Bölüm 271: Birini Zorlamak İçin İyi Bir Fırsat

avatar
2490 1

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 271: Birini Zorlamak İçin İyi Bir Fırsat


Jiang Chen altında bulunan Demir Dazhi ve Zhou Yi’nin ne işler çevirdiğini umursamıyordu. Aklındaki tek düşünce bu ikisini bir an önce öldürmekti.

 

Yayındaki gerilmiş okları bu amaç uğurunda fırlatmak üzereydi.

 

Bu esnada yumuşak tonlu bir ses yankılandı: “Jiang Chen, dur!”

 

Sesin tonu yumuşaktı fakat şiddeti davul gibiydi.

 

Hmm?

 

Jiang Chen İlah’ın Gözü ile uzak mesafeleri tararken kulakları titriyordu. Uzaklardan bir Küçük Ejder üzerinde yeşil ışıklar saçarak yaklaşan bir siluet gördü. Bu ejder Ye Chonglou’yu taşıyordu.

 

Eğer Gök Ağacı Krallığından bir başkası olsaydı bu gelen, Jiang Chen kesinlikle tereddüt etmezdi.

 

Ye Chonglou Jiang Chen üzerinde sözlü etkisi olan tek kişiydi.

 

Jiang Chen Gök Ağacı Krallığındaki kimsenin sözünü dinlemek zorunda değildi, fakat Ye Chonglou hariç, ona olan saygısı onun sözünü dinlemesini gerektiriyordu.

 

Yayda gerilmiş duran okları parmaklarıyla kavradı fakat okları geri de çekmedi, sadece duraksamıştı.

 

Altındaki Kılıç Kuşları da gardlarını düşürmemişti.

 

“Baş Usta, burada ne yapıyorsunuz?” Jiang Chen onurlu ustanın topluluktan geliyor olduğunu bilmiyordu. Bu adamın kendi malikânesinden çıkıp buraya geldiğini düşünmüştü.

 

Yaşlı eğitmen garip bir gülümseme ile konuştu: “Topluluktayken duyduğuma göre Demir Ailesi benim burada olmayışımdan faydalanarak sana bela olmak için adamlarını gönderecekmiş. Senin başının belada olduğunu düşündüm ve bu yüzden acele şekilde buraya geldim. Şeyi düşünmemiştim…”

 

Yaşlı eğitmen de oldukça şaşkındı. Buraya acele şekilde gelmesinin sebebi Jiang Chen’in başının belada olduğunu düşünmesiydi.

 

Düşünemediği şey ise tehlikede olanın Jiang Chen değil, rakiplerinin oluşuydu.

 

Asıl tehlikede olan kişiler topluluğun meşhur dâhi kişiydi, Demir Dazhi’ydi.

 

Bu yüzden yaşlı eğitmen gördüğü manzara karşısında şaşırmıştı.

 

Jiang Chen’in güçlü ve yüksek potansiyelli birisi olduğunu biliyordu elbette. Fakat bu adamı her geçen gün ne kadar küçümsediğini bir kez daha fark ediyordu.

 

Her ne kadar bu adama hak ettiği değeri vermek istemiş olsa da, daha önce söylediği övgülerin bile yetersiz olduğunu anlamıştı.

 

Beşinci seviyeli ruh âlemi uygulayıcısı, dördüncü seviyeli ruh âlemi uygulayıcısı ve bunların yanında birçok sayıda ruh âlemi uygulayıcısı daha, hep beraber Jiang Malikânesine saldırmışlardı fakat asıl yok edilmek üzere olanlar saldırganlardı.

 

Eğer kendi gözleri ile görmemiş olsa, yaşlı eğitmen buna kesinlikle inanmazdı.

 

Fakat görüyordu işte!

 

İçindeki şaşkınlığı yendikten sonra formasyonun tepe noktasına geldi. Formasyon içerisinde mahkum olmuş Demir Dazhi ve Zhou Yi’ye attığı bakışlar çelik gibi soğuktu.

 

Zhou Yi zayıf bir tonla seslendi: “Baş Usta Ye…”

 

“Vah vah! Ben de senin gibi müritlerin kibirli ve burnu havada kişiler olduğunu düşünürdüm, benim gibi büyüklere saygılarının olmadığını düşünürdüm. Demek şimdi bana Baş Usta diyorsun…”

 

Zhou Yi aslında Ye Chonglou’nun iğneleme yaptığının farkındaydı ama yüzsüz şekilde cevapladı: “Onurlu ustanın şöhreti hem toplulukta hem de dışarıda herkes tarafından bilinir. Göklerden inen yıldırımlar gibidir sizin şöhretiniz, herkes duymuştur.”

 

“Öyle mi? Demek göklerden inen yıldırım ha? Ben öyle düşünmüyorum! Çünkü ben zamanında demiştim ki Jiang Chen benim yeğenimdir! Ona karşı hamlede bulunan kişi bana karşı hamlede bulunmuş demektir! İddiaya girerim sen bu sözleri de duymuşsundur! Fakat görüyorum ki bu sözlerin hiçbirini ciddiye almamışsın!”

 

“Biz, biz kesinlikle böyle bir şeye cüret edemeyiz. Ben buraya sadece Kuzey Gök Kubbe Sarayındaki kişilerin ölümünü soruşturmaya gelmiştim. Aramızdaki sürtüşmenin böylesine bir duruma dönüşeceğini bilemedim.”

 

“Ne yani, ben sana iftira mı atıyorum? Bunu mu söylemek istiyorsun?”

 

“Hayır… Hayır, durumun bu hale gelmesinin sorumlusu biziz elbette. Biz çok dürtücü davrandık ve Jiang Chen ile düzgün iletişim kurmakta başarısız kaldık.”

 

“Korkak! Şöhreti herkes tarafından bilinen Kıymetli Ağaç Topluluğunun senin gibi bir korkağa sahip olması ne kadar yazık! Sen beni bunak mı sandın? Gözlerimin içine baktığın halde bana neden yalan söylüyorsun? Kuzey Gök Kubbe Sarayındaki kişilerin ölümü de ne demek? Ne kadar da sudan bir sebep! Benim toplulukta olmamı bir fırsat bilip buraya gelmiş olduğunuzu bilmiyor muyum sandın?”

 

Zhou Yi ne diyeceğini bilemez haldeydi.

 

Eğer şu anda tartışmaya devam ederse sadece Ye Chonglou’yu sinirlendirmeye yarayacağını biliyordu.

 

Daha önce Ye Chonglou’nun buraya gelmesinden korkuyordu, fakat şu anda belki de bunun aslında o kadar da kötü bir şey olmadığını düşünmeye başlamıştı.

 

Daha önce Ye Chonglou’nun gelmesini istememesinin sebebi bu savaşı kazanmaya kesin gözüyle bakmasındandı, hızlı bir şekilde bu savaşı bitirip Ye Chonglou’nun dikkatini çekmemeyi hedeflemişti.

 

Şimdi Ye Chonglou geldiğine göre, az önceki çaresiz ölüm durumundan belki de kurtulma şansı doğabilirdi.

 

Eğer Ye Chonglou Jiang Chen’e durmasını söylemeseydi şu anda Jiang Chen’in oku ile ölmüş olacaklardı.

 

“Baş Usta, bu haysiyetsiz adamların kimseye saygısı yok, eğer onları şimdi öldürmezsek ileride daha da kibirli kişiler olacaklardır.”

 

Jiang Chen kararlıydı, yüzündeki öldürme arzusu ifadesi hiç değişmemişti.

 

Zhou Yi ürpermişti. Şu anda Jiang Chen’den gerçekten de korkuyordu. Daha çok korktuğu şey ise yaşlı eğitmenin Jiang Chen’e istediğini yapması için izin vermesiydi.

 

“Jiang Chen, onları öldürmek çok kolay. Fakat bunlara benzeyen bir sürü karakter daha var toplulukta. Hepsini öldürmeyi nasıl başarabilirsin?”

 

Ye Chonglou mantıklı sözler söyleyerek Jiang Chen’le konuşmak istiyordu: “Üstelik şimdi büyük seçmeler çok yaklaştı. Eğer bu adamları öldürürsen saygın kıdemli kişi Demir Long’u gücendirmiş olursun. Ben ondan korktuğumdan değil, fakat eğer onun torununu öldürürsen seni bastırmak için elinden gelen her şeyi yapacaktır. Büyük seçmelerde sana değişik tuzaklar hazırlayabilir ve seçmelerde başarısız olmanı sağlayabilir.”

 

Jiang Chen’in kaşları çatılmıştı: “Eğer Demir Dazhi’yi öldürmezsem, Demir Ailesi benim peşimi yine de bırakmayacaktır. Bu Demir Dazhi denen adam bir akrep ile aynı kafa yapısına sahip. Eğer onu serbest bırakırsam zihniyeti değişmez.”

 

“Haha! Jiang Chen, bu adamı serbest bırakırsan elbette Demir Dazhi ve Demir Can sana bela olmaya devam edecektir, fakat en azından Demir Long’un dikkatini üzerine çekmemiş olursun. Demir Can ve Demir Dazhi’nin güçleri sınırlıdır. Büyük seçmelerde sana bela olabilecek kadar nüfuza sahip değiller. Elbette, dâhi bir kişinin yükselişi hiçbir şekilde engellenmemeli. Öldürmen gerektiği zaman öldürmelisin, askeri Dao’nun gerçek anlamı budur. Fakat yine de, ben tahmin ediyorum ki eğer bu adamları şimdi öldürmezsen ileride daha avantajlı fırsat yakalayabilirsin.”

 

“Fırsat mı?”

 

“Evet, fırsat. Demir Ailesini kendi istediğin şeyleri yapmaya zorlamak için büyük fırsatlar.” Yaşlı eğitmen bunları söylerken sinsi bir gülümseme oluşmuştu yüzünde.

 

Kendi istediğin şeyleri yapmaya zorlamak mı?

 

Jiang Chen yaşlı eğitmenin ne söylemek istediğini anlamıştı.

 

Jiang Chen’in yüzünde de sinsi bir gülümseme oluştu. Onları kendi istediği şeyleri yapmaya zorlamak! İyi bir fikirdi.

 

Jiang Chen son zamanlarda ihtiyaç duyduğu ruh malzemelerini bulmakta zorlanmıştı.

 

Demir Dazhi ve Zhou Yi her ne kadar yeryüzü seviyeli ruh âlemi uygulayıcısı olsalar da, Jiang Chen’in onların intikam peşinde koşmalarından korkması için bir sebep yoktu.

 

Jiang Chen ne zaman istese bu adamları öldürebilirdi.

 

Eğer büyük seçmelerde intikam almaya çalışsalar bile, Jiang Chen’in elinde türlü teknikler ve yöntemler bulunacaktı.

 

Eğer şu anda bu adamları öldürürse elbette tatmin olacaktı, fakat hızlı şekilde alınmış bir intikamdan başka eline bir şey geçmeyecekti.

 

Jiang Chen mantıklı düşünmeyi seven bir adamdı. Baş Ustanın tavsiyesini duyduğunda elbette bu tavsiye dikkatini çekmişti.

 

Harika bir tavsiyeydi bu! Neden Demir Ailesini öldürmek yerine, istediği her şeyi yapmaları için onları zorlamasındı ki?

 

Bu adamlar şu anda avucunun içindeydi, arkasında Ye Chonglou’nun da gücü olunca, Demir Ailesi ile kapışmak için yeterli güce sahipti. Üstelik de on altı kanun uygulayıcı müridi unutmamak gerekirdi.

 

Hepsi de yaralanmıştı, fakat aralarında ölü yoktu.

 

Mademki ölmemişlerdi, bu müritleri fidye karşılığında serbest bırakmak için esir alabilirdi.

 

“Jiang Chen, Demir Long denen adam saygın kıdemliler arasındaki en güçlü kişidir. Demir Ailesi ise topluluktaki en güçlü iki aileden birisidir. Tarihleri şanlı ve kaynakları çok zengindir, ellerinde çok büyük hazineler var. Kibarlık yapmaya gerek yok, o adamların kaynaklarını kullanmaktan çekinmemen lazım. Elinde esir tutan kişi sensin, dolayısıyla endişelenmesi gereken taraf Demir Ailesidir. Üstelik de sen bu esirleri haklı yere tutuyorsun, eğer Demir Ailesi senin şartlarını kabul etmezse bu esirleri salmayı kabul etme. Çünkü eğer bu mesele topluluk başkanının kulağına giderse, Demir Ailesini cezalandırmak için geçerli bir sebep olur elinde.”

 

Yaşlı eğitmen gizli şekilde Demir Ailesinin kaynaklarından nasıl faydalanılacağına dair iyi bir plan kurmuştu.

 

Jiang Chen topluluğun içindeki olaylardan haberdardı. Biliyordu ki topluluk aslında bir bütün şeklinde hareket edemiyordu, kendi içinde münferit yapılanmalar vardı. Topluluktaki iki güçlü ailenin gerektiğinde gizli, gerektiğinde açık şekilde birbirleri ile çatıştıklarını biliyordu. Bu iki ailenin topluluğun zenginliklerinin neredeyse tamamını kontrol ettiğini de biliyordu.

 

Bu iki aileden birisi olan Demir Ailesi ise oldukça zengin olmalıydı.

 

“Onurlu usta, bu Demir Dazhi denen adam Demir Long’un gözünde ne kadar değere sahip?”

 

“Demir Dazhi onun hem öz torunudur hem de en yüksek potansiyelli dâhilerindendir. Sence de çok değerli olması gerekmez mi? Demir Dazhi yetişim yaparak Demir Ailesinin ‘gerçek müridi’ oldu.”

 

Şahsi mürit bile çok değerli bir statüydü.

 

Eğer birisi gerçek mürit statüsüne eriştiyse gerçekten de çok değerli demekti. Üstelik de mirasçı kişi olarak görülürdü. Her ne kadar birden fazla gerçek mürit, yani birden fazla mirasçı olsa da, yine de oldukça değerliydi.

 

Jiang Chen bunları duyunca aklındaki planlar da yerine oturmaya başlamıştı.

 

“Pekâlâ, Demir Dazhi, eğer Baş Ustanın yumuşak ve affedici kalbi olmasaydı, sen buradan sağ çıkmakta oldukça zorlanacaktın.”

 

Demir Dazhi’nin yüzünde utanç izleri vardı. Buraya gelirken böylesine aşağılanacağını tahmin bile edememişti. Üstelik de kendisini kurtarmaya gelen kişi kendi topluluğundan birisi değil, Ye Chonglou’ydu.

 

Herkes biliyordu ki Ye Chonglou aslında Demir Ailesinin en büyük düşmanlarından birisiydi.

 

Demir Dazhi homurdanıyordu. Aklındaki düşünceler hala kibirliydi: “Ye Chonglou hala benim büyük babamdan korkan birisi. Aksi takdirde neden buraya gelip benim iyiliğim için Jiang Chen’e öğüt versin ki? Burada yaşananların duyulmasından ve ceza almaktan korkuyor!”

 

Demir Dazhi aklından bunları geçirirken gülüyordu, daha sonra konuşmaya başladı: “Jiang Chen, sen zafer kazanmış birinin gururunu yaşama! Henüz kimin kazandığı belli olmuş değil!”

 

Bu adam kesinlikle yüzsüz birisiydi. Şu anki durumu ızgarada pişirilen bir ördeğin konuşması ile aynıydı.

 

Jiang Chen’in yumuşadığını görünce bir anda kendisi sert konuşmaya başlamıştı.

 

Zhou Yi Demir Dazhi’nin sözlerini duyunca yüz ifadesi yine korku ile doldu, içinden Demir Dazhi’ye lanet ediyordu: “Demir Dazhi! Seni gidi aptal piç! Neden hayatımız kurtulmuşken tartışmayı tekrar alevlendiriyorsun?”

 

Jiang Chen de bu sözleri duyunca alaycı bir sesle konuştu: “Kazanan belli olmadı mı? Mademki böyle düşünüyorsun, birimiz sağ kalana kadar savaşmaya devam edelim ha?”

 

Zhou Yi bu sözlerin üzerine acele ile konuştu: “Jiang Chen, biz çoktan bu durumun bir yanlış anlaşılma olduğunu söyledik, bence savaşmaya devam etmeyelim.”

 

Demir Dazhi’nin dili sert olabilirdi fakat aptal birisi değildi. Jiang Chen’in savaşmaktan tamamen vaz geçmemiş olduğunu görünce Demir Dahi de sesini kesti, konuşmaya cesaret edemiyordu.

 

“Yanlış anlaşılma mı? Zhou Yi, sen gerçekten de burada yaşananlardan sonra ‘yanlış anlaşılma’ diyerek bu yaşananların göz ardı edilebileceğini mi düşünüyorsun?”

 

“Mademki ısrarcısın, ne istiyorsun söyle bize.”

 

“Siz ölümden kurtulmuş olabilirsiniz, fakat çektiğiniz acı cezanız için yetersiz. Ben merhametsiz birisi değilim. Fakat sizi serbest bırakırsam benim arkamdan kötü konuşmazlar mı? Gitmekte özgürsünüz fakat özgürlüğünüzün bedeli olan fidyenizi ödemek zorundasınız!”

 

“Fidye mi? Jiang Chen, ne demek istiyorsun?”

 

“Anlamadın mı? Gerçekten anlamadın mı yoksa numara mı yapıyorsun umurumda değil. Bir kez daha söyleyeceğim, eğer buradan özgür şekilde ayrılmak istiyorsanız paraları sökülün! Eğer şartlarımı yirmi dört saat içerisinde yerine getirmezseniz her on beş dakikada esirlerden birini öldüreceğim!”

 

Her on beş dakikada bir kişinin ölmesi demek toplamda on sekiz kişilik grubun dört saat içinde katledilmesi demekti!

 

Zhou Yi’nin yüzü parçalanan bir cam parçası gibiydi, burnu havada Demir Dazhi’nin suratı bile endişe ile dolup taşmaya başlamıştı.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44323 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr