Bölüm 142: Dilek Parşömeni

avatar
3593 4

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 142: Dilek Parşömeni


Jiang Chen ikinci parşömeni açtığında duraksamıştı.

 

Düşünmüştü ki on ikinci derecede dilekler üst seviye ve görkemli olurdu.

 

Anlamıştı ki yanılmıştı.

 

İlk parşömen Güney Gökkubbe Sarayı’ndan narsist bir kadının hep genç kalabilmek için gönderdiği bir parşömendi. Belli ki parşömenin sahibi kadın dış güzelliğe oldukça önem veren duygusal biriydi.

 

İkinci parşömen ise bir alkoliğe aitti.

 

Bu parşömenin sahibi zamanında Dokuz Muhteşem Çiy Şarabı diye bir mekânda bir şarap tatmıştı. Sadece biraz tadabilmişti, neredeyse yarım bardak. O günden itibaren ise buna benzer bir şarap bulamamıştı.

 

Şarabın tadı on yıllardır sürekli olarak aklına geliyor ve bu durum onun içinde tarifsiz bir enerji oluşturuyordu.

 

Bu nedenle Dokuz Muhteşem Çiy Şarabını bir daha tatmak ve yıllardır süregelen özlemini dindirmek istiyordu.

 

Bu dileğini yerine getirebilecek her kimse, onu Devasa Hazine Sarayı’nda bulabilirdi, parşömenin sahibi bizzat Devasa Hazine Sarayı’nın başkan yardımcısıydı hatta.

 

Bu kişinin vereceği ödül Devasa Hazine Sarayı’nda ortalamanın üzerinde bir konum ve beşinci dereceden soyluluk unvanıydı. Burada yazanlar Güney Gökkubbe Sarayı’ndaki kadının yazdıklarından daha görkemli ve avantajlıydı.

 

Bu iki parşömen Jiang Chen’i çok şaşırtmıştı.

 

Kadınlar güzelliği seviyordu ve alkolikler de şarabı.

 

“Yedi cehennem aşkına! Şu parşömenlere bak! Sanmıştım ki dilek kulesinin on ikinci seviyesindeki dilekler üst seviye ve görkemli olur. Belli ki yanılmışım.” Jiang Chen iç çekti.

 

Qiao Baishi ve Gouyu da parşömenleri görünce oldukça şaşırmışlardı.

 

Aynı zamanda fak etmişlerdi ki Gökağacı Krallığı’nda, özellikle de başkentte güce sahip insanlar çok farklı kişiliklerdi. Ellerinde çok büyük kaynaklar barındırıyorlardı ve bu kaynaklar sayesinde etki alanları da genişti. Ellerindeki bu güç belli ki bir yerden sonra onlara yapacak iş bulamadıkları için can sıkıntısı yaratıyordu.

 

Aksi halde böylesine soylu insanlar böylesine basit ve sıkıcı dileklerde bulunamazdı.

 

Bu istekler israf sayılmazdı tabii ki ama gerçekleştirilmesi için harcanacak emekler gerçekten de boşa hizmet edecekti.

 

“Genç ustam, ne dersin birkaç tane daha seçelim mi?” Qiao Baishi’nin maddi durumu da çok farklı değildi, o da oldukça zengindi.

 

“Bu ikisiyle yetinelim.” Jiang Chen elini salladı. Bu iki parşömen doğal olarak kişisel istekler içeriyorlardı. Bu dilekleri yerine getirmek diğer güç ve varlık isteyen dilekleri yerine getirmekten daha kolaydı.

 

“Bu ikisi mi?” Qiao Baishi kederlenmişti: “Ama biz…”

 

“Bu dilekler ilaç ve şarap yapmaktan ibaret, bizim için hiç zorlayıcı değil.” Jiang Chen bu iki parşömeni koltuk altına sıkıştırdı ve öndeki tezgâha doğru ilerlemeye başladı.

 

“Hoş geldiniz efendim, size nasıl yardımcı olabilirim?” Tezgâhtaki resepsiyonist oldukça nazikti. Sesi kulağa hoş gelecek şekilde yumuşaktı.

 

“Ben bu iki dileği yerine getirebilirim, bunun için bir zaman kısıtlaması var mı?” Jiang Chen resepsiyoniste sordu.

 

“Merhabalar efendim, teorik olarak bir zaman kısıtlaması yok fakat ne kadar hızlı olursanız o kadar iyi. Bir başkası da aynı parşömeni seçebilir ve sizden önce tamamlayabilir. Böyle bir rekabetin olduğu bir yerde dileği ilk kim yerine getirirse ödülü de o alır.”

 

“Yani bu, parşömenleri yanıma alamayacağım anlamına mı geliyor?” Jiang Chen kafasını sallayarak sordu.

 

“Evet, üzgünüm ama bu parşömenleri yanınıza alamazsınız. Eğer dileği yerine getirirseniz lütfen geri dönün. Dilek hakkında geniş bir araştırma yaparız. Bunun haricinde içiniz rahat olsun. Dilek kulesi bizim bin yıldır geleneğimiz ve bunca süre boyunca hiçbir yanlış yapmadık.”

 

“Pekâlâ, o halde bu iki parşömende karar kılalım.”

 

“Çok güzel, izninizle bu parşömenleri kaydedeyim.” Birkaç işlem kısa sürede halloldu.

 

“Efendim, lütfen bu evrakları güvenli şekilde saklayın, ileride bu parşömenleri sizin seçtiğinize dair kanıt niteliğinde işinize yarayacaklar, başka bir isteğiniz var mı?”

 

Jiang Chen gülümseyerek: “Biraz etrafa göz atmak istiyorum.”

 

Her şeyin fazlası zarardı, Jiang Chen avantajlı bir şekilde parşömen seçimi yapmıştı ama bu parşömenlerdeki dilekleri yerine getirirken çok fazla başarı göstermesi durumunda fazla dikkat çekebilirdi. Üzerine çok dikkat çekmek iyi sonuçlar doğurmayabilirdi.

 

Sadece başkentte rahatça konaklayabilmek adına soyluluk unvanı kazanmak istiyordu. Başkente yerleştikten sonra istediği kadar dikkat çekebilirdi.

 

Aksi halde, eğer ismi başkentte çok fazla duyulmaya başlarsa çeşitli mecraların dikkatini üzerine çekip başına gereksiz dertler açabilirdi.

 

Toplumda çok fazla dikkat çeken kişi kıskanılır, eleştirilirdi. Meyve veren ağaç taşlanırdı.

 

Jiang Chen henüz geldiği ve daha tam manasıyla yerleşemediği bu yabancı diyarda dikkatleri üzerine çekmek istemiyordu.

 

Dilek parşömenini seçtikten sonra Jiang Chen dilek kulesinin diğer bölgelerini de gezdi, fakat kulenin gittikçe kalabalıklaştığını görünce ayrılmaya karar verdi.

 

Kuleden zar zor ayrılabildikten sonra, en alt kattan çıkış yaptıklarında Jiang Chen içerinin kalabalık ve boğucu havasından çıkıp defne çiçeklerinin kokusunu alınca ferahlatıcı bir nefes aldı: “Belli ki bu diyarın insanları bu dilek kulesine oldukça fazla ilgi gösteriyorlar.”

 

Bin yıldır kulenin faaliyetlerini yürütüyor olması, artık onu basit bir dilek aracı olmaktan çıkarmış, manevi bir miras ve toplumun psikolojik destekçisi haline getirmişti.

 

Tıpkı diğer krallıkların her yılın başında kutlama yapmaları gibi, bu krallıkta da kültürel bir mirasın örneğiydi dilek kulesi.

 

Krallık ailesinden tutun da, sıradan halktan insanlara kadar herkes bu kültürün bir parçası olmak için gönüllüydü. Bu aynı zamanda dilek kulesinin açıldığında insanların bu kadar heyecanlı olmalarının sebebiydi.

 

Otele döndükten sonra Jiang Chen bir fırça ve kâğıt parçaları alarak bazı taslaklar çizip bir şeyler yazmaya başladı.

 

Önceki hayatından çok uzun süreli elde ettiği tecrübelerin ve hatıraların sayesinde birçok alanda profesyonelleşmişti. Şarap yapımı da bu alanlardan bir tanesiydi, zamanında çok fazla zaman harcayıp araştırma yapmıştı bu konuda.

 

Çoğu uygulayıcının şaraba olan düşkünlüğü duyulmuş bir şeydi. Bir uygulayıcının hayatı çok uzun ve hatta sonsuzdu, bu hayat sürekli çalışmaktan ve antrenman yapmaktan ibaretti.

 

Bu sebeple şarap, bir uygulayıcının onsuz yapamayacağı bir şeydi.

 

Şarabı içmek, onu tatmak ve tadına minnettar kalmak bir uygulayıcıların genel olarak paylaştığı bir etkinlikti.

 

Ama en önemlisi ise biri ilaç ustasının şarap yapımı ile ilaç yapımını birleştirmesiydi. Bu iki sanatı birleştirmek çok önemliydi.

 

Jiang Chen önceki hayatında bu konuda oldukça fazla çalışma yapmıştı.

 

Dokuz Muhteşem Çiy Şarabı’nda aslında çok da yabancı sayılmazdı. Aslında bu şarabı önceki hayatında yapmıştı.

 

Önceki hayatında yaptığı Dokuz Muhteşem Çiy Şarabı Devasa Hazine Sarayı’nın başkan yardımcısının hak edebileceği bir şey değildi gerçi. Dokuz Muhteşem Çiy Şarabı’nın kademeleri vardı, bunlar sıradan, ruh, aziz, yeryüzü ve gökyüzü idi.

 

Jiang Chen önceki hayatında bu şarabın kademelerini araştırdığı kadar tarihini de araştırmıştı.

 

Şu an merak ettiği şey ise başkan yardımcısının sıradan bir şarabı mı yoksa ruh şarabını mı tattığıydı.

 

Doğal olarak onun, bu şarabın daha iyi kademelerini tatmış olması imkânsızdı.

 

Jiang Chen ruh kademesinden bir şarap olduğunu düşünüyordu. Eğer sıradan kademe bir şarap olsaydı başkan yardımcısı bu kadar hasret çekmezdi bu şaraba. Sonuçta Devasa Hazine Sarayı’nın başkan yardımcısıydı ve sıradan kademede bir şarabı her zaman tadabilirdi.

 

Bu tarz bir şarabın harika bir aroması olurdu. Bir kere tadınca tadını bir daha kendini kolay kolay unutturmazdı.

 

Jiang Chen başkan yardımcısının tarif ettiği hissiyatı anlayabiliyordu, bu şarabın gerçekten de eşsiz bir lezzeti vardı, ilk yudumdan sonra içen kişinin ömrü boyunca hatırlayacağı bir tat.

 

Sonuç olarak şarap içmek bir bağımlılıktı ve Dokuz Muhteşem Çiy Şarabı’nı içenler istemsizce bu şaraba özlem duyuyordu. İçen kişinin sürekli olarak burnunda tüterdi.

 

Görünen oydu ki bu başkan yardımcısı şarap içmekten zevk alan birisiydi. Aksi halde bu şarabı tekrar tadabilmek için böylesine büyük bir ödül koymazdı.

 

Jiang Chen sıradan kademe ve ruh kademesi Dokuz Muhteşem Çiy Şarabı’nın tarifini yazdı, bu tarifi hatıralarından yola çıkarak hatırlamıştı. Aziz kademeli şarabın tarifini de hatırlıyordu fakat şu anda bu gereksizdi.

 

Dokuz Muhteşem Çiy Şarabı’nın içerik malzemelerinin bulunması ve toplanması zordu.

 

Dokuz farklı çiçeği toplammış olsa bile, eğer diğer tamamlayıcı malzemeleri yanlış katarsa bütün çabası bir israfa dönüşürdü.

 

Sıradan kademe ve ruh kademesi Dokuz Muhteşem Çiy Şarabı’nın içerik malzemeleri farklıydı.

 

Sıradan kademe bir şarap yapmak için gerekli malzemeler elbette çok nadir ya da değerli bitkilerden toplanmıyordu, sıradan kademe için gerekli olanları bulmak kolaydı.

 

Asıl zor olan ruh kademesi Dokuz Muhteşem Çiy Şarabı’nın malzemelerini toplayabilmekti. Tamamlayıcı malzemeleri bulmak ise daha da zordu ve gerçek bir yetenek istiyordu.

 

Toplanacak olan her çeşit çiçek için bir başka tamamlayıcı malzeme gerekliydi ve bu malzemeleri seçip bulmak için ekstra çaba gerekiyordu. Tamamlayıcı malzemeler ile çiçekler uyumlu olmalıydı.

 

İşte bu yetenek isteyen bir işti.

 

Hem bilgiye hem de yeteneğe sahip olmak için şarap yapımcıları hayatları boyunca uğraş veriyorlardı. Bu sebeple bu şarabın tarifi yıllar geçtikçe kaybolmuş ve şarabı bulmak da gittikçe zorlaşmıştı.

 

Bu yeteneğe ve bilgiye tamamen hâkim olan birisi kendi soyunu nesiller boyunca devam ettirebilmek için gerekli parayı kazanabilirdi.

 

Dilek parşömeni Jiang Chen’e ilham vermişti.

 

Eğer başkentte konaklamak için unvan kazanmak istiyorsa şarap imalatçılığı bu isteğini için iyi bir karar olabilirdi.

 

Diğer sektörler çok fazla çaba ve iş gerektirebilirdi, şarap imalatçılığı ise basit bir işti.

 

Gökağacı Krallığı’nda şarap içmek çok yaygın bir etkinlikti. Bütün erkekler şarap içiyordu ve kaliteli şaraba kimse hayır demezdi. Kadınların büyük çoğunluğu da aynı şekilde.

 

Sekiz şahsi koruma o gecenin geç saatlerinde Jiang Chen’in yanına gelmişti, neredeyse hepsi de faydalı bilgilerle gelmişlerdi.

 

Söylemek gerekirdi ki gün içerisinde oldukça yoğun çalışma yapıp bilgi toplamışlardı.

 

Tabii ki Jiang Chen onların böyle antrenmanlara ihtiyaç duyduğunu biliyordu. Doğdukları yerle burası arasında farklılıklar olduğu için böyle dışarı çıkıp kendilerine meşgale bulmaları antrenman yapmaları iyi bir şeydi.

 

Sonraki günlerde Jiang Chen sekiz şahsi korumasına ayrı ayrı görevler vermişti, onlardan içerik malzemelerini toplamalarını istemişti. Orta büyüklükte ilaç dükkânlarına gitmelerini söylemişti, büyük çaptaki dükkânlardan uzak durmak istiyordu.

 

İstediği malzemelerin çoğu bir gün içerisinde toplanmıştı fakat hala iki adet tamamlayıcı malzeme eksikti ve büyük çaptaki ilaç dükkânlarında bile bulunamamıştı.

 

Jiang Chen’e garip bir his hâkim oldu, bu sona kalan iki malzeme her yerde bulunabilecek türden malzemeler değildi, bazı dükkânlar bu malzemeleri depolarında saklıyor ve satmıyorlardı.

 

Sebep belliydi, Güney Gökkubbe Sarayı birkaç gün içinde başkentte büyük bir etkinlik düzenleyecekti. Bu etkinliğin kapsamı çok büyük ve zengin olacaktı, saray çok sayıda ruh simyacısı yollayacaktı.

 

Bu etkinlik gelene kadar işletme sahipleri ellerindeki nadir malzemeleri satmak istemiyordu çünkü etkinlik zamanında şehir dışından gelenlere daha yüksek fiyatlarda satış yapabiliyorlardı.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44339 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr