Bölüm 171: Dan Fei’yi Şaşırtan Olaylar ve Sonuçlar

avatar
3330 4

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 171: Dan Fei’yi Şaşırtan Olaylar ve Sonuçlar


Dan Fei olayların bu şekilde geliştiğini görünce dudakları kederli şekilde birbirinden ayıldı: “İzin verin de Baş Usta hangi hediyenin iyi, hangi hediyenin kötü olduğuna karar versin. Sıradaki!”

 

Ye Dai olayın böyle hızlı kapanmasından memnun değildi ama Dan Fei’nin bu sözlerinin üzerine söz söyleyemiyordu. Yüzünde sinsi bir gülümsemeyle yerine tekrar oturdu.

 

İçten içe sinirleniyordu, Dan Fei bugün ikinci kez Ye Rong’un tarafını tutmuştu. Bu durum Ye Dai’nin aklında değişik düşüncelere yer açtı.

 

“Nasıl olur da Dan Fei’nin gözünde, sıradan bir cariyeden doğmuş bir prens, benim gibi soylu bir kandan gelen prensten daha değerli olabilir?”

 

Ye Dai bunları düşünüyordu ama bir yandan da buna inanmak istemiyordu: “Kesin bu Ye Rong denen çocuk Dan Fei’ye sürekli dalkavukluk ettiği için böyle olmuştur. Benim ailemin ne kadar nüfuzlu ve güçlü olduğunu düşününce, Dan Fei elbette beni diğerlerinden daha üstün tutmak isteyecektir. Belli ki Dan Fei Ye Rong’a yardım etti çünkü bu zavallı adama acıdı. Fakat Eğitmen Ye için durum farklı, o hiçbir şekilde taraf tutmaz ve birinin zayıf ya da güçlü olduğuna bakmadan olayları yorumlar. Ben, Ye Dai, her türlü en üstün prens benim.”

 

Ye Dai bunları düşünerek kalbini ve zihnini sakinleştirmişti.

 

Dan Fei’nin bu kargaşayı da sakinleştirmesi üzerine etkinlik normal seyrinde devam etti. Bütün hanedanların müritleri ve soylu ailelerin oğulları, hediyelerini ve iyi dileklerini ilettiler.

 

Bütün hediyelerin verilişi çok da uzun sürmeden bitti.

 

Dan Fei Eğitmen Ye’nin yanına doğru yürüdü: “Bu seneki etkinlik diğerlerinden daha garip geçti. Bütün hanedanlıkların takipçileri de hediye getirdiler. Bu seneki gelen hediyelerin değeri geçen seneki gelen hediyelerin değerinden neredeyse iki kat daha fazla.”

 

Yaşlı eğitmen gözleri yarım kapalı vaziyette olayları izlemişti, tıpkı meditasyon hâlindeki bir keşiş gibiydi. Dan Fei’nin sözlerini duyduktan sonra gözlerini yavaşça açtı.

 

“Hadi şu hediyelere bir bakalım.” Eğitmen kederli şekilde konuştu.

 

Bu kederle söylenmiş sözler, ortamdaki herkesin heyecanlanmasına yol açtı.

 

Herkes biliyordu ki yaşlı eğitmen hediyelere göz attıktan sonra onların arasından üç tanesini seçecekti.

 

Bu seçilen üç hediyenin sahibi olan kişiler eğitmene şahsi olarak soru sorabilecek ve onun rehberliğinden faydalanabileceklerdi.

 

Bu olay, bir onur ve şeref kaynağı olduğu gibi aynı zamanda erişilebilecek çoğu maddi ödülden daha değerliydi. Eğer Eğitmen Ye’nin rehberliğini isteyen kişiler bir kuyruğa girselerdi, bu kuyruk başkentin başından sonuna kadar uzanırdı.

 

Ne yazık ki bu fırsatı elde etmek, çok nadir karşılaşılan bir durumdu.

 

Prensler önceki zamanlarda Eğitmen Ye’den eğitim almışlar, ondan bilgiler öğrenmişlerdi, fakat bunlar prensler bir aradayken olmuştu. Herkes aynı şeyi öğrenmişti.

 

Eğitmen, prenslerin hiçbirini diğerinden üstün görmemişti.

 

Eğitmenin şahsi rehberliğine erişmek bu yüzden çok değerliydi ve prensler bile bunun için yarışıyorlardı.

 

Yaşlı eğitmen hediyelerin hepsini masada bir çember oluşturacak şekilde dizdirmişti. Hangi hediyeye bakarsa baksın, yüzünden hiçbir ifade okunmuyordu.

 

Kimin hediyesine sevinip kiminkine üzüldüğünü hiç kimse tahmin edemiyordu.

 

Fakat yine de Ye Dai oldukça rahat görünüyordu. Her hanedandan hediye gelmişti fakat hiçbiri de onunkiyle kıyaslanabilecek değerde değildi.

 

Sarı Ejderin Denizleri İzlemesi tablosu, diğer bütün hediyelerden hem kalite hem de maddi değer açısından oldukça üstündü.

 

Tabii ki Kılıç Dişli Uçan Tilki’den de üstündü, sonuçta bu tilki sadece evcil bir hayvandı, bir oyuncak sayılırdı.

 

Onun hediye olarak verdiği Sarı Ejderin Denizleri İzlemesi tablosu ise tam bir hazine değerindeydi, ruh âlemi uygulayıcılarının bile hayranlıkla izleyeceği bir hediyeydi. Böyle bir eşyayı çoğu insan sadece şans eseri bulabilirdi.

 

İşin aslı, bu hediyeyi sunmadan önce oldukça uzun bir süre tereddütte kalmıştı. Bu tabloya gerçekten de oldukça fazla yatırım yapmıştı. Bu hediyeyi verirkenki tek amacı elbette Eğitmen Ye’nin kendisi hakkında iyi bir görüşe sahip olmasını istemesiydi.

 

Biliyordu ki, kanunları yazma ve yargılama yetkisi sadece mahkeme yetkililerinin ve kralın elindeydi, fakat Eğitmen Ye’nin de onayı olmazsa olmazdı. Onun fikirlerine çok önem veriliyordu, bazen kral bile bazı konularda karar verecekken ona danışıyordu.

 

Bir başka deyişle, Eğitmen Ye’nin Gök Ağacı Krallığı’ndaki nüfuzu ve gücü neredeyse kralınkinden daha üstündü.

 

Kral her zaman değişebilirdi ve yerine yenisi gelebilirdi.

 

Fakat Eğitmen Ye’nin yerini kimse dolduramazdı.

 

Dan Fei, yaşlı ustasını hediyeleri izlerken onun yanından ayrılmıyor ve sabırla onu takip ediyordu.

 

İşin aslında, Dan Fei’ye göre de Sarı Ejderin Denizleri Seyretmesi tablosu diğer hediyelerden çok daha üst düzeydeydi. Diğer hediyeler bu tablonun yanına bile yaklaşamazdı.

 

Fakat yine de, Dan Fei bile Eğitmen Ye’nin düşüncelerini okumakta başarısızdı.

 

Tam da Dan Fei ustasının düşüncelerini tahmin etmeye çalışırken, Baş Usta sadece Dan Fei’nin duyabileceği bir ses tonuyla konuştu: “Küçük Dan, sence bu hediyelerden hangisi en iyisi?”

 

Ustanın sorduğu soruyu Dan Fei’den başkası duymamıştı ve Dan Fei de aynı şekilde, ustasından başka kimsenin duyamayacağı şekilde cevap verdi: “Hediyelerin kaliteleri düşünülecek olursa, Sarı Ejderin Denizleri İzlemesi tablosu en iyisidir.”

 

“Hmm, aslında yanılmıyorsun Dan Fei, fakat ben en iyisi olarak onu seçmeyeceğim.”

 

“Fakat neden? En iyisi olarak onu seçmezseniz insanlar bunun adaletsiz olduğunu düşünmez mi?”

 

“Adaletsiz mi? Eğer meselelere tarafsız şekilde yaklaştığımı düşünmüyorlarsa buraya gelmek zorunda değiller. Sen de biliyorsun ki bu etkinlik gönüllü katılımcılarla dolu. Kimseden zorla katılmasını istemedim.”

 

Eğitmenin pozisyonundaki birisi başkalarının kendisi hakkında ne düşündüğünü umursayacak birisi değildi.

 

Eğer bir şey hakkında iyi hissediyorsa ona iyi derdi. Eğer bir hediyenin ‘en iyi’ olmadığını düşünüyorsa o hâlde o hediye en iyi değil demekti.

 

Kendisini açıklamasında gerek yoktu. Karşısındaki kişinin anlayıp anlamamış olması Baş Ustanın fikrini değiştirmeyecekti. Baş Ustanın kararından şüphe edebilirdiniz fakat onun gücünden ve nüfuzundan kesinlikle şüphe edemezdiniz.

 

“Baş Usta, Dan Fei’niz soruyor, neden böyle yapıyorsunuz. Merak ediyorum.”

 

“Bu çok basit, bunun iki sebebi var, birincisi bu tablo sahte! Gerçi gerçek olsa bile bu tabloyu seçmezdim.” Yaşlı eğitmen umursamaz şekilde gülümsedi.

 

“Sahte mi? Orijinal olsa bile yine mi en iyisi olamazdı?”

 

“Evet, bunun da bir sebebi var, bu tablonun yapan kişi benim. Fakat üzerinden çok uzun zaman geçti ve kimse orijinal tablonun nerede olduğunu bilmiyor. Prensin gerçekten de bu sahte tabloyu gerçek sanıp o kadar para harcadığını düşünüyorum da… Hahaha! Dan Fei, sence ben tecrübesiz biri miyim? Sence de ben uzun süre boyunca yaşayıp tecrübe kazanmadım mı?”

 

“Baş Usta yaşadığı her yılı mutlu şekilde yaşasın ve daha da uzun yaşasın. Elbette uzun yıllar yaşadınız, merak ediyorum da, ikinci sebep nedir?”

 

“İkinci sebep mi? Bu çok açık değil mi? Başka bir eşya benim dikkatimi daha fazla çekti. Bence birinciliği o eşya hak ediyor.”

 

“Oh?” Dan Fei şaşırmıştı. Daha iyi bir eşya mı vardı? Peki, neydi o eşya? Dan Fei küçük yaşında Eğitmen Ye tarafından evlat edinilmişti ve uzun zamandır onun yanında olduğu için neleri sevdiğini ve neleri sevmediğini iyi bilirdi.

 

Acaba Dan Fei’nin kayda geçirmeyi unuttuğu başka bir eşya mı vardı, Dan Fei acaba daha kaliteli bir eşyayı gözden mi kaçırmıştı?

 

“Küçük Dan, listeyi yazmaya başla. Üçüncü sırada Sahte Sarı Ejderin Denizleri Seyretmesi tablosu, ikinci sırada Kılıç Dişli Uçan Tilki yavrusu ve birinci sırada Dokuz Muhteşem Çiy Şarabı!”

 

Eğitmen masadaki ahşap şişeyi eline alıp baktığında mırıldanmıştı: “Kim düşünürdü ki Dokuz Muhteşem Çiy Şarabını Gök Ağacı Krallığı’nda bir daha göreceğimi? Ne kadar da nadir bulunan bir şey… Ne kadar da nadir!”

 

Eğitmen Ye’nin uzun ömründe, bu muhteşem şarabı bir kez dahi olsa tatmış olacağı barizdi. Her ne kadar Shi Xiaoyao kadar bu şaraba düşkün olmasa da, geçmişte bu şaraptan içmişti ve tadı damağında kalmıştı.

 

Bu şarap eğitmenin kalbinde gizli bir hasret bırakmıştı ve Jiang Chen’in bu hediyesiyle beraber bu gizli hasret alevlenmişti.

 

Dan Fei ustasının mimiklerini görünce şaşkınlıktan kaskatı kesilmişti.

 

O esnada ustasının bir hata yaptığını düşünmüştü fakat ustası görmüş geçirmiş, tecrübe dolu birisiydi, nasıl hata yapabilirdi ki?

 

Fakat yine de, bu şarap şişesi bunca değerli eşyanın arasında bir hazinenin üzerinde oturan değersiz bir ördek yavrusu gibi sırıtıyordu. Ne açıdan bakılırsa bakılsın bu böyleydi!

 

Ustanın bunca değerli mücevher ve eşyanın arasından bu şarabı seçmiş olması oldukça dramatik bir durumdu.

 

Hediyelerin dizildiği sahnenin alt tarafında kalan davetliler neler olduğunu bilmiyorlardı ve hepsi de sonuçların açıklanmasını dört gözle bekliyorlardı.

 

O esnada Dan Fei sahneden uzaklaşarak diğer insanlara doğru yaklaştı: “Herkes dinlesin! Eğitmen Ye seçimini yaptı ve üç hediye listede yerini aldı.”

 

Üç değerli hediyenin seçildiğini duyan müritler gırgırı ve şamatayı kesip odaklandılar.

 

Herkes gözlerindeki umutla Dan Fei’ye bakıyordu. Herkes Dan Fei’nin gözlerine bakıyordu ve kendilerine seçildiklerine dair bir mesaj vermesini bekliyorlardı.

 

Fakat Dan Fei’nin gözleri oldukça ketum görünüşlüydü, hiçbir şekilde ipucu göstermiyordu.

 

Dan Fei böylesine kayıtsız ve duygusuz baktıkça Ye Dai de kendisini zafere daha yakın hissediyordu. Sonuçta eğer ki listedeki sıralamada olağanüstü bir durum olsaydı Dan Fei bunu şaşkın ve heyecanlı bakışlarıyla belli ederdi öyle değil mi?

 

Dan Fei’nin yüzünde hiçbir ifade yoktu. Bu ne anlama geliyordu? Bu demek oluyordu ki Eğitmen Ye’nin seçtiği hediyelerde hiçbir şekilde tereddüt yaşanmamıştı. Ye Dai’nin Sarı Ejderin Denizleri İzlemesi tablosu kesinlikle birinci sırada olmalıydı.

 

Neredeyse hiç kimsenin buna şüphesi yoktu.

 

Bunları düşününce Ye Dai, kendisini sahneye çıkmak için hazırladı.

 

Takipçileri de onun zaferine sevinçle bakıyorlardı ve hepsinin de suratında bir sırıtma vardı. Hatta Lu Wuji, Jiang Chen’in olduğu tarafa kışkırtıcı bakışlar atıyordu.

 

Fakat neden Jiang Chen Lu Wuji’nin bu çocukça hareketlerine aldırış etmiyordu? Kimin birinci olacağını çok da önemsemiyor gibiydi.

 

Jiang Chen buradaki insanlardan farklıydı. Eğitmen Ye’nin kendisine hayranlık duymasını ya da kendisini görmezden gelmesini umursamıyordu.

 

Eğitmen Ye tek eliyle gökleri yarabilecek birisi bile olsa, Jiang Chen böyle şeyleri zaten önceki hayatında çokça defa görmüştü. Ye Chonglou gibi bir eğitmen onun dikkatini çekmezdi bile.

 

Daha açık konuşmak gerekirse, Jiang Chen önceki hayatında eğer kendisine takipçi seçiyor olsaydı, Ye Chonglou yetersiz birisi sayılırdı.

 

Bu esnada sanki zaman donmuş gibiydi. Herkes Dan Fei’nin cazibeli kırmızı dudaklarına odaklanmıştı. Kazananların anons edilmesini bekliyorlardı.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44246 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr