Bölüm 229: Yang Zhao’nun Arkasındaki Güç

avatar
3136 3

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 229: Yang Zhao’nun Arkasındaki Güç


Ye Chonglou’nun yüzünde bir gülümseme belirdi. Kralın yüzündeki acılı ifadeyi görebiliyordu.

 

“Majesteleri, ben sadece size tavsiye veriyorum. Tabii ki bu meselede son kararı vermek size düşüyor.”

 

Kral terlemeye başlamıştı. Eğitmen Ye’nin politik meselelerden uzakta kaldığını biliyordu fakat onun verdiği tavsiyeleri de öylece görmezden gelemezdi.

 

“Onurlu Eğitmen, Yang Zhao’nun bazı garip davranışları olduğunu tespit ettik. Fakat aynı zamanda bu adamın kız kardeşi Kıymetli Ağaç Topluluğu’ndan Kadim Demir ile evli. Biliyorum Yang Zhao’ya bir ceza verilmesi taraftarısınız fakat eğer onu cezalandırırsak kayın biraderi olan Kadim Demir bu meselenin peşini bırakmaz.”

 

Sonuç olarak Gök Ağacı Krallığı, Kıymetli Ağaç Topluluğu’nun desteği ile bu kadar kuvvetli olabiliyordu. Eğer hanedan topluluğu gücendirirse, topluluk kolayca hanedana zarar verebilirdi.

 

Bu yüzden, Kadim Demir’i ilgilendiren bir konuda kral bile dikkatli davranmaya özen gösteriyordu.

 

Ye Chonglou hafifçe güldü: “Topluluksa topluluk! Kadim Demir bu topluluktaki birçok kıdemliden başka bir şey değil.”

 

Ye Chonglou konuşmasını bitirince ayağa kalktı, hala gülmeye devam ediyordu: “Küçük Dan Fei, geç oldu. Majestelerini daha fazla rahatsız etmeyelim, hadi gidelim.”

 

Kral Eğitmen Ye’nin böylece çekip gitmesine şaşırmıştı.

 

“Onurlu Eğitmen, siz…”

 

“Majesteleri, siz Gök Ağacı Krallığı’nın en güçlü kişisisiniz. Sizin fikirleriniz ve söyledikleriniz kanunu oluşturur. Ben sadece tavsiyemi verdim ve ayrılıyorum.”

 

Ye Chonglou bunları da söyledikten sonra Dan Fei ile beraber saraydan ayrıldı.

 

Kralın kaşları çatılmıştı, şu an içinde bulunduğu durum gerçekten de vahimdi.

 

Onurlu usta her ne kadar baskı kurmamış olsa da, onun verdiği tavsiye bile emir vermek ile aynıydı.

 

Onurlu usta kesinlikle Yang Zhao’nun ölümünü ima etmişti. Bu tümörlü parçanın başkentten kesilip atmasını önermişti.

 

Fakat Yang Zhao’nun arkasında duran bir kıdemli kişi vardı. Her ne kadar bu kıdemli kişinin rütbesinde bulunan birçok kişi var olsa da, kral yine de Kıymetli Ağaç Topluluğu’nu gücendirmeyi istemiyordu.

 

Bu kıdemli kişi her ne kadar hanedana açık şekilde karşı gelmese de, ileride yaptığı küçük hamlelerle, oynadığı minik oyunlarla hanedana zarar verebilirdi.

 

“Bir tarafta Krallığın Koruyucu Ruh Kralı, diğer tarafta Kıymetli Ağaç Topluluğu…” Kral gerçekten de zor durumdaydı.

 

Yetenek ve güç bakımından Ye Chonglou elbette topluluktaki kıdemli birisinden daha üstündü.

 

Fakat karşıdaki kişinin bağlı olduğu topluluk tek bir vücut gibi hareket etmeyi severdi.

 

Ye Chonglou ile Kıymetli Ağaç Topluluğu’nun bilinmez bir geçmişi vardı, kralın bile bilmediği bir geçmiş.

 

“Dur biraz, onurlu usta yıllardır politik meselelerden uzakta kaldı, şimdi neden birdenbire bu mesele ile ilgili tavsiyeler veriyor? Acaba onurlu ustanın bu hamlesinin arkasında gizemli bir sebep mi var?”

 

Kral zeki birisiydi, durumu sadece yüzeyden değil, derinden değerlendirme yeteneğine sahipti.

 

Aklına bu düşünce saplanınca, meseleyi en baştan gözden geçirmeye karar verdi.

 

“Yang Zhao Ye Dai’nin en büyük destekçisiydi. Ye Dai ise Ye Rong’un en büyük rakibiydi. Buna göre meselenin merkezi veliaht prens olma rekabeti olmalı. Onurlu usta ise Ye Rong hakkında hep iyi fikirlere sahipti, acaba veliaht prens olma kavgası mı bu olaylara sebep oldu? Yoksa başka sebepler de mi var?”

 

Kralın düşüncesine göre, Ye Rong veliaht prens olmak için oldukça uygun birisiydi. Veliaht prenslik meselesinde daha fazla değişiklik yaşanmasını istemiyordu.

 

Ye Rong’un veliaht prens olmasından memnundu.

 

Fakat aynı zamanda biliyordu ki Yang Zhao’nun varlığı Ye Rong’un veliaht prenslik pozisyonu için bir tehditti.

 

“Ye Rong’un yükselişi çok ani ve hızlı gelişti. En büyük yardımcısı ve destekçisi ise Jiang Chen’di. Belki de bu mesele Jiang Chen’i de ilgilendiriyordur. Görünüşe göre Jiang Chen’in gölgesi bu meselede yaşanan her olayı takip etmiş. Bekle biraz… Dedikodulara göre onurlu usta Jiang Chen’e oldukça fazla değer veriyormuş, hatta onu yanına mürit olarak almak bile istemiş. Acaba onurlu ustanın buraya gelme sebebi Jiang Chen’i korumak mıydı?”

 

Kral bunları düşünmeden duramıyordu.

 

Meselenin neresinden tutarsa tutsun, ucunun Jiang Chen’e dokunduğunu keşfetti. Bir yandan ad bu Doğu Krallığı’ndan gelen gencin kısacık bir süre içinde çok büyük bir nüfuza sahip olduğunu da düşünüyordu.

 

Onurlu usta Ye Chonglou bile Jiang Chen’in yararına hamle yapıyordu!

 

“Acaba Ye Chonglou’ya göre, Jiang Chen topluluğun kadim kişisinden ve aynı zamanda Yang Zhao’dan daha mı kıymetli?”

 

Kral bu derin düşüncelerin arasındayken bir başka asker gelerek rapor verdi: “Majesteleri, veliaht prens Ye Rong sizinle görüşmek istiyor.”

 

“Veliaht prens mi? Gönderin içeri.” Kral aradığı bazı cevapları bulabilmek adına Ye Rong’la konuşmayı istiyordu.

 

Ye Rong içeri girdi ve saygılı şekilde eğilerek selam verdi.

 

“Küçük Rong, son zamanlarda yaşanan olayların verdiği rahatsızlık iyice büyüdü.” Kral alnını ovuşturuyordu, endişeli görünüyordu.

 

Ye Rong kralın bu sözlerine acele şekilde cevap verdi: “Asil babam, ben bu meselenin çözümü ile ilgili kendi üzerime düşen görevleri özenle yerine getirdim. Bu meselelerin benim veliaht prens olma rekabetimi sürdüren, başarımı kabullenemeyen kişilerin oyunlarının devamı olduğunu üzülerek belirtiyorum. Bu seferki oyunlarında daha da ileri giderek Gizli El örgütünün suikastçılarını çağırdılar ve başkente büyük risk getirdiler. Eğer bugün Jiang Chen’e karşı hamle yapmaya çalışıyorlarsa, yarın da bana karşı, yani öz evladınıza karşı hamle yapmaya çalışacaklar demektir. Fakat ben bu meselelerin gelişimi esnasında büyük resmi gördüm ve krallık için en iyisi olduğuna inandığım şekilde hamleler yaptım.”

 

Kral bu meselenin suçlusunun Ye Rong olmadığını biliyordu.

 

“Pekâlâ küçük Rong, bu meseleyi nasıl çözmeyi planlıyorsun?”

 

Ye Rong bir süre sessizce kralın yüzüne baktı ve sonunda cesaretini toparlayarak konuştu: “Asil babam, işler bu hale geldi madem, ben bu meselenin peşini bırakmayı istemiyorum. Eğer Yang Zhao’nun icabına bakmazsak, bütün krallık adalet sistemimizin çürüdüğünü düşünecek. Ayrıca eğer onu cezalandırmazsak, onun destekçileri de artacak ve başkentte haddinden fazla bir güce sahip olacak.”

 

İkili gayet samimi bir sohbet içindeydi, sonuç olarak aralarında baba-oğul ilişkisi vardı ve iki taraf da hanedanın iyiliğini düşünerek konuşuyordu.

 

Samimiyet ve açık sözlülük bu gibi durumlarda olmazsa olmazdı.

 

Kral, Ye Rong’un sözlerini olumsuz bulmamıştı. Kafasını salladı ve konuştu: “Küçük Rong, Yang Zhao’yu indirmek kolay, fakat asıl zor olan şey senin de bildiğin üzere Kıymetli Ağaç Topluluğu. Yang Zhao’ya ceza verdiğimizde kıdemli topluluk müridi o kişi elbette öfke ile hareket edecek. Hatta bu kıdemli kişi biz daha Yang Zhao’nun cezasını kesemeden müdahale bile edebilir.”

 

Ye Rong bunun bir problem olabileceğini biliyordu fakat bundan başka seçenekleri olmadığının da farkındaydı.

 

“Asil babam, Kıymetli Ağaç Topluluğu’nun bizim krallığımızı koruduğu doğrudur, fakat unutmayın ki onların bir kuralı var. Onların krallığın iç işlerine karışmamaları gerekir. Özellikle de bizim yanlış yaptığımız bir şey yokken, topluluk bizim hanedanımıza karşı nasıl hamlede bulunabilir ki?”

 

“Doğru söylüyorsun fakat topluluğun kıdemli kişisi eğer öfkesine yenik düşüp mantık dışı davranmaya kalkışırsa bu işin sonunda biz yine zarar görebiliriz.”

 

“Asil babam, bu mesele oğlunuz yüzünden alevlendi. Oğlunuz bütün sonuçlara katlanacak, bütün sorumluluğu üstlenecek. Bu kanser kapmış organı krallıktan kesip atacağım! Eğer işin sonunda parçalarıma ayrılacak olsam bile bunu yapacağım!”

 

Ye Rong’un tavırları oldukça kararlıydı. Hazır bu mesele baş göstermişken Yang Zhao’yu indirmezse ileride başına bela olabileceğini biliyordu.

 

Eğer bu suçlamalarla bile Yang Zhao’yu idam ettiremeyeceklerse, ileride çok daha zorlu olurdu bu iş.

 

Bu yüzden Yang Zhao ile olan savaşlarında bir tarafın tamamen ortadan kalkması gereken noktaya geldiklerinin farkındaydı.

 

Çünkü eğer Yang Zhao düşmezse, ileride bütün gücü ile Ye Rong’u düşürmeye oynayacağını biliyordu.

 

“Küçük Rong, bu durum çok zor. Az önce Ejder Dişi Muhafızlarının Genel Müdürü ile konuşuyordum, genel müdür de Kadim Demir hakkında endişelere sahip. Eğer Shangguan Yi’nin kararı kesinleşmezse senin Yang Zhao ile olan kavgan çok zorlu olabilir.”

 

Kralın söyledikleri doğruydu. Ye Rong’un tek başına suçlamada bulunması yeterli olmayacaktı.

 

Tian Shao’dan yardım almayı denese, yine de faydasız olurdu. Sonuçta Yang Zhao Tian Shao’nun üstüydü.

 

Ejder Dişi Muhafızlarını, Tian Shao’nun sözüyle Yang Zhao’ya karşı kışkırtamazdı.

 

Bu durumda kralın ve Shangguan Yi’nin kesin desteği şarttı.

 

“Asil babam, tereddüt eden kişi kaybeder. Yang Zhao bu mesele ile ilgili kararını elbette bana karşı hamle yapmak yönünde verecektir. Eğer Ejder Dişi Muhafızlarının Yardımcı Müdürü rütbesindeki bir kişi veliaht prense zarar verirse, bu durumda hanedanın unvanı da zarar görmez mi?”

 

Ye Rong oldukça açık sözlü konuşuyordu.

 

“Küçük Rong, ben seni desteklemek istiyorum. Fakat yine de, şunu bilmelisin ki bu meselede yapacağımız en ufak bir hata olayın tamamını ilgilendirir. Bu yüzden benim bu emri vermem oldukça zor. Sana bir fikir vereyim, bu mesele için onurlu ustanın tavsiyesini isteyebilirsin. Zaten kendisi de az önce buradaydı, bana Yang Zhao’dan kurtulmamız gerektiğini söyledi. Eğer onurlu eğitmenin desteğini alırsan, benim de desteğimi alacağından emin olabilirsin.”

 

Kral olmak da aslında zor bir işti, büyük sorumluluklar istiyordu. Kendi evladına yardım etmek istese bile, aynı anda birçok grubun ve şahsın iyiliğini düşünmesi gerektiği için bazen hamle yapamıyordu.

 

“Onurlu ustadan tavsiye mi alayım?” Ye Rong şaşırmıştı.

 

Kral kafasını salladı: “Küçük Rong, bu meselenin girdiği çıkmazı çözebilecek fikirler ancak onurlu ustadan çıkar. Eğer onun fikirlerini dinlersen, belki de bu meselenin çözümü için hala umut olduğunu anlayabilirsin.”

 

Ye Rong babasının bu teklifinden memnun kalmıştı, kafasını onaylar şekilde salladı.

 

Babasının zor durumda olduğunun da farkındaydı, koca bir ulusu yönetmek kolay değildi, verdiği bir karar sadece bir kişiyi değil, o mesele ile alakası olan herkesi ilgilendiriyordu.

 

Ye Rong saraydan ayrılır ayrılmaz onurlu ustasının yanına gitmek istedi fakat vaktin geç olduğunu fark edince ertesi gün onu ziyaret etme kararı aldı.

 

Bu esnada Jiang Chen malikânesinde Xue Tong’un yaralarına bakıyordu. Etraflarında çember oluşturmuş olan şahsi korumalar endişe ile izliyordu.

 

“Hah! Gizli El oldukça karmaşık yöntemler izliyor. Fakat bu mühürler benim gibi birisi için sadece çocuk oyuncağı.” Jiang Chen Xue Tong’u sakinleştirmek istiyordu: “Birkaç gün dinlendikten sonra iyi olacaksın.”

 

İç ve dış yaraları ilaçlar düzeltebilirdi. Fakat Xue Tong’un vücudundaki mühürler ilaçla geçecek değildi.

 

Şahsi korumalar Jiang Chen’in bu sözleri üzerine rahatladı.

 

“Genç usta, biz gidip devriye gezelim.”

 

Jiang Chen elini salladı: “Devriyeye gerek yok, gidip biraz dinlenin.”

 

“Fakat Yang Zhao’nun yeğeni öldü, korkarım ki o…”

 

Jiang Chen gülümseyerek cevapladı: “Ben asıl o adamın bir hamle yapmamasından korkuyorum!”

 

Jiang Chen’in bu gülümsemesi korumalara güven veriyordu.

 

Jiang Chen boş konuşmuyordu. Jiang malikânesinin etrafına milyonlarca fare yerleştirmişti. En ufak düşman hareketinde bu fareler ortaya çıkacak ve düşmandan geriye hiç iz kalmayana kadar kemireceklerdi.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44251 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr