Bölüm 189: Dan Fei ve Değişken Ruh Hali

avatar
3607 4

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 189: Dan Fei ve Değişken Ruh Hali


Jiang Chen kendisine zaten Ye Rong tarafından yer ayırtıldığını söyledi.

 

“O küçük maymuncuk mu? Ye Rong mu?” Dan Fei’nin yüzünde gülümseme oluştu: “Peki ya ben Ye Rong’u senin yerini bana vermesi için ikna edersem?”

 

“Hmm, Labirentli Güz Avında gruplaşmalara izin veriliyor mu?” Jiang Chen meraklanmıştı.

 

Dan Fei kafasını kaşıdı, Jiang Chen’in aslında Labirentli Güz Avı hakkında çok bilgisi olmadığını anladı.

 

“Evet, tabii ki de gruplaşmalar olacak, yoksa yerlerin sınırlı olmasının anlamı ne?”

 

Jiang Chen olaya hala anlam verememişti: “Kız kardeş Dan Fei, sizin statünüzle benden çok daha yüksek seviyeli uygulayıcıları yanınıza çekebilirsiniz. Neden benimle ilgileniyorsunuz?”

 

Dan Fei kıkırdayarak: “Bunun şimdilik gizli kalması gerekiyor.”

 

“Bunu bile söylemiyor musunuz? O halde ben gelmiyorum.” Jiang Chen aldığı cevaptan memnun kalmamıştı.

 

“Eğer gelmezsen, inanıyor musun ki…” Dan Fei elini havaya kaldırıp bıçak sallıyormuş gibi bir hareket yaparak devam etti: “İnanıyor musun ki Anka-Ejderin başına gelen şeyi ben sana yapamam?”

 

Jiang Chen Dan Fei’nin böyle bir şey söyleyeceğini tahmin bile edememişti.

 

“Bu kadar şiddet yanlısı olmana gerek yok değil mi? Benim içimde senin erkeklerle ve oğlanlarla ilgilenen bir insan kaçakçısı olduğuna dair bir his uyandırıyorsun!”

 

Dan Fei tatlı şekilde gülümsedi: “Güzel, korkuyor olman iyi bir şey. Ayrıca daha fazla kendini pohpohlama, bunu midem kaldırmayacak.”

 

Jiang Chen bu durumu kabul etmeyecekti: “Umarım prens Ye Rong bütünlüğünü korur ve güzel bir kadının kazdığı kuyuya düşüp bir hata yapmaz, mesela beni değiş-tokuş etmek gibi bir hata!”

 

“Sen bu konuyu düşünüp kendini yorma. O küçük maymuncuk benim laflarımdan kaçamaz.” Dan Fei bunları söyledikten sonra ayağa kalkıp çıkışa doğru yürümeye başladı, adımları yumuşak ve cazibeliydi.

 

“O halde anlaştık Jiang Chen, unutma benim şakam yok! Eğer karşı gelirsen sana Anka-Ejdere yaptığımız muamelenin aynısını yaparım.”

 

Jiang Chen karşısındaki bu kadının bir anda başka bir kişiliğe bürünmüş olmasının karşısında kaşlarını çatmaktan başka bir şey yapamamıştı. Fark etti ki bu kadını idare etmek oldukça güçtü.

 

Bu kadın bazen mahcup rolü yapıyor, bazen de üstün şekilde baskı kuruyordu. Bazen korkutucu bazen ise kurnaz davranıyordu.

 

“Ah Eğitmen Ye, sen böyle eşsiz bir kadını nasıl yetiştirdin? Onu buraya, benim yanıma bilerek mi gönderdin?” Jiang Chen alnını tutmuştu: “Gouyu omuzlarıma masaj yap!”

 

Kafasını çevirdiğinde ise Gouyu’nun uzaklaşmış olduğunu gördü.

 

“Yok artık! İkisi de mi benden nefret ediyor şimdi?”

 

Jiang Chen’in öngöremediği bir diğer şey ise Dan Fei’nin Ye Rong’u bulmaya gitmiş olmasıydı. Ye Rong gülümseyerek Dan Fei’nin teklifine hiç direnmeden kabul etmişti.

 

Ye Rong gülümseyerek: “Jiang Chen, bu konuda beni suçlayamazsın. İsteyerek yapmadım. Biliyorsun ki Dan Fei sinirlendirmeye cesaret edilemeyecek birisi.”

 

Tian Shao da gülümsedi: “Genç kardeş Jiang Chen, bu meselenin bu şekilde işlemiş olması aslında senin avantajın. Bu durum halk arasında yayılırsa iyi olur. Geçmiş etkinliklerde Dan Fei Labirentli Güz Avında katıldı ve bir sürü genç kişi onunla takım kurmaya çalıştı fakat ne oldu biliyor musun?”

 

“Ne oldu?”

 

“Bayan Dan Fei her defasında bu kişileri reddetti ve tek başına katıldı. Dan Fei’nin karşısında hünerlerini sergilemeye çalışan gençlerin ne kadar büyük bir hayal kırıklığına uğradığını düşünebiliyor musun? Sen Dan Fei tarafından seçildin fakat kederlisin. Bu yaptığın şey mutlu bir hayatın olmasına rağmen şükür etmemektir öyle değil mi?”

 

Ye Rong gülümseyerek konuştu: “Jiang Chen, sana her nasılsa hayranlık duyuyorum. Biz küçükken Eğitmen Ye’den eğitim alırken Dan Fei ile vakit geçirdik, fakat Labirentli Güz Avında senin onunla geçireceğin vakit bizim toplamımızdan daha fazla olacak.”

 

Gerçekler konuşuluyor olsa da, bunlar Jiang Chen’in moralini yerine getirmemişti. Başkentteki gençler Dan Fei ile takım olmak istiyordu çünkü onun önünde hava atma peşindeydiler. Sonuçta Dan Fei Eğitmen Ye ile arası en iyi olan kişiydi.

 

Jiang Chen’in aklında böyle düşünceler yoktu. Eğitmen Ye’ye ya da Dan Fei’ye kendini ispatlamak zorunda hissetmiyordu.

 

Dan Fei güzle bir kadın olsa da, Jiang Chen onun dış görünüşüne kanıp ona hayranlık duyacak değildi.

 

Eğer Jiang Chen cinsel arzularının peşinden koşan birisi olsa zaten bundan önce hem Gouyu ile hem de Doğulu Zhiruo ile şansı olmuştu. Jiang Chen istedikten sonra ikisinin de elinden bir şey gelmezdi ve onunla beraber olurlardı.

 

Ama Jiang Chen cinsel arzularının peşinde körü körüne koşacak birisi değildi. Dan Fei güzel olmasına güzeldi, ama onun gibi kadınlar genellikle faydadan çok zarar getirirdi.

 

Jiang Chen Güz Avına katılırken kendini geliştirmek amacıyla katılıyordu, güzel bir kadına yakın olmak amacıyla değil.

 

Özellikle de bu güzel kadının davranışları böyle tutarsızken.

 

“Jiang Chen, benim elimde hala iki adet yer var, onları ister misin?”

 

Jiang Chen kederli şekilde kafasını sallayarak: “Evet birini ben alayım.”

 

Aslında iki tane daha isteyecekti, biri Xue Tong için diğeri ise Gouyu için. Fakat Gouyu’nun kapalı alan yetişimine gireceğini öğrenmişti, zamanında çıkıp Güz Avına katılamazdı.

 

Zaten Gouyu ve Dan Fei pek iyi anlaşamıyor gibiydiler. Bu iki kadın Labirent Âleminde karşılaşırsa sonuç çok da iyi olmazdı.

 

Biraz düşündükten sonra Xue Tong’a da etkinlikte yer ayarlamaya karar vermişti.

 

Xue Tong’un askeri Dao’daki potansiyeli oldukça yüksekti. Henüz işlenmeye başlamamış bir yeşim taşı gibiydi.

 

Jiang Chen onu yanına alalı yaklaşık bir sene olmuştu ve daha önce hayatı boyunca eğitim için kaynak ve destek bulamamış birisi olarak oldukça hızlı ilerlemişti. Xue Tong gerçek qi ustası âlemine giriş yapmıştı ve Jiang Chen ondan çok ümitliydi.

 

Jiang Chen dördüncü prensin malikânesinden kendi malikânesine döndüğünde Xue Tong’u yanına çağırttı. Xue Tong gerçek qi ustası olduktan sonra eğitim seviyesine katılaştırmak için uğraşıyordu.

 

Xue Tong kendini çok dinç hissediyordu. Büyük kuzeni Jiang Chen sayesinde dünya görüşü açılmıştı. Her şey artık daha renkli ve iyi görünüyordu.

 

“Büyük kuzenim beni anlayışla karşıladığı için ve bana hep iyi davrandığı için ona borçluyum. Çok sıkı çalışmalıyım ve onun en güvendiği takipçisi olmalıyım, böylece onun sırtındaki yükleri hafifletebilirim. Ben küçüklüğümde ailemi kaybettim. Sürekli başkalarının çatısı altında yaşadım ve eğer Jiang Chen beni şahsi koruması olarak seçmeseydi hala Yinglan kabilesinde yaşıyor olurdum. Hala Lan Yizhou tarafından küçümseniyor ve aşağılanıyor olurdum. Ben şimdi gerçek qi ustası oldum ve Lan Yizhou hala hayatını o sefil yerde sürdürüyor. Tüm bunları düşününce, büyük kuzen Jiang Chen bana resmen ikinci bir hayat verdi.”

 

Xue Tong Jiang Chen’in kapısına gelirken bunları düşünmüştü.

 

“Genç ustam.” Xue Tong Jiang Chen’e gerçekten de saygı duyuyordu.

 

“Xue Tong, sen benim genç kardeşimsin, etrafta kimse yokken bana genç Chen diye hitap edebilirsin, büyük kardeş de diyebilirsin.”

 

“Büyük kardeş.” Xue Tong biraz gerilmişti. Kendisi küçükken ebeveynleri ölmüştü. Bunun üzerine bir de Lan Yizhou denen kişinin baskılarını ekleyince, resmen hayatta kalma mücadelesi vermişti. Lan Yizhou bile onu büyük kardeş diye çağırmasına izin vermiyordu.

 

İşte bu aşağılık kompleksi yüzünden Xue Tong hiçbir zaman Jiang Chen’e büyük kardeş olarak hitap etmemişti.

 

“Öylece durma, biz önce abi-kardeş, daha sonra usta-takipçiyiz. Ah evet, yakınlarda Labirentli Güz Avı diye bir mücadele etkinliği olacak, senin için bir yer ayırttım, ilgilenir misin?”

 

“Mücadele mi?” Xue Tong’un gözleri açılmıştı. Askeri Dao dünyasında birçok mücadelenin olduğunu biliyordu. Buna benzer bir etkinlik Doğu Krallığı’nda Gizli Ejder Denemeleri adı altında yapılıyordu.

 

Fakat sadece dükler ve oğulları bu denemelere katılabiliyordu, sıradan kişilerin katılma hakkı yoktu.

 

“Xue Tong, senin askeri Dao’daki potansiyelin çok yüksek, her alanda oldukça hızlı ilerliyorsun. Fakat, çok fazla ölüm-kalım durumu ile karşılaşmadığın için öldürme arzusu senin içinde tam olarak ateşlenmiyor.” Jiang Chen Xue Tong’un eksik yönlerinden bahsediyordu: “Güz Avı eğitim için harika bir fırsattır ve bütün riskleri kapsar. Ne düşünüyorsun?”

 

“Denemek isterim.” Xue Tong’un sesi kararlı çıkmıştı.

 

“Pekâlâ, anlaştık o halde.” Jiang Chen kafasını salladı ve birkaç hatırlatmada bulundu: “Önümüzde hala on beş gün kadar süre var. Nadir Yeşim Meyvesinin yardımıyla on bir meridyenli gerçek qi ustası olabilirsin. Bu gibi etkinliklerde ne kadar güçlü olursan o kadar avantajlı olursun. Sana öğrettiği İlah’ın Gözü ve Zephyr’in Kulağında ne kadar ilerledin?”

 

“Bu iki yeteneği üçüncü seviyeye çıkardım. Eğer önümüzdeki on beş gün içinde daha sıkı çalışırsam dördüncü seviyeye yükseltebilirim.”

 

Jiang Chen memnun şekilde kafasını salladı, Xue Tong’un potansiyeli gerçekten de olağanüstüydü. Jiang Chen’in geçmiş hayatındaki tecrübelerine sahip olmasına ve Kutsal Gök İmparatorunun oğlu olmasına rağmen Xue Tong ile neredeyse aynı hızda gelişiyordu.

 

Açık konuşmak gerekirse eğer Jiang Chen’in bedeni çelik dövülür gibi tekrar dövülmeseydi kendisinin de sıradan bir potansiyeli olurdu. Şu anki potansiyelinde olmasının sebebi vücudunun tekrar dövülmüş olmasıydı.

 

Fakat Xue Tong’un bedeni dövülüp sertleşmemişti ve küçüklüğünden beri yetersiz imkânlar dâhilinde eğitim yapıyordu, gerekli kaynaklara ve yetişim imkânlarına sahip değildi.

 

Bunlar düşünülünce Xue Tong’un ne kadar üstün bir potansiyele sahip olduğu da görülüyordu.

 

Potansiyel söz konusu olunca, Xue Tong sekiz şahsi koruma arasında en üstün olanıydı. Gouyu’dan bile üstündü.

 

Xue Tong adeta kumda gömülü bir altın kesesiydi.

 

 

Tang Long’un ailesine gelince, kardeşini eve getirdiğinde ortam oldukça sessizdi. Bugün yaşanan olayların inanması imkânsız olaylar olduğunu biliyorlardı.

 

Tang Long yol boyunca meselelerin gittikçe garipleştiğini düşünmüştü.

 

“Kardeşim, sanki bacağımın üst kısmında bir şeyler hissediyorum, bana yardım et, ayağa kalkıp yürümeyi deneyeyim. Gerçekten de bacağımı hissediyor gibiyim!” Tang Zhong tekerlekli sandalyesinde otururken bir anda bağırmıştı.

 

“Ne?” Tang Long kardeşinin sözlerini duyunca sarhoşa dönmüştü. Yüzünde heyecanlı bir ifade oluştu: “Tang Zhong sen ciddi misin?”

 

“Evet, evet! Bacaklarım sanki ayağa kalkıp yürüyecek gibi hissediyorum. Kardeşim, yardım ette birkaç adım atayım!”

 

Tang Long acele şekilde kardeşinin yanına gidip kalkmasına yardımcı oldu.

 

Tang Zhong’un bacakları ayağa kalktığında boşa düşmüş gibiydi, çok uzun zamandır tekerlekli sandalyede olduğundan oldukça güçsüzleşmişti ve dengesini bulmakta zorlandı.

 

Ayakları ile yaptığı hamleler hiç de koordine değildi.

 

“Kardeşim görüyor musun? Yürüyebiliyordum! Yürüyebiliyorum!” Tang Zhong çığlıklar eşliğinde sevinçten ağlamaya başlamıştı.

 

Tang Long’un da gözlerinden yaş gelmişti: “Evet, evet görüyorum! Gerçekten de yürüyebiliyorsun! Seni gerçekten de tedavi etmişler!”

 

Tang Long’un nişanlısı, dürüst kadın, onun da gözlerinden yaş gelmişti ve gözlerini silmek için çabalıyordu.

 

Birkaç tur attıktan sonra Tang Zhong bacaklarını daha iyi hissedebilmeye başlamıştı fakat artık çok yorulmuştu.

 

“Tang Zhong, sen daha bacaklarını yeni yeni hissetmeye başladın, çok aceleci davranma. İlaçlarını aldıkça bacakların eskisi gibi güç kazanacak ve normal insanlar gibi yürüyebilmeye başlayacaksın.”

 

“Kardeşim, çok mutlu oldum. Sen böyle harika arkadaşları nereden buldun? Bu adamlar nereli böyle? Nasıl olur da doktorların hiçbiri benim durumum hakkında fikir yürütemezken o adam altın iğne ile birkaç dürtmeden ve batırmadan sonra beni tedavi edebildi?” Tang Zhong oldukça heyecanlı ve meraklıydı. Aileleri düşük statüdeydi ve sadece düşük statüdeki insanlarla tanışıklık edebiliyorlardı. Böylesine güçlü kişilerle nasıl arkadaşlık edebilirlerdi?






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr