Bölüm 262: Üst Sekiz Bölgesinin Dedikoduları

avatar
2640 1

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 262: Üst Sekiz Bölgesinin Dedikoduları


Üçüncü dünya ülkesi sayılabilecek bir krallık olan Doğu Krallığından böylesine olgun ve yüksek potansiyelli birisi ile vakit geçirmek Eğitmen Ye’yi oldukça mutlu ediyordu. Hayat gerçekten de harika bir işleyişe sahipti ve bazen gerçekten de mantığa sığmayan şeylere şahit olabiliyordu insan.

 

Eğitmen aynı zamanda böylesine genç bir yeteneğin kendi krallığında tanınmamış olmasına da acıyarak bakıyordu, mecburen dış dünyaya açılmak zorunda kalmıştı bu genç. Bu yüzden Doğu Krallığının üçüncü dünya ülkesi sayılmasına şaşırmamak lazımdı zaten.

 

“Jiang Chen, sen bu uzman kişi ile tanıştığın gerçeğini aslında pek duyurmasan iyi olur, bu durum sana felaket getirebilir.”

 

Eğitmen Ye yetenekli kişilerle sohbet etmeyi seven birisiydi. Karşısındaki bu genç yetenekle her sohbetinde daha fazla şey keşfediyordu.

 

Bu gencin dünya görüşü oldukça genişti, bu durum onun göklere yükselmesine yol açacaktı.

 

Bu gencin elinde bulundurduğu şans ve potansiyel on altı krallıktaki herhangi bir gencin boy ölçüşebileceği seviyeden çok daha yukarıdaydı.

 

Yaşlı eğitmen bunları düşünürken kalbi ısınıyordu. Belki de nesillerin geleceği için umut olabilirdi bu Jiang Chen isimli genç.

 

“Jiang Chen, Dan Fei’den duyduğum kadarıyla şu anda ruh malzemelerine karşı büyük bir ihtiyaç içerisindeymişsin. Mantıklı düşünülecek olursa, şu anki eğitim seviyende aslında bu kadar fazla ruh malzemesine ihtiyaç duymaman gerekir.”

 

Jiang Chen gülümsedi ve konuştu: “Onurlu Eğitmen, ben açık konuşup aslında eğitim seviyemden daha yüksek malzemelerin peşinde olduğumu kabul ediyorum. Fakat aynı zamanda ben etrafımdaki kişilerin gelişimi için de malzemelere ihtiyaç duyuyorum. Böylece kendim gelişirken aynı zamanda korumamı da artırmış olurum.”

 

Yaşlı Eğitmen bu durumu anlayışla karşıladı.

 

“Ben sana bu malzemelerin bir kısmı için yardımcı olabilirim, fakat benim bu fani dünyada elde edebileceğim ruh malzemeleri elbette Kıymetli Ağaç Topluluğunun yanında çok zayıf kalır. Bundan dolayı senin topluluğa girmeni istiyorum. Topluluğa girerek hem diğer dâhi kişilerle rekabet içinde olup kendini daha hızlı geliştirebilir, hem de istediğin ruh malzemelerine çok daha kolay şekilde erişebilirsin.”

 

Yaşlı Eğitmen farklı bir perspektiften bakmıştı olaya.

 

Konuşmasına devam etti: “Ben ortalığı telaşa veren birisi olmak istemem, topluluk müritleri her ne kadar dışarıdan bakıldığında havalı ve kibirli kişiler gibi görünseler de onların çoğu aslında topluluğun kölesi sayılabilecek pozisyondalar. Topluluk onların fiziki çabaları sayesinde ayakta durabiliyor zaten. Topluluktan asıl kazanç sağlayan kişiler ise kaynakların yönetimini elinde bulunduran kişiler. Bu bahsettiklerim kıdemli yönetici kişiler ve özel sayılabilecek dâhilerdir.”

 

Yaşlı Eğitmen konuşmasını bitirince Jiang Chen’e baktı, olayları anlatış şekli Jiang Chen’e anlamsız veya absürt gelebilir diye endişeleniyordu.

 

Fakat Jiang Chen bunları samimi bir gülümseme ile, anladığını belirterek karşıladı.

 

Dan Fei kaşlarını kaldırarak konuştu: “Jiang Chen, onurlu ustamın dediklerini anlıyor musun?”

 

Jiang Chen gülümseyerek karşılık verdi: “Zayıf kişiler güçlü kişilerin yemeğidir. Bunlar doğanın kanunları. Eğer herkese eşit davranılsaydı, oranın adı topluluk olmazdı ki zaten.”

 

Eğitmen bir kez daha şaşırmıştı, Jiang Chen az evvel eğitmenin söylediği şeylerdeki asıl manayı gerçekten de kavrayabilmişti.

 

Sonuçta genç kişilerin çoğu topluluklar sanki kutsal mekânlarmış gibi topluluklara neredeyse tapınıyorlardı.

 

Eğitmen, Jiang Chen’in topluluğun gerçek yüzünü anlamasına şaşırmıştı.

 

Jiang Chen’in ‘zayıf kişiler güçlü kişilerin yemeğidir’ sözü topluluğun durumunu özetler nitelikteydi.

 

Eğitmen şaşkın şekilde sordu: “Bunu bildiğin halde topluluğa katılmak mı istiyorsun?”

 

Jiang Chen göz kırparak cevapladı: “Kıymetli Ağaç Topluluğuna katılmak zorundayım.”

 

“Topluluğun kurallarını kabul etmek zorunda kalsan bile mi? Demir ailesi ile arandaki dava devam edecek olsa bile mi? Ben üçüncü kişi olarak aslında işine pek karışmak istemiyorum ama…”

 

“Onurlu ustanın söylediği gibi, topluluğa sadece kaynakları kullanmak için gireceğim. Zaten insanın olduğu her yerde kanunsuzluk olması doğaldır. Ayrıca duyduğum kadarıyla topluluğu Demir ailesi yönetmiyor. Size gelince onurlu usta, bu küçüğünüzün size birkaç şey sorması gerekiyor.”

 

“Nedir soruların?”

 

“Siz güçlü ve nüfuzlu birisiniz, neden topluluğun yöneticisi değilsiniz?”

 

Bu soru Jiang Chen’in aklını daha önce de meşgul etmişti fakat cevabı bulamamıştı. Şimdi ise mademki topluluktan söz açılmıştı, Jiang Chen bu sorunun cevabını da öğrenmek istemişti.

 

Eğitmen iç çekti: “Bu çok uzun bir hikaye. Sanırım iki yüz yıl önceydi. Ben topluluktan birisi ile bir iddiaya girdim ve kaybeden kişi ayrılıp bir daha asla topluluğa gelmeyecekti, kaybeden kişi ben oldum.”

 

Eğitmenin sesi kasvetli çıkmıştı. Daha önce bu konu hakkında hiç konuşmamıştı, Dan Fei bile bunları ilk defa duyuyordu.

 

Dan Fei cazibeli gözlerini Jiang Chen’e dikti, bu soruyu sorduğu için onu suçluyor gibiydi.

 

Yaşlı Eğitmen güldü: “Bu soru için Jiang Chen’i suçlama küçük Dan, bu konuda konuşmak beni rahatsız etmez, sadece daha önce konu açılmadığı için bir şey söylememiştim. Fakat Jiang Chen sorduğu için konuşuyorum. Sonuçta gücümden hiçbir şey kaybetmedim. Sonradan öğrendiğim kadarıyla rakibim girdiğimiz iddiada hile yapmıştı. Hatta kıdemli yöneticilerden birkaç tanesi onun hile yaptığını biliyordu fakat hiç kimse ses çıkarmadı. Beni asıl keyifsiz eden durum buydu zaten.”

 

Jiang Chen iç çekti, Onurlu Eğitmeni nasıl teselli edeceğini bilemiyordu.

 

Zaten Ye Chonglou’yu teselli etmek üçüncü kişi olarak Jiang Chen’in üstüne vazife değildi.

 

Yaşlı Eğitmen gülümseyerek konuşmasın devam etti: “Aslında önemli bir mesele değil. Aradan çok fazla zaman geçti ve ben bu konu üzerinde çok kafa yordum. Ayrıca, bu kötü bir durum sayılmaz. Benimle iddiaya girip hile yapan kişi topluluğun bir görevindeyken öldü zaten. Şimdi sen söyle, onun yerinde ben olsam daha mı iyiydi yoksa?”

 

Jiang Chen kederli şekilde gülümsedi: “Şans ve felaketler öngörülemez. Geçmişteki yaşanması muhtemel şeylerin olasılık hesabı yapılamaz. Bu yüzden bunun iyi ya da kötü olabileceğini kimse bilemez. Sadece şu anki durum biraz içler acısı gibi geliyor bana, sizin gibi güçlü birisinin topluluğun başında olmaması çok yazık.”

 

“Elbette yazık oldu. İddiayı kaybettikten sonra, ben öfke ile ayrıldım topluluktan. On altı krallığı dahi terk edip dünyayı dolaşmaya çıktım. İşte o zaman, on altı krallığı terk ettikten sonra anladım ki bizler aslında kuyudaki bir kurbağa kadar değersiziz. Yolculuğumdan sonra tekrar Gök Ağacı Krallığına dönüp deliler gibi kapalı alan yetişimi yaptım ve bugünkü Krallığın Koruyucu Ruh Kralı unvanımı kazandım. Bu unvan bizim krallığımızda sanki kimsenin elde edemeyeceği, aşılamaz bir seviye gibi görünüyor. Fakat ben sıradan bir krallığın sadece sıradan bir uygulayıcısıyım. Hatta bütün dünyayı bir kenara bırakalım da, Devasa Muhit sınırları içerisinde bile bir hiç sayılırım. Bu Devasa Muhitteki toplulukların yanında bizim topluluklarımız sadece birer karınca gibi. Bizim topluluklarımız üçüncü derece topluluklar aslında.”

 

“Devasa Muhit mi?”

 

Buradaki toplulukların aslında üçüncü derece topluluklar olduğu bilgisi oldukça rahatsız ediciydi.

 

Jiang Chen’in şaşırmasının sebebi Devasa Muhit’i duymasındandı. Babasının mektubundaki Üst Sekiz Bölgesi’ni hatırladı, aralarında bir bağlantı olup olmadığını merak etmişti.

 

“Sen Devasa Muhiti duymadın mı? Gençliğinde karşılaştığın uzman kişi sana anlatmadı mı?”

 

“Uzman kişi bana dış dünyadan hiç bahsetmedi, onun dünya görüşünün benim perspektifimi etkilemesini istemedi.”

 

“Bu uzman kişi kesinlikle sıradan kişilerden farklı yöntemlere sahip birisiymiş.”

 

“Sayın büyüğüm, aslında uzman kişinin Üst Sekiz Bölge diye bir yerden bahsettiğini duymuştum, acaba burası Devasa Muhitin bir parçası olabilir mi?”

 

“Üst Sekiz Bölge mi? Jiang Chen, bu uzman kişi gerçekten de Üst Sekiz Bölgeden mi bahsetti?”

 

Jiang Chen karşısındaki yaşlı adamın tepkisini ölçmekte zorlanıyordu, Üst Sekiz Bölgeden bahsettiği anda ani bir tepki vermişti adam.

 

Fakat artık soracağını sormuştu, lafını geri alamazdı.

 

“Evet, bu bölgeden bahsetti fakat sadece adını söyledi, içeriğinden bahsetmedi.”

 

Ye Chonglou mırıldanarak konuştu: “Acaba dedikodular doğru mu? Gerçekten de böyle bir yer var mı acaba?”

 

“Hangi dedikodular?”

 

“Ben bu bahsettiğin bölge hakkında zamanında bazı dedikodular duymuştum. Oranın neredeyse farklı bir evren olduğuna dair söylentiler, otuz iki adet alt bölge, on altı adet orta bölge ve sekiz adet üst bölge. Mutlaka hatırlamadığım ayrıntılar da vardır. Fakat hatırladığım kadarıyla iş böyle, üst, orta ve alt bölgeler…”

 

Yaşlı Eğitmen sadece belli belirsiz bilgilere sahipti, kendisi de çok bilgiye sahip değildi bu konu hakkında.

 

Yaşlı Eğitmen on altı krallıktaki en üstün kişiydi.

 

Fakat kendisi bile büyük resmin yanında hiçlikten ibaretti.

 

Dan Fei’nin de bunları ilk defa duyduğu belliydi, merakla sordu: “Eğitmenim, o halde bizim on altı krallık ittifakımız Devasa Muhitin bir parçası, öyle değil mi? Devasa Muhit hangi seviyede?”

 

“Hangi seviyede mi? Bence otuz iki adet alt bölgenin içerisinde yer alıyor. Ayrıca bizim on altı krallığımız bunların arasındaki en düşük öneme sahip olanı. Devasa Muhit içerisindeki en düşük seviyeli olanı. Aslında Devasa Muhitin elemanı olmamız cömert bir bağıştan başka bir şey değil. Bizler aslında Devasa Muhitin en önemsiz parçası sayılırız. Bizim varlığımız ile yokluğumuz çok şey fark ettirmez. Hatta belki de bir gün bu muhitten dışlanabiliriz bile.”

 

“Dışlanmak mı? Dışlansak ne olacak ki? Biz kendi başımıza yaşamaya devam edemez miyiz? Zaten Devasa Muhitin varlığından haberdar bile değiliz. Kendi başımıza kalsak bile hayatta kalabiliriz.”

 

Yaşlı Eğitmen bu sözlere gülerek cevap verdi: “Küçük Dan, sen genç ve tecrübesizsin. Bu sözleri dışarıda da söyleme, kendi başına bela açarsın. İttifak olmadan yaşayabileceğimizi kim söylemiş? On altı krallığımız Devasa Muhitten ayrılırsa kesinlikle ayakta kalamaz.”

 

“Neden? Onlar bize destek mi oluyorlar?”

 

“Destek olmak da ne demek? Hatta bizim krallık ittifakımız onların korumasını kazanmak için bir sürü bağış bile yapıyor. Bazı şeyler hakkında konuşmak doğru olmayabilir fakat mademki konu bu noktaya kadar ilerledi, bunları konuşmaktan çekinmenin bir anlamı yok. Sizce dört büyük bölge neden bu seferki seçmeleri büyük seçmeler olarak ayarladı? Birbirine düşman sayılabilecek bölgeler neden şimdi uyum içerisinde hareket ediyor sanıyorsunuz?”

 

“Neden?” Jiang Chen bile merakla sormuştu.

 

Jiang Chen mademki bu dünyaya gelmişti, bu dünya hakkında bilgi edinmeliydi. Öyle cahil şekilde ortalıkta dolaşmayı istemiyordu elbette. Ayrıca Yaşlı Eğitmenin ses tonundan anladığı kadarıyla bu seferki seçmeler kesinlikle diğerlerinden farklı olacaktı.

 

Zaten Luo Huang ve Zhou Yi ile son temasında bu seçmeler hakkında bazı şüphelere kapılmıştı.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44330 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr