Bölüm 151: Lu Wuji Büyük Sorun Yarattı

avatar
3368 5

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 151: Lu Wuji Büyük Sorun Yarattı


Ejder Dişi Muhafızlarının başında genel müdür rütbeli bir kişi vardı ve bu kişi bütün Ejder Dişi Muhafızlarından sorumlu kişiydi.

 

Ejder Dişi Muhafızları on birliğe ayrılmışlardı ve her birinin başında bir general bir de yardımcı general vardı.

 

Her birlik on adet bölüğe ayrılmıştı ve her bölük on bin askerden oluşuyordu. Her bölük için bir kumandan ve iki yardımcı kumandan bulunuyordu.

 

Her kumandanın altında teğmenler ve yüzbaşılar vardı.

 

Kısacası genel müdür bu sistemdeki en yetkili kişiydi.

 

Genel müdürün alt rütbesinde üç tane yardımcı müdür vardı. Onların altında generaller ve onların altında yardımcı generaller.

 

General Lu aslında sadece yardımcı generaldi.

 

Fakat yine de rütbeler ve seviyeler söz konusu olduğunda Kumandan Tian Shao’dan daha üstündü.

 

Durum böyle olsa da, Kumandan Tian’ın bağlı olduğu bölük ile General Lu’nun bağlı olduğu bölükler farklıydı. Kumandan Tian’ın şahsen rapor vermesi gereken general ve yardımcı generali zaten vardı.

 

Bu sebeple kurallar gereği Yardımcı General Lu’nun Kumandan Tian’a direkt emir vermesi uygun olmazdı.

 

Fakat yine de herkes biliyordu ki Yardımcı General Lu’nun bağlantıları sağlamdı. Onun arkasındaki güç Ejder Dişi Muhafızlarının yardımcı müdürüydü.

 

Böylelikle Yardımcı General Lu’nun bağlantısı Birinci Prens’e kadar uzanıyordu.

 

Arkasındaki bu güçle ve bağlantılarıyla Yardımcı General Lu Ejder Dişi Muhafızları üzerinde baskı kurabiliyor ve onları istediği şekilde yönlendirebiliyordu.

 

Bunlar göz önüne alındığında Yardımcı General Lu karşısındaki bu Kumandan Tian’ın kendisine böyle umumi bir ortamda sert şekilde cevap verebileceğini düşünmemişti.

 

“Tian Shao!” Yardımcı General Lu Tian Shao’ya soğuk bir ifadeyle bakıyordu. “Senin adını daha önce duymuştum. Ejder Dişi Muhafızları arasında sivri başlı birisi olarak anılıyorsun. Haklısın, bölüklerimiz farklı olduğundan senin direkt olarak üst rütbelin sayılmam, fakat benim bir sözümle General Qiu buraya gelebilir. Eğer şimdi yolumdan çekilirsen seni affedebilirim.”

 

“Bütün saygımla, benim yetki alanımdayken benden çekilmemi isteyemezsiniz.” Tian Shao kibar şekilde reddetti.

 

“İyi… İyi… İyi…” Yardımcı General Lu irrite edici bir sesle üç defa tekrarladı ve devam etti: “Tian Shao, belli ki ya bazı prensiplerin var ve onları aşamıyorsun ya da bu mahkûm çocukla aranda başka bir ilişki var. Fakat sana söylüyorum, şu anda üstlerine saygılı davranmıyorsun ve üst rütbelilerini gücendiriyorsun. Beni derin şekilde gücendirdin. Açık ve net konuşuyorum, Kumandan rütben elinden alınacak!”

 

Tian Shao’nun tavrı da oldukça irrite ediciydi: “Ben Kumandan olduğum sürece beni fikrimden vazgeçirmeye çalışmayın.”

 

Dışarıdan bakan biri Tian Shao’nun oldukça sinirlendiğini söyleyebilirdi. Kumandanın yıkılmaz prensipleri ve adalet anlayışı Yardımcı General Lu tarafından hiçe sayılıyordu ve bu durum Tian Shao’yu sinirlendiriyordu.

 

“Tian Shao, doğru olanı göremiyorsun ve inatçı şekilde kendi fikrine takılıyorsun! Yardımcı General Lu’nun bağlantıları en üst rütbelere kadar ulaşıyor. Ona karşı gelmek aslında boşuna bir çaba. Kendine bu kadar güveniyor olman seni mahvedecek. Eğer general seni cezalandırmayı istese ağzından çıkacak bir tek kelimeye bakar bu iş. Eğer şimdi geri çekilirsen belki bir şansın olur.”

 

“Her zaman zengin ve güçlü olanın tarafını tutmak haysiyetsizliktir. Siz beni de mi kendiniz gibi utanmaz çakallar sandınız? Sizlerle aynı sistem altında çalışıyor olmak utanç verici. Uzak durun benden, bana yaklaşmayın ve benim bölgemde bana karşı gelmeyin.”

 

“Kibirli ukala!”

 

“Cahil soytarı!”

 

“Tian Shao! Sen ölü bir adamsın, Gök Ağacı Krallığı’nda kimse seni kurtaramaz artık!”

 

Yardımcı General Lu da oldukça sinirlenmişti. Yüzünde karanlık bir ifadeyle: “Yedi numara! Git ve Yardımcı Müdür Yang’a burada bir problem olduğunu söyle. Tan Shao’ya bir kınama cezasıyla beraber kumandan rütbesinin elinden alınmasını iste.”

 

“Anlaşıldı.”

 

Tian Shao’nun yüzünde mutsuz bir ifade oluştu, beti benzi atmıştı. Yardımcı Müdür Yang’ın, Yardımcı General Lu’nun amcası olduğunu biliyordu. Ejder Dişi Muhafızlarında en büyük üçüncü isimdi kendisi. Değersiz ve sözü geçmeyen birisi değildi.

 

Onun bir sözüyle bütün rütbesi elinden alınırdı.

 

Fakat yine de işler madem bu noktaya gelmişti, iyice düşünüp bir karar vermeliydi.

 

Ayrıca biliyordu ki eğer bu karşısındaki insanlara zor kullanarak karşı koymaya kalkışırsa bütün çabası boşa giderdi.

 

Fakat kendisi prensip sahibi birisiydi ve bu prensiplerden hiç şaşmazdı. Eğer yapılacak doğru şeyin karşısındaki bu insanlara karşı çıkmak olduğuna karar verirse hiç çekinmeden gücünü kullanırdı. Vicdanını temiz tutmak adına bu çabayı gösterirdi.

 

Tam da bunları düşünürken birisi aceleyle Yardımcı General Lu’ya yaklaştı ve bir not uzattı.

 

Yardımcı General Lu o sırada Tian Shao’yu azarlamakla meşguldü ve notu eline alıp baktığında biraz rahatsız olmuş gibiydi. Bir süre boyunca kâğıtta yazılanlara baktı ve yüz ifadesi çirkinleşti, daha sonra kâğıdı küçük parçalara ayırarak yırttı: “Güney Sarayı’ndan yaşlı bir kişinin Ejder Dişi Muhafızlarının davaları nasıl idare ettiğini sorgulamaya ne hakkı var? Git ve notu yazan kişiye de ki, Jiang Chen Ejder Dişi Muhafızlarının suçlu bulduğu birisi ve onun savunmasına kim gelirse gelsin işe yaramaz!”

 

Yardımcı General Lu Jiang Chen’e doğru bir bakış attı: “Çocuk! Sen Güney Sarayı’ndan yaşlı bir kadınla bağlantın olduğu için mi bu kadar küstah davranıyordun? Bu kadar kibirli olmana şaşırmamak lazım. Fakat yine de söylemem gerekir ki Kadim Ning bizzat kendisi buraya gelip seni elimden almak istese bile başaramaz. Boş yere umutlanmayı bırak!”

 

Sözleri yeni bitmişti ki başka bir düşük rütbeli asker aceleyle yanlarına geldi, yanında Feng Yan da vardı.

 

“Sen de kimsin?” Yardımcı General Lu’nun bakışları ciddiydi.

 

“Ben Devasa Hazine Sarayı’nın müritlerinden biriyim ve başkan yardımcısı Shi’nin emri ile buradayım, kendisi bu kişinin serbest bırakılmasını istiyor.” Feng yan Shi’nin yanındayken oldukça çekingen davranmıştı fakat bu karşısındaki kişinin kendisi üzerinde hiçbir etkisi olmadığını biliyordu.

 

Sonuç olarak Feng Yan Devasa Hazine Sarayı’nın bir müridiydi ve hükümetin bir kolu olan Ejder Dişi Muhafızlarına hesap verecek değildi. Daha da açık konuşmak gerekirse Feng Yan sadece Kıymetli Ağaç Topluluğu’na hesap verirdi.

 

“Bu kişinin serbest bırakılmasını mı?” Yardımcı General Lu soğuk bir ifadeyle kahkaha attı: “Siz bunu çocuk oyuncağı mı sandınız? Sırf birini istediniz diye Ejder Dişi Muhafızlarının elinden bir suçluyu öylece çekip alabileceğinizi mi sandınız?”

 

Feng Yan bu sözlere sinirlendi ve hafifçe asabi bir şekilde cevapladı: “Yani bizim başkan yardımcımızın sözlerinin hiçbir şey ifade etmediğini mi söylüyorsun?”

 

“Sözlerimi çarpıtma! Git ve başkan yardımcına de ki bu Jiang Chen isimli kişi bir suçlu ve cezasını çekmeli. Ayrıca işlediği suç ulusal güvenlikle alakalı. Umarım durumun vahametini anlar!”

 

Yardımcı General Lu fikrinden vazgeçmiyordu fakat aynı zamanda başkan yardımcısı Shi Xiaoyao’yu gücendirmek de istemiyordu. Bu kişi Kadim Ning’den kat kat daha korkutucu bir canavardı.

 

“Yardımcı General Lu, bu şekilde acele karar vermeyin. Ben şahsen kendim Jiang Chen’in Kuzey Sarayı’nın müridini döverek öldürdüğünü gördüm ve bahsettiğimiz bu mürit hırsızlık yapıyordu. Jiang Chen adaleti sağlamak için kendini savundu ve suçlu değil. Bir an önce bu adamı serbest bırakın aksi takdirde bizim Devasa Hazine Sarayımız bu işe hiç de olumlu bakmayacaktır.”

 

Feng Yan ilk başta kendine güveni olmadığı için şahitlik etmekten çekinmişti fakat şimdi doğruları söylemekten çekinmiyordu.

 

Şimdi Shi Xiaoyao’nun gücünü arkasında hissettiği için daha rahat konuşabiliyordu.

 

“Aman bee! Askerler, gelin! Burası kuvvetli bir Ejder Dişi Muhafızı bölgesi, bu yabancı adam sınır ihlali yapıyor, onu buradan uzaklaştırın!”

 

“Anlaşıldı!”

 

Bir grup Ejder Dişi Muhafızı bir kurt sürüsü gibi anında ileri atıldı ve Feng Yan’ı tutup sürüklediler.

 

Feng Yan bağırarak: “Lanet olsun sana Lu! Yardımcı General gibi zayıf bir rütbe ile bütün Gök Ağacı Krallığı’na ve onun kanunlarına karşı çıkabileceğini mi sanıyorsun?”

 

Muhafızlar bağırmasını duyunca anında Feng Yan’ın ağzını kapattı.

 

Feng Yan’ın muhafızlar tarafından uzaklaştırıldığını gören Yardımcı General Lu Jiang Chen’e doğru soğuk bir ifadeyle gülümseyerek: “Görünüşe göre seni biraz hafife almışım. Bakıyorum da Devasa Hazine Sarayı ile bile bağlantın varmış. Fakat arkandaki güç ne kadar güçlü olursa olsun, tekrar söylüyorum burası senin için yolun sonu ve seni bu saatten sonra hiç kimse kurtaramaz.”

 

Jiang Chen bu lafları duymazlıktan geldi ve Yardımcı General Lu’nun sözlerine cevap vermedi.

 

“Sen böyle duymazlıktan gelip rol yapmaya devam çocuk! Bu dava mahkemeye çıkıp sonuçlandığında o gün senin idam günün olacak! Asıl o zaman nasıl rol yaptığını göreceğiz.”

 

“Ve sen Tian Shao, sen de bu mahkûmla aynı kaderi paylaşacaksın. Sen de bu suçluya yardım ve yataklık ettiğine göre sen de suçlusun! Adalet günü geldiğinde bu suçlarınızın hepsi gün gibi ortaya çıkacak!”

 

Tian Shao homurdandı ve aynı zamanda Jiang Chen için üzüldü. Hem Güney Sarayı’nın Kadim Ning’i hem de Devasa Hazine Sarayı’nın başkan yardımcısı Shi Xiaoyao Jiang Chen’i kurtarmak için hamle yapmıştı fakat işe yaramamıştı.

 

Görünen oydu ki birinci prens Jiang Chen’in davasının kesin olarak idamla sonuçlanması adına elinden gelen her şeyi yapıyordu. Jiang Chen’i öldürüp dördüncü prens üzerinde baskı kurmayı kafasına koymuştu.

 

“Boş versenize! Boş versenize! İyi bir adam arkadaşları için ölmeyi göze almalıdır. Dördüncü prensin bana yaptığı iyilik geri ödenemez ve Jiang Chen de çok iyi bir adam, onunla idam kaderini paylaşmaktan onur duyarım.”

 

 

“Ne dedin sen?” Kadim Ning’in gözleri sinirden fal taşı gibi açılmıştı: “Lu isimli bu adam bu derece çılgın ve başına buyruk mu davrandı? Gönderdiğim not kâğıdını yırttı ve böyle küstahça konuşmaya cesaret mi etti?”

 

“Evet, Güney Sarayı’ndan birisi olarak Ejder Dişi Muhafızlarının davalarını nasıl idare ettiklerini sorgulamaya hakkınız olmadığını söyledi. Ayrıca kendisi davanın başındayken kim savunma için gelirse gelsin hiçbir şekilde faydalı olmayacağını da söyledi.”

 

Kadim Ning’in morali oldukça bozulmuştu ve narin çehresinde öfkenin izleri gözüküyordu. Elini hızlıca sandalyesine vurdu: “Bu aptal hayvan herif sınır tanımıyor! Aynı amcasına çekmiş! Ona not yazarak aslında kibar davranmıştı. Mademki kibarlıktan anlamıyor o hâlde kendisi gelip bana yalvarmak zorunda kalacak.”

 

Kadim Ning sesini daha da yükseltti: “Chun Lan, emirlerimi dinle! Ejder Dişi Muhafızlarının ekipmanları birkaç günlüğüne elimizde tutulacak ve daha önce parasını ödemeyi geciktirdikleri eşyalar yarın öğleden önce geri alınacak.”

 

Kadim Ning’in öfkesi gittikçe artıyor gibiydi: “Bu Lu isimli hayvan herif beni nasıl aşağılayabileceğini düşünebilir? Ne kadar aşağılık bir adam! Gerçekten de başkentin orta yerinde böyle davranabileceklerini mi sanıyorlar?”

 

Qiao Baishi uzlaşımcı birkaç söz söylemek istedi: “Lütfen öfkenizi kontrol edin, lütfen, sayın büyüğüm, sizin varlığınız paha biçilemez. Kendinizi bu cahil ve kibirli adamla atışarak yormayın lütfen.”

 

“Haklısın, onlara bir not yazdım ve kuvvet kullanmaktan çekindim fakat bunlar iyilikten anlamadı. Bu aptal adama kibar davrandım fakat değer bilmiyor. Pekâlâ, burada bekleyip benim ayağıma gelip yalvarmalarını bekleyeceğim.”

 

 

Devasa Hazine Sarayı, Shi Xiaoyao’nun mekânı.

 

“Ne?” Shi Xiaoyao yanlış duyduğunu sandı: “Bir daha söyle!”

 

Feng Yan’ın yüzündeki ifade kederli ve hüzünlüydü: “Sayın büyüğüm, bu Lu denen adam oldukça kibirliydi. Ejder Dişi Muhafızları davaya bakarken sizin öyle istediğiniz gibi müdahale edemeyeceğinizi söyledi. Bir tek sizin değil, hiç kimsenin ondan bir şey isteyemeyeceğini söyledi. Ben, müridiniz bu söyledikleri laflara sinirlendim ve onunla tartıştım fakat askerleri beni oradan uzaklaştırdı. Size karşı çok kaba davrandı ve üstünlük kurmaya çalıştı.”

 

“Adi herif! Hayvan herif!” Shi Xiaoyao elindeki kavanozu fırlatıp tuz buz etmişti: “bu Lu isimli adi herif Yang denen ihtiyarın yeğeni öyle mi? Güzel, çok güzel… O ihtiyar bile benimle böyle kaba şekilde konuşacak konumda değil! Belli ki bu adi herif gençliğin verdiği heyecanla bana karşı koyabileceğini sanıyor!”

 

Feng Yan stresli bir şekilde: “Kendisinin Kuzey Sarayı ile bir bağlantısı var, bu durumdan avantaj sağlamayı çok iyi biliyor. Kendi kişisel amaçları için arkasındaki gücü kullanmaktan çekinmiyor.”

 

Shi Xiaoyao dişlerini gıcırdatarak: “Arkasındaki güç ya da davanın başında kendisinin olması umurumda değil. Beni gücendirecek herkese hayatı zindan ederim!”

 

Shi Xiaoyao’nun karakteri ilginç ve gururluydu. Bir kere sinirlenince karşısında durabilecek kişi sayısı çok azdı.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44316 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr