Bölüm 269: İkileme Düşmek

avatar
2582 2

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 269: İkileme Düşmek


Kılıç, koruyucu bariyer oluşturmuştu, dördüncü seviyeli ruh âleminin gücünü bir dalga halinde ortaya çıkarmıştı. Kılıçtan çıkan ışınlar Kılıç Kuşlarının tüylerini def ederken adeta rüzgarın etkisiyle savrulan yağmur taneleri gibi bir manzara ortaya çıkmıştı.

 

Yeryüzü seviyeli bir uygulayıcının aurası oldukça güçlüydü, bütün potansiyelini ortaya koyduğunda oluşan etki çok korkutucuydu.

 

Kılıcın yarattığı aura Kılıç Kuşlarında doğru bir hamlede de bulunmuştu.

 

Zhou Yi bu kuşları sınır vakasının yaşandığı gün de görmüştü, bu hayvanları bastırabilmek için bütün aurasını kullanmak zorunda olduğunu biliyordu.

 

Fakat bugün işler biraz daha farklıydı.

 

Sınır vakasının yaşandığı gün topluluk müritleri bu kuşları bastırabilmişti çünkü o günkü kuşların hepsi fani dereceliydi.

 

O günkü sürünün en güçlü hayvanı bile fani dereceliydi.

 

Sanki gerçek qi âlemindeki birinin ruh âlemindeki biriyle savaşması gibiydi. Bir yumurta ile vurarak bir kayayı parçalamaya çalışmak gibi bir şeydi.

 

Fakat şu anda karşısında bulunan kuşların hepsi tecrübeliydi. Hepsi de ruh âlemine geçmiş hayvanlardı. Kılıç Kuşları ordusu arasındaki en elit hayvanlardı bunlar.

 

Bir de bunun üzerine bu hayvanların oluşturduğu bu formasyon eklenince, yani gruptaki her elemanın diğer elemanların da gücünü kullanabiliyor olması eklenince, bu hayvanları bastırmak hiç de kolay değildi.

 

Böylesine bir formasyon, bu hayvanların tamamen ahenk içinde davranabilmesine yol açıyordu.

 

Zhou Yi bütün potansiyelini kullanıyordu, fakat görünen o ki kuşları bastırma planı hiç de işe yarayacak gibi değildi.

 

Kendi aurasından daha güçlü olan rakibi, Zhou Yi’nin oluşturduğu hava akımlarını ve girdapları parçalıyordu. Kuşların sarf ettiği çaba sanki ellerini sallayarak mum söndürmek ister gibiydi, hiç zorlanmıyorlardı.

 

Bu manzara Zhou Yi’nin kafa derisinin uyuşmasına sebep oldu.

 

Aslında Zhou Yi bu hayvanların ne kadar güçlü olduğunun farkındaydı fakat yine de kendine güveni çok fazlaydı. Eğer on altı kanun uygulayıcı mürit kendisi ile uyum içinde çalışırsa bu hayvanları yenebileceklerini düşünmüştü.

 

Fakat bu planları yaparken de çok saf davranmış olduğunu fark etti.

 

Dikkatlice hesapladığı bu saldırısı bile kuşlar tarafından böylesine rahatça def edilmişti.

 

Üstelik de en korkutucu şey bu değildi, asıl korkutucu olan şey Kılıç Kuşlarının kendisini içlerine doğru çekmesi ve formasyonun merkezine doğru almasıydı.

 

Az evvel bu kuşların gücünü sadece gözlem yolu ile görebiliyordu fakat birazdan bu gücü tadacaktı.

 

Bu esnada Kılıç Kuşu ordusunun geri kalanları da Jiang Malikânesinden dışarı fırlamaya başlamıştı ve düşmanları kuşatma çabasındaydılar. Bu gelenlere yön verenler Gouyu ve Tian Shao’ydu.

 

Bu kuşlar artık iyice düşmanlarını çember içerisine almaya başlamışlardı.

 

Sürünün en önündeki Kılıç Kuşları da Sekizli Trigram Özü Formasyonunu oluşturmaya başlamıştı.

 

Kuşatılan alan gittikçe daralıyordu.

 

Çember daralıyordu!

 

Kılıç Kuşlarının her grubu Jiang Chen’in bir takipçisi tarafından yönlendiriliyordu.

 

Sekiz şahsi koruma, uzun süren eğitimlerin sonucunda artık bu formasyonun teorik ve teknik özelliklerinin yüzde doksanını kavrayabilmişti.

 

Bu korumaların kendi eğitim seviyelerinin üzerine bu teknik özellikler eklenince, her biri ruh âlemi seviyesindeki kişilerle savaşabilecek kapasitedeydiler.

 

Kılıç Kuşu ordusunun geri kalanı da formasyona katılınca, savaş kabiliyetleri oldukça artmıştı ve çok korkutucu bir hal almıştı.

 

“Ah!”

 

Kanun Uygulayıcı Müritlerden birinin dikkati kısa bir süreliğine dağılmıştı ve sürdüğü hayvandan düşmüştü, mürit daha yere bile düşemeden, henüz havadayken Kılıç Kuşlarının birinin pençesi ile ağır bir yara almıştı.

 

Bu müridin haykırışı diğerlerinin de korkmasına sebep olmuştu. Bu müritler daha önce böylesine bir savaşa hiç katılmamışlardı. Hangi yöne doğru saldırırlarsa saldırsınlar, bir türlü çıkar yol bulamıyorlardı.

 

Müritlerin kalbine korku ve çaresizlik dolmaya başlamıştı. Yoldaşlarının zor durumda olduğunu gördükçe kalplerindeki panik de katlanarak artıyordu.

 

Acı dolu çığlıklar çoğalmaya başlamıştı. Birer birer yere düşmeye başlamışlardı.

 

Zhou Yi bu esnada kılıcını sürekli olarak sallıyordu ve herkesin yardımına koşmaya çalışıyordu. Müritlerin üzerindeki baskıyı biraz olsun azaltmaya çalışıyordu.

 

Fakat şu anda müritler tamamen bir düzensizlik içerisindeydi. Zhou Yi bir müridi kurtarsa iki mürit kaybediyordu.

 

Sanki fırtına vurmuş harabe bir ev gibiydi müritlerin durumu, bir yerden çatlak verince bütün duvarlar sızdırmaya başlamıştı. Bir duvardaki bir delik tıkansa bile hemen ardından başka bir delik açılıyordu.

 

Zhou Yi zor durumdaki her müridin yardımına koşmaya çalışıyordu fakat müritlerin düşmesine bir türlü engel olamıyordu.

 

“Ah!”

 

Zhou Yi korkunç bir çığlık atmıştı, gözleri sinirden kan çanağına dönmüştü. Elindeki kılıç resmen dans ediyordu, göklerden indirdiği yıldırıma benzer hava akımlarını Kılıç Kuşlarına yönlendiriyordu fakat bu kuşlar bu saldırıdan hiç etkilenmiyordu.

 

Zhou Yi’nin yüzünde çaresizlik ifadeleri oluşmaya başlamıştı.

 

“İşim bitti, bu sefer gerçekten de işim bitti.” Şu an hissettikleri pişmanlığın da ötesinde bir duyguydu. Neden bu savaşa bulaşmıştı ki? Neden Jiang Chen’i kışkırtmıştı ki?

 

Kendi ustası olan Demir Can bile Jiang Chen ile yüzleştiğinde başarısız olmuştu, şimdi kendisi neden buradaydı ki?

 

İlk başta Jiang Chen’in gücünü küçümsemişti, Demir Can’ın elinden kurtulmuş olmasının sebebinin Ye Chonglou’nun varlığı olduğunu düşünmüştü.

 

Fakat şimdi aslında Jiang Chen’in, Ye Chonglou’nun korumasına ihtiyacı olmadığını anlamıştı.

 

“Bu iş böyle devam edemez, bu formasyonu hemen kırmalıyım. Aksi takdirde bu şekilde savaşarak bütün gücümü tüketeceğim. Gücüm tükendiğinde ise bu tüylü yaratıklar beni midelerine indirecekler. Kemiklerim bile yok olacak!”

 

Zhou Yi ilk başlarda müritlerin güvenliğini düşünerek zaman harcamıştı, fakat şimdi kendi güvenliğini bile sağlayamayacağını fark etmişti. Şu anda müritlerin güvenliği için ayıracak vakti yoktu artık!

 

Her taraftan acı çığlıklar yükseliyordu fakat Zhou Yi artık bunları duymazlıktan geliyordu. Kılıcını sürekli olarak bir sağa bir sola sallamaya başladı, formasyonun en zayıf noktasını bularak buradan kaçmak istiyordu.

 

Bu formasyonun kuşatmasından çıkamazsa eğer, bu hayvanlara yem olacağının farkındaydı.

 

Bu hayvanların belki de Zhou Yi’yi tek hamlede öldürecek kadar güçleri yoktu, fakat oluşturdukları formasyon vardı!

 

Uzun süreli bir savaşta zayıf kalacak olan taraf kesinlikle Zhou Yi’ydi. Her ne kadar yeryüzü seviyeli uygulayıcı olmak kendisine müthiş bir enerji veriyor olsa da, karşısındaki kalabalık sayesinde gücü ilk tükenecek taraf da kendisi olacaktı.

 

Zaten bu hayvanların sayısı da gittikçe artıyordu, şu an itibariyle etrafta yaklaşık binlerce ruh hayvanı vardı. Çoğunluk fani derecede olsa da, hepsi de fani derecenin en üstün kademesindeydi. Eğer şu anda etrafını kuşatmış olan formasyonu delip geçebilse bile, dışarı çıktığında karşılaşacağı hayvanlarla başa çıkamayacaktı.

 

Bu yüzden şu anda yapması gerekenin uygun zamanı bulup formasyondan çıkmak ve dışarı çıktığında da hiç savaşmadan kaçmak olduğunu düşünüyordu.

 

Demir Dazhi’nin mental durumu müritlerin çığlıklarıyla çok etkilenmemişti.

 

Demir Dazhi Kara Ejder Kargısının en yüksek potansiyelini ortaya koyuyordu fakat hala Jiang Chen’i yenememişti.

 

Demir Dazhi askeri Dao yoluna baş koyalı hem topluluktan hem de dışarıdan birçok kişiyle savaşmıştı, fakat bugünkü kadar hiçbir zaman zorlanmamıştı.

 

Jiang Chen’in eğitim seviyesi kendisininkinden daha düşük olmasına rağmen rakibine bir türlü hasar veremiyordu.

 

“Demir Dahi, görünüşe göre yanında getirdiğin yoldaşlarının durumu çok iyi gitmiyor.” Jiang Chen bunu söylerken bir yandan da kılıcını rakibinin kafasına doğru savuruyordu. Kılıç adeta yükseklerden akan bir şelale gibi rakibine hücum ediyordu. Güçlü ve sürekli!

 

Kılıç rakibinin kargısına vurduğunda etrafa kıvılcımlar saçılıyordu.

 

Çarpışmadan kaynaklı savrulan ruh enerjisi korkutucu bir manzara yaratıyordu.

 

Demir Dazhi bu esnada kargısına bakma şansını yakaladı, silahının üzerinde çatlaklar oluşmaya başlamıştı.

 

“Bu nasıl mümkün olabilir?” Demir Dazhi’nin kalbi şoklanmış gibiydi.

 

Kendi seviyesindeki rakipleri ile savaşırken bile bu silah Demir Dazhi’yi hiçbir zaman yüzüstü bırakmamıştı.

 

Bu silaha sahip birisinin gücüne kimsenin erişememesi gerekiyordu!

 

Zaten toplulukta baskın bir kişi olmasının sebebi de bu silahtı.

 

Fakat Jiang Chen ile olan savaşında sanki elindeki silah bir tür tahta parçasına dönüşmüştü.

 

Kargının üzerinde ince çizgiler haline çatlaklar oluşmaya başlamıştı.

 

Her ne kadar bu çatlaklar şu anda kesin bir tehlike arz etmiyor olsa da, bu silah sular altında yaşayan bir Kara Ejderin kemiklerinden yapılmıştı. Bu ejderin iskeleti eritilip içerisindeki sert metalden bu silah vücuda gelmişti. Bunun üzerine bir de silah ustası bir kişi tarafından beş kez güçlendirilmişti.

 

Fakat…

 

Bu kutsal sayılabilecek, ölümcül silah Jiang Chen tarafından neredeyse yok edilmek üzereydi.

 

Silahın üzerindeki çatlakların benzerleri sanki Demir Dazhi’nin kalbinde de oluşmaya başlamış gibiydi.

 

Yoldaşlarının acı çığlıkları Demir Dazhi’nin kulağına ulaştıkça geri çekilme planları aklına gelmeye başlamıştı.

 

Küçük bir fırsat yakaladığında yoldaşlarına bakma şansını da yakaladı, manzara içler acısıydı. Müritlerin çoğu yenilmişti, bedenleri yerdeydi.

 

Zhou Yi de formasyonun kuşatması altındaydı. Oldukça zorlu bir durumdaydı.

 

“Jiang Chen! Seni gidi pis hayvan! Sen topluluğun kanun uygulayıcı müritlerini öldürmeye nasıl cesaret edersin?” Demir Dazhi bunu söylerken bağırıyordu ve elindeki kargıyı tüm gücüyle savurmaya başlamıştı. Kara dumanlar halinde hava akımlarını rakibine göndermeye başlamıştı.

 

Jiang Chen elbette rakibini köşeye sıkıştırdığının farkındaydı, kapana kısılmış bir hayvanın saldırılarından korkacak değildi!

 

Jiang Chen elindeki isimsiz kılıcı sıkıca kavradı ve sanki gerilmiş bir yaydan fırlayan ok gibi rakibine atıldı.

 

Kılıcındaki baskın kuvvet adeta kadim bir canavarın avına yaklaşması gibiydi. Kara Ejder Kargısının hava akımını yarıp geçmişti.

 

Demir Dazhi şaşkınlıktan kaskatı kesilmişti, geri çekilme planları şimdi daha da cazip geliyordu.

 

Jiang Chen’in bakışları iradeliydi ve kararlıydı. Bir işe başlayınca bitirmeden bırakmazdı. Mademki Demir Ailesi Jiang Chen’i açık açık kışkırtmıştı, kendisinin aslında korkak birisi olmadığını göstermek zorundaydı.

 

Jiang Chen’in kalbinde öldürme arzusu yeşermişti. Rakip gruptan hiç kimsenin buradan sağ çıkmasını istemiyordu.

 

Jiang Chen ıslık çalarak Kılıç Kuşlarına emir verdi, bütün güçleri ile son bir saldırı yapmalarını emretmişti, bütün güçlerini Zhou Yi’nin üzerine boşaltmalarını, hem de hiç merhamet göstermeden!

 

Jiang Chen’in emrini duyan Kılıç Kuşları az evvelki gibi potansiyellerinin yarısını kullanmayı bırakıp çılgınlar gibi bütün güçleriyle Zhou Yi’nin üzerine çullandılar.

 

Hem Kılıç Kuşlarının gücü, hem de formasyonun gücü!

 

Zhou Yi karşısındaki gücün katlarca arttığını fark etti. Hangi tekniği kullanırsa kullansın, üzerine gelen bu baskıyı azaltamayacaktı.

 

Üzerine çullanan Kılıç Kuşları sanki kaynayan bir kazandaki su köpükleri gibiydi, hangisinin nereden saldıracağı belli değildi, hepsi de güçlü ve çevikti, üstelik ardı arkası kesilmiyordu!

 

Bir anda sırtında buz gibi bir his oluştu...

 

Sırtında kocaman bir yara açılmıştı…

 

Bir başka saldırı uyluk kemiğine denk geldi…






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44330 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr