Bölüm 176: Kibirli, Zorba ve Dâhi Topluluk Müridi

avatar
3296 5

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 176: Kibirli, Zorba ve Dâhi Topluluk Müridi


Jiang Chen sebebini anlamamıştı ama ilginç bir şekilde Han Xianke’ye sinirlenmişti. Belki de çoğu topluluk müridinin ortak özelliği olan, ukala ve kibirli havasındandı. Belki de Qingyang Vadisi ile dalga geçmesinden dolayıydı.

 

Sonuçta Qingyang Vadisi’nden yaşlı Fei, Jiang Chen’in hizmetkârı olmayı seçmişti ve orta yaşlı bu şişman adam Fei’nin adamlarından birisiydi. Jiang Chen bu şişman adamla dalga geçildiğini görünce sinirlenmişti.

 

Birine bulaşmadan önce arkasında kim olduğunu bilmek gerekirdi.

 

Bu şişman adamın arkasında Kadim Fei vardı ve Kadim Fei’nin arkasında da Jiang Chen vardı.

 

Her ne kadar bu şişman adamın Jiang Chen’in gözünde çok da fazla değeri olmasa da, birilerinin böyle rahatça başkalarıyla dalga geçebiliyor olması Jiang Chen’i rahatsız etmişti.

 

Dan Fei’nin sözlerini duyunca Han Xianke samimiyetsiz şekilde gülümseyerek: “Boş versenize, ben bir çöp torbasıyla muhatap olmak istemiyorum. Onlara öncelik veriyorum, eğer bu meseleyi halledebilirlerse zaten bu mesele çok da zor değil demektir. Eğer halledemezlerse o zaman ben işe el atarım.”

 

Topluluk müritleri bazen garip ve eksantrik davranabiliyorlardı ama bu kadar garip davranan ilk defa görülüyordu. Gururlu ve kendinden emin şekilde, diğerlerine öncelik tanımıştı.

 

Bunun sebebi kendisinin bir topluluk müridi olmasıydı ve sıradan insanlarla haşır neşir olmak istememesiydi. Sıradan insanlarla muhatap olduğunda statüsünün sarsılacağına inanıyordu.

 

Başkalarının bir işte başarısız olmalarını seyredip, daha sonra işe el atarak kendisi başarmayı seviyordu. Daha sonra ise başkalarının takdirini ve saygısını kazanmayı seviyordu.

 

Bu alışkanlık, neredeyse her topluluk öğrencisinin sahip olduğu bir alışkanlıktı.

 

Harekete geçen ilk kişi Ye Zheng’in getirdiği veterinerdi. Bu elemanın zihniyeti fırsatçılığı benimsemişti. Bu karşısına çıkan şansı şöhret kazanmak ve bu şöhretle mal varlığı edinmek için kullanmak istiyordu. Bu amaçla cesaretini topladı ve yürümeye başladı.

 

Anka-Ejder, veteriner daha üç metre uzaklıktayken hafiften rahatsız olmuştu ve homurdanmaya başlamıştı. Veteriner acı bir çığlık atıp bir anda geriye doğru fırladı, ağzından kan fışkırıyordu.

 

Bu adam sadece sivil bir veterinerdi ve askeri Dao eğitimi orta seviyelerdeydi. Bir ruh hayvanının karşısında nasıl durabilirdi ki? Hayvanın yarattığı şok etkisi adamın kan kusmasına sebep olmuştu.

 

Han Xianke’nin dudaklarında bir gülümseme belirdi ve Qingyang Vadisi’nden gelen kıdemli adama baktı.

 

Kıdemli adamın yüzünde endişeli bir ifade vardı. Çok zor bir durumda kaldığının farkındaydı.

 

Endişeli olmasına rağmen hamlesini yaptı ve hayvana baktı, bir teşhis koyuyormuş gibi davranıyordu. Başarılı olsun ya da olmasın, en azından bahane üretebilecek kadar sahnede oyalanmayı seçmişti.

 

Söylemek gerekirdi ki, Qingyang Vadisi’nin bu kıdemli kişisi biraz yeteneğe sahipti, en azından ağzından kan fışkırmamıştı.

 

Hayvana bakarak teşhis koymanın dört aşamasını gerçekleştirdi, bakma, dinleme, sorgulama ve hissetme. Bunları yaptıktan sonra ellerini iki yana açarak: “Bayan Dan Fei, bu hayvanda bir sorun göremiyorum.”

 

Dan Fei’nin güzel yüzü kederlenmişti. Sorun yok muydu? Eğer sorun yoksa bu kadar insan burada neden toplanmıştı? Sadece bir şov izlemek için mi?

 

Kenarda oturan Eğitmen Ye kafasını salladı. Bu etkinliği eklemek Dan Fei’nin fikriydi, Eğitmen Ye aslında bunu onaylamamıştı. Bu genç kişilerin böyle bir problemi çözebileceğini düşünmemişti. Fakat başka çaresi olmadığından ve Dan Fei’yi incitmek istemediğinden bunu kabul etmişti.

 

Sonuçta elinden bir şey gelmiyordu, başka insanların da denemesinden zarar gelmezdi.

 

“Ve sen bir çöp torbası gibi olduğunu kabul etmek istemiyor musun? Şu sahneden çekilsene be!” Han Xianke bir anda sahneye atılıp şişman adamı tuttuğu gibi sahneden dışarı attı.

 

Topluluk müritlerinin zorbalığı bu olayla tamamen kanıtlanmıştı işte.

 

Şişman adamın eğitiminin iyi seviyede olması iyi bir şeydi. Sahneden aşağı doğru süzülürken havada dengesini yakalayabilmiş ve iki ayağının üzerine düşmüştü.

 

Yüz rengi solmuştu ve öfkeli bir şekilde: “İkinci prens, bu resmen zorbalığın üst seviyesi!”

 

Ye Qiao kederli şekilde konuştu: “Boş ver, bazen geri adım atmak en mantıklısıdır. Denizlerdeki hırçın dalgalardan ancak geri çekilerek hayatta kalınabilir.”

 

Şişman adam kafasın iki yana sallayarak: “Ben geri adım atmıyorum! Bakalım bu topluluk öğrencisinin yetenekleri gerçekten de beni aşağılayabilecek kadar üstün müymüş?”

 

Şişman adam inatçı birisiydi, sahnede kalıp Han Xianke’nin ne yaptığını gözlemlemek istiyordu.

 

Eğer Xianke bu problemi çözebilirse, kendisi de onu gözlemleyerek bir şeyler öğrenmiş olacaktı.

 

Eğer çözemezse, bu şöhreti yaygın kişinin de bir çöp torbası değerinde olduğu ortaya çıkacaktı.

 

Eğer ikisi de aynı çöp torbası değerindeyse, Xianke’nin kendisiyle dalga geçmeye ne hakkı vardı?

 

Görünüşe göre Han Xianke’nin gururlanması için bazı sebepleri vardı, çünkü Xianke sahneye adım atarken endişeli ve heyecanlı görünen hayvan bir anda sakinleşmeye başlamıştı.

 

Han Xianke hayvanı incelerken ve teşhis koymaya çalışırken de hiçbir zorlukla karşılaşmamıştı.

 

Görünüyordu ki Han Xianke ruh hayvanlarıyla iletişim kurmakta başarılıydı. Anka-Ejder ona hiç direnç göstermemişti.

 

Durum böyle bir hâl alınca, Dan Fei bile Han Xianke’ye umutla bakmaya başlamıştı.

 

Fakat zaman işliyordu, bir saat geçmişti, daha sonra iki saat. İnsanların artık karnı bile acıkmıştı ve mide gurultuları duyuluyordu. Han Xianke hâlâ herhangi bir sonuç elde edememişti.

 

Sahnenin alt tarafındaki bazı kişiler huysuzlanmaya başlamışlardı.

 

“Yapacak mısın yapmayacak mısın? Eğer yapamayacaksan sahneden in! Hepimiz acıktık ve senin işini bitirmeni ve yemek yemeyi bekliyoruz.”

 

“Demek ki topluluk müritleri böyleymiş ha?”

 

Sahnenin altındaki bazı kişiler iftiralar eşliğinde dedikoduya bile başlamıştı.

 

Sonuçta herkes birinci prensin taraftarı değildi ve herkes topluluk müritlerinin zorbalık etmesinden yana değildi.

 

Han Xianke garip hissetmeye başlamıştı.

 

Garip hissetmesinin sebebi hayatı boyunca öğrendiği bütün bilgileri teşhis için kullanmış olmasına rağmen bu Anka-Ejderdeki problemin ne olduğunu bulamamış olmasındandı.

 

Eğer hasta olduğunu söyleyecek olsa, hayvanın vücut fonksiyonlarında bir sıkıntı yoktu.

 

Eğer hasta olmadığını söyleyecek olsa, hayvan yemek yemiyor ve su içmiyordu, oldukça kilo kaybetmişti.

 

Eğer sadece yemek ve içmek için hevesli olmayan bir hayvan olduğunu söyleyecek olsa, hayvanın duruşundaki azamet çok büyüktü. Kesinlikle hasta görünümlü bir Anka-Ejder değildi.

 

Han Xianke’nin morali bozulmuştu.

 

Kendinden önceki kişilere çöp torbası muamelesi yapmıştı ve şimdi kendisi iki saat boyunca uğraşmış olmasına rağmen herhangi bir sonuca varamamıştı. Öylece çıkıp da “Bu hayvanın bir problemi yok.” diyemezdi ki.

 

Eğer hayvanın problemi yoksa kendisi burada ne yapıyordu?

 

Zaten hayvanda bir problem olmadığına dair Qingyang Vadisi’nin kıdemlisi bir görüş belirtmişti ve bunun üzerine Han Xianke o adamı sahneden aşağı fırlatmıştı.

 

Kendinden önceki kişiyle nasıl aynı şeyi söyleyebilirdi? Eğer Qingyang Vadisi’nin kıdemlisiyle aynı şeyleri söylerse Baş Usta da kendisini sahneden aşağı fırlatabilirdi.

 

“Dâhi Han, sen az önce bana çöp torbası demiştin fakat sen de iki saattir uğraşıyorsun. Problemin ne olduğunu söylesene. Bize de anlat da biz de bir şeyler öğrenelim.” Sahnenin kenarındaki kıdemli şişman adam konuşmuştu.

 

Şişman kişiler kesinlikle gücendirmeye gelmezdi, özellikle de insan içinde gücendirildilerse daha sonradan ellerine geçen fırsatı kesinlikle kullanırlardı. Daha önce kendilerini gücendirmiş olan kişilerle buldukları her fırsatta dalga geçerlerdi.

 

Bu şişman kıdemli ise kesinlikle şişman insanların bu genel özelliğini yansıtan cinsten birisiydi.

 

Han Xianke bir kep giyiyor olmasına rağmen sahnenin alt tarafındaki kişiler onun zor durumda kaldığını yüz ifadesinden anlayabiliyorlardı ve çoğunun aklında şu düşünce vardı, ‘Şu topluluk öğrencisine de bak, ne kadar da muhteşemmiş hehe!’

 

Peki sonuç neydi?

 

Hâlâ boş boş bakan gözler!

 

Dan Fei hafif bir ses tonuyla sordu: “Han bey, teşhisiniz nedir?”

 

Han Xianke Dan Fei’nin sorusuna kekeleyerek cevap verdi: “Bu… Bu hayvan… Durum biraz karmaşık. Belki de bu tarz bir ruh hayvanı sadece kendi doğal ve vahşi ortamında yaşamaya elverişlidir. İnsanlar tarafından yetiştirilmeye uygun değildir.”

 

Durum bu hâle gelince Han Xianke sadece böyle beceriksiz bir bahane uydurabilmişti.

 

Dan Fei bu sözleri duyunca hayal kırıklığına uğramıştı. Han Xianke’nin bunları uydurduğunun farkındaydı. Hâlbuki en başta bu şöhreti yaygın topluluk müridinden umutluydu, fakat sonuç yine de hayal kırıklığıydı.

 

“Bayan Dan Fei, belki de biz bu hayvanı kendi orijinal habitatına, uzak dağlara götürmeliyiz. Eğer önceki doğasına kendisini yakın hissederse belki de…”

 

“Han bey, gerçek bir teşhisiniz var mı yok mu?” Dan Fei karşısındaki kişinin kelime oyunlarıyla kendisini oyalamasına sinirlenmişti.

 

“Benim şahsi fikrimce, bu vahşi hayvan evcilleştirilmeye uygun değil ve esaret altında yaşamaktan mutsuz.”

 

Dan Fei kayıtsız şekilde gülümsedi: “Aynı fikirde olmadığım için beni affedin. Baş Usta bu hayvanı çok uzun yıllardır yanında tutuyor ve onu her daim en iyi şekilde yetiştirdi. Eğer problem bu hayvanın ehlileştirilememiş vahşi doğası olsaydı, bu kadar süre sonra bu problem ortaya çıkmazdı.”

 

Han Xianke ne diyeceğini bilemez hâlde konuştu: “Belki de iklim uygun değildir.”

 

Jiang Chen bu sözleri duyduğunda daha fazla kendini tutamadı ve bir kahkaha patlattı.

 

Bu kahkaha en çok da Han Xianke’nin kulaklarını tırmalamıştı. Yüzü bir anda ekşidi ve bağırarak: “Kimdi o? Kim bu kadar cesur olabildi? Topluluk müridi konuşurken gülmeye kim cesaret edebildi?”

 

Böyle sinirlenmesinin sebebi aslında utanç duygusunu gizlemek içindi.

 

Lu Wuji zaten o sırada Jiang Chen’i izliyordu: “Jiang Chen, sen Han beyin arkasındaki gücü biliyor musun? Sen ona gülmekle ne ima ediyorsun? Yoksa Han beyi hor mu görüyorsun?”

 

Lu Wuji aslında Han Xianke’yi sevip, onun hakkını aradığından böyle konuşmuyordu. Sadece Han Xianke’nin öfkesini kabartıp Jiang Chen’in üzerine yönlendirmeye çalışıyordu.

 

Tabii ki Han Xianke de içinde biriken bu öfkeyi dışa vurabilmek için Jiang Chen’i seçecekti. Jiang Chen’e doğru sinirli bir bakış attı.

 

Jiang Chen zaten bu Han Xianke denen adama gıcık olmuştu, kendisine böyle baktığını görünce daha gıcıklandı: “Burnun havada bir şekilde bana bakmayı kes! Sen diğer kişilere çöp torbası demeden önce kendin çöp torbası olup olmadığına bak ve madem çöp torbasıysan bu kadar kibirli davranma! O kadar kendinden emin bir şekilde sahneye çıktın ki şimdi başarısız olduğun anlaşılmasın diye bahaneler uyduruyorsun! Sence de bu durum çok komik değil mi?”

 

“Çöp torbası mı? Jiang Chen sen delirmiş olmalısın! Sen herhalde ölmek istiyorsun?” Lu Wuji zaten gergin bir hâlde olan ortamı daha da germek için çabalıyordu.

 

Ye Dai o sırada kaşlarını çatmıştı: “Dört numara, senin takipçin oldukça çocuksu davranıyor. Bir topluluk müridini kötülemek de ne demek? Bu köylü şarlatan cahil olabilir, ama sen de mi bu cahilliği benimsedin?”

 

Ye Rong birinci prensin konuşmasına cevap vermedi.

 

Fakat Jiang Chen yine bir kahkaha atarak: “Birinci prens, bana sürekli köylü şarlatan diye hitap ediyorsunuz, köylü bir cahil olarak sormak istiyorum, bu Beş Kanatlı Anka Ejderinin problemi nedir? Madem siz köyden değil, büyük bir şehirdensiniz, bunu açıklayın. Eğer tek bir mantıklı açıklama yapabilirseniz size hayranlık duyacağım. Ama olduğunuzdan daha iyisiymişsiniz gibi davranmayın tamam mı?”

 

Ortama bu sözlerden sonra sessizlik hâkim olmuştu. Bu adam birinci prense cevap verecek kadar gözü pek birisi miydi?






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44256 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr