Bölüm 134: Dezavantajlı Bir Yarım Adımlı Ruh Dao’su Uygulayıcısı

avatar
3756 4

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 134: Dezavantajlı Bir Yarım Adımlı Ruh Dao’su Uygulayıcısı


Jiang Chen, 11 meridyenli gerçek qi ustası.

 

Kıdemli Kardeş Yi, yarım adımlı ruh Dao’su uygulayıcısı.

 

Mantıklı düşünülürse ikisinin güç seviyeleri çok farklıydı.

 

Kabaran Dalga tekniğinin gücü yarattığı dalgalanma hissiyle çok güçlü olduğunu fark ettiriyordu.

 

Gerçek qi’nin gücü havadaki bulutları ve sisi yerinden oynatmıştı.

 

Bulutların ve sisin dağılması çok etkileyiciydi.

 

Metalin metale çarpmasıyla ortaya çıkan çınlama sesi havayı delip geçmişti.

 

Jiang Chen Kıdemli Kardeş Yi’nin ilk saldırısını def etmişti.

 

“Hmm?” Kıdemli Kardeş Yi şaşırmıştı: “Gerçek qi’nin gücü benim ruh gücümün akımını karşılayabilecek kadar, rüzgar ve bulut akımlarımı def edecek kadar güçlü demek?”

 

Jiang Chen kılıcının bir hareketiyle düşmanın bu saldırısını bloklamıştı ve düşman buna şaşırmakla meşgulken kılıçkuşunu süratle geriye yöneltmişti.

 

Altın ışık huzmesi havayı yararken Jiang Chen Da Yu yayını çoktan eline almıştı.

 

“Geber!”

 

Vınn! Vınn! Vınn!

 

Saray’ın öğrencilerine merhametsizce üç ok fırlatmıştı.

 

Sarayın öğrencileri Jiang Chen ve grubunu kuşatmak için uğraşıyorlardı ve Jiang Chen’in Kıdemli Kardeş Yi tarafından oyalandığını bildikleri için üzerlerine bu okların yağacağını tahmin edememişlerdi.

 

Okların seslerinin duyulmasıyla hedeflerine ulaşması bir olmuştu.

 

Saray öğrencilerinden üç acı çığlık yükseldi, üçünün de boğazlarından girip enselerinden çıkmıştı oklar.

 

Elbette Jiang Chen bu sıradan gerçek qi uygulayıcıları için sıradan oklar kullanıyordu. Da Yu yayının özel oklarını onlara harcamaya değmezdi.

 

Kıdemli Kardeş Yi’nin dikkati dağılmıştı, Jiang Chen’e saldırması için bir fırsat vermişti ve şimdi üç yoldaşını kaybetmişti.

 

Yoldaşlarının hayatını çok fazla önemsemiyor olsa ad, Jiang Chen’in böyle ustaca ve gözünün önünde yoldaşlarını öldürmesi gerçeği, suratına tokat gibi çarpmıştı.

 

Jiang Chen umursamaz bir tavırla homurdandı ve Eşsiz Kılıcını çekerek önündeki savaş halkasına karşı gardını aldı.

 

Kıdemli Kardeş Yi’nin gözleri öfkeyle parladı: “Bu saldırı fena değildi. Ama eğer ki gerçek qi gücü âlemi eğitiminle bir ruh Dao’su uygulayıcısına karşı koyabileceğini sanıyorsan yanılıyorsun.”

 

“Haha! Sanki daha önce bir ruh Dao’su uygulayıcısı görmedim!” Jiang Chen soğuk tavrıyla gülümsedi.

 

Daha önce bir ruh Dao’su uygulayıcısı görmüştü ve hatta onunla savaşmıştı da. Her ne kadar Kıdemli Kardeş Yi ruh âleminde yarım adımlı seviyede olsa da, Xu Zhen’den daha güçsüzdü. Nasıl Jiang Chen ile savaşma cesaretini gösterebilirdi?

 

Kıdemli Kardeş Yi’nin etrafındaki hava akımı tekrardan dalgalanmaya başladı ve etrafında girdaba benzer bir yapı oluşturdu. Sanki kocaman bir kasırga birleşip bir avuç dolusu hale gelmişti.

 

Kıdemli Kardeş Yi’nin zincirleri bu akımla beraber şıngırdamaya başladı ve harekete geçerek siyah bir ejder şekline bürünüp Jiang Chen’e doğru hızla ileri gitti.

 

“Sadece görünüşten ibaret bir hamle!” Jiang Chen, Yi’nin ikinci hamlesini öngörmüştü ve bu sefer Eşsiz Kılıcı kullanmaya gerek bile duymamıştı.

 

Aniden kılıçkuşunu mahmuzladı ve irtifasını yükseltti.

 

Elleri yumruk şeklini aldı, adeta ay ve güneş gibiydiler.

 

“Kutsal Sonsuz Yumruk, Yin-Yang Bozgunu!”

 

İki gerçek qi akımı tıpkı ay ve güneş gibi güçlü şekilde birleşmişti. Bu iki ayrı güç, sanki tek parçaymış gibi birlikte hareket ederek düşmanın hava akımını parçaladı.

 

Kutsal Sonsuz Yumruk, Yin-Yang Qi’sini kullanan çok etkili bir teknikti. Jiang Chen’in gücü çok fazlaydı, Dört Çemberli Solma-Filizlenme seviyesindeydi.

 

Bununla birlikte, Dört Çemberli Solma-Filizlenme’nin gizemleri gerçek qi gücünden birkaç kat daha fazlaydı. Bunun üzerine Yin-Yang’ın gizemlerini de ekleyince, bu iki yumruk gerçek qi gücünden on kat daha güçlüydü.

 

Solma-Filizlenme çemberi etkileyici bir görünüş almıştı. Dört mevsimin de etkisi bu yumrukta hissediliyordu.

 

Bum! Yumruğun şiddeti hava akımına çarptı ve anında akımı yok etti. Hava akımıyla yumruğun şiddetinin çarpışmasıyla ikisinin de etkisi bitmişti.

 

Aynı ilk hamle gibi bu durumda Jiang Chen’in hamleyi def etmesiyle beraberlikte kalmıştı.

 

“Ne?” Kıdemli Kardeş Yi bu duruma inanamamıştı. Sonuçta ruh âleminin gücü ile saldırmıştı. Yarım adımlı ruh âlemi gücünü kullanmıştı.

 

Eğer başka bir gerçek qi uygulayıcısı olsaydı şimdiye çoktan onu paramparça etmişti.

 

Kendisi bir Yarım Adımlı ruh Dao’su uygulayıcısı olmasına rağmen karşısındaki bu çocuk kim oluyordu ki onunla iki kez başa baş mücadele edebiliyordu?

 

Bu durum mantık sınırlarını aşıyordu ve Savaş Dao’su kurallarına aykırıydı!

 

“Haha! Görünen o ki yarım adımlı bir uygulayıcı olmakla gerçekten ruh âleminin gücü anlaşılmıyormuş!” Jiang Chen’in sözleri alay eder cinstendi.

 

Da Yu yayını kavrarken ellerini yine sıkı sıkıya oturtmuştu. “Senin iki hamleni savuşturdum, şimdi sen benim hamleme karşı koy bakalım!”

 

Da Yu yayı, dört kez güçlendirilmiş ruh silahı!

 

Jiang Chen az önceki attığı oklarla yeteneklerinin sadece küçük bir kısmını sergilemişti.

 

Ama şimdi Jiang Chen biliyordu ki sıradan oklardan ne kadar fırlatırsa fırlatsın, bu yüzü yaralı serseme etki etmeyecekti.

 

O halde ona Da Yu yayının gerçek gücüyle saldırmalıydı!

 

Jinag Chen’in taş gibi sert yüz ifadesinde öldürme arzusu kendini belli ediyordu. Gerçekten sinirlenmişti. Kuzey Gökkubbe Sarayı defalarca haddini aşmıştı!

 

Bu arkasındaki grubun hepsini öldürse bile er ya da geç sarayın diğer elemanları onun peşine düşecekti. Ama Jiang Chen budan kesinlikle pişman olmayacaktı.

 

Savaş tecrübesi olan biri bu kışkırtmalara tepkisiz kalabilirdi ama o da bir yere kadardı!

 

Birinin sabır sınırı aşıldığında artık içinde bulunduğu duruma tahammül edemezdi.

 

Sinir bozucu bir duruma uzun süre tahammül etmeye çalışmak kişiyi deliye çevirebilirdi, bu durum olabilecek en kötü şeydi.

 

“Hmm, bir ruh silahı?” Kıdemli Kardeş Yi nihayet Jiang Chen’in elindeki silahı detaylıca gözlemleyebilmişti. Bir de Da Yu oku kendisine has oklarının gücüyle birleşince böylesine ölümcül bir güç ortaya çıkıyordu.

 

“Kesinlikle bir ruh silahı.”

 

Jiang Chen hafifçe gülümseyerek: “Madem kendini Yarım Adımlı ruh Dao’so uygulayıcısı olarak tanıtıyorsun, seni bir ruh silahıyla öldürmezsem huzur içinde ölmezsin!”

 

Kıdemli Kardeş Yi’nin yüreğinde bir sızı oluştu. Kendi kullandığı silah bir ruh silahıyla kıyaslanamazdı.

 

Sadece gerçek ruh Dao’su uygulayıcıları ruh silahı kullanmaya değerdi.

 

Ruh silahı kullanabilenler sadece soylu ailelerden gelen güçlü ve etkili kişilerdi veya hayret verici potansiyellere sahip topluluk öğrencileriydi.

 

Kıdemli Kardeş Yi Kuzey Gökkubbe Sarayı’nın bir öğrencisiydi fakat bu saray Kıymetli Ağaç Topluluğu’nun sadece törenlerinin düzenlendiği bir yerdi.

 

Açık söylemek gerekirse Kıymetli Ağaç Topluluğu’nun sınavlarını geçip topluluğun öğrencisi olup olmayacağı belirsizdi.

 

Ruh silahları onun için bir hayaldi.

 

Bu sadece Gökağacı Krallığı’nda olacak bir şeydi. Jinag Chen eğer ruh silahını Doğu Krallığı’nda kullansaydı silahı kimse tanımaz ve onun potansiyelinin farkında olamazlardı.

 

Ruh silahları çok nadir bulunan eşyalardı. Jinag Chen Doğu Krallığı’nda sadece Long Juxue’nin ve Long Yinye’nin ruh silahı kullandığına şahit olmuştu.

 

Ama onların kullandığı ruh silahları en sıradan olanlardı. Muhtemelen Şef Shuiyue’nin bu ikisine ailelerini korumaları için bıraktığı silahlardı.

 

Bunun yanında hanedan üyesi olan Prenses Gouyu bile bu silahlardan birine sahip değildi.

 

Kıdemli Kardeş Yi Kuzey Gökkubbe Sarayı’nın en örnek alınası kişisi olmasına rağmen bile bir ruh silahına layık değildi.

 

“Onu öldürün ve ruh silahını ele geçirin!” Yi’nin sesi dans eden bir ateş gibiydi, açgözlü ve hırslıydı.

 

Kıdemli Kardeş Yi’nin gözleri kana susamış şekilde fal taşı gibi açılmıştı ve hamle yapmak için dört gözle bir fırsat kolluyordu.

 

Yeşil ejder aniden ileri atıldı ve oluşturduğu rüzgârdan duvar Jiang Chen’in üzerine doğru irtifasını alçalttı.

 

Bu sefer gerçekten de ruh gücünü kullanarak Jiang Chen’i alt etmeye çalışıyor gibiydi.

 

Jiang Chen yapmacık şekilde gülümsedi. Ne yani, bu yüzü yaralı sersem onu yenmek için bu hayvani gücü mü kullanacaktı?

 

Altın Kanatlı Kılıçkuşu aniden geri çekildi ve bu yüzü yaralı sersemin saldırısından uzağa, güvenli bir mesafeye geçti.

 

Da Yu yayı müthiş bir görkeme sahipti. Gökyüzündeki yıldızlardan daha göz kamaştırıcıydı.

 

Da Yu yayının eşsiz oku, tarifi imkânsız güzellikte bir kavisle yüzü yaralı serseme doğru atılmıştı.

 

Arkasında yanan bir meteor gibi, renkli bir ışık huzmesi bırakmıştı.

 

Sonraki olan şey ise inanılmazdı! Yüzü yaralı sersem okun kendisine atıldığını biliyordu fakat geri çekilip saklanmak yerine hızını arttırıp ileriye atıldı.

 

Kelimelerle tarif edilemeyecek kadar hızlı... Vın diye!

 

Dört kez güçlendirilmiş ruh silahı korkutucu güçteydi. Yeşil ejderin kalın boynuna saplanmak üzere yola çıktığında rüzgârdan bir top halini almıştı ve sağlandığında bir kan yağmuruna yol açmıştı.

 

Tam da ok saplandığında yüzü yaralı sersem zıplamıştı ve havada süzülmeye başlamıştı. Havada bir takla attıktan sonra gücünü arttırdı ve Jiang Chen’in üzerine atıldı.

 

Aynı anda elindeki altılı zinciri Jiang Chen’e dolamaya çalışıyordu ve sanki okyanustan yükselen bir ejder gibi bir hal almıştı.

 

Yüzü yaralı sersem sırf Jiang Chen’e yaklaşıp Da Yu yayını ele geçirebilmek için ejderini feda etmişti.

 

“Öf! Bunlar küçük numaralar!” Jiang Chen düşmanının bu hamleyi yapacağını önceden biliyor gibiydi. Bu yüzden hiç tereddüt etmeden ilk attığı okun ardından bir başkasını atmıştı. Vınn!

 

İkinci ok direkt olarak yüzü yaralı bu sersemin üzerine gidiyordu.

 

“Ne? Bir başka ok mu?” Yüzü yaralı sersem oldukça şaşırmıştı.

 

Ruh Âleminin henüz sadece Yarım Adımlı rütbesindeydi ve havadayken kendini kontrol edip yön veremiyordu. Bir anda havada süzülürken kendini hiçbir yere kaçamaz halde bulmuştu.

 

Jiang Chen’in elindeki Da Yu yayını almak için kullanmayı amaçladığı zincirleri bir anda kıvrıldı.

 

Ama yine de Jiang Chen’in gönderdiği okun hızı onun düşündüğünden çok daha fazlaydı. Zincirlerinin arasından gördüğü kadarıyla ikinci ok onu öldürmek için geliyordu.

 

Kıdemli Kardeş Yi’nin o anda iki seçeneği vardı.

 

Ya gelen oku bloklamaya çalışacaktı ya da ondan kaçmaya çalışacaktı.

 

Kıdemli Kardeş Yi’nin o anki öfkesiyle diş kökleri bile kaşınmaya başlamıştı. Vücudunun üzerinde kıvrılıp ejderinin cansız yaralı bedenine kendini çekmeye çalıştı.

 

Ayrıca biliyordu ki bu savaşta havada kendi başına uçabilecek yetenekte değildi. Eğer yere düzgün şekilde konamazsa ölümle burun buruna gelecekti.

 

İtiraf etmeliydi ki bu yüzü yaralı sersem oldukça zalimdi. Kendi ejderini feda ettiği yetmemiş gibi ölü bedenine basıp hamle yapmıştı bir de.

 

“Vah vah! Yi Qiansui, ne yapıyorsun? Görünüşe göre bu savaşı kaybedecek gibisin.”

 

O anda gökyüzünden bu alaycı ses duyulmuştu.

 

Jiang Chen’in yüz ifadesi değişmişti, kendi etrafında dönüp grubun geri kalanına Eşsiz kılıcıyla saldırmaya hazırlandı.

 

Kılıcın ışığı açığa çıkmıştı, Jiang Chen’in gerçek qi gücünü açığa veriyordu.

 

Jiang Chen sanki meyve kesiyormuş gibi dört ya da beş tane düşmanı biçmişti. Kafaları gövdelerinden ayrılan düşmanların cesetleri o yükseklikten hızla aşağı düşmeye başlamıştı.

 

“Güneye ilerleyin! Acele edin! Ben burada kalıp onları oyalarım!” Jiang Chen’in sesi endişeliydi çünkü Zephyr kulağı sayısız düşmanın ayak seslerini duymuştu. Dört ya da beş adet grup daha onların etrafını sarmaktaydı.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44263 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr