Bölüm 237: Demir Ailesi ve On Altı Krallığın Gizemleri

avatar
3187 4

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 237: Demir Ailesi ve On Altı Krallığın Gizemleri


Yaşlı birisi yerde yatan cesedi kaşları çatılmış şekilde inceliyordu.

 

Bu kişi Kadim Demir’in babasıydı, Kıymetli Ağaç Topluluğu’nun en güçlü dört kişisinden biri.

 

“Baba, bir şey söylesene!” Kadim Demir babasının uzun süren sessizliğini görünce endişelenmişti.

 

“Demir Can, bu kişi senin kayın biraderin mi?” Demir Long meraklı şekilde sordu.

 

“Evet, eğer Yang Xiaoqian’ın erkek kardeşi olmasaydı neden senin incelemen için buraya kadar getirseydim?” Kadim Demir’in tam adı Demir Can’dı.

 

“Bu adam bir insan tarafından öldürülmemiş. Bu adamı öldüren şey bir ruh hayvanı olmalı, hem de oldukça kana susamış bir ruh hayvanı!” Demir Long iç çekti: “Ayrıca baksana, Yang Zhao bu hayvana karşı koyamamış bile. Böylesine güçlü bir ruh hayvanı ne zamandan beri Gök Ağacı Krallığı’nda barınıyor ki?”

 

“Kim bilir?” Demir Can’ın keyfi kaçmıştı: “Baba, bu ruh hayvanının güçlü olduğunu düşünüyorsun madem, söylesene ne kadar güçlüymüş bu hayvan?”

 

Demir Long’un siniri bozulmuştu: “Kendi gözlerimle görmedim ya! Nereden bileyim ne kadar güçlü olduğunu? Mademki Yang Zhao bir yeryüzü seviyeli ruh âlemi uygulayıcısıydı ve bu hayvana karşı koyamadı, belli ki bu hayvan ondan daha güçlüymüş. Demir Can, neden eğitimini aksatıp fani dünyanın meselelerine müdahalede bulunmak için bunca yolu gittin? Fani dünyanın işleri senin ilgini bu kadar çok mu çekiyor?”

 

Demir Can babasının bu sözleri üzerine utanmıştı: “Xiaoqian’ın erkek kardeşine bir şey oldu, dolayısıyla benim de başka seçeneğim yoktu. Yang Zhao’nun benim kayın biraderim olduğunu bilmeyen birisi mi var? Eğer onun sıkıştığı anda yanında olmasaydım insanlar benimle dalga geçerdi. Herkes benim bir korkak olduğumu düşünürdü. Benim alay konusu olmam sorun değil baba, ama sen topluluğun en güçlü isimlerindensin ve seninle alay edilmesine göz yumamazdım.”

 

Demir Long homurdandı: “Sen her zaman rastgele bir bahane uyduruyorsun zaten! Sana daha önce de söyledim, hareketlerine dikkat etmelisin, kendini ve beni tehlikeye atacak hareketlerden kaçınmalısın.”

 

“Ben de zaten bunları düşünerek hareket ediyordum, fakat neredeyse bir başkası tarafından öldürülecektim!”

 

“Ne?” Sonuçta Demir Long elbette bir mesele çıktığında oğlunun tarafını tutacaktı. Demir Can’ın sözlerini duyunca meselenin ne olduğunu sormadan duramadı.

 

“Kim vardı mesela anlatayım. Yaşlı bunak Ye Chonglou! Krallıktaki ağırlığını ortaya koyarak bana üstünlük tasladı, benim planlarımı iki kez mahvetti. Baba, sence de bu adam tam bir tuvalet taşı değil mi, pis kokulu ve inatçı birisi değil mi? Benimle genç bir çocuk arasındaki meseleye açıkça müdahale etme cesaretinde bulundu! Senin ismini verdiğimde ise sanki sıradan birisinden bahsediyormuşum gibi hiç umursamadı. Acaba senin gibi birinin, topluluğun en güçlü isimlerinden birinin, kendisi gibi fani dünyanın bir elemanı ile baş edemeyeceğini mi düşünüyor?”

 

“Ye Chonglou mu?” Demir Long’un kaşları bu ismi duyunca iyice sert bir şekilde çatıldı.

 

“Baba, bu yaşlı bunak herif seni zerre kadar umursamıyor.”

 

Demir Long’un yüzü asılmıştı: “Ye Chonglou saygın birisi, neden sana bela olmak istedi ki?”

 

“Sebep çok saçma, Doğu Krallığı’ndan gelen Jiang Chen isimli bir çocuk yüzünden! Jiang Chen’le bu yaşlı adam arasında nasıl bir bağ var bilmiyorum ama yaşlı bunak sırf bu çocuğu savunmak için bizim topluluğumuzu ve ailemizi karşısına aldı. Baba, bu adam sadece fani dünyanın gezgin bir uygulayıcısı. Bizim topluluğumuzla nasıl başa çıkabilir?”

 

Demir Can’ın sözlerindeki amaç tamamen babasının öfkesini artırmak ve onu kışkırtmak için söylenen sözlerdi.

 

Demir Long yılların verdiği tecrübe ile hareket eden, olgun birisiydi, oğlunun bu sözleri ile hemen gaza gelecek birisi değildi. Ayrıca, oğlunun ne tür bir karaktere sahip olduğunu da biliyordu zaten.

 

“Elbette topluluğumuza karşı koyabileceğinden değil, fakat Ye Chonglou daha önce bizim topluluğumuzla hiç sıkıntı yaşamadı. Hatta geçmişte toplulukla ortak hamlelerinin bulunduğu da söylenebilir, fakat topluluğa girmeyi hiçbir zaman istemedi. Zaten topluluğa girmek istese benim şu anda bulunduğum pozisyonda olmam oldukça zor olurdu.”

 

Demir Long Ye Chonglou hakkında konuşurken oldukça korku doluydu.

 

“Baba, sen kendini küçümsüyorsun.” Demir Can babasının söylediklerini kabullenemiyordu. Ye Chonglou’nun kibirli davranışlarından sonra gerçekten de babasının çıkıp onu cezalandırmasını istiyordu.

 

“Demir Can, istediğin herkese bulaşabilirsin, fakat Ye Chonglou’dan uzak durmaya çalış. Ben ondan korktuğumdan değil, fakat durduk yere kendimize güçlü bir düşman edinmenin anlamı yok. Eğer Ye Chonglou bizi düşman edinirse ve topluluğun başkanına şikâyette bulunursa bizim Demir ailemizin yıkılışı kaçınılmaz olur.”

 

İnsanların olduğu yerde tartışmalar olurdu…

 

Tartışmanın olduğu yerde kavgalar olurdu…

 

Kıymetli Ağaç Topluluğu her ne kadar dış dünya ile bağlantısını kesmiş bir topluluk olsa da, değişik yapılanmalar arasındaki sürtüşmeler kaçınılmazdı.

 

Demir Long Demir ailesinin reisiydi, topluluğun başkanı Xie Tianshu ise Xie ailesinin reisiydi. İkisi de topluluğun oldukça güçlü üyeleriydi.

 

Demir Can babasının sözlerini duyunca streslenmişti: “Ne yani, sadece bize yapılan haksızlığa göz yumup geri çekilmemiz mi lazım?”

 

“Senin Ye Chonglou ile aranı bozacak ne meselen vardı ki? Onun gücü düşünüldüğünde, onu karşımıza almamamız gerektiğini gayet net anlayabilmeliydin. Ben bile onunla savaşmak istemiyorken, sen nasıl buna cesaret edebiliyorsun? Hem o senin başına bela olmaya çalıştıysa, sen nasıl oradan kurtulup buraya gelebildin?”

 

Demir Long öğütler vermeye başlamıştı: “Unutma, aptal hareketlerden kaçınmalısın. Ye Chonglou’yu gücendirmeyi göze alamayız. Eğer o adamı gücendirirsen, arkanda seni destekleyen baban bile olsa o adamın cesareti kırılmaz.”

 

Demir Can şaşırmıştı: “İmkânsız! Sana bile karşı çıkabilir mi diyorsun yani baba?”

 

“Seni aptal!” Demir Long sinirlenmeye başlamıştı: “O adam zamanında Xie Tianshu’ya bile yüz vermedi. Xie Tianshu onu topluluğa davet etti ve ona birçok ödül ve hediye vaat etti. Fakat o yaşlı adam Xie Tianshu’nun bile teklifini geri çevirdi.”

 

Demir Can şaşkınlıktan küçük dilini yutacaktı neredeyse! Ye Chonglou’nun aklından bir sorunu mu vardı?

 

Kıymetli Ağaç Topluluğu’nun başkanından gelen daveti bile geri mi çevirmişti?

 

Fani dünya Kıymetli Ağaç Topluluğu’ndan daha mı çekici gelmişti?

 

“Baba, bu Ye Chonglou’nun problemi ne? Hangi sebeple topluluğun davetini geri çevirdi?”

 

Demir Long garip bir gülümseme ile karşılık verdi: “Bana mı soruyorsun? Ben kime sorayım peki? Aslında onun topluluğa katılmamış olması bizim işimize yarar. Sen ileriki zamanlarda da onu gücendirmemeye çalış.”

 

“O halde Yang Zhao’nun ölümü boşuna mıydı?” Demir Can hala olayları kabullenemiyordu.

 

“Yang Zhao’nun ölümünün Ye Chonglou ile ne alakası var? Sen Ye Chonglou’yu anlamamışsın, eğer Yang Zhao’yu öldürmek isteseydi bunu tek bir tokatla halledebilirdi!”

 

“Eğer Ye Chonglou’nun bu işle bir alakası yoksa bile Jiang Chen’in kesinlikle var! Sırf Ye Chonglou onu koruyor diye Jiang Chen ile de mi düşman olamayacağım?”

 

“Sen bir kere bile olsun beynini kullanamaz mısın? Jiang Chen Gök Ağacı Krallığı’nda kaldığı sürece mutlaka bizim Kıymetli Ağaç Topluluğumuzla temas kurmak zorunda kalacaktır. İşte o vakit geldiğinde Jiang Chen’i susturmak ve öldürmek için gerekli fırsatı elde etmiş oluruz. Zaten şu anda Jiang Chen’i alt etmek için uygun gerekçeleri bulamıyorsun ki! Jiang Chen toplulukla temasa geçtiğinde, işte o zaman arkasında Ye Chonglou’nun gücü olmayacak!”

 

“Hehe! Yüce babam kesinlikle bilge birisi. Duyduğuma göre Ye Chonglou Jiang Chen’den kendisinin müridi olmasını istemiş fakat Jiang Chen denen salak bunu kabul etmemiş. Demek ki Jiang Chen de bu aptal yaşlı adam kadar garip birisi.”

 

“Ne? Eğitmen Ye’nin teklifini geri mi çevirmiş? Haha! Herkes ektiğini biçer işte! Ye Chonglou zamanında Kıymetli Ağaç Topluluğu’nun teklifini geri çevirdi ve şimdi de Jiang Chen onun teklifini geri çevirdi!”

 

“Haha! Belli ki Jiang Chen’in o yaşlı bunağın teklifini geri çevirmesinin sebebi topluluğa katılmak istiyor olması! Mademki topluluğa girmek istiyor, onunla uğraşmak için çok fazla fırsat elime geçecek demektir!”

 

“Nihayet ışığı görebildin! Dört büyük bölge yakın zamanda mürit seçimlerini başlatacak. Bu yıl yapılacak olan seçmeler her atmış yılda bir defa yapılan türden!”

 

“Atmış yılda bir mi?”

 

“Evet, bu yılın seçmeleri oldukça nadir rastlanan bir etkinlik olacak. Demir Can, sen fani dünyada saçma sapan işlerin peşinde koşacağına neden kendine dâhi kişiler bulmak için çabalamıyorsun? Sen sırf topluluk sınırları içinde doğduğun ve benim oğlum olduğun için geldiğin bu ‘kadim’ pozisyonunda sonsuza kadar kalabileceğini mi sanıyorsun?”

 

Demir Long oğlunun bu umursamaz ve şımarık tavırlarını düzeltmek istiyordu.

 

Demir Long’un düşüncesine göre, bu oğul tamamen bir hayal kırıklığından ibaretti!

 

Fakat oğlu kendisini her ne kadar hayal kırıklığına uğratsa da, sonuçta kendi kanındandı. Oğluydu!

 

“Demir Can, sen şu anda topluluğun kadim kişilerinden birisi oldun diye hayatını mükemmel mi sanıyorsun? Sen böyle fani dünyada boş işler peşinde mi koşacaksın hep? Hayata dair bir amacın yok mu?”

 

“Baba, ben elimden geleni yapıyorum!”

 

“Elinden geleni mi? Sen elinden geleni sadece kadınları tavlamak için yapıyorsun!”

 

“Hmm… Baba, anlamıyorum, gerçekten benim boş işlerle uğraştığımı mı düşünüyorsun? Senin gözünde değersiz miyim? Neden sürekli benim ne yapmam gerektiğini söyleyip duruyorsun?”

 

“Evet, Demir Can, endişelenmemen için sana anlatmadığım bazı şeyler var. Elbette bizim Demir ailemiz topluluk içerisinde oldukça güçlü bir aile, fakat sen neden topluluğun bile bazı sıkıntılar içinde olduğunu hiç düşünmüyorsun? Dünya çok geniş ve dünya üzerinde çok fazla sayıda uygulayıcı var. Bizim Kıymetli Ağaç Topluluğumuz her ne kadar on altı krallıktaki en güçlü yapılanma olsa da, büyük resim göz önünde bulundurulduğunda bizler sadece küçük birer karıncayız.”

 

“Baba, sen bu konularda çok fazla kafa yoruyorsun. Biz her ne kadar küçük karakterler olsak da yüzyıllar boyunca huzurlu yaşadık. Ne yani, küçük varlıklarız diye yaşamaya hakkımız yok mu?”

 

Oğlunun olaylara böylesine dar bir kafayla baktığını gören Demir Long’un öfkesi gittikçe artıyordu.

 

“Seni umutsuz vaka! Sen umutsuz bir vakasın!” Demir Long o kadar sinirlenmişti ki artık yüzü morlaşmıştı. Acele ile konuşmaya devam etti: “Sana çok şey anlatmadım çünkü bunlar gizli bilgi. Fakat mademki sen iflah olmaz bir karaktersin, anlatacağım o halde!”

 

“Neyi anlatacaksın baba?” Demir Can babasının yüzündeki ciddi ifadeyi görünce aklına değişik düşünceler getirmişti.

 

“Neden bu yılki seçmelerin çok önemli olduğunu sanıyorsun?”

 

“Neden baba?”

 

“Neden her zaman birbirlerinden ayrı iş yapan büyük bölgeler bu sene bir araya gelip ortak şekilde krallıktaki dâhi kişilerin ortaya çıkması için uğraşıyor sanıyorsun?”

 

“Ben bilmiyorum ki baba, bana sorma ve anlat!”

 

“Sebep basit, çünkü on altı krallık ittifakımız tozlu raflara kaldırılıyor! Bizim on altı krallık ittifakımız gittikçe zayıflıyor ve güçsüzleşiyor. Bizim türümüzden olan kişiler bizi dışlayacaklar ve biz artık Issız Kırsal Alanlardan birisi olacağız.”

 

“Ne demek bu baba? Bizim kendi türümüz bizden vaz geçecek ne demek? Issız Kırsal Alan olacağız ne demek?”

 

“Ne mi demek, söyleyeyim! Bizim yaşadığımız bölgeye Devasa Muhit adı veriliyor ve burası insanların yaşadığı bölge olarak biliniyor. Bu muhitte çok sayıda gruplar var. Bu gruplar güçlü krallıklar, imparatorluklar ve hanedanlardır, bir de bizim gibi küçük ve güçsüz krallık ittifakları var. Bizim on altı krallık ittifakımız Devasa Muhit içerisindeki gruplanmalar arasında en güçsüz olanı! Fakat güçlü ya da güçsüz olsak da, Devasa Muhit içerisindeki insani gruplardan birisiyiz ve bu yüzden Devasa Muhit’in korumasını elde ettik. Fakat bizim krallık ittifakımız zayıflamaya devam eder ve Devasa Muhit’in isteklerini karşılayamaz duruma gelirse mutlaka Devasa Muhit’in korumasını kaybedeceğiz. Bundan dolayı da bizim krallık ittifakımız artık insani gruplarla etkileşim halinde olmayacak ve Issız Kırsal Alan olacağız.”

 

“Issız Kırsal Alan mı, o ne demek?”

 

“Bu demek oluyor ki insanlık bizden vaz geçecek ve bizi dışlayacaklar. Topraklarımız bir kez Issız Kırsal Alan olarak ilan edildiğinde burada yaşayan hiç kimse artık insani grupların koruması altında olmayacak. Bu durumda biz yabancı varlıkların açık hedefi olacağız!”






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44332 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr