzyondu.

 

Hatta bu çağlayan nehir bile illüzyon olmalıydı.

 

Boulder’in Kalbi sayesinde, Jiang Chen mantıklı şeyler düşünebiliyordu.

 

Mantığına uyarak kayıtsız şekilde ilerlemeye devam etti, köprüleri umursamıyordu bile, direkt olarak suyun içinden geçecekti.

 

Suya ilk adımını attığında, sert bir şeye bastığını hissetti, suya dalmış olması gerekirken ayakları hala katı maddenin üzerindeydi.

 

Çağlayan nehir, köprüler ve insanlar kaybolmuştu!

 

“Evet, bu kesinlikle bir illüzyondu, hepsi de göz yanılgısıydı.” Jiang Chen hafifçe iç çekti.

 

Yeniden doğuş yolunu hazırlayan kişiye hayran kalmıştı.

 

Eğer yeniden doğuş yolundaki birinin kalbindeki güç zayıfsa ve çıkarım yapmaktan ve mantıklı düşünmekten yoksunsa veya organizatörün sözlerini duymazdan geliyorsa kesinlikle bu kişi başarısız olacak demekti.

 

Jiang Chen’in bu testi geçmesinin sebebi kıdemli kişinin sözlerini hatırlamasıydı.

 

Jiang Chen’in çıkarımları mantıklıydı.

 

“Belki de köprünün başındaki taşın üzerinde yazanlar bir uyarıydı, ‘Acizlik Köprüsü’. Acizlik köprüsü demek yeraltı dünyasına giden köprüler demektir, belki de ‘eğer bu köprüyü kullanırsanız yeraltına gidersiniz’ gibi bir mesaj veriliyordu.”

 

Jiang Chen daha da derin düşüncelere dalmıştı.

 

“Eğer benden başkaları da böyle köprülerle karşılaştıysa, sanırım çoğu kişi bu testte başarısız olmuştur.”

 

Sonuç olarak eğer bir nehir varsa ve üzerinde köprü varsa, çoğunluk bu köprüyü kullanmak isteyecekti.

 

Sadece çıkarım yapabilenler ve mantıklı düşünebilenler bu testi geçebilecekti.

 

“Acaba bu seçmelere katılan üç takipçim de bu testi geçebildiler mi?”

 

Jiang Chen’in aklına takipçileri gelmişti fakat şu anda onları düşünecek vakti yoktu.

 

Yeniden doğuş yolunun zorluğu kişinin başka şeyler düşünmeye vakit ayırmasını istemezdi.

 

İlk test Jiang Chen’in şaşırmasına sebep olmuştu.

 

Acizlik Köprüsü testi Jiang Chen’in bu mücadeleye daha ciddi şekilde bakmasına sebep olmuştu.

 

Her ne kadar avantajlı bazı özellikleri olsa da, eğer kendine fazla güvenir ve kibirli davranırsa başarısız olacağını fark etmişti.

 

Jiang Chen aniden vücudunda bir sıcaklık hissetti, sanki sıcak bir hava akımı etrafını sarıyordu.

 

Bir başka taş parçası önünde belirdi.

 

Yeniden doğuş yolunun ikinci testi, Kutsal Küllerin Okyanusu.

 

Pat, pat, pat!

 

Ateşli kolonlar önündeki patikada belirmişti. Sanki kadim bir ateş ejderi tükürük saçıyor gibiydi.

 

Jiang Chen gözlem yaptı, ne tarafa bakarsa baksın uçsuz bucaksız bir ateş okyanusu vardı. Bu okyanus göklere uzanıyordu, alev üstünde alev yükseliyor, bakan kişiye sanki cehennemin kenarında, arafta duruyormuş gibi bir his veriyordu.

 

Güçlü alevler giderek daha da güçleniyor gibiydi, biraz daha büyüse Jiang Chen’in ayaklarına değecekti.

 

“Kutsal Küllerin Okyanusu mu?” Jiang Chen duraksadı ve önündeki ateşli okyanusa baktı.

 

İlk düşündüğü şey ateşli okyanusun da bir illüzyon olduğuydu.

 

Fakat önündeki manzara bir öncekine göre çok daha gerçekçi ve hissedilir duruyordu, kendisine değen her şeyi anında yakıp kül edecek gibiydi. Böylesine boğucu bir manzara bunun illüzyon olma ihtimalini azaltıyordu.

 

“Yeniden doğuş yolunda geri geri gitmek yasaktır!” Jiang Chen bir kez daha bu kuralı hatırladı.

 

Bu esnada kükreme sesi gibi vahşi bir ses duyulmaya başladı.

 

Kızıl renkli ve çok sayıda kasırga görünümlü oluşumlar bu ateşli okyanustan yükselmeye başladı, yükselen bu oluşumlar aynı zamanda Jiang Chen’in üzerine doğru hareketlenmişti.

 

Jiang Chen’in üzerine gelirkenki momentumları sanki Jiang Chen’den nefret eden oluşumlar gibiydi, adeta onu yutmak istiyor gibiydi.

 

Jiang Chen şaşırmıştı, aklına gelen ilk düşünce geri çekilmek oldu.

 

Fakat aklında sürekli tekrarladığı geri geri ilerlemenin yasak olduğu kuralı onun geri çekilmesine izin vermiyordu.

 

Yeniden doğuş yolunda gerilemek yasaktı!

 

“Sahte, bunlar sahte! Ne kadar gerçek hissettirse de bunların hepsi sahte!” Jiang Chen aklından sürekli tekrar ediyordu.

 

Bu düşünce aklında yer edinince dişlerini sıkarak ileri doğru hareketlendi, ateşli ejderlere ilerlemeye başladı.

 

Aslında bu esnada Ateş ve Buzun Nilüfer Çiçeğini aktif etmeyi de düşündü fakat henüz zamanının gelmediğini düşünmüştü. Eğer birileri bu mücadeleyi izliyorsa, elindeki kozu açık etmiş olacaktı.

 

Vahşi ateşli ejderler Jiang Chen’in üzerine gelmeye devam ediyordu.

 

Jiang Chen gerilmiş bir yaydan fırlayan ok gibi ateşli okyanusa fırladı.

 

Dizginsiz ateş okyanusuna yaklaşınca bu ateşli oluşumlar zayıflamaya ve yavaş yavaş kaybolmaya başladı.

 

“Yine sahteymiş!” Jiang Chen rahatlama hissetmişti. “Ölümle yaşam arasında kalmak korkutucu bir şey. Bunun sahte olduğunu bildiğim halde yine de oldukça zorlayıcı bir durumdu benim için. Mademki bu yolda gerilemek yasak, sadece ileri doğru hareket etmeliyim. Fakat açıkçası, bu mücadeleye katılan çoğu uygulayıcının bu cesur kararı almasının mümkün olmadığını düşünüyorum.”

 

Jiang Chen’in Kutsal Küller Okyanusu testindeki başarısı öncekine göre daha kararlı şekilde ilerlemişti.

 

Boulder’in Kalbi yeteneği en üst potansiyelinde aktif olmuştu.

 

Kutsal Küller Okyanusu testinden sonra Jiang Chen kendini daha da güvende hissetmişti.

 

Az evvel geçtiği bu iki test Jiang Chen’in bu mücadeleye alışmasını sağlamıştı.

 

“Daha fazla tereddüt etmek yok! İleri gitmeye devam etmeliyim. Eminim ki bu mücadelede daha birçok test olacaktır.”

 

Jiang Chen aklını toparlamıştı ve tereddüt etmemeye karar vermişti.

 

Bu iki testten sonra yarım gün boyunca başka hiçbir şeyle karşılaşmadı.

 

Gün bitmişti, gece çökmüş ve ortalık kararmıştı.

 

Gecenin karanlığı göklerde korkutucu bir manzara yaratmıştı, gökyüzü sanki atmosferi kaplamış kapkara bir yaratık gibi kaplamıştı ortamı.

 

Jiang Chen yürüyüşüne devam ediyordu, çiçekler ve çalılıklarla dolu bir yere geldiğini fark etti.

 

Devasa bir çiçek bahçesine gelmişti, manzara etkileyiciydi.

 

Çiçeklerin kokusu Jiang Chen’in peşini bırakmıyordu, nereye giderse gitsin bu kokuyu alıyordu.

 

“Jiang Chen! Seni gidi hergele! Seni uzun zamandır bekliyorum! Buraya gelmen uzun sürdü!”

 

Jiang Chen aniden bir ses duymuştu, etrafına baktı, bir anda Eğitmen Malikânesinde olduğunu fark etti.

 

Etraf oldukça tanıdıktı, duvarlar, kapı girişi ve tanıdık bir figür daha.

 

Bu figür Dan Fei’ye aitti.

 

“Hadi, seni uzun zamandır bekliyorum.” Dan Fei Jiang Chen’e doğru yaklaştı ve onun kolunu kavradı.

 

“Kız kardeş Dan Fei?” Jiang Chen şaşırmıştı.

 

“Bana hala kız kardeş diye mi hitap ediyorsun? Sen gerçekten de saf biri misin böyle?” Dan Fei bunu söylerken parmağıyla Jiang Chen’in alnına dokundu.

 

Dan Fei’nin esnek ve pürüzsün vücudu Jiang Chen’e iyice yaklaşmıştı, Jiang Chen vücuduna yaklaşan bu cazibeli kadın yüzünden vücudunda bir sıcaklık hissetti.

 

Kadının cildi pürüzsüz bir yeşim taşı gibiydi, göğüsleri diri ve şekilliydi ve Jiang Chen’in dudaklarına kondurduğu öpücük oldukça sıcaktı.

 

Bir süre sonra Dan Fei’nin güzel parmakları Jiang Chen’in vücudunda dolaşmaya ve mahrem bölgelerine dokunmaya başladı.

 

Birdenbire kadının vücudundaki elbiseler sıyrılıp yere düştü, pırıl pırıl, lekesiz, kusursuz vücudu ortaya çıkmıştı.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44333 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr