Bölüm 223: Karşı Saldırı Planı

avatar
3412 1

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 223: Karşı Saldırı Planı


Tian Shao Jiang Chen’in adamlarından gizli bir mesaj almıştı, Jiang Chen’in kendisiyle görüşmek istediğini öğrenmişti ve büyük bir hızla Jiang Malikânesine doğru yola çıkmıştı.

 

Bu son mesele ortaya çıktığından beri büyük bir baskı altındaydı. Jiang ailesinin galibiyeti de mağlubiyeti de Tian Shao’nun başarısına bağlıydı. Aynı zamanda tersi durum da geçerliydi, eğer Jiang ailesi batarsa, bir sonraki batacak kişi kendisiydi, tabii ki bu durumdan veliaht prens Ye Rong da kötü şekilde etkilenecekti.

 

Bundan dolayı, bu mesele ile uğraşırken hissettiği baskı dağlar kadar ağırdı.

 

“Genç usta Chen, beni mi çağırttınız?”

 

Jiang Chen Tian Shao’nun yüzüne baktığında göz torbalarının büyüdüğünü ve çok yorgun olduğu gördü. Tian Shao’nun elinden gelen en iyi şekilde çabaladığını fark etmişti.

 

Sonuçta bu olayların soruşturmasını yapmak oldukça zordu. Meselede Ejder Dişi Muhafızları ile Gizli El örgütünün elemanları işbirliği içindeydi. Birilerinden şüphelenseler bile kanıt bulmakta zorlanacaklardı.

 

“Yaşlı Tian, sen bizim için büyük zahmet ettin. Benim şu anda ihtiyacım olan şey Lu Wuji hakkında bilgi. Mesela onun en güvenilir adamları hangileridir? Bana bir liste verebilir misin? Bu listede sadece isimler değil, aynı zamanda adresler de olmalı. Aynı şekilde vardiyalarının saatlerini de bilmem gerek.”

 

Tian Shao’nun gözlerinde kurnaz bir ışık parladı, kafasını onaylar şekilde salladı: “Problem değil, bu işi pürüzsüz şekilde halledebilirim.”

 

Tian Shao sözünün eri olan birisiydi ve yaptığı işlerde elinden gelenin en iyisini yapıyordu. Jiang Malikânesini terk ettikten bir saat sonra listeyi hazırlamıştı bile.

 

Jiang Chen eline bu listeyi aldığında başarı şansı artacaktı.

 

“Genç usta Chen, veliaht prens bu mesele yüzünden çok baskı altında kaldı. Her kesimden gruplar sıkıyönetim ilanına itiraz ediyor. Bunların sebebi elbette Ye Rong’un henüz yeni veliaht prens olması ve yeterli temellerinin bulunmaması.” Tian Shao iç çekerek konuşmuştu.

 

“Tian Shao, majestelerine git ve sıkıyönetimi kaldırmasını söyle.”

 

“Ne?” Tian Shao şaşırmıştı: “Genç usta Chen, eğer sıkıyönetim olmazsa düşmanların hamleleri daha da utanmaz hale gelir. Bu durum senin için oldukça dezavantajlı olur.”

 

Jiang Chen kafasını salladı: “Kardeş Tian, güvenlik seviyesinin yüksek olması demek düşmanın saklandığı yerden çıkmasının zorlaşması demektir. Sıkıyönetimi kaldırmak demek yılanı deliğinden çıkarmak için bir fırsat demektir.”

 

“Oh? Genç usta Chen, aklınızda bir plan mı var yoksa?”

 

Tian Shao Jiang Chen’in böylesine sakin ve baskın bir tavır ile konuşmasına şaşırıyordu.

 

Jiang Chen’in yüzünde soğuk bir gülümseme oluştu. Bu gülümseme Jiang Chen’in tarafında olan Tian Shao’ya bile korku verdi.

 

Tian Shao biliyordu ki Jiang Chen bu gülümsemeyi takındığında içinde sonsuz bir öldürme arzusu gelişiyordu.

 

“Kardeş Tian, veliaht prens her daim temellerinin zayıf olduğunu düşünmemiş miydi? Eğer bu meseleyi benim dediğim şekilde çözerse, Tai Dağı kadar sert olan asi kişileri bile kendi tarafına çeker ve temellerini sağlamlaştırır.”

 

“Ne demek istiyorsunuz?” Ye Rong’un sadık bir takipçisi olan Tian Shao bu sözlere hayranlık duymuştu.

 

“Siz sadece benim hamlelerimle ortak şekilde hareket edin ve dediklerimi yapın.”

 

Jiang Chen Tian Shao’ya gizli planlarından bahsetti.

 

Tian Shao dinledikten sonra kafasını salladı, derin düşünceli bir ifadeyle konuştu: “Genç usta Chen, bu durumun dediğiniz gibi gelişeceğine olan güveniniz ne kadar sağlam?”

 

Jiang Chen hafif bir ses tonuyla konuştu: “Yüzde yüz eminim. Fakat sizin bu işe bulaşmanızla bir şeylerin ters gitmesi durumunda garanti veremem.”

 

Tian Shao kafasını salladı ve aklından Jiang Chen’in anlattığı senaryoyu tekrarladı. Derin bir nefes alıp konuştu: “Genç usta Chen, majestelerine derhal bu durumu rapor edip sizin dediğiniz gibi davranmasını isteyeceğim.”

 

“Acele et.”

 

Jiang Chen Ye Rong’u iyi tanıyordu, bu söylediklerine karşı çıkacak birisi değildi. Ye Rong her ne kadar veliaht prens olsa da, başkentte hala kendisine karşı duran güçler vardı. Her şey onun hayal ettiği gibi pürüzsüz ilerlemiyordu.

 

Amaçlarını pekiştirme fırsatı ayağına gelince kesinlikle karşı çıkmazdı. Eğer Jiang Chen’in söylediklerini titizlikle yapmazsa, bir küçük sorun çıkarsa sonuçları çok kötü olabilirdi, riskler büyüktü fakat büyük güç elde etmek için büyük riskler almak gerekirdi. Risk almadan yaşamaya çalışırsa veliaht prens olmasının bir anlamı kalmazdı.

 

Bundan dolayı Jiang Chen Ye Rong’un risk alacağını ve kendisi ile işbirliği yapacağını biliyordu.

 

Elbette, Ye Rong Tian Shao’nun gizli mesajını alınca büyük bir hızla Jiang Malikânesine yola çıkmıştı.

 

“Jiang Chen, bu mesele başımıza büyük sıkıntı açtı. Bu seferki düşman çok kurnaz ve gizli çalışıyor, adamlarım onları bulmakta zorlanıyor.” Ye Rong kibarca durumu açıklama gereği duymuştu.

 

Ye Rong zeki birisiydi. Şimdi veliaht prens olmasına rağmen Jiang Chen ile olan ilişkisini eskisi ile aynı şekilde devam ettirme niyetindeydi, veliaht prens olması ile hava atacak değildi.

 

Bu durum Ye Rong’un Jiang Chen ile olan ilişkisine değer verdiğinin kanıtıydı. Kendisi veliaht prens olmasına rağmen Jiang Chen ile hala kardeş gibi geçiniyordu.

 

“Majesteleri, siz bu meselenin çözümü için zaten elinizden gelenin en iyisini yaptınız, ben Jiang Chen, bu durumu göz önünde bulunduruyorum elbette.”

 

Jiang Chen nasıl konuşması gerektiğini bilen birisiydi. Ye Rong sıkıyönetim ilan ettikten sonra çok büyük baskı altına girmişti.

 

Fakat bu baskının altında dayanabilmişti. Jiang Chen bu durumu gözlemlediğinde doğru kişiye güvendiğini bir kez daha anlamıştı.

 

“Tian Shao’nun dediğine göre mesele ile alakalı yeni ipuçlarına erişmişsiniz öyle mi?” Ye Rong açık konuşma taraftarıydı.

 

“Sadece yeni ipuçları değil, aynı zamanda sizin avantajınıza olan bir plan da düşündük.” Jiang Chen hafif bir ses tonuyla konuşuyordu.

 

“Hmm?” Ye Rong’un gözleri parlamıştı: “Sen ve ben kardeşiz. Sen başkentte nereye gidersen ben seni takip ederim. Küçük kardeşim Jiang Chen, elindeki ipuçları her neyse, seni kesinlikle destekleyeceğim. Senle beraber çok defa ölüm-kalım durumu atlattık. Şimdi veliaht prens olduğuma göre korkacak bir şeyimiz de kalmadı demektir, lütfen açık konuş.”

 

Jiang Chen’in Ye Rong’dan beklediği kararlılık buydu işte.

 

“Pekâlâ, majestelerinin veliaht prens olduktan sonra maceracı ruhunu kaybetmemiş olması çok iyi. Bu mesele ile alakalı ipuçları elde ettim. Lu Wuji denen adam gizli bir suikast örgütü ile işbirliği içinde, krallığın yararına işler yapıyor gibi gözüküp aslında gizli işler çeviriyor. Bu işlerin arkasında olan kişi, onları destekleyen kişi ise Yang Zhao. Ayrıca, emin değilim ama bu işlerle ilişkisi olan diğer bir kişi prens Ye Hao olabilir.”

 

“Ye Hao mu?” Ye Rong çok şaşırmıştı. Prens Ye Hao on üç ya da on dört yaşlarındaki bir çocuktu. Veliaht prens olma rekabeti her zaman en büyük dört prens arasında olmuştu. Ye Hao bu rekabete hiç katılmamıştı çünkü yaşı çok küçüktü ve temelleri hiç sağlam değildi.

 

“Ye Hao şu anda önemsiz. Kendisi sadece diğerleri tarafından kullanılan bir piyon. Problemin ana kaynağı aslında Ye Dai’nin kalıntıları olan kişiler, mesela Lu Wuji ve Yang Zhao.”

 

“Yang Zhao!” Ye Rong bu sözü duyduğunda içinde bir öldürme arzusu oluştu.

 

Yang Zhao Ye Dai’nin sıkı destekçilerinden birisiydi. Ejder Dişi Kurumundaki gücü çok büyüktü.

 

Ye Rong her ne kadar bu adamın gizli bir suçlu olduğunu biliyor olsa da, onu alt etmek için gerekli olan kanıtı elde edememişti. Sonuçta bu adam Ejder Dişi Muhafızlarının üstün kişisiydi ve çok büyük bir haber alma ağı vardı. Elinde barındırdığı güç o kadar büyüktü ki veliaht prens bile onu alt edemiyordu.

 

Bu adamın yaptığı gizli saklı işler Ye Rong’u sürekli rahatsız ediyordu.

 

Sonuçta Yang Zhao’nun yardımcı müdür olarak elinde bulundurduğu güçle verdiği emirler, her daim kanıtları yok edebilecek işler yapabiliyordu.

 

Bu durum Ye Rong için oldukça zorlayıcıydı.

 

Eğer Yang Zhao üç ya da beş yıl gibi bir sürede kendi grubunu oluşturup gizlice Ye Hao’yu desteklerse, Ye Hao’nun rekabete katılması çok da zor olmazdı.

 

Gerçi Ye Hao’nun elindeki güç Ye Dai’ninki gibi geniş değildi fakat, arkasına Yang Zhao gibi sinsi bir kişinin gücünü alırsa, gelişip Ye Rong’a rakip olması gayet normaldi.

 

Bu elbette bir gecede olacak iş değildi, uzun süreli bir çalışma isteyen bir iş olurdu.

 

Zaten bu esnada Ye Rong da boş durmuyordu, nüfuzunu ve temellerini sağlamlaştırıyordu. Eğer Yang Zhao gizlice bir hamle yapmaya kalkışırsa, Ye Rong belki de bunu önceden fark edebilirdi.

 

Bu yüzden, Ye Rong’un yang Zhao’ya duyduğu nefret, Jiang Chen’in duyduğu nefretle aynıydı.

 

Bundan dolayı Jiang Chen kendi planlarının Yang Zhao’yu alt edebileceğini söylediğinde, Ye Rong bu planları duymak için sabırsızlanmıştı.

 

“Genç kardeş Jiang, elinde hiç kanıt var mı?”

 

“Direkt kanıtımız yok, fakat Yang Zhao ve Lu Wuji’nin düşmanla birlikte olduklarından yüzde yüz eminim.”

 

“Düşmanla işbirliği yapmak, başkente zararı dokunacak işler yapmak, krallığın temellerini sarsacak işler yapmak… Bunların hepsi de ölümle cezalandırılır. Eğer elimize katı bir delil geçirebilirsek, Yang Zhao’yu ölümle cezalandırabiliriz. Ejder Dişi Muhafızlarının yardımcı müdürü olması bile onu bu cezadan kurtaramaz.”

 

Ye Rong biliyordu ki, bir kişi kral bile olsa dış güçlerle işbirliği yapamazdı. Bu kesinlikle sıfır toleranslı bir durumdu.

 

Yang Zhao’nun gücü çok büyük olsa da, sonuçta Ejder Dişi Muhafızları arasındaki en güçlü kişi değildi, onun üstünde Genel Müdür Shangguan Yi vardı.

 

Ayrıca Yang Zhao’nun Genel Müdür Shangguan Yi ile olan ilişkisi pamuk ipliğine bağlıydı. Eğer Yang Zhao suçlanırsa, Shangguan Yi kesinlikle onun karşı tarafında durup muhalif olurdu.

 

“Majesteleri, elit askerlerden oluşan bir grup hazırlayın ve emirleri bekleyin. Düşmanı uyandıracak bir hamle yapmayın. Sadece benim işaretimi bekleyin. Eğer Lu Wuji’yi ve suikastçıları suçüstü yakalarsak Yang Zhao’nun bu durumdan kurtuluşu yok demektir.”

 

“Suçüstü yakalamak mı?”

 

“Evet, Lu Wuji bu suikastçıları ziyarete bir kere gitti bile. Onun ne kadar aceleci ve yerinde duramayan birisi olduğu düşünülürse, bir kez daha ziyarete gideceğinden şüphem yok. İkinci kez ziyarete gittiğinde adamlarınız onların etrafını kuşatabilir ve suçüstü yakalayabilir.”

 

“Lu Wuji’yi suçüstü yakaladıktan sonra Yang Zhao da bu işten kurtulamaz.” Tian Shao kafasını onaylar şekilde sallıyordu.

 

Ye Rong bir süre düşündü ve konuştu: “Benim korktuğum şey ise Yang Zhao’nun Lu Wuji’yi kurban etmesi.”

 

Jiang Chen gülümsedi: “Lu Wuji’yi kurban etmek mi? Belki de dediğiniz gibi olabilir fakat Lu Wuji açığa çıktıktan sonra Yang Zhao’nun gücü de azalacak. Kendi yeğeni için bile hamle yapmadan oturan, onu satan bir kişiyi kim takip eder ki? Lu Wuji ölürse Yang Zhao için endişelenmemize bile gerek kalmaz. Onu da öldürmek kolay olacaktır.”

 

Ye Rong Jiang Chen’in böylesine soğukkanlı ve kendine güveniyor olmasına şaşırmıştı.

 

Sonuçta Yang Zhao Ejder Dişi Muhafızlarının Yardımcı Müdürüydü. Yanındaki uzmanların sayısı oldukça fazlaydı. Yang Zhao’yu öldürmek oldukça zor bir işti.

 

Fakat yine de, Jiang Chen’in yüzündeki kendine güvenen gülümsemeyi görünce Ye Rong sesini çıkarmadı.

 

Sonuçta geçmişte Jiang Chen’in bu gülümsemesini defalarca görmüştü ve her defasında Jiang Chen bir mucize yaratmıştı.

 

Bundan dolayı Ye Rong’un endişelenmesi için bir sebep yoktu.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr