Bölüm 133: Yarım Adımlı Ruh Âlemi Dao’suyla Savaş

avatar
3853 4

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 133: Yarım Adımlı Ruh Âlemi Dao’suyla Savaş


Hız açısından değerlendirme yapılırsa, Altın Kanatlı Kılıçkuşları kısa mesafeli uçuşlarda rakipsizdi.

 

Dayanıklılık açısından değerlendirme yapıldığında ise, her ne kadar vücutları çok büyük olmasa ve kanatlarındaki tüyle çok düzgün şeritler halinde olsa da uzun mesafeli uçuşlarda Altın Kanatlı Kılıçkuşları çok dayanıklı değillerdi.

 

Jiang Chen sürdüğü kılıçkuşunun mahmuzlarına sertçe vurup, Gouyu ve diğerlerine yetişmeden önce yarım saat boyunca maksimum hızında uçtu. Bütün grup, Jiang Chen’in sağ salim döndüğünü görünce sevinmişti.

 

“Hızımızı arttırıp bir an önce Kuzey Gökkubbe Sarayı bölgesiinden çıkmalıyız. Az önce karşılaştığımız insanlar saray tarafından şımartılmış haydutlar, bizim öyle kolay şekilde bu bölgeden kaçmamıza izin vermezler.”

 

Jiang Chen biraz boyun eğmiş gibiydi, onun fikrine göre yabancı topraklarda savaşmak her daim dezavantajlı bir durumdu.

 

Eğer Doğu Krallığı’nda birileri Jiang Chen’in yolunu kesip onu soymaya kalkarsa hiç düşünmeden ölümcül bir ok fırlatıp karşısındakini yere sererdi.

 

Tabii ki Jiang Chen saraydan korkmuyordu fakat henüz yeni ulaştığı topraklarda belaya bulaşıp bütün krallığı karşısına almak da istemiyordu.

 

Jiang Chen her ne kadar sabırlı bir şekilde Kıdemli Kardeş Kuang’ı uyarsa ve eğer kendisini takip ederse olacakları söylese de bu durum Kuang’ı durdurmaya yetmemişti. Karargâha gönderdiği haberin yerine ulaşmasıyla gururlanmıştı ve kendisinden çok daha güçlü Kıdemli Kardeşleri grubuna katmıştı. Yüzden fazla yoldaş toplamıştı ve onları dört-beş bölüğe ayırarak Jiang Chen ve grubunun peşine düşmüştü.

 

Gökağacı Krallığı’nın kuzeybatı bölgesinde Kuzey Gökkubbe Sarayı’nın sözü çok etkiliydi. Krallığın bu bölgesinde onlardan daha baskın bir topluluk yoktu.

 

Kendilerinden daha kıdemsiz olan kardeşlerinin bir grup yabancı tarafından zorbalığa uğratıldığını duyduklarında Kıdemli Kardeş Kaung ile arası iyi olan bütün Kıdemli Kardeşler sinirlenmişlerdi.

 

Ayrıca bu yabancı grubun sürdüğü hayvanların yeşil ejderlerden daha nitelikli olduğunu duyan Kıdemli Kardeşler de araları Kıdemli Kardeş Kaung ile çok iyi olmasa da arama ekiplerine katılmışlardı.

 

“Hadi biz de yola çıkıp bu fırsatı değerlendirelim!”

 

“Payımıza düşeni biz de alalım!”

 

Kuzey Gökkubbe Sarayı’nın öğrencileri, bu bölgeye hâkim oldukları için her türlü avantajlıydılar. İstedikleri bölgeye en kolay yoldan uçabiliyorlardı.

 

Onlar için Saray bölgesinde yasaklı bir yer yoktu. Herhangi bir hükümet idaresinden ya da düklük bölgesinden geçerken kimseye hesap vermeleri gerekmiyordu. İstedikleri gibi seyahat edebiliyorlardı.

 

İşte bu durum göz önüne alındığında arama ve tutuklama operasyonu için çok avantajlıydılar.

 

Fakat Jiang Chen’in grubu için durum farklı idi. Onlar istedikleri yerden değil, kendilerine belirtilen yoldan geçmek zorundaydılar.

 

Bundan dolayı onların rotası diğerlerinden daha uzundu.

 

Yani onları kovalayan gruplar tıpkı bir örümcek ağı gibi etraflarını sarabilirlerdi.

 

Zorlu iki saatin ardından Jing Chen’in grubu anlaşmazlık yaşadıkları bölgeden bu yana bin li mesafe yol kat etmişlerdi. Dört ya da beş li mesafe sonra sarayın hâkim olduğu bölgeden yavaş yavaş çıkmaya başlayacaklardı.

 

Sarayın etkili olduğu alandan çıktıktan sonra endişe etmelerine gerek kalmayacaktı.

 

Fakat bu bölgede kaldıkları sürece Kıdemli Kardeşlerle karşılaşmak demek insan avı olmak demekti. Her ne kadar başkalarını umursamıyor olsalar da, yabancı bir bölgede kendi bölgelerinde oldukları kadar rahat olamayacaklardı.

 

Jiang Chen, grubuyla yol aldıkça kalbinde şaşırtıcı bir baskı hissediyordu.

 

Taş Kalpli Usta eğitimi üçüncü seviyenin sonlarındaydı ve dördüncü seviyeye çok yakındı.

 

Söylemek gerekirdi ki, içgüdüleri Sonsuz Mezarlık bölgesindeyken daha güçlüydü.

 

“Herkes dikkatli olsun, Kuzey Gökkubbe Sarayı hala pes etmediğinden, onların hala bizi takip ettiğinden şüpheleniyorum. Herkes gardını korusun.”

 

“Cesaretleri varsa gelsinler! Onlardan korkan kim?” Prenses Gouyu kılıcını kavrarken cazibeli dudaklarının arasından çıkmıştı bu sözler.

 

Jiang Chen önce sekiz şahsi korumasına daha sonra babasına baktı.

 

Bu yolculuğa yaklaşık yirmi kişiyle çıkmışlardı ve yanlarında da aynı sayıda Altın Kanatlı Kılıçkuşu vardı. Diğer kılıçkuşları geçici olarak geride bırakılmıştı.

 

Bu durum Jiang Chen tarafından geliştirilmiş bir stratejiydi. Sonuçta yüzlerce, hatta bine yakın kılıçkuşunun hep birlikte aynı anda uçması oldukça dehşet verici gözükürdü.

 

Bu durum dikkatleri üzerlerine çeker ve onları hedef haline getirirdi.

 

Yaşanan olaylar Jiang Chen’in bu düşüncesinin doğruluğunu kanıtlar nitelikteydi. Bırakın bin tane kılıçkuşunu, yirmi civarı kılıçkuşu bile yabancıların dikkatini çekmeyi başarmıştı.

 

“Lanet olsun, bu Kuzey Gökkubbe Sarayı bölgesinin bir sonu yok mu?” Jiang Chen’in Zephyr kulağı düşman hareketliliğini yakalamıştı.

 

“Herkes gardını alsın ve savaş pozisyonuna geçsin!” diye emretti Jiang Chen.

 

Jiang Chen artık önceki Jiang Chen değildi, artık bir ruh Dao’su uygulayıcısı tarafından mağlup edilen birisi de değildi. Altın Kanatlı Kılıçkuşlarını aylardır Sekizli Trigram Özü Formasyonu için eğitiyordu.

 

Bu formasyon bir sürü küçük formasyonlara ayrılabiliyor hatta orta büyüklükte birkaç formasyon bile oluşturabiliyordu.

 

Şüphe yok ki, Jiang Chen’in şahsi korumalarının her birinin dövüş nitelikleri Jiang Chen’den daha kötü durumdaydı. Bu şahsi korumalar Zue Tong’la beraber değillerken sekiz meridyenli gerçek qi uygulayıcısıydılar. Jiang Chen’in gücü onlardan daha fazlaydı, o çoktan dokuz meridyenli gerçek qi seviyesine ulaşmıştı.

 

Fakat yine de bu sekiz korumanın avantajı vardı, onlar bu formasyona alışıklardı. Aylar süren eğitimlerden sonra onların bu formasyona olan ustalıkları yüzde yetmiş-seksen civarındaydı.

 

Bir de Altın Kanatlı Kılıçkuşlarının savaş gücü eklenirse ve her korumanın kedi kılıçkuşu olduğu düşünülürse, Jiang Chen’in grubu kendilerinden sayıca üstün gruplarla rahatlıkla savaşabilirdi.

 

Eğer onların eğitimdeki bu seviyeleri gerçek qi ustalığı diyarında duyulursa, ruh Dao’su uygulayıcılarıyla fikir ve tecrübe alışverişinde bulunabilirlerdi.

 

Elbette gruptaki savaş kabiliyeti en yüksek olan kişi yine de Jiang Chen’di.

 

Jiang Chen’den sonra en kabiliyetli isimler babası Jiang Feng ve Prenses Gouyu idi.

 

“Gouyu, sen sekiz korumanın liderliğini yap, bende babamın tarafını kontrol edeceğim. Sağ ve sol kanatlarımızı iyi koru ve ön hatlarımızı dağıtmalarına izin verme.” Jiang Chen prensese hatırlatmıştı.

 

Gouyu başıyla bir onaylama hareketi yaparak: “Merak etme, yüzünü kara çıkartmam.”

 

Grup formasyonu bozmadan ilerlemeye başladı. Peşindekilerin hala onları takip ettiğini bildikleri için savaş formasyonunu bozmuyorlardı.

 

Dikkatli olmaları gerekiyordu, daha başlarındaki bu belayı atlatamamışken bir de başka bir yasaklı bölgeye giriş yaparlarsa üzerlerine çok daha fazla bela çekebilirlerdi.

 

“Kıdemli Kardeş Yi, görüyor musun? Önümüzdeler!” Kıdemli Kardeş Kuang’ın sesi Jiang Chen’in grubunu fark ettiğinde heyecanla dolmuştu.

 

Kıdemli Kardeş Kuang’ın sesi yanında kendisinden daha tecrübeli olan Kıdemli Kardeş Yi olduğundan daha da heyecanlı çıkıyordu. Kıdemli Kardeş Yi’nin yüzünde soğuk bir ifade vardı ve gözünün çaprazında bir bıçak yarası vardı, sürünen bir solucan şeklinde bir bıçak yarası, Kıdemli Kardeş Kuang bu yarayı gördüğünde daha da heyecanlanıyordu.

 

Kıdemli Kardeş Yi, Kuang’ın yalakalık yapmak, pohpohlamak isteyeceği birisiydi.

 

“Gidin ve yakalayın onları!” Kıdemli Kardeş Yi’nin sesi çelik gibi soğuktu.

 

“Hadi gidelim!”

 

Ondan fazla yeşil ejderli asker ejderlerini mahmuzladı ve hızla ileri atıldılar.

 

“Hey çocuk! Hala kaçmak mı istiyorsun?” Kıdemli Kardeş Kuang bağırmıştı.

 

“Sen de hala ölmek mi istiyorsun?” Jiang Chen anlamıştı ki bu Kuang isimli serseri hala fikrini değiştirmemişti ve üzerlerine geliyordu.

 

Jiang Chen’in daha fazla tereddüt edecek fırsatı yoktu, kafasını düşmana çevirdiği gibi bir ok fırlattı.

 

Bu ok aniden atılmıştı ve muazzam bir hızdaydı. Kıdemli Kardeş Kuang tüm gücüyle kovalıyordu fakat Kıdemli Kardeş Yi, ondan daha hızlıydı. Kimsenin fark edemeyeceği bir hızda bir hamle yapmıştı Kıdemli Kardeş Yi, bir anda gümüş beyazı bir ışık parladı ve gümüş bir zincir atılan oku Kuang’a on metre kadar uzaktayken yakalamıştı.

 

Gümüş zinciri kontrol eden kişi Kıdemli Kardeş Yi idi.

 

Kıdemli Kardeş Yi soğuk bir tavırla gülerek: “Gizli bir okla bizi tuzağa düşürmeye mi çalışıyorsun?”

 

Kıdemli Kardeş Yi’nin bir kol hareketiyle gümüş zincir yine harekete geçti ve zincirdeki ok büyük bir hava akımıyla Jiang Chen’e doğru fırladı.

 

Jiang Chen, bu hamleyi görünce biraz şaşırmıştı.

 

“Bu kişi bir ruh Dao’su uygulayıcısı mı?”

 

Açıkça görülüyordu ki gücü, gerçek qi ustası gücünden fazlaydı. Ama ruh âleminden olması için bir şey eksik gibi görünüyordu aynı zamanda.

 

Jiang Chen şahsen bir ruh Dao’su uygulayıcısının gücüne şahit olmuştu. Zayıf güçlü Xu Zhen bile bu kişiden daha güçlüydü.

 

Eğer bu kişinin gücü hakkında yorum yapacak olsa, gerçek qi âlemi ile ruh âlemi Dao’su arasında olduğunu söylerdi.

 

Jiang Chen bu kişinin gücünü küçümsemeye cesaret edemiyordu fakat yine de elindeki dört kez güçlendirilmiş ruh silahına, Da Yu Yayına güveniyordu. Elindeki yayla bir hamle yaptı ve kendisine geri gönderilen oku def etti.

 

“Bu durum şaşırtıcı!” diye düşünmüştü Jiang Chen.

 

“Kıdemli Kardeş Yi, yardımın için teşekkürler.” Kuang neredeyse yine aynı hatayı yapıyordu, eğer Kıdemli Kardeş Yi bu oku durdurmasaydı Kıdemli Kardeş Kuang’ın sonu vahim olacaktı.

 

“Saçma sapan konuşma! Ben onunla uğraşırım sen de diğerlerini hallet!”

 

Kıdemli Kardeş Yi direkt olarak Jiang Chen’i hedefi haline getirmişti.

 

İki uygulayıcı birbirine karşı kilitlenmişti. Bu ikisi bir çıkmaza girmişlerdi, iki taraf da birbirine karşı ilk hamleyi yapmaktan çekiniyordu, ikisi de ilk hamleyi yapacak kişinin avantaj üstünlüğünü kaybedeceğini düşünüyordu.

 

“Gücün hiç de fena değil, hala gerçek qi seviyesinde olman, benim rakibim olmaya layık olmaman çok acınası bir durum!” Kıdemli Kardeş Yi’nin sesi sert, delici ve rahatsız ediciydi.

 

“Sanki sen gerçek bir ruh Dao’su uygulayıcısısında!” Jiang Chen küçümseyici tavırla söylemişti bunları.

 

“Ben gerçek bir ruh Dao’su uygulayıcısı olmasam da, Yarım Adımlı bir ruh Dao’su uygulayıcısıyım. Bu senin gibi gerçek qi âlemine henüz erişmek üzere olan birisini ezmek için yeterli!”

 

Kıdemli Kardeş Yi’nin tavrı konuşmasını bitirir bitirmez hırçın bir hal almıştı.

 

Vücudunun hali sanki duvarlar yıkan bir fırtına gibiydi, gizemli güzlerle doluydu.

 

“Üç hamle!” Kıdemli Kardeş Yi havalı bir şekilde konuşmuştu ve ekledi: “Seni sadece üç hamlede yeneceğim!”

 

Rüzgâr şiddetini arttırdı ve bulutlar sarsıldı.

 

Kıdemli Kardeş Yi’nin etrafındaki hava sanki tek bir vücut haline gelmişti ve aynı ritimde hareket ediyordu.

 

Bu gerçek qi değildi ve gerçek qi’den daha gizemli güçler barındırıyordu.

 

“Bulut ve rüzgâr zinciri saldırısı!”

 

Kıdemli Kardeş Yi etrafındaki gümüş beyazı zincirin harekete geçmesiyle adeta bir büyücü gibi gözüküyordu. Bu zincir, etrafındaki hava akımıyla beraber aniden hem kendi etrafında dönmeye hem de Jiang Chen’e doğru ilerlemeye başlamıştı.

 

“Bir ruh qi’si hava akımı!”

 

Jiang Chen oldukça şaşırmıştı. Belli ki Kıdemli Kardeş Yi kendisini Yarım Adımlı ruh Dao’su uygulayıcısı olarak tanımlarken hiç de abartmıyordu. Her ne kadar şu anki hamlesi, daha önce çok fazla pratik yapmamış olduğunu gösterse de, bu gerçekten de bir ruh qi’si hava akımıydı.

 

Bu zincirin saldırmasıyla Jiang Chen’in etrafındaki hava bir anlığına kilitlenmişti.

 

Jiang Chen’in bakışları kılıcını çektiği esnada düşünceliydi. Kıdemli kardeş Yi saldırıya başlamıştı. Jiang Chen kılıcının efsunlu gücünü kullanarak adeta gel-git yapan bir su birikintisi edasıyla gerçek qi gücünü dalgalandırmaya başlamıştı.

 

Sürdüğü Altın Kanatlı kılıçkuşu ile uzun süredir beraberdi Jiang Chen. Kılıçkuşu Jiang Chen’in ne zaman hamle yapacağını biliyor ve ona ayak uyduruyordu.

 

“Büyük okyanusların öfkesi ve devasa dalgaların gücü ile... Atıl!”

 

Altın Kanatlı Kılıçkuşu altın renkli bir ışık şeridi şekline ileri atıldı.

 

Bu hamle Büyük Okyanus Dalgası Akımıydı, Kabaran Dalga!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44263 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr