Bölüm 218: Jiang Feng’in Askeri Dao Hedefleri

avatar
3175 3

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 218: Jiang Feng’in Askeri Dao Hedefleri


“Küçük Chen, Xue Tong’dan duyduğuma göre Kıymetli Ağaç Topluluğu’nun bir Kadim kişisi ile anlaşmazlığa düşmüşsün.”

 

“Baba, bu konu hakkında endişelenme. Bu küçük bir mesele.” Jiang Chen babasının endişelendiğini, oğlunun geleceğini düşündüğünü biliyordu. Fakat Jiang Chen’e göre topluluktan kadim bir kişi gerçekten de önemli bir sorun yaratabilecek birisi değildi.

 

Jiang Feng iç çekti: “Küçük Chen, ben baban olarak hala başına gelenleri düşündükçe endişeleniyorum. Benim yeteneklerim sınırlı, dolayısıyla artık sana her gerektiğinde yardımcı olamıyorum. İleriki zamanlarda kendi yolunu izlemek için tek başına kalacağın zamanlar olacak.”

 

“Oh, evet baba. Sen gerçek qi’de çok oyalandın. Artık ruh âlemine geçmenin vakti geldi. Yanımda Beş Ejderli Kutsal Gök İlacı var, ruh âlemine geçiş için harika bir ilaç bu. Senin başarı şansını yüzde doksana çıkartacak.”

 

Jiang Feng çok şaşırmıştı: “Ne dedin? Yüzde doksan mı?”

 

Aslında Jiang Chen alçak gönüllü konuşuyordu, elindeki ilaç üstün seviyeli bir ilaçtı ve içen kişiye yüzde doksan dokuz başarı şansı veriyordu.

 

Fakat babasının yaşı gerçek qi’den ruh âlemine geçiş için biraz yaşlı olduğu için şans oranı yüzde doksana düşebilirdi.

 

Beş Ejderli Kutsal Gök İlacını üretmeye çalıştığında beş adet ilaç kullanılabilir haldeydi. İki tanesi düşük seviyeli, bir tanesi orta seviyeli ve iki tanesi de üstün seviyeli.

 

Orta seviyeli olanı Gouyu’ya vermişti.

 

Üstün seviyeli olanlardan birini kendisi almıştı ve diğer üstün seviyeli olan tabii ki de babasına gidecekti.

 

“Baba, bu aramızda kalmalı. Bu ilacı kapalı alan yetişimindeyken kullan. Böylece ruh âlemine geçişte hiçbir problem yaşamazsın.”

 

Jiang Chen bunları söylerken oldukça sakin bir ses tonuyla konuşuyordu fakat Jiang Feng bunları duydukça heyecanlanıyordu.

 

Jiang Han’ın dükü olduğundan bu yana askeri Dao konusunda elinden geldiğince çok çabalamıştı ve her daim ruh âlemine geçmek istemişti.

 

Fakat çok zaman geçmesine rağmen eline hem fırsat geçmemiş hem de gerekli ilhamı kendinde bulamamıştı.

 

Şimdi bu yaşa geldiğinde ise, biliyordu ki artık qi’den ruh âlemine geçiş için fazlasıyla yaşlıydı.

 

Bu işlem için en verimli zamanlar otuzlu yaşlardan önceleriydi.

 

Fakat Jiang Feng neredeyse kırk yaşına gelmişti. Kırk yaş her ne kadar çok fazla gibi gözükmese de, ruh âlemine geçişin altın çağını artık geride bırakmıştı.

 

Bu yüzden son zamanlarda artık askeri Dao alanında daha fazla ilerleyip ilerleyemeyeceği konusunda şüpheleri vardı.

 

Jiang Feng’in kalbinin derinliklerinde bir istek vardı, sadece kendisinin halledebileceği bir meseleydi bu.

 

Oğlunun bile halletmesini istemediği, sadece kendi çabaları ile halletmek istediği bir mesele.

 

Fakat şu anki sonuçlar ona hayal kırıklığı ve üzüntü vermişti.

 

Tam da kalbinin derinliklerindeki bu istekten vaz geçeceği esnada oğlu Jiang Chen gelmişti ve kendisine bir ilaç vererek bu isteğini yerine getirebileceğini söylemişti.

 

Jiang Feng uzun bir süre sessiz kaldı ve sonra kendini toparlayarak konuştu: “Küçük Chen, bana yalan söylemiyorsun değil mi?”

 

“Benim babama yalan söyleyecek cesaretim yok.” Jiang Chen gülümsedi: “Baba, bu kadar şaşırmana gerek yok. Bu ilaç sadece seni ruh âlemine geçirmekle kalmaz, aynı zamanda vücudunu ve ruh okyanusunu şekillendirmene de yardımcı olur. Ruhunun temellerini sıradan insanlara göre çok daha güçlü hale getirir. Fani hayattan kurtulup ruh âlemine geçtiğinde, sıradan uygulayıcılardan çok daha büyük bir potansiyele sahip olacaksın. İşte bunlar Beş Ejderli Kutsal Gök İlacının etkileridir.”

 

“Küçük Chen, ben neden bütün bunların bir rüyadan ibaret olduğunu düşünüyorum?”

 

“Baba, sen benim sözüme güven, bunlar sadece daha başlangıç. Ruh âlemi askeri Dao konusunda sadece bir başlangıç basamağı.”

 

Jiang Feng duygusal bir şekilde ayakları üzerinde dikildi ve elini uzatıp ilacı aldı: “Küçük Chen, ben kapalı alan yetişimine gidiyorum.”

 

Jiang Chen babasını izlerken hafifçe iç çekti: “Babamın askeri Dao konusundaki potansiyeli oldukça yüksek. Fakat maalesef zamanında fani dünyanın işleri ile çok meşgul olmuş ve askeri Dao’suna vakit ayıramamış, böylece altın çağlarını kaçırmış. Jiang ailesinin askeri Dao yöntemleri oldukça etkili ve gelişimi destekleyici nitelikte. Bu ilaç sayesinde ruh âlemine girebilecek ve her şeye baştan başlayabilecek. Umarım babam askeri Dao yolunda daha çok ilerler.”

 

Jiang Chen bu seneki Güz Avından oldukça kârlı ayrılmıştı.

 

İlk başta dört adet Ay Işıklı Canavar Maymunu Labirent Âleminden çalmıştı. Bu da demek oluyordu ki iki tanesi Jiang Chen’e ait olacaktı.

 

Ayrıca Güz Avındayken gezdiği yerlerde bir sürü ruh otu, çiçeği, meyveleri ve bitkileri görmüştü. Bu durum da ruh eşyaları hakkındaki bilgisini ve tecrübesini arttırmıştı.

 

Tabii ki en büyük başarısı milyonlarca sayıda olan Altın Yiyen Fare sürüsüydü.

 

Şu anda Altın Yiyen Fare Kralı ile karşılıklı bir anlaşma yapmışlardı ve fare sürüsünün kaderi Jiang Chen’in ellerindeydi. Fareler, Jiang Chen’in gerektiğinde ortaya çıkarabileceği bir koz haline gelmişleri.

 

Bir krallığı yerinden oynatmak için bile yeterli bir güçtü bu fare sürüsü.

 

Bir de Buz’un Alevli Kalbi vardı tabii. Şu anda absorbe ettiği bu Kalp, tohum şeklinde ruh okyanusunda barınıyordu ve eğer Jiang Chen onu düzgün kullanabilirse ileride çok işine yarayabilirdi.

 

Jiang Chen biliyordu ki Kalbin kalitesi oldukça yüksekti. Bunun sebebi Kalbin merkezde bir boşlukta olup çok fazla ruh enerjisi absorbe edememiş olmasıydı, aynı zamanda gelişim hızı da düşüktü.

 

Şimdi Jiang Chen bu kalbi kendisine absorbe ettiğine göre, bunun üzerinde uğraşıp Ateş ve Buzun Büyüleyici Nilüferi yeteneğini bir gün kullanılabilir hale getirebilirdi. Bu yetenek düşmanlarla karşılaştığında hem güçlü hem de şaşırtıcı bir etki yaratacaktı.

 

Fakat bu yeteneği geliştirebilmek için biraz zamana ihtiyacı vardı.

 

Jiang Chen bu kalbi her ne kadar absorbe etmiş olsa da tam manasıyla kendisine entegre etmesi gerekiyordu.

 

Olayların geneline bakılırsa, Güz Avından gerçekten de kârlı çıkmıştı.

 

Her ne kadar Güz Avından çıkarken topluluğun kadim kişisi ile bir tartışma yaşamış olsa da, Jiang Chen bunu pek kafasına takmıyordu.

 

“Kabul etmeliyim ki Dan Fei’nin sözleri beni düşünmeye itti. Ruh hayvanlarını besleyip büyütmek, onların kan soylarını araştırmak… Bunlar üzerinde düşünmek için kaliteli konular. Elimdeki bir sürü Altın Kanatlı Kılıç Kuşu ve Altın Yiyen Farelerle yaptığım anlaşma düşünülürse, ileride Altın Kanatlı Kılıç Kuşlarının çoğunu ruh âlemine geçirebilirim. Kılıç Kuşları ruh âlemine geçince, güçleri çok büyük derecede artacaktır.”

 

Jiang Chen bunları düşünüyordu fakat Altın Kanatlı Kılıç Kuşlarının potansiyeli düşünüldüğünde, onların ruh âlemine geçişleri oldukça zordu.

 

Bu yüzden Jiang Chen biliyordu ki bu yaptığı planlar çok uzun zaman süreci istiyordu.

 

Ruh hayvanlarını besleme ve büyütme işi, hem gökten he de dünyadan oldukça fazla kaynak gerektiriyordu. Bu kadar çok kaynak bulmak için elbette çok çalışmak gerekirdi. Eğer yüksek statüde olamazsa, gerekli kaynağı sağlamak imkânsızdı.

 

Jiang Chen para konusunda elbette sıkıntı yaşamıyordu fakat şu anki sıradan ve fani hayatında yine de bu kaynakları elde etmek oldukça zordu.

 

Eğer bir ruh âlemi uygulayıcısı gelişmek istiyorsa, sıradan ve fakir olması onun için çok zorlu bir durum olurdu, gerekli kaynakları sağlamak için gereken parayı karşılayamazdı.

 

Tabii ki bu durum kişiden kişiye göre değişebilirdi de.

 

Gerek ruh âleminde, gerek daha üstün âlemlerdeki kişiler kolayca para kazanabilirlerdi.

 

Jiang Chen bunları düşünürken içini çekti: “Şimdi her ne kadar zengin görünüyor olsam da, hala para kazanmaya ihtiyacım var, aksi halde gerekli masrafları nasıl karşılarım?”

 

“Genç ustam, Bayan Dan Fei sizinle görüşmek istiyor.”

 

“Muhtemelen buraya gelme sebebi Ay Işıklı Maymun yavrularını teslim etmektir.” Jiang Chen dışarı doğru yürüdü.

 

Dan Fei kendisine yaklaşan Jiang Chen’i görünce oturduğu sandalyeden kalktı.

 

“Jiang Chen, sen iyi misin?” Dan Fei meraklı şekilde sordu.

 

“Haha! Buraya beni rahatlatmak için gelmedin değil mi? Pekâlâ, karşımdaki kişi isterse topluluktan kadim bir kişi olsun, bana fark etmez! Sadece havlayan bir köpek!”

 

Dan Fei Jiang Chen’in yaşananlardan hiç etkilenmediğini görmüştü fakat yine de içinde bir suçluluk duygusu vardı: “Aslında sen masum olmana rağmen bu belaya bulaştın.”

 

“Boş ver, bu konu hakkında konuşmayalım. Bu Ay Işıklı Maymun yavruları benim için değil mi?” Jiang Chen Dan Fei’nin yanındaki bambudan yapılmış sepetin içindeki Ay Işıklı Maymun yavrularını görmüştü.

 

“Evet, bunlar senin için.” Dan Fei kafasını sallayarak onayladı.

 

“Gördün mü, kadim kişi ile ters düşüp ona gereken cevabı vermiş olmam aslında iyi bir şey. Eğer ondan korkup ganimetin yarısını teslim etmeyi kabul etseydim şimdi elimize geçen yavru sayısı bir olurdu.”

 

Dan Fei şu anda Jiang Chen’in Kadim Demir ile olan tartışmasından hiç rahatsız olmadığına kesinlikle inanmıştı. Eğer Jiang Chen bu tartışmadan rahatsız olmuş olsaydı bu konu hakkında şaka yapamazdı.

 

Dan Fei zarif parmakları ile elindeki çay fincanı ile oynarken mutlu olmuştu. Kaşları yay şeklini aldı ve bir soru sordu: “Jiang Chen, ilerideki planların nelerdir?”

 

Jiang Chen şaşırmıştı: “Neden birdenbire bana bunu sordun ki?”

 

“Ben…” Dan Fei kekelemeye başlamıştı: “Ben sormak istiyorum, sen gerçekten de Kıymetli Ağaç Topluluğu’na girmek istiyor musun?”

 

“Eğer topluluğa girmezsem Kadim Demir denen adama gururlanması için sebep vermiş olurum.” Jiang Chen konuşurken gülümsüyordu.

 

“Pekâlâ, eğer Baş Usta’nın takipçisi olursan, sana bildiği her şeyi aktarmak için çaba gösterir. Sen de böylelikle topluluğun saçma kurallarından uzakta kalıp kendini geliştirebilirsin.”

 

Jiang Chen kahkaha ile güldü. Dan Fei hala kendisini anlayamıyordu.

 

Jiang Chen’in topluluğa giriş amacı birisini kendisine usta olarak almak veya bir şeyler öğrenmek değildi.

 

Topluluğa sadece topluluğun kaynaklarından yararlanmak için girecekti, aynı zamanda topluluktaki diğer dâhi kişilerle de tanışmak istiyordu.

 

Zaten birisi eğer gelişmek istiyorsa, sürekli olarak kendisine yeni mücadeleler bulmalı ve sürekli çaba sarf eder halde olmalıydı.

 

Bunlar Jiang Chen’in Baş Ustayı takip ederek kazanabileceği şeyler değildi.

 

Dan Fei sadece bir şehir kadar hayal kurabiliyordu, Jiang Chen’in hayalleri ise bütün dünyayı ve gökleri kapsıyordu.

 

Dan Fei Jiang Chen’in kabul etmek için istekli olmadığını görünce hüzünlendi.

 

“Jiang Chen, eğer başka bir şey yoksa ben gideyim artık.”

 

“Evet, kız kardeş Dan Fei, git ve Baş Ustaya de ki, onun beni Kadim Demir konusunda test ettiğini biliyordum. Fakat ona alınmadığımı da söyle.”

 

Jiang Chen Dan Fei kapıdan dışarı adım atmışken konuşmuştu.

 

Dan Fei bunu duyunca bir anlığına duraksayıp daha sonra yoluna devam etti.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44263 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr