Bölüm 183: Genç Kuzen Jiang Yu’nun Geleceği

avatar
4083 3

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 183: Genç Kuzen Jiang Yu’nun Geleceği


Xue Tong’un mutlu şekilde yanından ayrılmasından sonra Jiang Chen avlunun iç tarafına yöneldi. Başkente geldiğinden beri babası Jiang Feng ile adam akıllı şekilde sohbet edememişti.

 

“Oğlum, duydum ki krallığın Koruyucu Ruh Kralı’nın doğum günü etkinliğine katılmışsın, öyle mi?” Jiang Feng oğlunun mutlu halini görünce kendisi de iyi bir moralle sormuştu.

 

“Evet, bu konu hakkında da mı gözlem yaptın baba?”

 

“Haha! Ben doğal olarak böyle olaylara ilgi ile bakıyorum. Bu bahsettiğimiz kişi krallığın Koruyucu Ruh Kralı! Ah, ben ne zaman eğitimimde böyle üst seviyelere ulaşacağım?” Jiang Feng’in yüzünde hayranlık ifadesi vardı.

 

“Askeri Dao yolunda her şey mümkündür.” Jiang Chen gülümsüyordu. Babasının askeri Dao konusunda böyle tutkulu olduğunu bilmiyordu.

 

Aslında üzerine düşününce Jiang Chen’e de mantıklı geldi. Jiang Chen daha önce hep işe yaramaz bir züppe olmuştu. Jiang hanedanının dükü olarak Jiang Feng küçük ya da büyük fark etmez, her işin başındaki kişiydi. Hem annelik hem de babalık görevi yapıyordu, eğitim için gerekli süreyi nasıl bulabilirdi ki?

 

Şimdi Jiang hanedanının dükü olmadığına ve sıradan bir kişi olduğuna göre, eğitim seviyesi de gittikçe gelişiyordu. Şu anda on bir meridyenli gerçek qi’nin en üst seviyelerindeydi.

 

Babasının böyle hevesli olduğunu görünce Jiang Chen ona Beş Ejderli Kutsal Gök ilacından vermeyi düşündü.

 

Fakat aklındaki bu düşünceyi bastırdı. Sonuçta bu ilacı daha önce kendisi de kullanmamıştı ve acelesi yoktu.

 

Kendisi bu ilacı denedikten sonra ve etkilerini gözlemledikten sonra babasına vermeliydi. Birkaç günlük bu fark çok da büyük bir fark sayılmazdı.

 

Jiang Chen Eğitmen Malikânesinden geri dönerken hazırlığını yapmıştı bile. Kapalı alan yetişimine girip Beş Ejderli Kutsal Gök ilacını içecek ve gerçek qi âleminden ruh âlemine geçecekti. Ruh âlemini anlayıp kavrayacak ve ruh okyanusunu yarıp ona yeniden şekil verecekti.

 

Gereken zamanın ne kadar olduğunu Jiang Chen kendisi de bilmiyordu.

 

“Oh evet, sana bir şey sormam gerekiyor.” Jiang Chen’in aklına Xue Tong’la alakalı düşündüğü şey gelmişti.

 

“Nedir?”

 

“Xue Tong’la konuşuyordum, onun kan soyunun aslında benimkine çok da benzemediğini fark ettim. Bir şeyler yanlış gibi duruyor.”

 

“Yanlış olan neydi?” Jiang Feng şaşırmıştı.

 

“Eğer Xue Tong’un annesi benim annemin kardeşi ise, aynı anne ve babadan doğmuşlarsa, o halde bizim benzer kan soyunu taşımamız gerekir ve kanlarımız arasında bir uyum olması gerekir.”

 

“Oh, belki de algılarında bir yanlışlık olmuştur. Elbette o senin teyzenin oğlu.” Jiang Feng güldü: “Pekâlâ oğlum, senin annen on yıldan daha uzun bir süre önce öldü, bu üzücü şeyler hakkında çok konuşmayalım. Üçüncü amcan ve Xiaoyu bizimle beraber Gök Ağacı Krallığı’na geldiler ve biraz yalnız kaldılar, eğer işin yoksa onları ziyaret etmelisin.”

 

Jiang Feng bu konu hakkında konuşmak istemiyordu ve konuyu değiştirmişti.

 

Jiang Chen bu durumu garip bulmuştu ama babasının üzerine gitmek istememişti.

 

“Pekâlâ, onları kontrol etmek için yanlarına uğrarım, hoşça kal baba.”

 

Jiang Chen babasının odasından ayrılıp üçüncü amcası Jiang Tong’u ziyarete gitti. Genç kuzeni Jiang Yu ile de hoş bir sohbet etti.

 

“Üçüncü amca, görüyorum ki Xiaoyu bağlantı ve ilişki kurmakta yetenekli. Ticarette ve iş yapmada da hiç fena değil. Eğer fırsat yakalarsam, onu Devasa Hazine Sarayı’na mürit olarak aldırabilir miyim diye düşünüyorum, ne dersin?”

 

Dünyadaki her baba oğlunun iyiliğini düşünürdü. Jiang Chen’in bu sözlerini duyan Jiang Tong sevinmişti: “Küçük yeğenim, Xiaoyu zaten sakince bir yerde kalacak birisi değil. Eğer Devasa Hazine Sarayı’na girebilirse onun için çok iyi olur.”

 

“Pekâlâ, Feng Yan’ın bir sonraki gelişinde bu konuyu onunla konuşurum.”

 

Tam da Feng Yan’dan bahsederken, dışarıdan birisi gelip Devasa Hazine Sarayı’nın Yardımcı Yöneticisi Feng Yan’ın ziyarete geldiğini rapor etmişti.

 

“Gel Xiaoyu, Feng Yan’ı beraber karşılayalım.” Jiang Chen Jiang Yu’yu dışarı çıkardı.

 

Feng Yan mutluydu. Başarılı olmanın verdiği mutluluk yüzünden okunuyordu. Terfi olmuştu ve çok para kazanıyordu. Hayatındaki her şeyin çok iyi gittiğini düşünüyordu.

 

Ayrıca bu şekilde bir hayat sürmesinin sebebinin Jiang Chen olduğunun da farkındaydı.

 

Feng Yan bunun farkında olduğu için Jiang Chen’i neredeyse her gün ziyarete geliyordu, onunla arasındaki bağı daha da kuvvetlendirmek istiyordu.

 

“Genç usta Chen, seninle görüşmeyeli başkentte neredeyse ünlü olmuşsun, senin hakkında konuşan kişiler var. Ah evet, bazı insanlar büyük insan olmak için doğmuştur. Genç usta Chen de elbette o insanlardan birisi. Bu durum beni oldukça kıskandırıyor hehe!”

 

“Kardeş Feng, sen de son günlerde pek boş durmuyorsun.” Jiang Chen kahkaha ile karşılık verdi.

 

“Hehe! Benim bu başarımın sebebi Jiang Chen isimli kahramandır.” Feng Yan’ın giyimi ve duruşu oldukça resmi ve düzgündü. Jiang Chen’e küçük kardeş olarak değil, genç usta olarak hitap ediyordu.

 

Bu hitap şekli hem saygılı hem de samimiydi.

 

“Pekâlâ, genç usta Jiang Chen, duydum ki Dokuz Muhteşem Çiy Şarabını doğum günündeki etkinliği kazanmak için kullanmışsın.”

 

“Bakıyorum da başkentte hiçbir şey gizli kalmıyor. Ben daha eve geleli ne kadar oldu ki haberler hemen duyulmuş?” Jiang Chen gülümseyerek konuşuyordu.

 

“Başkent her zaman haberlerin hızlı yayıldığı bir yer olmuştur. Şuna ne dersin genç usta, senin Dokuz Muhteşem Çiy Şarabını Devasa Hazine Sarayı’nda açık artırmaya koyalım? Eğer bu şarabın satışını yaparsak iki taraf da kârlı çıkar.”

 

Jiang Chen Feng Yan’ın bu sözlerini mantıklı bulmuştu. Yanındaki Jiang Yu’ya baktı ve aklına bir fikir geldi: “Ben ruh seviyesindeki şarabı Shi Xiaoyao’ya ve Eğitmen Ye’ye hediye ettim. Bu şarabı üretmek için gereken malzemeler pahalı. Aynı zamanda bu ürün seri üretime elverişli değil. Eğer pazarda yaygın şekilde satışı başlarsa başkan yardımcısı Shi Xiaoyao bu duruma sinirlenebilir.”

 

Feng Yan bu sözler hakkında düşününce mantıklı olduğunu anladı. Başkan yardımcısı Shi şarabı seven birisiydi. Eğer sokaktaki basit insanlar bile bu şaraptan içebiliyor olsaydı, bu şarap nasıl nadir bulunan bir şarap olarak anılabilirdi ki?

 

“İşte, bende sıradan seviyede bir Dokuz Muhteşem Çiy Şarabının tarifi var. Seviyesi düşük, fakat yine de sıradan şaraplara göre eşsiz bir içecek. Bu şarap pazar yerlerinde satışa sunulabilir.”

 

“Oh? Böyle bir şey mi varmış? Genç usta Chen, görünüyor ki biz seninle bir ortaklığın temellerini kuruyoruz.” Feng Yan’ın gözleri ışıldıyordu.

 

“Hmm, bu işlerin başına genç kuzenim Jiang Yu’yu koymayı planlıyorum. Feng Yan, bu tarif karşılığında genç kuzenim Jiang Yu’nun Devasa Hazine Sarayı’nda bir işe girmesine ne dersin?”

 

Feng Yan biraz şaşırmıştı ama hemen cevapladı: “Bundan iyisini olamazdı! İnsanların Devasa Hazine Sarayı’na girmeleri zordur, fakat genç usta Jiang Chen’in kuzeni için bu bir problem olmayacaktır. Gidip bunları başkan yardımcısı Shi’ye anlatayım, eminim bizi yüz üstü bırakmayacaktır.”

 

Feng Yan hareketi ve iş yapmayı seven birisiydi, anında oradan ayrıldı ve Shi Xiaoyao ile konuşmak için Devasa Hazine Sarayı’na doğru yola koyuldu.

 

“Xiaoyu, ben senin için bu yolu çizdim, fakat Devasa Hazine Sarayı’na girdikten sonra artık ben yanında olmayacağım.”

 

Jiang Yu oldukça minnettar kalmıştı: “Kardeşim, senin yüzünü kara çıkartmayacağım.”

 

Yaklaşık iki saat sonra Feng Yan büyük bir hevesle geri geldi.

 

“Genç usta Chen, başkan yardımcısı Shi oldukça açık sözlü ve cömertti. Jiang Yu için birinci kademe mürit unvanı verdi. Bu bahsettiğim kademe, benim bulunduğum yardımcı yönetici kademesinden sadece bir adım uzaklıkta!”

 

Devasa Hazine Sarayı’nın müritleri başlangıçta stajyer mürit olarak başlar, sonrasında dokuzuncu kademe, sekizinci kademe, yedinci kademe… ve en sonunda birinci kademe olarak terfi olurlardı.

 

Birinci kademe mürit demek, müritler arasındaki en yüksek kademe demekti. Sonraki kademeler ise yardımcı yönetici, yönetici ve kıdemli yöneticiydi.

 

“Başkan yardımcısı Shi aynı zamanda dedi ki, eğer Jiang Yu örnek teşkil edecek şekilde çalışır ve başarılı olursa, bir istisna yaparak ona mentorluk edeceğini de söyledi.” Feng Yan mutlu bir ifadeyle gülüyordu.

 

Jiang Chen Feng Yan’ın samimi olduğunu hissedebiliyordu: “Feng Yan, şimdilik sen saraya geri dön, ben yarın Jiang Yu ile şarap tarifini göndereceğim ve sizinle pazarlık edeceğim. Detaylara girmeyeceğim, bu kısım Jiang Yu’yu ilgilendiriyor.”

 

Feng Yan gülümsedi: “Genç usta Jiang Chen’in kuzeni Jiang Yu’ya elbette yanlış şekilde davranmayız. Hehe, o halde ben geri gidip genç kardeş Jiang Yu’nun yarınki ziyaretini bekleyeceğim.”

 

Görünen o ki Feng Yan bu konu hakkında oldukça hevesliydi ve başarılı olmak istiyordu. Eğer bu durumu da güzelce idare ederse büyük bir başarı yakalamış olacaktı.

 

Söylemek gerekirdi ki, sıradan seviyeli bir Dokuz Muhteşem Çiy Şarabı bile müthiş derecede kâr getirecek bir üründü. Aynı zamanda Jiang Yu’yu saraya alarak Jiang Chen ile olan bağlantılarını da güçlendirmiş olacaklardı.

 

“Xiaoyu, sana sıradan seviyeli Dokuz Muhteşem Çiy Şarabının tarifini veriyorum, sen bu gece yarınki konuşmaları nasıl idare edeceğini düşün. Çok uyumlu davranıp zor şartlar altında çalışmayı kabul etme, aynı zamanda dar görüşlü davranıp sadece gelecek olan parayı düşünerek de hareket etme, anladın mı beni?”

 

“Kardeşim, sınırları koyacağım.” Jiang Yu’nun gözlerinde heves vardı.

 

Jiang Chen sıradan seviyedeki şarabın tarifini yazdıktan sonra Jiang Yu’ya birkaç cesaretlendirici söz daha söyledi ve onu gönderdi.

 

Daha sonra adamlarını yanına çağırdı ve birkaç emir verdikten sonra onları kapalı alan yetişimine gireceğine dair bilgilendirdi.

 

Jiang Chen bu seferki kapalı alan yetişiminin dış dünya tarafından bilinmesini istemiyordu.

 

Beş Ejderli Kutsal Gök ilacını alacağını kendisinden başka hiç kimse bilmiyordu.

 

Elinde olmayan koşullar yüzünden ve bedeninin güçsüzlüğünden dolayı çok vakit kaybetmişti.

 

Eğer bedeni daha güçlü olsaydı bazı sorunları daha kolay şekilde halledebilirdi. Mesela Kuzey Gök Kubbe Sarayı ile olan meselesi. Eğer yeterince güçlü olsaydı, anında üstlerine saldırır ve soyguncuları bir anda yok ederdi. Sonrasında yaşanan gereksiz olayların hiçbir gereği de kalmazdı.

 

Jiang Chen bu durumdan bir ders çıkarmıştı ve gücünü artırmaya karar vermişti.

 

Gözlerini kapattı ve Boulder’in Kalbini kullanarak ilaçları hissetmeye başladı. Zihin gücü ilaçlardan bir tanesi ile büyülü bir şekilde bağlantı kurmuştu, anında gözlerini açtı.

 

“İşte bu ilaç!”

 

Diğer ilaçları kenara koydu. Böyle bir ilaç için, bir tanesini almak yeterliydi. Birden fazlasını almanın faydası yoktu.

 

Bağdaş vaziyetini aldı ve meditasyon haline geçti. Beş Ejderli Kutsal Gök ilacı hakkındaki bilgilerinin üzerinden bir kez daha geçti.

 

Daha sonra ağzını açıp ilacı yuttu.

 

İlacın güçlü etkisi anında vücudunu sarmıştı.

 

Sanki vücudunda bir okyanus çalkalanıyor gibiydi, beş adet vahşi ejder fırtınadan dolayı okyanusta çırpınıyor gibiydi.

 

“Gerçek qi’yi ejder haline getirmek, vücudu çelik döver gibi döverek sertleştirmek, gerçek qi’yi ruh qi’sine dönüştürmek, ruh okyanusunu şekillendirmek…”

 

Jiang Chen’in aklında bütün safhalar tek tek canlanıyordu. Yularından kurtulmuş at gibi içinde koşuşturan beş adet güçlü akıntıyı kontrol etmeye başlamıştı.

 

Beş Ejderli Kutsal Gök ilacı beş elementin özünü absorbe etmişti. Beş akıntıyı birden kuşatmıştı bu ilaç. Bu beş kuvvet dünya ve gökler kadar güçlüydü.

 

Askeri Dao uygulayıcısı olarak, fiziki beden aslında küçük ve önemsiz sayılırdı. Eğer bir uygulayıcı kendini geliştirmek istiyorsa bedeninin içindeki cevheri genişletmeli ve güçlendirmeliydi.

 

Bu ilaç sayesinde vücudun güç merkezleri daha da sertleşiyordu.

 

Aslında, her gerçek qi uygulayıcısı vücutlarındaki beş qi ile eğitim yaparak bu işe başlıyordu, bu beş qi vücuttaki beş organı temsil ediyordu.

 

Aynı zamanda bu beş qi beş elementi de temsil ediyordu.

 

Fakat, ruh âlemine geçen bazı uygulayıcılar kendilerini kısıtlanmış olarak buluyorlardı, dayandıkları temeller beş elementi temsil edecek kadar kuvvetli değildi.

 

Bu yüzden bazı uygulayıcılar ruh âlemine geçtiklerinde birden fazla seviye atlayabiliyorken bazıları ise sadece ruh âleminin en baştaki seviyesinde kalıyorlardı.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44263 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr