Tian Shao’nun duyguları karışıktı. Kendisi gibi çoğu durumda sakin kalabilen birisinin neden böyle heyecanlandığını anlayamıyordu.
Keşke gençliğimdeki gibi ateşli ve maceraya atılgan birisi olabilsem diye içinden geçiriyordu.
Jiang Chen ve Tian Shao Ejder Dişi Karargâhına doğru yola çıktılar.
Tian Shao gençliğindeki enerjiyi ve heyecanı artık eskisi gibi hissedemediğini düşünüyordu.
Tian Shao aynı zamanda eğer Yang Zhao’nun tuzağına düşerlerse bütün gençliğinin heba olacağını da hissediyordu.
Aradan çok süre geçmeden Jiang Chen ve Tian Shao karargâha ulaştılar.
“Ejder Dişi Muhafızlarının Genel Müdürü, Efendi Shangguan Yi içeride mi? Jiang Chen saygılarını sunmak ve onu ziyaret etmek istiyor.”
Jiang Chen’in sesi çok gür çıkıyordu, bölgedeki çakıl taşları oldukları yerde hafiften titremişlerdi.
O da ne?
Karargâhta ani bir koşuşturma başladı.
Jiang Chen!
Özellikle de Yang Zhao’nun yoldaşları, Jiang malikânesine baskın yapmaya hazırlanan askerler şaşırmıştı.
Daha ordu harekete bile geçmeden Jiang Chen gelip kapılarını mı çalmıştı? Üstelik de gelir gelmez Genel Müdürle görüşmek mi istiyordu?
Acaba Jiang Chen bir ayının yüreğini yiyip onun cesaretini mi çalmıştı?
Yang Zhao bu sırada üçüncü bölükle beraber bekleyen Xin Wudao’ya soğuk bir bakış attı. Bakışlarını daha sonra yedinci bölüğün generali Qi Fengxian’a çevirdi. Bu iki kişi Yang Zhao’nun sırdaşlarıydı ve onları uzun yıllardan beri eğitiyordu.
Xin Wudao acele şekilde cevapladı: “Onurlu müdürüm, bu Jiang Chen denen adam idamla yargılanmak üzere, izniniz olursa hemen bu meseleyi bizzat halledeyim ve gidip onu tutuklayarak cezasını çekmesini sağlayayım?”
Bunu duyan Qi Fengxian da katıldı: “Ben de Xin Wudao’nun yanında savaşmayı isterim.”
Yang Zhao askerlerinin tavrından memnun şekilde kafasını salladı, sesi gür ve toktu: “Yanınıza daha fazla adam alın ve işinizi hızlı halledin. Onunla konuşarak vakit kaybetmeyin ve acele ile tutuklayın.”
“Anlaşıldı!”
Xin Wudao ve Qi Fengxian hemen adamlarına emir verip toparlanmalarını söylediler. Önceden seçtikleri yirmi tane en az yarım adımlı ruh âlemi uygulayıcısı vardı. Bunların dört tanesi ruh âlemine geçmişti bile.
“Jiang Chen’i öldürün ve Tian Shao’yu canlı yakalayın!” Xin Wudao adamlarına emir verirken öfke ile bağırıyordu: “Anladınız mı?”
“Anlaşıldı!”
“Güzel… Jiang Chen’i öldürüp generaliniz Lu Wuji’nin intikamını almak için beni takip edin.”
“Hadi Jiang Chen’i öldürelim! Lu Wuji’nin kanı yerde kalmasın!”
Uygulayıcıların hepsi Sarı Kanatlı Küçük Ejderlerine atladı. Göğe yükselirken hepsinin de yüzlerinde nefret ifadesi vardı.
General olarak Xin Wudao ve Qi Fengxian’ın bindiği ejderler diğerlerine göre biraz daha büyüktü.
Jiang Chen kendisine doğru gelen öldürme niyetli kişilere baktı.
“Genel Müdür Shangguan! Ben buraya saygılarımı iletmek ve şiddete başvurmadan bu işi halletmek için geldim! Sizin Ejder Dişi Muhafızlarının Genel Müdürü pozisyonunuza saygım sonsuz! Eğer bu üzerime gelen kişileri durdurma emrini vermez ve bana saldırmalarına göz yumarsanız ben de şiddete başvurmak zorunda kalacağım. Eğer durum bu hale gelirse beni suçlamayın!”
Jiang Chen bunları söylerken Da Yu yayını eline almıştı, yüzündeki ifade tıpkı bir kaplanınki gibiydi.
Üzerine gelen yirmi küsür kişilik grupta en güçlü ikisi Xin Wudao ve Qi Fengxian’dı. Fakat onlar daha ruh âleminin birinci seviyesindeydiler.
Jiang Chen’e gelince, zaten Labirent Âlemine girmeden önce bile eğitim seviyesi ruh âleminin birinci seviyesine ulaşmıştı. Labirent Âlemindeki birçok mücadeleden ve savaştan sonra gücü oldukça artmıştı. Henüz ikinci seviyeye geçmemiş olsa bile, üçüncü seviyedeki birisiyle bile savaşabilecek durumdaydı.
Söylemek gerekirdi ki Jiang Chen Labirent Âleminde Ay Işıklı Canavar Maymunla savaşıp yenmişti, bu maymunun insanların eğitim kategorisindeki seviyesi Yeryüzü ruh âlemindeydi.
Yani dördüncü seviye ruh âlemi veya daha yüksek!
Jiang Chen elindeki Da Yu yayına okunu yerleştirdi.
Jiang Chen’in içinde öldürme arzusu vardı fakat kalbi kapalı bir kaptaki su gibi durgun ve sakindi. Öldürme arzusu yükseliyor olmasına rağmen hiç heyecan yapmıyordu.
Bırakın Ejder Dişi Muhafızlarının Karargâhında olmayı, bir ejderin mağarasında ya da bir kaplanın yuvasında bile olsa korkacak değildi!
Son uyarısını yapmıştı. Eğer Shangguan Yi bu yaşananları görmezden gelmeye devam ederse, bu demek oluyordu ki Yang Zhao’nun tavırlarını onaylıyordu. Aynı zamanda Jiang Chen’e ve veliaht prens Ye Rong’a karşı cephe almış olduğu anlamına da geliyordu.
Yani özetle anlatmak gerekirse, eğer Shangguan Yi görmezden gelmeye devam ederse, o da düşman sayılırdı!
Kimin dost kimin düşman olduğu çok yakında ortaya çıkacaktı.
Jiang Chen karşısındaki uygulayıcıların kendisine yaklaşmasını izliyordu, kalabalık yaklaştıkça siluetler de daha net bir hal alıyordu, gittikçe Jiang Chen’in menziline yaklaşıyorlardı.
Da Yu yayına yerleştirdiği oku sanki yayla değil de kalbiyle atacak gibiydi.
Yaydaki bu ok, Jiang Chen’in öfkesini karşısındaki gruba kusmak üzereydi.
Jiang Chen’in kararı kesindi, eğer karşısındaki grup menziline girene kadar Shangguan Yi’den ses çıkmazsa burada bir katliam yapacaktı!
Yüz metre… Elli metre… Otuz metre…
Jiang Chen’in kararlılığı iyice artmıştı. Öldürme arzusu artık bir tek kalbinde değildi, yüzündeki ifadeden de okunabiliyordu.
Tian Shao hem stresli hem de endişeliydi. Fakat biliyordu ki iş bu hale gelmişken artık geri dönüş yoktu.
Biliyordu ki şu anda Jiang Chen’in yapmaya çalıştığı şey Shangguan Yi’yi bir taraf seçmeye zorlamaktı. Böylece kimin dost kimin düşman olduğunu anlayabileceklerdi.
Tian Shao aynı zamanda eğer Shangguan Yi’nin tavırları bu şekilde devam ederse bu işin sonunun veliaht prense dokunacağının da farkındaydı.
Sonuçta Shangguan Yi kararsızlığını devam ettirirse Yang Zhao hayatta kalacaktı ve ileride veliaht prense zorluklar çıkaracaktı.
Bundan dolayı, Jiang Chen’in davranışları acele ediyor gibi görünse de, aslında hepsi de hesaplanmış hamlelerdi. Shangguan Yi’yi bir taraf seçmesi için zorluyordu.
Tabii ki bu taktik, büyük bir riski de beraberinde getiriyordu.
Gök Ağacı Krallığı’nın yüzlerce yıllık tarihinde hiç kimse Ejder Dişi Muhafızlarının Karargâhının önünde problem çıkarmaya cesaret edememişti.
Jiang Chen derin bir nefes aldı ve iç çekti: “Kardeş Tian, görünüşe göre sizin Genel Müdürünüz bizi hayal kırıklığına uğratacak. Mademki iş bu hale geldi, biz de bu işin çözümü için gerekli olanı yaparız! Haydi!”
“Jiang Chen! Sen benim Ejder Dişi Kurumumun Yardımcı Generalini öldürdün! Üstelik de bunu yapman yetmemiş gibi karargâhımıza gelip aptal cesaretini ispatlamış oldun! Sen ölmeye mahkûmsun!”
“Bugün benim Ejder Dişi Muhafızlarım Jiang Chen denen katil adamı öldürecekler ve adaleti sağlayacaklar!”
“Jiang Chen’i öldürün ve Ejder Dişi Muhafızlarının onurunu koruyun!”
“Öldürün onu!”
Savaş naraları atılmaya başlamıştı bile.
Düşman, Jiang Chen’in aklından çizdiği sınırı geçmişti, Jiang Chen’in menzilindeydiler artık!
O halde ölmeleri gerekirdi!
Jiang Chen Da Yu yayını gerdi ve atış yapmaya hazırlandı.
“Durun!”
Bu kritik anda kükremeye benzer bir ses yankılanmıştı, adeta güneşli bir günde çarpan yıldırım gibi beklenmedik ve ansızın çıkmıştı bu ses! Bölgedeki herkesin kulak zarlarını titretmişti.
Ses o kadar güçlüydü ki Jiang Chen’in altındaki Altın Kanatlı Kılıç Kuşunun kanatları bile istemsizce titremişti.
Xin Wudao ve diğerlerinin bindiği hayvanlar bu sesten daha kötü şekilde etkilenmişti. Küçük ejderlerin gözleri korku ile dolmuştu. Oldukları yerde kalakalmışlardı!
“Genel Müdür, bu Genel Müdür!” Tian Shao kalbinin hızla pompaladığı kanı kontrol etmeye çalışırken hem mutluluk hem de heyecan duyuyordu. Genel Müdür sonunda tepki vermişti!
Jiang Chen de bir nebze şaşırmıştı. Bu güçlü sesin kuvveti Ye Chonglou’nun sesinden sadece biraz güçsüzdü.
Kadim Demir bile bu sesin sahibinden daha güçsüzdü.
Bu ses Ejder Dişi Muhafızlarının Genel Müdürüne mi aitti yani?
Jiang Chen bir an Ejder Dişi Muhafızlarını küçümsediğini hissetti. Genel Müdürün bu kadar güçlü olduğunu düşünememişti.
Gök Ağacı Krallığı on altı krallıktaki en güçlü dört krallıktan biriydi. Bu krallıkta gizlenmiş bir sürü güç mevcuttu.
Fakat Jiang Chen’in Boulder’in Kalbi eğitimi en üst seviyelerdeydi, bu yüzden genel müdürün bu güçlü sesinden çok da rahatsız olmamıştı.
Uzaklardan tek başına bir siluet göründü.
Düzgün giyimli, kibar görünümlü bir adam, bir Altın Kanatlı Küçük Ejder’in sırtında bölgeye yaklaşıyordu. Gözlerindeki bakışlar bir aslanın gözlerindekilerle aynıydı. Gözleri, görünüşüne soyluluk ekliyordu, ortamdaki herkesten daha üstün olduğunu belli ediyordu.
“Astınız Tian Shao sizi selamlıyor!” Genel Müdür Ejder Dişi Muhafızları arasında oldukça saygın birisiydi. Tian Shao’nun şu anda içinde bulunduğu durum her ne kadar garip bir durum olsa da, bir asker olmanın verdiği yatkınlıkla, kendisinden üstün rütbeli birini gördüğünde hemen selam durmuştu.
Xin Wudao ve diğerleri de aynı şekilde selam durdular.
Shangguan Yi’nin yüz ifadesi kayıtsızdı. Ortamdaki hiç kimseye duygularını açık etmiyordu.
“Jiang Chen?” Genel Müdürün bakışları Jiang Chen’in üzerindeydi.
Jiang Chen Genel Müdürün yüzüne bakarken kendisine karşı herhangi bir kötü niyet beslediğine dair bir iz göremiyordu.
“Jiang Chen Genel Müdürü selamlıyor!” Jiang Chen bu noktada kibirli davranmaması gerektiğini biliyordu.
“Jiang Chen, ben senin hakkında bazı şeyler duydum, bildiğim kadarıyla sözlerinin arkasında durabilen birisin. Eğer sahip olduğun yetenekleri biraz akıllı kullanırsan seni ileride çok güzel bir gelecek bekliyor. Fakat sen hiçbir zaman geri planda kalmayı seçmiyorsun. Neden bir anlık gururla hareket ediyorsun?”
Söylemek gerekirdi ki Genel Müdür oldukça zarif birisiydi fakat sözlerinde bir nebze aşağılama izi vardı.
Jiang Chen kederli şekilde gülümsedi: “Sayın Genel Müdürüm, siz saygın ve yüksek rütbeli birisi olarak fark etmişsizinizdir, ben Gök Ağacı Krallığı’na geldiğimden bu yana kesinlikle bilinçli şekilde olay çıkarmadım. Asıl olay çıkaran kişiler Lu Wuji gibi beni suçlamaya ve öldürmeye çalışan kişilerdir. Hatta bunu yaparken krallığın dışından gelen düşmanlarla bile işbirliği yapmaktan çekinmediler. Benim buraya gelirken asıl merak ettiğim şey ise Ejder Dişi Kurumu bu kadar şöhretli ve onurlu olmasına rağmen neden bu davranışlara, yani ihanete ve sapkınlığa izin veriyor? Krallık dışından gelen düşmanlarla işbirliği yapmak bile cezasız kalabiliyorsa eğer, insanlar Ejder Dişi Kurumu ile ilgili neler düşünür sonra? Krallıktaki herkes saygın Ejder Dişi Kurumunun artık hainlerle ve suçlularla dolu olduğunu düşünmez mi?”
Jiang Chen Genel Müdürün huzurunda olmasına rağmen cesaretinden bir şey kaybetmemişti, oldukça rahat şekilde konuşuyordu. Sözlerinin arkasındaki anlam aslında Ejder Dişi Kurumunun Yang Zhao gibi birisini neden barındırdığını anlamadığı yönündeydi.
Tian Shao bu sözleri duyduğunda alnından akan terleri sildi. Genel Müdürle bile karşı karşıyayken böylesine cesur konuşabilecek tek kişi elbette Jiang Chen’di.
Bu sözler bir anda ve büyük bir açık sözlülükle söylenmişti, Genel Müdür bile bu sözleri duymazdan gelemezdi.
Eğer bu soruya cevap vermezse, bir bakıma kendisi de Ejder Dişi Kurumunun içinde hainlerin ve suçluların olduğunu kabul ediyor demekti. Ayrıca bu hain ve suçlu kişileri def etmekten aciz olduğunu da kabul etmiş olacaktı.
Fakat cevap verecek olsa, bu sefer de Yang Zhao’yu idare etmesi gerecekti.
Söylemek gerekirdi ki Jiang Chen’in sözleri Genel Müdür için gerçekten de problem yaratmıştı.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..