Bölüm 282: Jiang Chen Teklifleri Geri Çeviriyor

avatar
2623 2

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 282: Jiang Chen Teklifleri Geri Çeviriyor


Güneş Avcısı kahkaha ile cevapladı: “Mademki herkes olayın arkasındaki sebebi biliyor, Jiang Chen’i bünyenize katmak için neden bu kadar çaba içerisine giriyorsunuz? Bu Jiang Chen denen adam benim topluluğumdaki en yüksek potansiyelli dâhi kişiyi gücendirdi. O halde bu durum, Jiang Chen’in seçmeler esnasında öleceği anlamına gelmiyor mu? Gerçekten de peşinde koşmanıza değecek mi?”

 

Dokuz Aslan gözlerini yuvarladı: “Vah vah, senin konuşmanı dinleyecek durumda değilim. Sizin ünlü dâhilerinizin Doğu Krallığında Jiang Chen tarafından neredeyse yok edildiğini unutuyorsun. Müritler büyüklerinden yardım istemek zorunda kaldılar.”

 

“Onlar geçmişte kaldı, şimdinin meselesi değil. Long Juxue Gök Anka Yaratılış sayesinde çok gelişti ve ancak son zamanlarda tam potansiyelini sergilemeye başlayabildi. Şimdi benim Mor Güneş Topluluğuma girdiğine göre, bu olay tıpkı ejderin yuvasına dönüşü gibi oldu. Onun kaderinde dünyayı yerinden oynatmak var. Jiang Chen gibi sıradan birisi onun yükselmesinde ancak basamak görevi görebilir, başka bir şey değil!”

 

Dört Ata kişi arasında en baskın karaktere sahip kişi Güneş Avcısıydı.

 

Ata Bin Akbaşlı gülümseyerek cevapladı: “Biz yaşlılar neden burada dikilmiş ve böylesine gereksiz bir konuyu tartışıyoruz ki? Bizler orijin âleminde olsak da sonuçta tanrı değiliz, gelecekte neler yaşanacağını kimse bilemez.”

 

Her ne kadar ılımlı şekilde konuşsa da, Bin Akbaşlının aslında Güneş Avcısının sözlerinden rahatsız olduğu ses tonundan belli oluyordu.

 

Elbette yaratılış önemliydi, fakat potansiyel demek her şey demek değildi.

 

Sonuçta Long Juxue daha önce Jiang Chen’le karşılaşmış ve neredeyse hayatını kaybetmişti. Bu durum Long Juxue’nin içten içe kendini yiyip bitirmesine bile sebep olabilirdi.

 

Eğer bu durumu içinden atamazsa, orijin âlemine geçmeyi kesinlikle becermezdi.

 

Eğer orijin âlemine geçemezse, bu yaşlı kişiler arasında elbette değersiz kabul edilecekti.

 

Orijin âlemindeki kişilerin gözünde, sadece orijin âleminde olanlar veya bu âleme geçme potansiyeline sahip kişiler değerli sayılırdı.

 

Buz Buharı gülümseyerek konuştu: “Daoist Güneş Avcısı, yaratılış, yani doğuştan gelen potansiyel elbette önemlidir, elbette yüzlerce yılda sadece bir kez gerçekleşecek bir durumdur. Sizin bu potansiyeli fani dünyada bulmanız elbette iyi şanslı olduğunuzu gösterir. Fakat benim topluluğumun potansiyelleri açığa çıkarma yeteneğini kullanarak görüyorum ki, Jiang Chen’in de çok üstün bir potansiyeli var. Üstelik bu potansiyel Gök Anka Yaratılıştan daha kötü sayılmaz.”

 

Akan Rüzgar Topluluğu dâhi kişileri tespit etme ve onların potansiyelini gün yüzüne çıkarma konusunda uzmandı.

 

Buz Buharının sözleri her ne kadar zararsız gibi görünse de, diğer topluluk mensuplarının endişelenmesine sebep olmuştu.

 

“Küçük kız kardeş Buz Buharı, ben normalde senin sözlerinden şüphe etmem. Fakat Jiang Chen’in sahip olduğu potansiyelin Gök Anka Yaratılışın yanında sadece devede kulak olduğunu düşünüyorum.”

 

Güneş Avcısının ses tonu sertti.

 

Dokuz Aslan gülerek konuştu: “Ne olmuş yani potansiyel doğuştan geliyorsa? Eğer o kız Jiang Chen ile olan davasını unutamazsa zaten orijin âlemine geçemeyecek. Bu davayı unutmadan orijin âlemine geçmesi imkânsız!”

 

Ruh Kralı seviyesindeki bir kişinin orijin âlemine geçmesindeki en büyük etmen kalbinin temiz ve dertlerinden arınmış olmasıydı.

 

İçsel sıkıntıları olan birinin bilinci de orijin âlemine geçiş için yetersiz kalacak demekti. eğer uygulayıcı orijin âlemine geçiş yapmaya çalışırken içsel sıkıntılar içerisindeyse en iyi ihtimalle sakat kalır en kötü ihtimalle ölürdü.

 

Güneş Avcısı kahkaha ile konuştu: “Long Juxue bu davayı unutacak çünkü Jiang Chen’i öldürmesi an meselesidir, seçmelerde Jiang Chen’in ölümü elbette Long Juxue’nin elinden olacaktır.”

 

Dört Ata kişi arasında hiç kimse diğerinin sözlerine boyun eğmeye meyilli değildi.

 

Aslında bu Ata kişiler Jiang Chen’in potansiyelinin Long Juxue’ninkinden fazla olduğuna kesin emin değillerdi. Fakat istedikleri şey Güneş Avcısının elindeki bu koza karşı bir koz oluşturabilmekti.

 

On altı krallığın dâhi kişilere ihtiyaç duyduğu doğruydu.

 

Fakat insanlar doğaları gereği bencil varlıklardı ve eğer bir dâhi varsa, kendi topluluklarında olmasını istiyorlardı, rakip toplulukta değil.

 

Eğer dâhi kişiler varsa, onları eşit olarak bölüşmeleri gerekecekti.

 

Fakat yine de doğuştan gelen bu yetenek, yani Gök Anka Yaratılışı kesinlikle çok değerliydi, diğer Ata kişiler bunu kıskanmak zorunda hissediyorlardı kendilerini.

 

Sonuçta Gök Anka Yaratılışın verdiği potansiyel, eğer Long Juxue orijin âlemine geçebilirse, kat kat daha artacaktı.

 

Durum bu hale geldiğinde ise dört topluluk arasındaki denge elbette bozulacaktı.

 

Ata kişiler kendi arasında tartışırken Xie Tianshu, Wang Tuo ve Jiang Ruo kendi taraflarına dönmüşlerdi.

 

Yüzlerindeki ifadeden anlaşılıyordu ki hiçbiri Jiang Chen’i ikna edememişti.

 

Wang Tuo Güneş Avcısının yanına yaklaşarak konuştu: “Ata, astınız Jiang Chen’i ikna etmekte başarısız oldu.”

 

“Haha! Wang Tuo, Kıymetli Ağaç Topluluğu direkt olarak başkanını gönderdiği halde başaramadılar, bu senin suçun değil.”

 

Xie Tianshu bu sözü duyunca garip bir ifadeyle gülümsedi: “Ata Dokuz Aslan, ben de başarısız oldum ve Jiang Chen’i ikna edemedim.”

 

“Oh?” Atalar bakışlarını Jiang Ruo’ya çevirdi, Jiang Chen’in Akan Rüzgar Topluluğunu seçtiğini düşünmüşlerdi.

 

Jiang Ruo ağlasa mı gülse mi bilemiyordu: “Lütfen bana bu şekilde bakmayın. Ata kişiler, Jiang Chen kimsenin düşündüğü kadar basit birisi değil.”

 

“Oh? Neler oluyor? Wang Tuo, anlat bize.” Dokuz Aslan acele ile sormuştu. Üç topluluk kıdemlisi fani bir uygulayıcıyı ikna edememiş miydi yani?

 

Wang Tuo stresli şekilde konuştu: “Jiang Chen dedi ki, mademki buraya kadar gelmiş, buradaki dört yüz bin uygulayıcının kötü hissetmesini, adaletsizlik oluştuğunu düşünmemesini istediğini söyledi. Söyledikleri oldukça soylu ve dürüsttü. Kendi çabaları ile topluluklara girerek kimsenin arkasından konuşmasına izin vermeyeceğini söyledi.”

 

Jiang Chen gerçekten de böyle söylemişti.

 

Daha soylu ve dürüst bir cevap bulamazdı.

 

Bu sözlere saygı duyulması şarttı.

 

Ata kişiler birbirlerine bakıyordu, ne yapacaklarını bilmiyor gibiydiler.

 

Güneş Avcısı gülmekten kendini alıkoyamadı: “Görünüşe göre Jiang Chen’in karakterini küçümsemişiz. Görünüşe göre bu adam kibirli birisi, mademki hiç biriniz onu ikna edemediniz, Long Juxue bu çocuğu öldürürken daha da mutlu olacaktır.”

 

Güneş Avcısı kahkaha ile gülüyordu, Jiang Chen’in gençliğinden kaynaklı bir gurura sahip olduğunu düşünüyordu. Potansiyeli olsa bile, Jiang Chen’in mental olarak yetersiz olduğunu düşünmüştü.

 

Güneş Avcısı Jiang Chen’in ikinci kademe seçmelerde Long Juxue ile başının belaya gireceğini biliyordu.

 

Zaten Güneş Avcısı Long Juxue’nin Jiang Chen’i öldürmesini istiyordu da.

 

Ata kişiler bu sözler üzerine daha da endişeli hale büründüler.

 

Jiang Chen her ne kadar yüksek potansiyele sahip olursa olsun, toplulukların teklifini geri çevirmek onların da gözünde kibirli davranmaktı.

 

Ata kişiler Jiang Chen’in gururuna yenik düşerek hava atmaya çalıştığını düşünmüşlerdi.

 

Genç bir kişinin bu şekilde davranması, yeterince olgunlaşamadığı anlamına geliyordu. Böyle davranan birisi dâhi olsa bile, geleceği çok parlak sayılmazdı.

 

Ata kişiler ilk başta Long Juxue’nin Jiang Chen ile ilgili içsel sıkıntılarının oluşacağını düşünmüşlerdi, fakat şimdi farklı düşünüyorlardı.

 

Jiang Chen böylesine basit bir durumda bile nasıl davranması gerektiğini bilmeyen birisiydi. Gerçekten de seçmeler esnasında Long Juxue ile savaşabilir miydi?

 

Seçmeler her ne kadar gizli kimlikle yapılacak olsa da, Jiang Chen finale yaklaştığında artık kimliğini gizleyemeyecekti.

 

O vakit geldiğinde, koruması olmayan bir fani uygulayıcının ölümünün Long Juxue gibi bir topluluk dâhisinin elinden olacağı kesindi.

 

Ata kişilere göre Jiang Chen’in yapması gereken hamle direkt olarak topluluğun teklifini kabul etmekti. Böylece tavsiye, ekipman ve kaynak elde edip Long Juxue ile savaşa hazır hale gelmeliydi.

 

Seçmelerin asıl amacı dâhi kişileri tespit edebilmekti.

 

Katılımcılar iki saat aradan sonra katılımcı belgelerini, üniformalarını ve maskelerini almışlardı.

 

Jiang Chen de katılımcı belgesini aldı, üniformasını giydi ve maskesini taktı.

 

Etrafına baktığında bir sürü gümüş renkli maskenin olduğunu fark etti, bu durumda birini tanımak gerçekten de zordu.

 

En etkileyici şey ise bu maskelerin özel olmasıydı, bu maskeler kişilerin aurasını saklayan cinstendi.

 

Böylece dışarıdan gözlemleyen birisi karşısındaki kişinin aurasını gözlemleyerek onun kim olduğunu belirleyemeyecekti.

 

“Unutmayın, herkes seçmeler bitene kadar kimliğini gizli tutmak zorundadır! Eğer seçmeler esnasında üniformanızı veya maskenizi çıkarırsanız diskalifiye sebebidir! Bizi kandırabileceğinizi düşünmeyin, maskelerin ve üniformaların üzerinde ruh oymaları var, çıkardığınız anda anlaşılır! Vücudunuzdan ayrıldığı anda anlaşılır!”

 

Jiang Chen bunu duyunca küçük bir gözlem yaptı ve bu sözlerin doğru olduğunu gördü.

 

“Görünüşe göre topluluklar bu seçmelere gerçekten de çok önem veriyor. Eğitmen Ye’nin dediğine göre Miras Bölgelerin açılması bile büyük bir servete mâl oluyormuş, bir de üzerine bu maske ve üniformaların hazırlanması demek büyük bir çaba sarf edildiğini gösteriyor.” Jiang Chen içinden düşünüyordu.

 

Toplulukların bu kadar zahmete girdiğini görünce Jiang Chen’in içindeki savaşma isteği de artmıştı.

 

Ata Güneş Avcısının sesi bir kez daha yankılanmaya başladı: “Pekâlâ, Miras Bölge çoktan açıldı bile, bütün katılımcılar, hadi harekete geçin!”

 

Miras Bölge Kızıl Alev Krallığının sınırları içerisindeydi.

 

Dört yüz bin kişi bulut ve sislerle kaplı alana doğru ilerliyordu, bu bulutlu alan sanki içine giren kişinin göklere, yıldızlara doğru ilerliyormuş gibi hissetmesine sebep oluyordu.

 

Bu bulut okyanusundan bir sürü nokta şeklinde ışık saçılıyordu, sanki yıldızlar birer su tanesi haline gelmiş ve nehirden akıyor gibiydi.

 

Jiang Chen etrafındaki ruh gücünün yoğunlaştığını hissetmişti, artık Miras Bölgenin girişine iyice yaklaşmış olmalıydılar.

 

Güneş Avcısının sesi tekrar duyuldu: “Pekâlâ, yaklaşık otuz li mesafe sonra artık tamamen Miras Bölgeye girmiş olacaksınız.”

 

Güneş Avcısı ve diğer kıdemliler bu sözlerden sonra birer ışık huzmesi şeklinde uzaklaştılar.

 

Jiang Chen diğer katılımcılarla beraber ilerliyordu, acele etmiyordu.

 

Jiang Chen her ne kadar iki hayat yaşamış birisi olsa da, şu anda heyecanlanmaktan kendini alıkoyamıyordu. İki hayatında da en büyük mücadelesine girmek üzereydi.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44247 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr