Bölüm 102: Ezici Bir Tepinme

avatar
6577 6

Sovereign of the Three Realms - Bölüm 102: Ezici Bir Tepinme


 

Çevirmen: madShy

 

Sayısız miktarda feci Kılıç Kuşu dağ vadisine aktı.

 

Gelgit dalgaları gelişigüzel kullanılsa da, bunlardan nehirlerde ve denizlerde bulunuyordu.

 

Kılıç Kuşlarının gelgiti tüm gökyüzünü işgal ederken tüm boş alanı kaplıyordu. Yırtıcı ve vahşi hayvanlar gökyüzünün her bir köşesini dolduruyordu.

 

Milyonluk güçlü ordunun görüşünde sayısız siyah nokta keten tabakası kadar kalındı. Gökyüzü daireler çizen ve dans eden Kılıç Kuşlarıyla doluydu.

 

Yeşil Kanatlı Kılıç Kuşları, yeşil bir Kılıçkuşu denizi oluşturdu. Göklerin nehirleri üzerindeki barajlar açılmış gibi çöküyorlar ve İkinci Geçidin gökyüzünden aşağı yığılan su kütlesi misali asılı duruyorlardı.

 

Yeşil okyanus arasında serpiştirilmiş sayısız Gümüş Kanatlı Kılıç Kuşu vardı.

 

İçeride çokça Altın Kanatlı Kılıç Kuşu bile bulunuyordu. Birçok altın gölge ve altın ışık demetleri gökyüzü boyunca görülebiliyordu. Onlardan yüzlerce vardı.

 

Bulutların ve rüzgarın rengi değişirken güneşle ay ışığını yitirmişti.

 

Milyonluk güçlü ordu sonunda o sözlerin anlamını idrak ediyordu.

 

Aslen gaza gelmiş milyonluk güçlü ordu aniden Kılıçkuşu Denizi ile kıyaslandığında minik bir varlık gibi kalmıştı, tıpkı ateş böceklerinin ışığının ay ve güneş karşısında soluk kalmasına benziyordu.

 

“Long Zhaofeng, akıllısın ve kraliyet cübbesini giyinerek kralı erkenden oynaman mükemmel. Güzel hayallerini yer altına doğru ilerleyen oğluna eşlik ederken yanına alabilirsin.”

 

Jiang Chenin tonunda acımasız bir hava hakimken büyük ölçüde afallayan Long Aile üyelerine baktı.

 

“Kralı koruyun!” Long Er ani bir karar verdi. Şuan kim Jiang Chen’e saldıracak şevke sahipti ki? Ölüme veya kalıma tam şu anda karar verileceğini biliyordu.

 

Jiang Chen gerçek Qi’sini döndürdü ve bahar yıldırımı gürleyişi gibi aşağıdakilere bağırdı, “Ben, Jiang Chen, yalnızca Long Ailesi üyelerini öldürmek istiyorum ve diz çöküp pes edenleri yaralamak istemiyorum. Long Ailesine ölümüne bağlı olanlarsa kesinlikle ölecek.”

 

“Bunu duydunuz mu? Long ailesinin dışında diz çöken ve pes edenler öldürülmeyecek. Diz çökmeyenler Long ailesine ölümüne sadık sayılacak ve Jiang Ailesinin düşmanları olarak muamele görecekler. Hiç merhamet gösterilmeyecek.” Jiang Feng yücelik ve iyi kalplilikle doluydu, o da masumları öldürmeyi istemiyordu.

 

Milyonluk ordunun üyeleri hemen hemen tamamen Long Ailesine bağlı olsa da, ordunun askerleri ve generalleri yalnızca emirleri takip ediyordu. Bu bir suç değildi.

 

Long Er büyük ölçüde alarma geçmişti ve telaşla haykırdı, “Jiang Ailesinin boş konuşmasına aldanmayın. Bu Kılıçkuşu dalgası doğal bir felaket, sözlerine inanmayın. Kılıçkuşları aptal yaratıklardır, nasıl Long Ailesinden olanlarla olmayanları bilebilirler ki?”

 

Long Er’in sözlerinin etkisi ne mi olmuştu? Long Ailesine bağlı askerlerin tümü silahlarını atarak sürekli devam eden ses dalgalarını takiben dizlerinin üzerine çökmüştü.

 

Long Er kasvetle bağırdı, “Diz çökenler düşman tarafına geçmiş sayılacak ve hepsi infaz edilecek!”

 

Konuştuktan sonra Long Er düzene daldı ve yere çökmüş askerlerden ondan fazlasını sebze misali doğradı.

 

Lakin nasıl tüm diz çökenleri tek başına nasıl öldürebilirdi?

 

İlk diz çöken ardından birçoğu onu takip etti.Kısa süre sonra kabaca milyonluk ordunun yüzde yetmiş ila seksen kadarı dizlerinin üzerindeydi. Kalan kişiler de Long Ailesinin seçkin kuvvetleri, Long Ailesini kraliyet özneleri olan Yanmen Dükü gibi insanlar veya Jiang Ailesine önceden derin kin güden kişilerdi.

 

Büyük bir Altın Kanatlı Kılıç Kuşu aniden keskin uzun bir ıslık çaldı!

 

Bununla birlikte birkaç yüz Altın Kanatlı Kılıç Kuşu neredeyse aynı anda bir saldırı başlatarak kendilerini altın renkli gölgelere dönüştürürken aşağıya doğru daldılar.

 

Gözlerinde aşağıdaki insanlar yaratık yemeğiydi, kısmen görülen gerçek Qi ustalarının kanları ve etleri ise… en besleyici türde yiyecekti.

 

Binlerce Gümüş Kanatlı Kılıç Kuşu da kısa süre sonra dalışa geçti.

 

Sonrasında---

 

Yeşil Kanatlı Kılıç Kuşları okyanusun çöken dalgaları gibi birbiri ardına dalışa geçti.

 

İkinci Geçidin önünde bir anda görkemli bir manzara oluşmuştu.

 

Gökyüzünden meteorlar düşüyor gibiydi. Altın, gümüş ve yeşil renkli olanlar sonu gelmeyecek biçimde düşüyordu.

 

Kılıçkuşlarının keskin gagaları ve jilet kadar keskin kanatları vardı.Kanatları herhangi bir insan zırhından daha sertti. Normal oklar kesinlikle üzerlerinde en ufak bir iz bırakamazdı. Okların büyük bir kısmı da savrulan pençelerinin etrafından dağılıp berteraf edildi.

 

Güçlü bir uygulayıcının fırlattığı ok ara sıra onları yaralasa bile nasıl dalışa geçmiş tüm Kılıçkuşlarının engellenmesi mümkün olabilirdi ki?

 

Tek yay ile iki veya üç ok bile ateşleseler bir yay ne kadar ok kaldırabilirdi ve ateşleyecek ne kadar ok vardı?

 

“Ah, gözlerim!”

 

“Hayır, ölmek istemiyorum, yemeyin beni, rahat bırakın!”

 

“Pes ediyorum, pes ediyorum, gagalarınızı durdurun. Gagalarınızı çekin üzerimden!”

 

Kan ve et rastgele biçimde havada yayılırken oklar vahşice uçtu. İkinci Geçidin önündeki sahne tam bir kaostu.

 

Başlangıçta büyük ordu bir arada kalarak biraz direnç belirtisi göstermişti lakin Kılıçkuşlarının sayısının artmasıyla ve yerdeki güçlü uzmanların ayrılarak onların yemeği olmasıyla sahne neredeyse tek taraflı bir katliam halini almıştı.

 

“Awrk!”

 

“Awrk!”

 

Bu güçlü uygulayıcıların kan ve etlerini yiyen Kılıç Kuşları her yönden memnundu ve sürekli olarak heyecanlı kuş çığlıkları atıyorlardı.

 

“Daha fazla tutamıyorum, kaçın!”

 

“Herkes dağ geçidine kaçsın, bir kişi bile kurtulsa iyidir!”

 

Ancak bu durumlar altında kaçmak kuşkusuz hayal kurmaktan ibaretti.

 

Kılıç Kuşları her yandaydı, içeride ve dışarıda, yukarıda ve aşağıda, dağ geçidinin her yerindeydiler. En ufak bir açıklık bile olduğunda bir kılıçkuşu anında burayı dolduruyordu.

 

Bu Kılıç Kuşlarının hepsi yiyecek uğruna birbiriyle mücadele ediyordu. Nasıl birinin kaçmasına müsaade edebilirlerdi ki?

 

Long Zhaofeng de o sırada fazlasıyla mahvolmuş haldeydi. Savunma halkasındaki kalan gerçek Qi ustalarıyla koruma mücadelesi veriyordu.

 

Birkaç gerçek Qi ustasının gücünün korkutucu olması iyi bir şeydi. Birkaç yüz Altın Kanatlı Kılıç Kuşu bile onlara saldırsa bile bir anda güçlü savunma hattını yarıp geçemiyordu.

 

Sonuçta bu ölüm kalıma karar verecek bir andı. Herhangi bir gerçek Qi ustasının herhangi bir şekilde kendini tutması imkansızdı. Koz kartları olsun veya en güçlü hazineleri olsun hepsini savaş alanına sürdüler.

 

Şimdi kullanmazlarsa, bu yaşam sürelerinde bir daha kullanmak için bir şansları daha olmayacaktı.

 

Buna gerçek Qi ustalarını her daim en güçlü savaş durumlarına en zor şartlar altında zorlayabildikleri eklediğinde sert dövüş biçimlerini sergilerken ölümden korkmuyorlardı. Ayrıca Altın Kanatlı Kılıç Kuşları da onlarla kafa kafaya çarpışmak istemiyordu.

 

Sonuçta bu durum altında Kılıçkuşu ordusu zaten tek taraflı bir katliam yapıyordu. Kılıçkuşu kralları zekilerdi ve hayatlarını alacak bir takasa girmezlerdi.

 

Bu nedenle gerçek Qi ustalarından oluşan savunma düzeni Kılıçkuşu ordusunun gelgit misali yığılan saldırısına dayanabiliyordu fakat diğerleri bu kadar şanslı değillerdi.

 

Ordunun her bir kısmı savunma birlikleri oluşturmuştu fakat bu birliklerin düzensiz hava saldırılarına karşı hiçbir etkisi yoktu.

 

Yine başka bir düzen dağılmış ve uluyan kuşlar tarafından parçalanmıştı. Kan ve et türündeki her gövde Kılıçkuşları tarafından yere serildi, parçalandı ve yenildi.

 

“Yapmayın, kahretsin, duruun! Pes ediyorum!”

 

“Pes ediyorum. Ölümüne dövüşmenin ne anlamı var? Kim bizi koruyor?”

 

“Evet, tüm gerçek Qi ustaları kral denilen kişiyi korumaya gitti ve burada ölmeyi mi bekliyoruz?”

 

Askerlerin moralleri nihayetinde dağılmıştı ve katı, körü körüne sadık destekçiler Kılıçkuşları tarafından sürekli olarak yutulurken bazı inatçı direnişçiler kalmıştı.

 

Böyle dövüşmenin hiç anlamı yoktu.

 

Bununla birlikte daha fazla bölük dizlerinin üzerine çökerek pes ettiklerini dillendirdiler.

 

Bir saat kadar sonra Long Zhaofeng uzakta hala kalabalık gerçek Qi ustası korumasını sürdürebiliyordu, artık başka hiçbir yerde inatla direnen birliklerden kalmamıştı.

 

Onlar da pes edebilirlerdi veya Kılıçkuşu ordusu tarafından yutulurlardı.

 

Tuhaf mevzuydu. Birisi dizlerinin üzerine çöktüğünde ve pes ettiğinde Kılıçkuşu ordusu saldırmayı bırakıyordu. Sonsuz miktarda asker halkası ilerlese de gerçekten kan ve etin cezbediciliğinden kendilerini alıkoyabilmişlerdi.

 

Milyonluk ordunun diz çöken askerlerinin kalın kalabalığı tüm dağ vadisini kapladı. Sadece inatçı askerlerin beyaz iskeletleri kalmıştı. On binlerce iskelet görülüyordu.

 

“Jiang Chen, elini kaldır. Pes etmek istiyorum.”

 

Long Zhaofeng’in savunma düzeninde Anka Kuşu Dükü, Hong Chunlei buna daha fazla dayanamadı. Zihinsel olarak çökmek üzereydi.

 

Kendini Long Zhaofeng’in sancağı altına atmıştı çünkü büyük resim ortadaydı, zorlama ve dayatmalar her yandan geliyordu. Sadece dört dükten biri olarak pozisyonunu korumak istemişti fakat şuan Long Zhaofeng’i takip etmekle böylesine berbat bir tuzağa sürüklendiğini ve zor durumlara düştüğünü fark etmişti.

 

Nasıl Long Zhaofeng için ölümüne şevkle ve hevesle dövüşmeye devam edebilirdi ki?

 

Elindeki kılıcını attı ve savunma halkasından dışarı atılarak iki dizinin üzerine çökerek pes etme niyetine girdi.

 

Dizleri titremeye başlarken soğuk terler boynunun arkasından akıyordu. Bir bıçak parladı ve başı yuvarlandı.

 

Long Er sinsice söyledi, “Düşman tarafına geçenler ölecektir.”

 

Kana susamış şaşırtıcı taktikler o sırada artık diğerlerini şaşırtacak ve korkutacak etkiyi yitirmişlerdi. Yenilgiye doğru gidiş oluşmuştu. Hong Chunlei’nin kellesi alınmış olsa da birçok diğer uzman savunma halkasından ayrılmaya başlamıştı.

 

Gerçek Qi ustalarından bazılarını Long Zhaofeng satın almış olsa da kraliyet uzmanı unvanındaki uzmanların da hiçbir savaşma arzusu kalmamıştı.

 

Savunma halkası henüz çökmemiş olsa da Kılıçkuşu ordusu hiç pes etmeyen dalgalar misali kabarmaya devam etti. Dövüşebilir ve öldürebilirlerdi fakat şimdiye kadar olan mücadelelerinin ardından elleri zayıflıktan titriyordu.Kılıçkuşlarının yüzde biri veya hatta binde biri kadarını ancak öldürebilmişlerdi.

 

Savaşa böyle devam etmenin ne manası vardı?

 

Long Er’in bedeni kanla kaplıyken bağırdı, “Majestelerini koruyarak geri çekilen herkes değerli şahıslar olacaktır ve on bin hanenin lordu yapılacaklardır.”

 

On bin hanenin uyarıcı etkisi kraliyet uzmanlarından bazılarının kalplerindeki dövüşçü ruhu uyandırdı. Tehlikenin ortasında kazanılan servet ve mülk olduğundan on bin hanenin hakimi olabilmek adına canlarını dişlerine takmışlardı.

 

Long Zhaofeng neşelendi ve söz verdi, “Bugün benim tarafımda dövüşenler yaşadıkları sürece on binlerin lordu olacaktır. Ölenlerin aileleri bir milyon altınla ve tüm sülalesine yetecek mülkle ödüllendirilecektir.”

 

“Long Zhaofeng, bugün yerine getiremeyeceğin sözler vermeye devam ediyorsun. On bin hanenin lordu mu? Bu yerden canlı ayrılabileceğini mi düşünüyorsun?”

 

Jiang Chen bu sözleri duyması üzerine istemsizce güldü.

 

Long Zhaofeng dilini yutmuştu. Durum kişilerden daha üstündü. Jiang Chen’i öldürmek istemiyor değildi fakat Jiang Chen’in kılıçkuşlarından oluşan bir ordu toplayacağını hiç düşünmüyordu. Bu eski zamanlardan beri duyulmamış bir durumdu.

 

Geçidin üzerinde Prenses Gouyu, Doğu Lin, ve Doğu Zhiruo hınçla bu sahneyi izledi.

 

Karma çabucak gelmişti.

 

Birkaç gün önce Long Zhaofeng büyük ordusuyla sarayı kuşatmış, içerideki ve dışarıdaki herkesi öldürmüş, tek bir köpek hatta tavuk bile bırakmamıştı.

 

Ve şimdi Kılıçkuşu ordusu tarafından sarılmış ve yaşamı tehlike altındaydı.

 

Prenses Gouyu hayretler içerisindeydi ve kalbi tamamen karmakarışıktı. Sonunda Jiang Feng’in özgüveninin nereden geldiğini anlamıştı ve sonunda neden Jiang Chen’nin milyonluk orduyu dikkate almadığını.

 

Kibir değildi, görmezden gelmek değildi, sadece mutlak güçtü.

 

“Kral kardeş, soylu ruhun fazla uzakta olmamalı. Bunu görüyor musun? Long Zhaofeng ölümün çok uzağında değil. Kısa süre içerisinde senin son anında gerçekleştirdiğin ölümüne mücadelenin aynısını Long Zhaofeng de tadacak.” Prenses Gouyu kalbinden sessizce söyledi.

 

Kılıçkuşu ordusunun sadırıları devam etti.

 

Kılıçkuşları sonsuz biçimde ateşlenen yıldızlar ve meteoritler gibi saldırarak, inatçı direnişçilerin cesaretine sadırıyorlardı. Her saldırıyı savuşturduklarında yaşam ile ölüm arasındaki sınırda yürüyor gibilerdi.

 

Cesaretleri kırılma noktasına gelmişti ve daha fazla saldırıyı nasıl geçiştireceklerini bilmiyorlardı.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44225 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr