Bölüm 112: Jiang Chen Benim Korumam Altında

avatar
6448 5

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 112: Jiang Chen Benim Korumam Altında


 

Çeviri: Pervane

 

Kafa kafaya çarpışma olsaydı Chu Xinghan’ın darbesinin etkisiz hale getirilmesi durumunda dört bir yana ruh qisi yayılırdı. Muhtemelen birkaç yüz metre çapındaki alanda yaşam biterdi.

 

Chu Xinghan’ın saldırısını zorlanmadan yutarak yapılan bu güç gösterici dehşet vericiydi. Kocaman bir kaya parçası fırlatılmış da havada yok edilmiş gibiydi.

 

Suya atılan kocaman kaya bile etrafa su sıçratır.

 

Gelgelelim bu saldırıdan geriye hiçbir iz kalmamıştı.

 

Bunun manası neydi? Saldırıyı etkisiz hale getiren kişi Chu Xinghan’dan en azından 10 kat daha güçlüydü.

 

Chu Xinghan gelişimine 8 yaşında başlamış, çok sayıda rakibi olmuş, çok sayıda da can almıştı. Gelişim yolunda ilerlerken birçok güçlü insanla karşılaşmıştı.

 

Buna rağmen ustası Shuiyue’den bile böyle ezici bir güç hissetmemişti. Bu gücün 16 krallık ittifakındaki tarikatlardan olmadığından şüpheleniyordu.

 

Jiang Chen de en az Chu Xinghan kadar şaşkındı.

 

Dövüşerek ölmeye kendini hazırlamışken, dövüşün seyrinin bu denli değişmesi kimin aklına gelirdi?

 

Mor Güneş Tarikatı öğrencileri değil mi? Artık geri dönebilirsiniz. Jiang Chen benim korumam altında.

 

Bu haşmetli ses İkinci Geçitte yankılandı. Ses biraz yaşlı birine ait gibiydi. Duyanlar üzerinde mutlak hakimiyet kurup itaat etmeye zorlayacak güce sahipti.

 

Chu Xinghan düşünmeden hareket etmezdi. Küçüğün kıdemlisine saygıyı niteliğinde ellerini birleştirerek selam verdi ve saygıyla sordu. “Kıdemli… Acaba siz kimsiniz?

 

Kim olduğum önemli değil.

 

Haşmetli ses sanki biraz hoşnutsuzdu. “ Geri dönün ve Ölümsüz Zixu ile Mor Güneş Tarikatının Shuiyue’sine deyin ki Long Juxue ve Jiang Chen arasındaki mesele yalnızca o ikisi tarafından çözülebilir. Mor Güneş Tarikatından biri Jiang Chen’e bir şey yapacak olursa tarikatınıza ufak bir gezi düzenleyebilirim.

 

Chu Xinghan neyi ne zaman yapacağını bilen biriydi. Karşısındaki kişiye güç yetiremeyeceğinin farkındaydı. “Kıdemliye biz küçüklerle uğraşmadığı için teşekkür ederiz. Geri döndüğümüzde sözlerinizi harfi harfine ileteceğimden emin olabilirsiniz.

 

Mutlak güç karşısında uysalca boyun eğmek doğru hareketti. Chu Xinghan aptal değildi. Biliyordu ki kıdemli ellerini küçüklerin kanlarıyla kirletmek istemediği için gitmelerine izin vermişti.

 

Ne zaman susması gerektiğini bilmeyen birisi olsaydı kıdemlinin tek parmağı onu öldürmeye yeter de artardı.

 

Aslında, olayların böyle sonlanması Chu Xinghan’a hiç dokunmamıştı. Aşağılanmış da hissetmiyordu. Güçlü birine boyun eğerek yalnızca duruma ayak uydurmuş oluyordu.

 

Hem, başından beri Jiang Chen’i öldürmek istememişti.

 

Sonuçta o ve Long Juxue arasındaki meselenin kendisiyle alakası yoktu. Ustasının emriyle buraya gelmiş olmasaydı olaylara dahil olmak istemezdi.

 

Onun fikirleri Yu Jie’nin fikirlerinden farklıydı.

 

Chu Xinghan gururlu bir dâhiydi. Long Juxue’ye yalakalık yapamayacak kadar da şerefliydi. Long Juxue ilerde gelişip yükselecek olsa da, karakteri başkalarına yalakalık yapmasına izin vermezdi.

 

Küçük kardeş Long, ahmak kardeşin elinden geleni yaptı.

 

Long Juxue durumdan pek hoşlanmasa da Chu Xinghan’ın elinden geleni yaptığını biliyordu. Böyle emsalsiz bir uzmanın gelişini doğal olarak öngöremezdi.

 

Buradan canlı çıkabilmelerinin tek sebebinin, kıdemlinin zayıfları ezerek itibarını karalamak istemeyişi olduğunu anlayacak kadar zeki bir kızdı.

 

Yoksa üçünü birden öldürmesi işten bile değildi.

 

Yu Jie de durumdan hoşnut olmamıştı. Yine de konuşacak cesareti kendinde bulamadı. Chu Xinghan’ın saldırısını engelleyen bu kişinin ne denli korkunç olduğunu Long Juxue’den bile daha iyi biliyordu.

 

Gidelim!” Chu Xinghan daha fazla kalmak niyetinde değildi. Long Juxue’yi de yanına alıp havalandı. Ardından mavi lotusu andıran mavi buz bulutu gökyüzüne yükseldi ve bir süre sonra da gözden kayboldu.

 

Jiang Chen, çaresiz, Chu Xinghan ve diğerlerinin ayrılışını izledi. Umduğu sonuca ulaşamamıştı.

 

Bugün çok fazla tuhaf şey yaşanmıştı. Savaşın sonucunu belirleyen kişi Jiang Chen değildi. Chu Xinghan ve Long Juxue’yi durduracak gücü olmadığını gayet iyi biliyordu.

 

Jiang Chen görgülü bir insandı. Long Juxue’yi burada durdurmak istese aşağılayıcı bir davranış olacaktı. Long Juxue’yi öldürecekti elbet. Ama başkasının gücünü kullanarak değil.

 

İç çekerek ellerini birleştirdi ve kurtarıcısına seslendi. “Kıdemlinin ismini öğrenebilir miyim? Jiang Chen bugünkü yardımınızı unutmayacak. Kıdemli adını bahşedebilir mi? İlerde fırsat bulduğum zaman borcumu ödeyeceğim.

 

Bu sözlerinin aksine böylesi bir uzmanın kendinin yapacağı geri ödemeye kıymet vermeyeceğini biliyordu.

 

Ödeme mi?” Sesin sahibi kıkırdadı. “Pekala Jiang Chen. Bu yaşlı adam sözlerini unutmayacak. Umarım bana iyiliğimin karşılığını vereceğin bir gün gelir.

 

Bu sözlerden sonra gizemli uzman gök gürültüsünü andıran bir ses eşliğinde kayboldu.

 

Jiang Chen bir şeyler söylemek istiyordu. “Saygıdeğer kıdemli, lütfen bekleyin.

 

Fakat onu karşılayan tek şey derin bir sessizlikti.

 

Jiang Chen kurtarıcısının yüzün bile görmemişti. Sırıtarak harap olmuş topraklara baktı. Dört bir yana cesetler dağılmıştı.

 

İkinci Geçidin altındaki milyonluk ordu halan yerinde oturmuş bekliyordu. Kimse kılını kıpırdatmamıştı. Biraz önceki büyük mücadelenin etkileri onlara da sıçrayınca ekin gibi biçilmişlerdi. Korkudan çığlık atmak bir yana kimse inleyememişti bile.

 

Jiang Chen bitkindi. Yılanın başı Long Juxue ölmediği için pişmanlık duyuyordu. Tekrar kalabalık orduya baktı. Bu askerler artık yola çıkış amaçlarını yitirmişlerdi.

 

Jiang Chen de tekrardan katliama başlayacak halde değildi.

 

Her ne kadar Long Juxue ölmemiş olsa da Yükselen Ejder hanesi imha edilmişti. Pisliğin geri kalanıyla ilgilenme işi ise Doğu klanına düşüyordu.

 

İkinci Geçittekiler Jiang Chen’i çevreleyip onu soru yağmuruna tuttular.

 

Jiang Chen dövüş sebebiyle büyük belaya bulaşmıştı. Dağ geçidinin üzerindekiler de…

 

Jiang Chen ellerini açtı. “Mor Güneş Tarikatı artık bize dokunamaz. Tek derdim Long Juxue’nin kaçması. İleride muhtemelen sorun çıkaracaktır.

 

Prenses Gouyu’ya el salladı. “Doğu klanınız geri kalan pisliği kendi başına temizleyebilecek mi?

 

Jiang Chen kraliyet ailesi ve Long ailesi arasındaki güç kavgasına zerrece ilgi duymuyordu. Yükselen Ejder Düküne karşı çıkmasının sebebi kraliyet ailesi değildi. Asıl sebep zayıfları ezmeleri ve Jiang ailesini yok etme girişimleriydi.

 

İkinci Geçitteki savaş, Long ailesinin imhasıyla sonuçlanmıştı. Bu arada Jiang Chen’in de iyice ünlenmişti.

 

Yine de Doğu krallığındaki karmaşa bir süre daha dinmeyecekti. Neyse ki Prenses Gouyu ve veliaht pozisyonundaki Doğu Lin vardı. Onlar oldukça kraliyet sonu tükenmeyecekti.

 

Prenses Gouyu çeşitli yollarla, kraliyete sadık düklüklerin destekleriyle büyük bir ordu toplayarak Long ailesinden arta kalanları temizlemeye girişti.

 

İsyanın elebaşları idam edilecek, destekçileri de ölüme mahkum edilecekti.

 

Long Zhaofeng tarafından zorlanan dükler suçlanmayacaktı.

 

Bu kurallar Prenses Gouyu tarafından koyulmuştu.

 

Ancak temizlik haddi aşarsa krallıktaki karmaşanın bitmeyeceğinin farkındaydı. Birkaç elebaşını öldürmek ve Yükselen Ejder malikanesini yok etmek, kraliyet ailesinin otoritesini sağlamlaştırmaya yeterdi.

 

Doğu krallığının mevcut durumu daha fazla kaybı kaldıramazdı.

 

Tabii bütün bu işler birkaç günde bitecek de değildi.

 

Bu zaman diliminde Jiang ailesi tarafsızlığını korudu.

 

Kraliyet ailesi, Jiang ailesiyle her daim dostane ilişkiler içerisinden olan Jinshan ve Hubing düklerini kıymetli mevkilere getirmişti. Kraliyet ailesini gücünü tazelerken en çok bu iki düklüğe sırtını yaslamıştı.

 

Bu sırada ne Jiang Han dükü Jiang Feng göze batacak bir harekette bulunmuştu, ne de İkinci Geçitte olağanüstü başarılara imza atan Jiang Chen. Nehir Dalgası Şehri’ndeki evlerinden dışarı adım atmamışlardı.

 

İkinci Geçitteki muharebede Jiang Chen’in burnu bile kanamamıştı ama içten içe utanç duyuyordu.

 

Chu Xinghan’a boyun eğmemişti evet. Fakat kendi kaderini kontrol edememe duygusu, ölümüne bir başkası tarafından karar verilmesi onu oldukça sinirlendirmişti.

 

Jiang Han bölgesine döndüğü zaman ilk işi Altın Kanatlı Kılıç Kuşlarına 8 Trigram Özümseme Formasyonunun sırlarını öğretmek olmuştu.

 

Çok iyi biliyordu ki kısa zamanda gücünü muazzam miktarlarda artırmak gerçekçi değildi.

 

Fakat formasyonlar için beklentide bulunulabilirdi. Birkaç yüz Altın Kanatlı Kılıç Kuşu formasyonu %70-80 kadar kavrayabilseydi, gerçekten de dikkate değer bir güç olurlardı.

 

Ayrıca 8 Trigram Özümseme Formasyonunun çok çeşitli varyasyonları vardı. Küçük parçalara ayrılıp orta boyutta bir formasyona dönüşebilir veya birleşip daha büyük bir formasyon olabilirdi.

 

Küçük, orta veya büyük arasındaki seçim kişinin tercihine bağlıydı. Formasyonun %70-80 kadarlık kısmı kavrandığında ortaya çıkan güç göz alıcı olurdu.

 

En kötü ihtimalle Chu Xinghan gibi biriyle karşılaştığında altta kalmazdı.

 

Jiang Chen gibi diğerleri de aşağılanma duygusunu hissettikten sonra sıkı bir eğitim yapıyordu. 8 şahsi muhafızı efendilerinin maruz kaldığı aşağılanmadan sonra hayatta oldukları için utanç duyuyorlardı.

 

Kısacası herkes canını dişine takıp kendilerini geliştirmeye uğraşıyordu.

 

İki ay olaysız geçip gitti. Jiang Chen’in eğitim hızı hayret verici düzeydeydi. An itibariyle 11 meridyen gerçek qi ustasıydı.

 

11 meridyen gerçek qinin zirvesi kabul edilirdi.

 

16 krallık ittifakında 11 meridyene ulaşan her kişi dilediği takdirde ruh alemine girebilir veya ömürlerinin sonlarına kadar gerçek qi ustası olarak kalırlardı.

 

12 meridyen mi? En azından bu sıradan krallıklarda hiç kimse böyle bir kişi görmemişti.

 

Tarih boyunca, dövüş daosunda dâhiler hiç eksik olmamıştır. Bu dâhilerden 12 meridyen gerçek qi seviyesine ulaşmayı deneyenlerin tamamı ruh alemine geçiş için en uygun zamanı kaçırmışlardır. Ömürleri boyunca karamsar olmuşlardır.

 

Bu mantıkla Jiang Chen’in de ruh alemine geçiş için hazırlıklara başlaması gerekirdi.

 

Fakat onun böyle bir niyeti yoktu. Bu dünyaya tamamen uyum sağlamış ve dövüş daosu temellerini sağlam bir şekilde atmıştı.

 

Sonraki adımda yağacağı şey geçmiş yaşamındaki anılarını derinlemesine incelemek olacaktı.

 

Bu 12 meridyen denen şey sadece basit bir gelişim yöntemiydi.

 

Onun anılarında daha gelişmiş hatta ve hatta ilahi yöntemler vardı.

 

Temel becerileri bu yöntemleri kullanmak için gayet uygundu. Artık kozadan çıkıp uçma zamanı gelmişti.

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43991 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr