Bölüm 190: Tang Long Büyük Bir Belaya Karışıyor

avatar
3350 4

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 190: Tang Long Büyük Bir Belaya Karışıyor


Tang Long çok şaşkındı. Bu olaylar yaşanmadan önce bu kişilerle karşılaştığı için ne denli şanslı olduğunun farkında değildi.

 

“Kardeşim, bir şey söylesene. Duydum ki beni tedavi eden kişi Kıymetli Ağaç Topluluğu’nun bir müridiymiş. Kardeşim sen harikasın! Topluluk müritlerinden bile istekte bulunabiliyor musun?”

 

Tang Long küçük kardeşinin kaşlarının mutlulukla dans ettiğini görünce kederli şekilde gülümsedi: “Küçük kardeşim, sen abinin gücünü abartıyorsun. Kıymetli Ağaç Topluluğu’nun bir müridi mi? Ben onların ayakkabılarını taşımaya bile layık değilim!”

 

“Ama?”

 

“Aması falan yok! Eğer topluluktan bir müridi tanıyor olsaydım, devriye görevimden atılır mıydım hiç? Şimdi evdeki üçümüzün yiyecek bir şey bulması bile çok zor. İyi ki Kara Ruh Odunu’nu güzel bir fiyat karşılığında satabildik, eğer bu parayı tutumlu şekilde harcarsak, bizi iki ya da üç sene kadar idare eder.” Tang Long artık acı gerçekleri düşünüyordu.

 

Biliyordu ki hayatını değiştirebilecek birisiyle karşılaşmıştı, Jiang Chen! Sınırda devriyedeyken onunla karşılaşmıştı ve Jiang Chen kendisine direkt olarak üstün seviyeli bir Büyük Okyanus İlacı vermişti.

 

Üstelik bu adam olmasaydı, Kara Ruh Odunu çalınmış olurdu ve nişanlısı da ölümüne dövülmüş olurdu.

 

Üstelik bu meselenin sonucunda neredeyse Jiang Chen de neredeyse ölümüne dövülecekti, çok ağır suçlamalarla karşı karşıya kalmıştı. Fakat tekrar karşılaştıklarında kendisini suçlamak yerine kardeşini tedavi ettirmişti.

 

Tang Long iç çekti, başka insanlara iyilik borcu olmasından nefret ediyordu. Fakat aynı zamanda biliyordu ki Jiang Chen’e olan borcunu hayatı boyunca çalışsa yine de ödeyemezdi.

 

“Jiang Chen… Bu ne tür bir insan böyle?” Tang Long oldukça meraklıydı. “Kuzey Gök Kubbe Sarayı’ndan korkmuyor, Ejder Dişi muhafızları onu kilitli tutamıyor ve topluluk müridi bile onun emirlerini uyguluyor. Acaba… Acaba bu Jiang Chen Kıymetli Ağaç Topluluğu’nun kıdemli kişilerinden mi? Boş ver! Boş ver! Sonuçta bana acıdı ve yardım etti. Ben, Tang Long, bir karınca olarak bu dünyaya geldim ve benim kaderimle onun kaderi çok farklı!”

 

Tang Long bunları düşündükten sonra genç kıza seslendi: “Xiaoqing, hadi akşam yemeği hazırla. Bütün gün koşuşturduk ve acıktık. Kara Ruh Odununu güzel bir fiyata sattık, gidip biraz alışveriş yap. Hem lezzetli hem de Tang Zhong’u iyileştirecek nitelikte bir şeyler al.”

 

Tang Zhong büyük kardeşinin sözlerini duyunca duygulanmıştı: “Büyük kardeşim, iyileşip ayağa kalktığımda, gidip bir işe girip çalışacağım. Seni her zaman böyle hayal kırıklığına uğratmayacağım.”

 

“Seni saf çocuk. Annemiz ve babamız öldüler. Karım da aynı şekilde küçükken annesini ve babasını kaybetti ve küçük yaşında benim karım olması için planlandı. Üçümüz bir aileyiz ve hayatta kalmak için birbirimize sarılmalıyız. Eğer biz seninle ilgilenmesek kim ilgilenecekti?” Tang Long kardeşinin omzunu sıvazlayarak: “Böyle şeyler düşünme, sadece hastalığının iyileşmesine odaklan. Sen hala çok gençsin ve önünde çok büyük bir yol var.”

 

Tang Long böyle ümit verici konuşuyordu fakat sadece dört adet duvardan oluşan evine baktıkça düşünceleri konuştuklarından farklı oluyordu. Şu anda işi ve maaşı yoktu, ailesini geçindirmek için bir an önce bir iş bulmalıydı.

 

Nişanlısı Xiaoqing bir miktar para aldı ve evden çıktı, protein içerikli bir alışveriş yapacaktı. Kayın biraderinin hızlı şekilde iyileşmesini sağlayacak besinler alacaktı.

 

Tam kapıdan dışarı adım atıyordu ki bir anda çığlık attı, korku dolu şekilde içeri kaçtığında yüzü bembeyazdı.

 

“Ne oldu?” Tang Long acele şekilde kapıya yöneldi.

 

“Tang Long sonunda seni bulduk!”

 

“Seni lanet adam! Demek evine geri döndün ha!”

 

“Söylesene bize nasıl ödeme yapacaksın ha? Öylece çekip gidince her şey düzelecek mi sandın ha?”

 

Kapıya dört kişi gelmişti. Hepsi de silahlı ve sinirli görünüyordu. Sanki karşılarındaki kişilerin yanlış yapmasını istiyor gibiydiler.

 

“Yu Dui? Siz burada ne yapıyorsunuz?” Tang Long garip hissetmişti.

 

“Burada ne mi yapıyoruz?” İri yarı, kaşları bile olmayan kel bir adam Tang Long’u göğsünden itmişti: “Sence neden geldik buraya? Sen görev yerini terk ettin ve bizim de suçlu görünmemize sebep oldun. Senin yüzünden ben otuz tane sopa yedim. Ben bu acıyı boş yere mi çektim?”

 

“Aynı şekilde bizler de acı çektik, biz de yirmişer tane sopa yedik. Tang Long, sen bu nu bize ödemek zorundasın.”

 

Diğer üç kişi de oldukça gergin görünüyordu. Niyetleri sanki Tang Long’u sadece kötü sözlerle taciz etmek değildi, aynı zamanda onu dövmek istiyor gibiydiler.

 

Bu kişiler Tang Long’un meslektaşlarıydı. Çok yakın ilişkileri yoktu fakat yine de beraber çalışıyorlardı ve mecburen aralarında bir ilişki vardı.

 

“Yu Dui, bu meselede ben suçluyum. Evimde çok acil işim vardı ve izin isteğimi kimse onaylamayınca kendim gelmek zorunda kaldım. Gelin size iyi bir yemek ısmarlayayım, iyi bir tavernada güzelce eğlenelim, ne dersiniz?” Tang Long onları gülümseyerek karşılamıştı fakat durumun ciddiyetinin de farkındaydı, ne onları içeri davet etmişti, ne de kendisi dışarı çıkmıştı.

 

Bu kişiler onun meslektaşları olmasına rağmen kendisiyle hep düşük bir ilişki içinde olmuşlardı. Bu kişilerin ahlakı pek iyi değildi ve devriye askerlerinin arasında en çok problem yaratan kişilerdi. Bu adamlar yarı asker, yarı soyguncuydu.

 

Tang Long bu adamların özünü anlamıştı ve mesleğini yaparken bu adamlarla sıkı ilişki kurmaktan kaçınmıştı. Bu adamların sürekli bela aradıkları barizdi. Şimdi de bu mesele için Tang Long’u suçlayacak ve ondan intikam almayı isteyeceklerdi.

 

“Bize yemek mi ısmarlayacaksın?” İri yapılı kel kişi, Yu Dui, sinsi şekilde gülmüştü: “Tang Long, biz kendimiz dışarıda, iyi bir mekânda yemek yiyemeyecek kadar fakir miyiz?”

 

“Hayır, ondan dolayı demedim. Size özürlerimi sunmak için böyle bir teklifte bulundum, aynı zamanda benim yokluğumda çektiğiniz zorluklar için de.” Tang Long gülümsemesini hala sürdürüyordu.

 

“Yu Dui, bu çocukla konuşarak sözlerini israf etmeyi bırak. Hadi onu dövelim. Onu bayıltana kadar dövmezsek o kadar sopayı boşuna yemiş oluruz.”

 

“Evet, bu çocuk genellikle bizden uzak takılırdı. Sanırım bizim pozisyonumuzu düşürmek için kimseye haber vermeden görev yerinden ayrıldı. Bir tür numara yapıyor olmalı. Eğer onu dövmezsek bize karşı nasıl bir hata yaptığını asla anlayamaz!”

 

“Dövelim onu!”

 

Tang Long derin bir nefes aldı ve yüz ifadesi endişe ile doldu: “Yu Dui, gel de bu konuyu dışarıda konuşalım. Ailem burada, onları rahatsız etmeyelim.”

 

Yu Dui gülerek: “Ailen mi? Az önce hoş görünüşlü bir kız gördüm burada, o senin neyin olur?”

 

“O benim kadınım!” Tang Long’un kalbi duracak gibi olmuştu. Bu kaşsız kel Yu Dui’nin kötü şöhretini duymuştu. Bu adam şaraba, paraya ve kadınlara düşkündü, özellikle de kadınlara!

 

“Senin kadının mı? Hâlbuki ben onun sadece senin nişanlın olduğunu duymuştum.” Yu Dui gülümsüyordu fakat hiç de samimi bir gülümseme değildi.

 

“Biz henüz nikâh kıymadık fakat Xiaoqing benim evimde büyüdü ve küçük yaşta birbirimizin karı-kocası olmak için sözleştik. Yu Dui, bunlar önemsiz ve saçma detaylar. Hadi bu konuyu dışarıda konuşalım.”

 

Yu Dui Tang Long’un uzattığı eline havada vurdu ve bağırdı: “Çek şu elini be! Eğer o elini bir daha uzatırsan keserim patilerini!”

 

“Tang Long, gerçekten bize bir şeyler ısmarlamak istiyorsan kadınına söyle de Yu Dui’ye şarap getirsin. Eğer bizi mutlu ederse hiçbir şey yaşanmamış gibi davranabiliriz.”

 

“Evet evet! Kadının bize hizmet ederse kabul edebiliriz! Ne dersin Yu Dui?”

 

Yu Dui korkutucu bakışlarını kadının vücudunda dolaştırırken güldü: “Tang Long, kadınına söyle bizimle bu akşam şarap içsin ve bizi eğlendirsin, bu şekilde bu meleşenin peşini bırakırım.”

 

Tang Long artık gülümseyemiyordu: “Bu imkânsız.”

 

“Demek imkânsız?” Yu Dui’nin yüzünde sinirli bir ifade oluştu: “Tang Long, bu senin bizden özür dilemek istemiyor olman anlamına mı geliyor?”

 

Tang Zhong bu konuşulanları dinledikçe korkudan titriyordu. Sinirli şekilde müdahale etti: “Hey siz! Siz insanlara böyle zorba şekilde mi davranıyorsunuz? Aynı üniformayı giydiğiniz meslektaşlarınıza böyle mi davranıyorsunuz? Gök Ağacı Krallığı’nın ahlakına yakışır mı bu? Siz kanunlara saygı duymuyor musunuz?”

 

Tang Zhong altındaki tekerlekli sandalyeyi iterek kapıya gelmişti.

 

“Haha! Kardeşinin aklında bir sorun mu var? İnsanlara zorba davranmak mı? Krallığın kanunları mı? Senin gibi aciz birisi bizimle kanunlar hakkında konuşmaya nasıl cesaret eder?”

 

“Sen kanunun ne olduğunu bile bilmiyorsun! Biz güçlüyüz, bu da kanunları bizim uyguladığımız anlamına gelir!”

 

“Seni aciz şey! Defol buradan yoksa seni çok fena döveriz!”

 

Kel Yu Dui’nin yüz ifadesi karanlıktı: “Tang Long, sana son bir şans veriyorum. Kadınına söyle dışarı gelsin. Şarabın parasını da biz öderiz. Sadece kadının bize bu gece eşlik etmesini istiyoruz ve onu ertesi sabah serbest bırakacağız.”

 

Tang Long’un elleri maruz kaldığı aşağılanmadan dolayı titriyordu.

 

Tang Long ne yapacağını bilemiyordu, karşısındaki kişiler çok rahat şekilde şiddete başvurabilecek kişilerdi.

 

“O halde.” Tang Long istemsiz şekilde ellerini sıkarak yumruk haline getirmişti.

 

“Geriye doğru sayacağım. On, dokuz…” Kel Yu Dui saymaya başlamıştı.

 

Bu insanlar böyle suçları işlemeye alışıktı. Zaten Tang Long’un arkasında herhangi bir güç olmadığını bildikleri için buraya kadar gelip böyle rahatça davranabiliyorlardı. Ona nasıl davranırlarsa davransınlar, intikam alamayacağını biliyorlardı.

 

Aynı zamanda Tang Long’un güzel bir nişanlısı olduğunu da duymuşlardı. Buraya gelmeden önce biraz alkol tüketmişlerdi ve bu da kafalarına vurmuştu. Aslında Tang Long için gelmişlerdi ama alkolün etkisiyle kadına sarmışlardı.

 

Bütün bu saçmalıklar böyle gelişmişti işte.

 

“Beş, dört, üç…”

 

Tang Long çaresizlik içindeydi. Geri adım atamayacağını biliyordu. Aklında bir şeyler kurdu.

 

Eğer ölse bile, nişanlısı Xiaoqing’in bu adamlar tarafından kullanılmasına izin vermeyecekti. Eğer ölse bile, yanında Yu Dui’yi de götürecekti.

 

“Tang Zhong, içeri gir.” Tang Long tekerlekli sandalyeyi kavradı ve kardeşini içeri itti.

 

“İki, bir, sıfır!” Yu Dui’nin ses tonu çelik gibi soğuktu.

 

“Bunları ölene kadar dövün! Kadın hariç! İkisini de dövün!” Kel Yu Dui emri vermişti.

 

O esnada sokaktan bir ses yükseldi: “Tang Long! Tang Long’un evi burası mı?”

 

Bu gelen ses herkesin sesini bastırmıştı.

 

Herkes bir anda duraksamıştı.

 

Yu Dui sinirlendi ve adamlarından birine emir verdi: “Git ve kimin seslendiğine bak. Eğer yolumuza çıkmaya çalışırlarsa onları da öldür!”

 

“Sen kimi öldürüyorsun be?” Yu Dui’nin bu emrinin üzerine sokaktan bir ses daha yükselmişti.

 

Ortama yeni gelen bu kişi otuzlu yaşlarındaydı ve sıradan bir kişi gibi giyinmişti. Bir askeri Dao uygulayıcısı gibi görünüyordu ve gözleri tıpkı bir şahininki gibiydi, bakışlarıyla Yu Dui ve yoldaşlarını süzüyordu.

 

“Sen kime bakıyorsun be?” Yu Dui’nin arkasındaki elemanlardan birisi seslenmişti.

 

“Senin gözlerini oyarım!” Bir diğer yoldaş tehdit savurmuştu.

 

Bu yeni gelen kişi karşısındakileri baştan sona süzdü ve gülerek: “Siz sınır devriyesi değil misiniz? Ne zamandan beri sınır devriyesindeki kişiler başkentin orta yerinde böyle fevri davranabiliyor?”

 

Bu konuşan kişi bunları söyledikten sonra umursamaz şekilde Tang Long’a döndü: “Tang Long sen misin?”

 

Tang Long bu kişiye baktı, onu tanımıyordu, fakat yeni bir kişinin ortama gelmiş olması bir fırsattı. Acele şekilde cevap verdi: “Tang Long benim, sizin isminizi de öğrenebilir miyim?”






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr