Bölüm 111: Kıdemli Kardeş Xinghan

avatar
6030 5

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 111: Kıdemli Kardeş Xinghan


Çeviri: Pervane

 

Yu Jie, ben gelmeseydim saygıdeğer ustamın işlerini berbat ediyordun. Böyle basit bir işin bile altından kalkamıyorsun. Bir de ustamızın bizzat seçtiği öğrencisinin öldürülmesine göz yumacaktın. Herhalde, on büyük öğrenci ünvanın, sayıdaki eksikliği kapatmak için verilmiş.

 

Bu kıdemli kardeş Yu Jie kadar kibirli görünmüyordu ama azarlayıcı konuşması Yu Jie’nin soğuk terler dökmesine sebep olmuştu.

 

Kıdemli kardeş Xinghan, ben…” Yu Jie kendisini ifade edememişti.

 

Boş ver gitsin.” Xinghan Long Juxue’ye döndü. “Küçük kardeş Long, ben senin ahmak kardeşin Chu Xinghan. Usta Shuiye’nin ikinci öğrencisiyim. Bugün yaşananlar seni çok korkutmuş olmalı.

 

Güzelliği yeni yeni çiçek açmakta olan bu kızın hüzünlü halini gören, kendisini bu kızı sevmekten alıkoyamazdı. “Kıdemli kardeş Xinghan zamanında yetişmeseydi, korkarım ki saygıdeğer ustamızı bir daha göremeyecektim.

 

Chu Xinghan göz ucuyla Yu Jie’ye baksa da bir şey söylemedi.

 

Ayaklarını yere vurdu ve havada süzülmeye başladı. Ayaklarının altında oluşan mavi renkli hava akımı onu yukarı taşıdı.

 

Sen Jiang Chen misin?” Chu Xinghan’ın gözlerinde, Jiang Chen süzerken derin bir ifade vardı. Yu Jie’den farklı olarak bakışlarında kibir ibaresi yoktu.

 

Evet.”

 

Chu Xinghan belki caka satıp insanlara karınca muamelesi yapmıyordu ama hareketlerinden gelen baskı Jiang Chen’e korkunç bir hayvanın avı olmuş hissi yaşatıyordu.

 

Sıradan bir uygulayıcının böyle bir karmaşa yaratması… Sen cidden göründüğü kadar basit değilsin. Seni öldürmek istesem kuşların bana engel olamaz.

 

Jiang Chen karşılık verecekti aslında ama bir süre düşündükten sonra bir şey söylemedi.

 

Chu Xinghan’ın gücü gerçekten de Yu Jie’nin çok üstündeydi. Muhtemelen aynı seviyede bile değildiler.

 

8 Trigram Özümseme Formasyonunu çalışacak üç ay zamanı olsaydı yüzde otuz ihtimalle Chu Xinghan ile savaşabilirdi. Ancak şu anda Chu Xinghan’ın karşısında bile duramazdı.

 

Yine de koyun gibi bekleyecek değildi. Rakibi güçlü olsa da Jiang Chen savaşmadan pes etmeyecekti.

 

Şuna ne dersin?” Chu Xinghan bir süre düşündükten sonra konuştu. “Senin üzerinde ilahi yetenekler kullanırsam kaçınılmaz olarak zayıflara zulmediyor diye adım çıkar. Sana iki seçenek vereceğim.

 

Jiang Chen sükunetini koruyordu. Tek kelime etmeden bekliyor, gücünü topluyordu.

 

İlk seçeneğin benimle birlikte Mor Güneş Tarikatına gelmek. Küçük kardeş Long ile aranızdaki sorunlara yüksek yargıcımız çözüm getirecektir. Bu karar sana %90 ölüm getirir. Yine de yaşama ihtimalin de var.

 

İkincisi ise hemen şimdi seni öldürmem. Kelleni tarikata götürüp görevimi tamamlamış olacağım.” Konuşmasını bitirdikten sonra Chu Xinghan’ın aurası dalgalanmaya başladı.

 

Vücudunun etrafında Samanyolu oluşmuş gibiydi. Derin ve engin gücündeki gizemler insanlarda derinlik hissi uyandırıyordu.

 

İkinci seçenek için konuşuyorum. Bunu yapacak gücüm olduğuna şüphen olmadığını düşünüyorum.” Chu Xinghan sakince ve yavaşça konuşuyordu.

 

Bu sözleri Yu Jie söyleseydi, Jiang Chen ona burun kıvırırdı.

 

Ancak Chu Xinghan’ın konuşurken bir ağırlığı vardı. Sahip olduğu kudret, Jiang Chen’i ciddi ciddi düşünmeye itti.

 

İlk seçenek olan onunla birlikte tarikata gitmek anlık çözüm olabilir. Yine de tek etkisi ölümümü ertelemek olur. Feleğe karşı çıkıp reenkarne oldum. Nasıl kaderimi başkasının ellerine bırakabilirim? Yaşamama veya ölmeme onların karar vermesine nasıl izin veririm? Doğumumda söz sahibi değildim ama bir uygulayıcı olarak nasıl öleceğime ben karar veririm.

 

Jiang Chen’de zerrece tereddüt yoktu. Boyun eğip teslim olmasını ve tarikata gidip yargılanmasını isterlerse ölümüne dövüşecekti. İdamından önce ise büyük ayıplanma ve aşağılanmaya maruz kalacaktı.

 

Savaşarak ölmek şanlı bir ölümdü.

 

Diz çöküp af dilese bile onu yaşatacakları kesin değildi.

 

Aklından bu düşünceler geçerken gülümseyerek cevabını verdi. “Chu Xinghan, sen Yu Jie’den farklısın. En azından tarikat öğrencilerinde olması gereken özelliklere sahipsin. Sana saygı duysam da iki seçeneği de reddetmek durumundayım. Beni öldürebilirsin belki ama bil ki bunun için ağır bir bedel ödemek zorunda kalacaksın.

 

Sözleri gayet açıktı.

 

Bu sözler Chu Xinghan’ın beklentileri dahilindeydi. Ancak duyduğunda ister istemez şaşırdı.

 

Pekala. Aramızdaki sorun olmasaydı gerçekten de takdirimi kazanırdın. Fakat ustamın kazancı her şeyin önünde gelir. Jiang Chen, başladığım zaman kendimi tutmayacağım.

 

Chu Xinghan konuşurken, arkasındaki bir görünüp bir kaybolan Samanyolu ışıl ışıl parlamaya başladı.

 

Tabii ki de bu gerçek Samanyolu değil, aurası tarafından oluşturulmuş bir yanılsamaydı. Işıl ışıl olan Samanyolu içindeki sayısız yıldızdan ötürü beyaz bir denizi andırıyordu.

 

Bu beyaz ışık biraz önce kuşları saniyesinde katleden ışığın ta kendisiydi.

 

Muhteşem Xinghan, kılıç aurası bulutlara çıkıyor. İleri!

 

Chu Xinghan yenini savurup kolunu salladı ve elinde bir kılıç belirdi. Arkasındaki Samanyolu, kılıcın parıltısını referans alarak çalkalanmaya başladı çok sayıda beyaz nokta korkunç, beyaz renkli kılıç aurasına dönüştü. Jiang Chen’e doğru bir kuyruklu yıldız akını başlamış gibiydi.

 

Daha ilk saldırısında en güçlü hamlesini yapmıştı.

 

Yu Jie izlerken iki defa yutkundu. Bu seviyedeki bir ilahi yeteneği ve gücü arzulayamazdı bile.

 

Bir gerçek qi ustası olan Long Juxue’nin kalbi, bu saldırı karşısında duracak gibi olmuştu. Artık Chu Xinghan’a bakışları daha nazik ve sıcaktı.

 

Elinde olmadan düşündü. “Kıdemli kardeş Yu Jie’nin güçlü olduğunu düşünmüştüm bir de. Oysa Kıdemli kardeş Chu Xinghan’ın yanında soytarıdan başka bir şey değilmiş. Tarikata girdiğim zaman dünya görüşümü genişletmem lazım. Bu Yu Jie’nin elinden çok ağzı çalışıyor.

 

Long Juxue ‘dayı’ olarak seçtiği kişiyi değiştirme kararı almıştı. Yu Jie’nin gücü Chu Xinghan’ın yanında devede kulak kalıyordu.

 

Gururlu bir genç kız olan Long Juxue, işe yaramaz birinin desteğini istemiyordu.

 

Dövüşün ortasındaki Jiang Chen büyük acı çekiyordu. Chu Xinghan’ın gücü tahmininden daha fazla çıkmıştı.

 

Binlerce beyaz kılıç aurası ışığı kuyruklu yıldızlar gibi ona hücum ediyordu. Yüksek savunma gücüne sahip formasyon bile dayanmakta zorlanıyordu.

 

Pfft pfft pfft…

 

Formasyonun dışındaki Altın Kanatlı Kılıç Kuşları, beyaz renkli kılıç aurasına maruz kaldıklarında patlayarak can verdiler.

 

Formasyon gitgide daralarak merkezdeki Jiang Chen’i korumayı sürdürdü. Bu kuşlar vahşi hayvanlar olsalar da Jiang Chen’i kanlarının son damlalarına kadar sadakatle koruyorlardı.

 

Jiang Chen garip duygular içerisindeydi. Mang Qi’nin tek emri yüzünden kuşların bu kadar ileri gitmesini beklemiyordu.

 

Jiang Chen kalpsiz değildi. Altın Kanatlı Kılıç Kuşları kendisini korumak için can verirlerken kendisi de oturup beklemeyecekti elbette.

 

Uzun bir ıslık çaldı. Gözlerindeki kararlılık ifadesi seçilebiliyordu. Islık bulutlara ulaştığında kuşların kalan milyonluk kısmı harekete geçip İkinci Geçidin üstünü bir defa daha kapladılar.

 

Chu Xinghan, beni bu kadar zorladın madem, ben de kendimi patlatıp seni de yanımda götüreceğim. Güçlü olsan da bu milyonluk orduyu yenebilir misin? Beni öldürsen bile Long Juxue’yi öldüreceğim!

 

Jiang Chen kararını vermişti. Düşmanlarını da kendisiyle birlikte götürecekti.

 

Chu Xİnghan kendisini öldürse bile Long Juxue’yi öldürecekti. Onu öldürmeden ölse bile diğerlerinin başına bela olacaktı.

 

Long Juxue’yi öldürüp sorunu kökten halledebilseydi, Mor Güneş Tarikatı itibarına leke sürmemek için ailesine dokunmazdı.

 

Kuşları gören Chu Xinghan, biraz da olsa sarsılmıştı. Ne kadar güçlü olursa olsun, karşısındaki bir milyon canı görünce şoka uğramıştı.

 

Yu Jie, küçük kardeş Long’u koru. Şu işi hemen bitireceğim.

 

Chu Xinghan tarikatın örnek öğrencisiydi. Jiang Chen’in niyetini anında anlamıştı. Jiang Chen kendisine karşı savaşamayacağını anladığından hedefini değiştirip Long Juxue’ye saldıracaktı.

 

Ustasının emirleri olmasa, Chu Xinghan Jiang Chen’i öldürmek istemezdi. Ancak mesele ustasının olunca istese de tereddüt edemezdi.

 

Jiang Chen, geber!

 

Aurası gitgide güçlenirken uzun kılıcını savurdu. Arkasında ışıl ışıl parlayan Samanyolu da onunla birlikte sallanarak beyaz ışık ışınlarına dönüştü. Görüntü meteor yağmurlarını andırıyordu.

 

Bu saldırının gücü bir öncekinden 3-4 kat daha fazlaydı.

 

8 Trigram Özümseme Formasyonu böyle bir saldırıyı durduramazdı. Jiang Chen iç çekti. Kaderi tam da bu anda belirlenecekti.

 

Jiang Chen ansızın elindeki yayı kaldırdı.

 

Whoosh, whoosh…

 

4-5 tane ok muhteşem bir şekilde Long Juxue’ye hedeflenmiş olarak fırladı.

 

Jiang Chen ölümünü beklerken en azından Long Juxue’yi öldürmek istemişti. Milyonluk kılıç kuşu ordusu da hep birlikte saldırıya geçmişti.

 

Ölümden ve yıkımdan korkmayan bir ordu…

 

Yu Jie’nin bile bu sahne karşısında dili tutulmuştu. Bu hedefini şaşmayan saldırı karşısında ruh daosu uygulayıcılarının bile dizlerinin bağı çözülebilirdi.

 

Üstüne Yu Jie’nin ölümcül yaraları vardı.

 

Sadece Chu Xinghan sakindi. Karşısındaki devasa ordu sanki hiçbir şekilde onu etkilememiş gibiydi.

 

Aslında bu sakinliğin sebebi Jiang Chen ve formasyonunun, saldırısını engelleyemeyeceğini bilmesiydi.

 

Bu saldırı her şeyi silip süpürecek ve savaşı bitirecek saldırıydı.

 

Hava kasvetliydi. Güneş görünmüyordu. Sanki doğa bu savaş için üzüntüye kapılmıştı.

 

Birdenbire—

 

Bir ışık kılıç kışlarıyla dolu olan gökyüzüne fırladı.

 

Sanki bir buluttan yıldırım çıkmış da gökyüzünde hareket ediyordu.

 

Işık sönmeden önce 8 Trigram Özümseme Formasyonunun içine indi.

 

O anda tuhaf bir şey oldu.

 

Bu ışık, sanki gökleri delen devasa bir kılıç gibi olmadık yerden bir bariyer oluşturdu ve Chu Xinghan’ın saldırısına karşı Jiang Chen ve Altın Kanatlı Kılıç Kuşlarını korudu.

 

Üzerine meteor gibi gelen saldırılar, sanki kara deliğe rastlamışlar gibi yutuldular.

 

Hafif bir rüzgar esti. Ardından o da durdu ve hava tamamen sakinliğe büründü.

 

Işık yok oldu. Chu Xinghan’ın yıkıcı saldırısı tamamen yok edildi.

 

Bu olay hem Jiang Chen’i hem de Chu Xinghan’ı ziyadesiyle şaşırttı.

 

Chu Xinghan etrafı gözleriyle tararken bağırarak sordu. “Kim var orada?” Bu olayın sorumlusunu bulmaya çalışıyordu.

 

Bu sırada hala şaşkınlığını üzerinden atamamıştı. Bu saldırı onun gizli kozuydu.

 

Ustasının seviyesindeki birisinin bile, o saldırıyı öylece etkisizleştirebileceğini düşünmüyordu.

 

Nereden geldiği belirsiz soluk bir ışık ortaya çıktı ve saldırısını yutuverdi. Bu güç çok eziciydi.

 

 ----------------------------

Hahahahaha. Muhteşem Xinghan diye isim mi olur lan J

Neyse asıl mevzuya gelirsek, önümüzdeki 4-5 gün bölüm gelmeyecek muhtemelen. Ama dönüşte toplu atıp fazlasıyla telafi edeceğim. 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44297 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr