Bölüm 261: Onurlu Eğitmeni Ziyaret

avatar
2688 2

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 261: Onurlu Eğitmeni Ziyaret


Dan Fei de büyük seçmeler hakkında pek bilgili gözükmüyordu. Bildikleri tamamen onurlu eğitmenin ona verdiği ipuçlarından ibaretti.

 

“Jiang Chen, onurlu Eğitmen benim buraya gelmemi istemişti, bu akşam kendisini ziyaret etmeni istiyor.”

 

Jiang Chen doğal olarak Baş Ustanın davetini geri çeviremezdi. Ayrıca, eline geçen bu fırsatı değerlendirmek istiyordu, bu yüzden büyük seçmelere biraz ilgi duymaya da başlamıştı.

 

Jiang Chen kafasını sallayarak onayladı: “Pekâlâ, bu akşam gelirim ziyarete.”

 

Düşünülecek olursa, zaten Jiang Chen’in Onurlu Eğitmeni ziyaret etme zamanı da gelmişti. Eğer son seferki olayda Onurlu Eğitmen yetişmeseydi, Jiang Chen Fare Kralın varlığını ortaya çıkartmak zorunda kalabilirdi.

 

Eğer Fare Kralın varlığı ortaya çıksaydı Jiang Chen’in hayatı şimdiki gibi kolay olmazdı. Birçok uygulayıcı Jiang Chen’i hedef alabilirdi.

 

Dan Fei ayrıldıktan sonra Jiang Chen düşündü ve eli boş gitmemesi gerektiği aklına geldi.

 

Fakat Baş Usta Jiang Chen’in getireceği bir hediyeye ilgili olamazdı. Jiang Chen bir süre düşündükten sonra bir fırça ve kağıt aldı eline.

 

Öncelikle Beş Kanatlı Küçük Ejder hakkında bildiklerini genel hatlarıyla yazdı, onu ne zaman uyandırmak ve ne zaman gelişimi için eğitmek gerektiği de dahil.

 

Bu materyaller ejderin anında uyanmasını sağlamasa da, Baş Usta eğer bu yazılanlara uyarsa hayvan uyandığında büyük bir umut oluşabilirdi.

 

Aksi takdirde, Baş Ustanın Beş Kanatlı Küçük Ejder yetiştirme konusundaki tecrübesizliği, bu durumun hüsranla sonuçlanmasına yol açabilirdi.

 

Durum böyle olunca, bu hayvanın aziz dereceye yükselmesi de zordu tabii.

 

Beş Kanatlı Küçük Ejderin yanında, Jiang Chen Ay Işıklı Maymunlar hakkında da bilgiler yazdı.

 

Baş Ustanın son seferki yardımının üzerine Jiang Chen bu hediyeyi vermeye kendini mecbur hissetmişti.

 

Eğitmen Malikânesine tek başına gitmeye karar verdi, yanında koruma götürmeyecekti.

 

Eğitmen Malikânesi sessiz ve hoş bir yerdi. Buraya her gelişinde sanki şehrin ortasında, sessiz bir ada parçasına gelmiş gibi hissediyordu.

 

Jiang Chen aynı zamanda Baş Ustanın gücü hakkında da merak içindeydi, neden topluluğa katılmayıp hayatına bu şekilde devam ettiğini merak ediyordu. Askeri Dao eğitiminin doğasına uymuyordu bunlar.

 

Dan Fei kapının çerçevesine yaslanmış vaziyetteydi. Esnek silueti karanlık altındayken daha da cazibeli duruyordu.

 

“Vah vah… Kız kardeş Dan Fei, sen insanları öldürmek mi istiyorsun böyle? Sen kapıda bu şekilde durursan sokaktan geçen erkekler nasıl evlerine gidecekler?”

 

Jiang Chen Dan Fei’yi görünce şaka yaparak selamlamıştı onu.

 

Zaten normal zamanlarda bu malikânenin önünden kimse geçmezdi.

 

Bunun sebebi elbette Ye Chonglou’nun havalı birisi olup malikânesinin önünden kimsenin geçmesini istememesi değildi, buna izin vermeyen taraf hanedan ailesiydi, ustalarının rahatsız edilmesini istemiyorlardı.

 

Dan Fei Jiang Chen’e aynı şekilde şaka ile karşılık verdi: “O halde sen de evine gitme diyeceğim ama, evindeki o iki güzel kadını bırakmak istemezsin sen değil mi?”

 

“Onlar her ne kadar çekici kadınlar olsa da, senin kadar olamazlar kız kardeş Dan Fei.”

 

“Sen güzelden anlıyorsun. Hadi gel, onurlu ustam seni uzun zamandır bekliyor.”

 

Jiang Chen bu sözleri duyunca daha fazla oyalanmayı göze alamadı.

 

“Haha! Jiang Chen, sonunda gelebildin. Gel gel, bana doğum günümde verdiğin Dokuz Muhteşem Çiy Şarabını içmeye içim el vermedi, bugün beraber içmeliyiz onu.”

 

“Elbette şarap içebiliriz, fakat sizinkinden değil, benim şarabımdan içmeliyiz. Onurlu usta ona verdiğim şişeyi elinde tutmalı ve sadece kendisi içmeli.”

 

Jiang Chen bunu söyler söylemez depolama yüzüğünden bir şişe şarap çıkardı.

 

“Pekâlâ, pekâlâ… Ben yaşlı birisi olarak yine senden faydalanacağım. Küçük Dan, sen de gel, bu tarz bir şarap kolay kolay bulunan bir şarap değil.”

 

Dan Fei normal şartlarda ustasının karşısında oturmazdı, fakat ustası ona emretmişti.

 

Jiang Chen Dan Fei’nin de oturduğunu görünce kadehleri doldurdu.

 

Dan Fei daha önce ustasının bu şarabı övdüğünü duymuştu fakat onu tatma şansı olmamıştı, biliyordu ki Jiang Chen’in getirdiği herhangi bir şeyin kötü olma ihtimali yoktu.

 

Bu konuda en etkilendiği şey Dört Mevsimli Sonsuz Bahar İlacıydı.

 

Dan Fei önündeki şaraptan bir yudum aldı, inanılmaz derecede huzurlu hissetmişti, anında kadehteki bütün şarabı mideye indirdi.

 

“Ee? Ne diyorsun küçük Dan?” Onurlu ustası gülümseyerek sordu.

 

Dan Fei hafiften yanakları kızararak gülümsedi: “Hmm, bu şarap daha öncekilerden on kat daha güzel.”

 

“Haha! Jiang Chen, kendinle gurur duymalısın. Küçük Dan şarap meselesi ile daha önce hiç ilgilenmemişti. Sen küçük Dan’ı şarap konusunda memnun eden tek kişisin.”

 

Jiang Chen gülümseyerek cevapladı: “Eskiler iyi şarap kahramanlara layıktır derler, fakat aslında iyi şarap güzel kadınlara layık demek lazım.”

 

“Haha! İyi dedin! İyi dedin!” Onurlu usta kahkaha ile cevaplamıştı.

 

Dan Fei kendisine iltifat edildiğinde utanacak birisi değildi, küçük bir kız çocuğu değildi sonuçta.

 

“Hadi Jiang Chen, seninle kadeh kaldıralım.” Dan Fei bunu söyleyip birer kadeh daha doldurdu.

 

“Olur elbette.” Jiang Chen oldukça kararlı konuştu.

 

Dan Fei elindeki kadehi kaldırdı: “Bu şarap bana Labirent Âleminde yoldaşlık ettiğin için.”

 

“Sanırım asıl teşekkür eden kişi ben olmalıyım, duyduğuma göre sen daha önceleri hep tek başına takılmışsın ve kimseyle takım oluşturmamışsın.”

 

“Takım oluşturmak istemediğimden değil, daha önce buna layık birine rastlamadığım için.”

 

“Pekâlâ, onurlu usta, kız kardeş Dan Fei, ben bu seferki gelişimde plansız geldim ve kaliteli hediyeler hazırlayamadım. Fakat elimdeki bu iki listeyi hazırlayabildim, umarım size yardımcı olur.”

 

Baş Usta gülümsedi: “Bu verdiğin hediyenin iyi olup olmadığını kontrol etmeme bile gerek yok, sonuçta senden geliyor, küçük Dan, al hediyeyi hadi. Jiang Chen, ileride eğer işin olmazsa daha sık ziyarete gelmelisin.”

 

Jiang Chen şaşırmıştı, sanki karşısındaki kişi yaşlı Fei gibi hissetmişti, zengin hediyeler getiren birinin daha sık ziyarete gelmesini istemek acayip bir durumdu.

 

Dan Fei elindeki kağıtlara baktı, biraz inceledikten sonra şaşkın şekilde Jiang Chen’e baktı.

 

Jiang Chen gülümsedi: “Bu demek oluyor ki ben bilgileri sadece kendime saklamıyorum, sana da ne bildiysem öğrettim, bundan sonra ruh hayvanlarını nasıl yetiştireceğin sana kalmış.”

 

Dan Fei birkaç defa kafasını salladı, Jiang Chen’e sanki savaş açıyormuş gibi göğsünü ileri çıkararak konuştu: “Bu harika teknikleri kullanarak yetiştireceğim Ay Işıklı Maymunlar emin ol seninkilerden daha güçlü olacak. İddiaya var mısın?”

 

“Bence iddiaya girmeyelim, eğer uyanmış ve kendilerine gelmiş vaziyetteki maymunları bir araya getirirsek onlar ölümüne dövüşürler. Onları ayırmaya gücümüz yetmez. Bu arada onurlu usta, siz de Beş Kanatlı Ejder hakkında kıymetli bilgiler edinebilirsiniz bu kağıtlardan. Ben zamanında bir uzmanla konuşurken bana Beş Kanatlı Ejderlerin aziz dereceye kadar yükselebileceklerini söylemişti. Hatta aziz derece sadece başlangıçmış, Beş Kanatlı Ejderler aslında yeryüzü, göksel ve hatta kutsal derecelere yükselebiliyorlarmış.”

 

Onurlu usta bu sözleri duyunca kağıtları Dan Fei’nin elinden acele ile aldı ve okumaya başladı.

 

Eğitmenin yüzünde son yüz yıldan beridir böylesine bir merak görünmemişti. Eğer Gök Ağacı Krallığından birisi bu manzarayı görseydi kesinlikle şaşkınlıktan ağzı açık kalırdı.

 

Baş Usta neredeyse bir saat kadar kağıtta yazılanları okudu, uzun ve kalın kaşları meraklı olduğunu belli etmek istermiş gibi dans ediyordu.

 

Onurlu usta okumayı bitirdiğinde elindeki kağıtları bir kenara koydu ve Jiang Chen’e hevesli şekilde bakarak konuştu: “Jiang Chen, bu yaşlı adam sana minnettar. Senin gençken karşılaştığın o uzman kişi kesinlikle bu dünyadaki en bilgili kişi olmalı. Bu işte kaderin bir oyunu olmalı! Çok güzel bir tesadüfe denk gelmişsin, çok güzel!”

 

Jiang Chen on altı krallıkta yaşlı eğitmeni böylesine sevindirebilecek tek kişiydi.

 

“Ne yazık, ne kadar da yazık… Eğer o uzman kişi seni yanına alsaydı işte o zaman kaderin kökünden değişebilirdi. Jiang Chen sen onunla tanıştığında daha gençtin, eğer onun müridi olmak için ona yalvarsaydın şimdiki halinden çok daha üstün olabilirdin.”

 

Onurlu usta Jiang Chen adına pişmanlık duyuyordu.

 

Jiang Chen’in söylediğine göre aslında bu uzman kişi kendisine bir şeyle öğretmek için yanına almamıştı, sadece birkaç yıl normal iki arkadaş gibi takılmışlardı, Jiang Chen ne öğrendiyse bu süreç içerisinde öğrenmişti.

 

Eğer bu uzman kişi Jiang Chen’i yanına alıp ona on ya da yirmi yıl boyunca öğretmenlik yapsa ileride Jiang Chen dünyayı fethedecek durumda olmaz mıydı?

 

Jiang Chen gülümsedi.

 

Yüzünde soğukkanlı bir ifade vardı, elbette soğuk bir ifade takınmak zorundaydı, bu bahsedilen uzman kişi aslında yoktu! Bu uzman kişi meselesi sadece Jiang Chen’in üstün performansını saklayabilmesi için uydurduğu bir şeydi.

 

Eğer gerçekten bir uzman kişi öne sürmek gerekiyorsa, o halde bu kişi zaten Jiang Chen olurdu!

 

Fakat Jiang Chen bu yalanı söylemeye devam etmek mecburiyetindeydi.

 

“Onuru usta, kader sadece şanstan ibaret değildir. Belli ki benim o uzman kişi ile bir arada bulunma şansım bu kadarmış. Eğer açgözlülük yapsaydım, belki de elimdekileri de kaybedecektim.”

 

Ye Chonglou’nun yüzünde Jiang Chen’in bu sözlerine şaşkınlık ifadesi oluşmuştu.

 

Jiang Chen’in bu yaşta bu kadar olgun birisi olabileceğini düşünmemişti.

 

Böylesine genç yaşta böylesine dikkatli, umursayan birisi, eşsiz bir potansiyel sahibi birisi olmak…

 

Bu resmen olgunluktu, gençlerin sahip olamayacağı türden olgunluk.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44325 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr