Bölüm 154: Genel Müdürün Kararı

avatar
3329 5

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 154: Genel Müdürün Kararı


Nihayet üç yönetici tekrardan Ejder Dişi Karargâhında toplanmıştı.

 

Shangguan Yi pek konuşmadı fakat Qi Tiannan’ın ve Zhou Kai’nin sözleri yaklaşık olarak aynıydı. Sözler ne kadar farklı olsa da anlattıkları şeyler aynıydı.

 

Ayrıca anlatılan her şeyin kaynağında bir isim vardı: Lu Wuji

 

“Sayın genel müdürüm, Lu Wuji’yi biliyorsunuz, kendisi yardımcı müdür Yang’ın yeğeni. Çok büyük unvana sahip birisi. Kadim Ning ve yardımcı başkan Shi aynı kişiye sinirlenmiş. İkisi de davanın işleyişi ile alakalı hataları dile getirdiler. Söylenene göre nefsi müdafaa davası cinayet davası olarak lanse ettirilmiş. Sadece bu da değil, aynı zamanda Kadim Ning’in yazdığı not da parçalanıp fırlatılmış ve yardımcı başkan Shi’nin gönderdiği elçi neredeyse ölümüne dövülecekmiş. Sizce de bu Lu Wuji denen adam haddini aşmamış mı?”

 

İşte o anda Shangguan Yi Kadim Fei’nin neden bu kadar sinirli olduğunu anlamıştı. Eğer kendisi bu bahsedilen adamın yerinde olsaydı, tutuklanıp zindana atılsaydı kendisi de bu kadar sinirlenirdi.

 

“Lu Wuji’nin kimi tutukladığını biliyor musun?” Shangguan Yi sordu.

 

“Emin değilim, Kadim Ning’in söylediğine göre kendisinin bir arkadaşıymış.”

 

“Shi Xiaoyao da kendisinin arkadaşı olduğunu söyledi fakat isim vermedi.”

 

Shangguan Yi iç çekerek: “Mahkûmun adı Jiang Chen.”

 

“Jiang Chen mi?” Diğer iki yardımcı müdür ne yapacaklarını bilemeden birbirlerine baktılar. Onların statüsü yüksekti ve sıradan davalara bakmazlardı. Daha önce bu ismi duymamışlardı.

 

“Kim bu Jiang Chen, neden dört büyük bölgenin üçü de onu korumaya çalışıyor?” Qi Tiannan’ın yüz ifadesi değişti: “Acaba Kıymetli Ağaç Topluluğu’nun bir müridi olabilir mi?”

 

Shangguan Yi bu üç kelimeyi duyunca yüzündeki renk soldu ‘Kıymetli Ağaç Topluluğu’: “Eğer durum böyle ise Lu Wuji gerçekten de bir felakete yol açmış demektir.”

 

O anda astlardan biri rapor vermeye geldi: “Sayın efendim, olayın yaşandığı yerde bulunan Ejder Dişi Muhafızları geldiler.”

 

“İçeri gönderin.” Shangguan Yi aceleci davranıyordu.

 

Tian Shao’nun en başta olayı gören adamları içeri girdi, karşılarında üç tane yönetici konumunda kişi vardı ve bu durumla daha önce karşılaşmamışlardı, neredeyse ayakta duramayacak kadar heyecan içindeydiler.

 

“Endişelenmeyin, sadece size birkaç soru soracağım. Size daha önce yapılmış baskılar ya da tehditler umurumda değil, onların bir önemi yok. Tek yapmanız gereken şey bu meseleyi bana baştan anlatmak. En ufak bir noktayı dahi değiştirmeden tamamen gerçekleri anlatın.”

 

Shangguan Yi uzlaşımcı bir şekilde konuşuyordu.

 

“Duydunuz mu? Genel müdürümüz gerçekleri anlatmanızı emrediyor!”

 

Ejder Dişi Muhafızlarının korkudan neredeyse dişleri titriyordu. Sonunda yüzbaşı cesaretini toparladı: “Olay Güney Gök Kubbe Sarayı’nın büyük etkinliği esnasında, sokakta meydana geldi, o esnada…”

 

Yüzbaşı olanı biteni anlattı, olayın ilk başladığı anda orada olmadıklarını da belirtti.

 

Sadece oraya vardıklarından sonra neler yaşandığını, Lu Wuji’nin umarsız tavırlarını, Kumandan Tian’ın adaleti sağlamak için tartıştığını…

 

Jiang Chen’in Kuzey Sarayı’ndan bir müridi döverek öldürdüğünü duyunca müdürler birbirlerine bakıp düşünceye daldılar.

 

İşler bu hâle gelince olay da biraz aydınlanır gibi olmuştu. Kuzey Sarayı’nın müridi, Lu Wuji ve yardımcı müdür Yang aynı safta yer almışlardı. Hepsi de birinci prensin adamıydı.

 

Hâl böyle olunca en başta basit gibi görünen bu dava aslında birinci prense kadar uzanıyordu.

 

“Sayın genel müdürüm, bu dava biraz zor gibi görünüyor.” Qi Tiannan stresliydi.

 

“Bence zor bir tarafı yok, tarafsız davranmalıyız.” Zhou Kai’nin sesi kararlıydı.

 

Hepsi de Kuzey Sarayı’nın şöhretini duymuşlardı, öldürme, yağmalama, yol kesip hırsızlık yapma onların yapacağı işlerdi.

 

“Peki, görgü tanıkları ve deliller nerede şimdi?” Shangguan Yi sordu.

 

“General Lu delilleri alırken görgü tanığı da alıkoyuldu.”

 

Shangguan Yi’nin yüz ifadesi karanlık bir hâl aldı: “Jiang Chen nasıl şimdi?”

 

“Kumandan Tian Shao onun tek kişilik hücreye kapatılması için uğraştı fakat korkarım ki General Lu onun rütbesinin elinden alınması için hamle yaptı. Mahkûmun şu anki yeri hakkında kesin bilgimiz yok.”

 

Ejder Dişi ordusunun yardımcı müdürleri arasında Zhou Kai finansal işlerle uğraşan isimdi. Lu Wuji’nin amcası Yang Zhao insan kaynakları müdürüydü. Qi Tiannan yönetim birimlerinden sorumlu kişiydi.

 

Yang Zhao personel atama ve ihraç etme işinde oldukça güçlüydü.

 

Shangguan Yi bunları düşününce: “Yaşlı Zhou, benim Ejder Dişi rozetimi al ve kara zindanlara git. Lu Wuji’yi durdur ve Jiang Chen’i ne pahasına olursa olsun kurtar. Eğer Lu Wuji direnmeye cesaret ederse zor kullanabilir ve onu tutuklayabilirsin. Onun yararına hareket etmeye kalkışan herkesi görmezden gelebilirsin.”

 

“Anlaşıldı.” Zhou Kai emirleri duyduğu gibi onaylamıştı.

 

“Yaşlı Qi, yanına birkaç adam al ve görgü tanığını getir. Eğer yoluna çıkmaya cüret eden olursa onlara zor kullanabilirsin. Görgü tanığına zarar gelmesin.”

 

Meselenin dört büyük bölgeyle ve prensler arasındaki rekabete kadar uzanıyor olması Shangguan Yi’nin çok önlem almasına yol açmıştı.

 

Hangi tarafın yanında olursa olsun mutlaka gücendireceği kişiler vardı, aşağı tükürse sakal, yukarı tükürse bıyıktı. Şu an yapabilecekleri tek şey olaya tarafsız şekilde yaklaşıp sade gerçeği öğrenmekti.

 

Bu, mantıklı hareket etmek için ve halkın da gözünde kınanmamak için izlenebilecek tek yoldu.

 

Her ne kadar olaya tarafsız yaklaşmak istiyor olsa da Shangguan Yi iki tarafın da tepkilerini ölçerek Kuzey Gök Kubbe Sarayı’nın müridinin suçlu olduğunu tahmin edebiliyordu.

 

 

Kara zindanlar.

 

Lu Wuji bacak bacak üstüne atmış kibirli şekilde oturuyordu. Adeta avladığı fare ile oynayan bir kedi edası vardı üzerinde.

 

Tian Shao da bacak bacak üstüne atmıştı fakat parmaklıkların arkasındaydı.

 

Lu Wuji her ne kadar yetkili olsa da, Tian Shao’nun rütbesinin elinden alınması emri onaylanana kadar ona karşı kaba kuvvet kullanamazdı. Eğer kaba kuvvet kullanırsa haddini aşmış olacağını biliyordu.

 

Her ne kadar arkasını kollayan bir amcası olsa da, eğer uyguladığı kaba kuvvet üstlerine rapor edilirse işler karışabilirdi. Zaten bu davaya bakarkenki hareketleriyle biraz sınırı aştığının kendisi de farkındaydı.

 

Acelesi yoktu, aksine, şu anki durumdan oldukça keyif alıyordu. Karşısındaki Tian Shao’yu ve Jiang Chen’i gerçekten de birer fare olarak görüyordu.

 

Karşısındaki iki mahkûmun kendisine yalvarmıyor olmasının ilginç bir durum olduğunu da düşünüyordu. Bir yandan da karşısındakiler kendisine yalvarmadığı için sinirleniyordu.

 

Bu nedenle Jiang Chen’i kışkırtmak amaçlı hamleler yapıyordu.

 

“Jiang Chen, duydum ki grubundaki astların arasında birkaç güzel varmış. Sen öldükten sonra onlarla bizzat ben ilgileneceğim. Duyduğuma göre birkaç tane de adamın varmış. Merak etme, Gök Ağacı Krallığımızın köle pazarları var. Onları sattığımda çöp atmaktan farklı hissetmeyeceğim.”

 

“Ve sen Tian Shao! Duydum ki senin sekiz yaşında bir kızın ve güzel bir karın varmış öyle değil mi?”

 

Tian Shao’nun gözleri kaplan edasıyla açıldı: “Seni utanmaz vahşi herif! Bu yaptıkların yanına kâr mı kalacak sanıyorsun? Lu Wuji, arkandaki gücü kullanarak kabadayılık yapıyorsun. Kanunlara hiç saygın yok! Gökler yakın zamanda senin cezanı verir!”

 

“Gökler mi? Hahaha! Burada gök benim! Onlar hiçbir şey fark ettirmez. Gökler numara iki ve dünyamız numara üç! Ben ise numara birim!”

 

Jiang Chen bacak bacak üstüne atmıştı ve konuşmuyordu fakat bu sözleri duyunca korkutucu ve keskin bir bakış atarak: “Lu Wuji! Göklerin intikamı yavaş olur ancak çok etkilidir. Sen gökleri inkâr ettin ve kanunları çiğnedin! İnan ki gökler senin üzerine adalet yağdıracak!”

 

Önceki hayatında Kutsal İmparatorun oğlu olan Jiang Chen Lu Wuji’nin bu sözlerine sinirlenmişti.

 

“Gökler benim üzerime adalet mi yağdıracak?” Lu Wuji kahkaha attı: “Eğer bu dediğin olacaksa bile, korkarım ki sen bunu göremeyeceksin! Sana göklerin nasıl kutsal olduğunu anlatayım. Hayatta olmak asıl kutsallıktır. Ölü olmak ise hayalet olmaktır. Jiang Chen, sen çok yakında bir hayalet olacaksın. Ölüm melekleri çok yakında seninle buluşacak!”

 

Jiang Chen kederlice gülümsedi: “Ölüm melekleri mi? İyi söyledin, onlarla karşılaştığın bir gün benim için de selam söylemeyi unutma!”

 

Lu Wuji’nin içinde büyük bir öldürme arzusu alevlendi: “Çocuk! Sen ölümle yüz yüzesin ve hâlâ inatçılığı elden bırakmıyorsun.”

 

Bunlar konuşulurken ayak sesleri duyulmaya başlandı, gelen kişi Lu Wuji’nin gönderdiği elemandı ve elinde Tian Shao’nun rütbesinin alınması için gerekli belgeleri getiriyordu.

 

Lu Wuji belgeyi görünce sevinçle gözleri parladı ve belgeyi havaya kaldırdı: “Tian Shao! Köpek gözlerini aç da elimdekine bak! Meslekten ihraç belgeleri burada. Bu vakitten sonra Ejder Dişi ordusunun bir kumandanı değilsin. Kumandan apoletini sök, üniformanı çıkar ve tutuklamaya karşı koyma!”

 

Tian Shan kafasını yukarı kaldırarak: “Ey gökler! Neden bu kadar adaletsiz davranıyorsunuz? Ben, Tian Shao, pes etmeyen ve sıkı karakterli ben! Bugün bu kanunsuz herifin adaletsiz oyunlarına neden kurban ediliyorum?”

 

Jiang Chen kederli şekilde: “Doğanın kanunu bu, kazanan ve kaybeden hemen belli olmaz. Buraya gel de bu işin sonunu beraber görelim.”

 

İşin aslı, bu kara zindanlar Jiang Chen’i hapsedemezdi.

 

Jiang Chen’in eğitim seviyesi bu zindandan kaçmak için oldukça yeterliydi.

 

Ejder Dişi Muhafızları her ne kadar kalabalık olsalar da hepsi gerçek qi âleminin altındaydılar.

 

Eğer gerçekten kaçmak için uğraşsa yüzde seksen ihtimalle kaçabilirdi.

 

Lu Wuji soğuk bir ifadeyle kahkaha attı: “Bir kafes hayvanı ölümle yüzleşiyor işte! Jiang Chen, ölümle yüzleşenlerde en sevdiğim nokta ne biliyor musun?”

 

Jiang Chen gülerek: “Lu Wuji, ölümle yüzleşip yüzleşmediğimi bilemezsin, ama ben bir şeyden eminim ki ben senden önce ölmeyeceğim!”

 

“Bunlar bir delinin rüyaları olsa gerek!” Lu Wuji yüzünü ekşiterek güldü ve bağırdı: “Seni kanunların verdiği yetkiyle öldüreceğim. Sen zindandan kaçmaya kalkıştın!”

 

Lu Wuji gaddar birisiydi, Jiang Chen’in ölmesini istiyordu ve bunun için davanın sonlanmasını bile bekleyemiyordu. Jiang Chen’in ölmesini hemen istiyordu.

 

Bu durumda zindandan kaçmaya çalıştığı suçunu onun üzerine atmak en etkili yöntemdi.

 

Bir hapishane kaçağına saldırmak mantıklı bir olaydı. Pürüzsüz şekilde halledilebilirdi. Lu Wuji bunu kafaya koymuştu ve hiç de vicdan azabı çekiyor gibi görünmüyordu.

 

“Öldür!”

 

Lu Wuji’nin yanındaki Ejder Dişi Muhafızı bir kurt edasıyla saldırdı.

 

“Durun!”

 

Bu kritik anda kara zindanlarda keskin ve yırtıcı bir kükreme yankılandı: “Hepiniz durun! Seni işe yaramaz çöp! Ölmek mi istiyorsun!”

 

Yankılanan ses adeta bir yıldırım etkisi yaratmıştı. Ortamdaki herkesin kulak zarı titremişti. Herkes titremiş ve sarsılmıştı, silahlarını bile düzgünce tutamıyorlardı.

 

Sesten sonra bir grup elitle beraber iki Ejder Dişi Muhafızı ve Zhou Kai göründü. Acele bir şekilde hızla ortama giriş yaptılar.

 

Zhou Kai hiçbir yerde kan ya da şiddet izi göremeyince rahatladı.

 

Felaket önlenmişti. Her şeyi kurtarabilmek için hâlâ zaman vardı.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44312 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr