Bölüm 32: Halksız Kral

avatar
3932 3

Sovereign of Judgment - Bölüm 32: Halksız Kral


 

Çevirmen: SaintReaper Düzenleyen: Asile

 

"Ne? Demin ne oldu?"

 

"Sadece kapa çeneni ve takip et. Hepimiz sikildik."

 

"Jung Minji öldü? Neden?"

 

"Ah tanrım…!"

 

"Demek istediğim mantıklı değil."

 

"Haa… Song Simin ona ihanet etti."

 

"Song Simin? Fakat, gardiyanlara ne demeli? Onları nasıl geçti?"

 

"Yoon Girim onu sırtından bıçakladı."

 

"Yoon Girim?!"

 

"Ah tanrım…! Daha fazla konuşma. Durumu okuyamıyor musun?"

 

"…Fakat bu mantıklı mı? Neden Yoon Girim? Hayır, bu mümkün mü? Jung Minji’nin dayanıklılığını deldi mi?"

 

"Yoon Girim bugünlerde her zaman Song Simin’in etrafındaydı. Muhtemelen 1 yıldıza ulaşmıştır ve muhtemelen Jung Minji’nin dayanıklılığı henüz 2 yıldıza ulaşmamıştır… eşyaların güçlendirmeleri ile ona nüfuz edemeyeceğini düşünüyor musun? 1 yıldızlı dayanıklılık ile D derece (2 yıldız) silahlara bile dayanamazsın."

 

"Fakat… iyileşme istatistiğine ne demeli?"

 

"Kadın boğazını kesti. Kan dışarı fışkırdı. Ölümün hızı muhtemelen iyileşmesinden daha hızlıydı."

 

"… Siktir…"

 

"Bu bir oyuna benzemiyor… eğer hayati organların parçalanırsa ne kadar güçlü olduğun önemli değil, ölürsün. Jung Minji bunu bildiğinden, yanında her zaman korumalarını getirirdi… İntihar ekibine giden Chu Youngjin’in muhtemelen yapacak çok şeyi vardı. Eğer Chu Youngjin olsaydı, Yoon Girim olsa bile onun gözlerinden kaçamazdı."

 

"Siktir… ölümü çok ani oldu."

 

"Kapa çeneni ve aklını toparla. Artık kaçış koduna sahip değiliz. O kralların sembolleri ile verilmişti."

 

"Ah, doğru!"

 

"Bu nedenle, hadi hemen onları takip edelim!"

 

"Sen… bana Song Simin’e bağlı kalacağını söyleme?"

 

"O bok gibi fakat ne yapabilirim? Diğer birlikler dolu ve onların hiçbirini bilmiyorum. Song Simin muhtemelen en iyi seçim."

 

"Ha… yine de."

 

"Hey! Tanrım! Onun gibi olmak istiyorsan, neden sadece Kang Donsoo’ya gitmiyorsun!"

 

"… Siktir…"

 

Jung Minji’nin ölümü ile 5 bin insan kaçış kodunu kaybetmişti. Jung Minji’nin eski takipçileri bunu seçmemişti ama diğer birlikler döneklik etmiş ve 3 bin insan Song Simin’i takip etmişti. Önceden gizlice ektiği insanlar diğerlerini ikna etmişti. En başından beri, çoğunluk ne olduğunu ve kimin haklı olduğunu bilmiyordu.

 

"Sana bir şans verdim. Söylemedim mi? ‘Bölgenin yarısı’, o dinlemedi."

 

Song Simin Öğrenci Kral Min Kyungchul’a bakarken söyledi.

 

Min Kyungchul acıklı bir şekilde kafasını salladı.

 

"… Evet."

 

Jung Minji’nin birliği dağılmıştı ve birçok grup Song Simin’in liderliğini takip ederek savaştan koptu.

 

Bu sahne diğer güçleri karışık bir duruma sokmuştu.

 

"Ne? Ön tarafta ne yaşandı? Çılgın Şövalye Kral'a bir şey mi oldu?"

 

"Pusu mu? Canavarlar? Ön cephede bir delik var!"

 

Onların arkasında olan güçler, ön cepheye pusu yapıldığını sanmıştı ve kaotik bir hale gelmişlerdi.

 

Yalnızca o zaman, canavar orduları ortaya çıktı. On binlerce. Bu çok büyük bir miktar değildi fakat karışık ön cephe ile canavar orduları daha muazzam ve daha eziciydi. Gördüklerinin tamamı olduğunu düşünmüyorlardı.

K.N: Çok sinirlendim lan 

 

Askerler korkunun pençelerine düşmüştü. Karmalarını hemen hemen harcamışlardı ve dereceleri düzensizdi, ruhları bir darbe almıştı.

 

Korkan bir ordu, ordu olamazdı. Tıpkı birkaç yüz askerin toplar ve silahlar ile silahlandırılınca yakın dövüş silahları olan on binlerce kişilik orduyu yenebileceği gibiydi.

 

 

Son 30 gün içinde daha da güçlendiklerini düşünseler bile öncesinde hiç kimseyi öldürmemiş sivillerdi. Panikledikten sonra kendilerini sakinleştiremiyorlardı. Sadece savaşmak için cesaretlerini toplayamıyorlardı.

 

Komutanlar durumu anlayamıyorlardı.

 

"Lanet… ne bok oldu? Yönlendirilmelerine ne oldu? Bok… eğer yanlış bir adım atarsak hepimiz ölürüz. Hadi geri çekilelim!"

 

En hızlı karara varan Ordu Yoldaşları Birliği idi. Biri geri çekilmeye karar verince diğer güçler de onları takip etmeye başladı. Büyük bir grup geri çekilmeye başladı.

 

"Hayır! Eğer geri çekilirsek intihar ekibine ne olacak?"

 

Bae Jinman intihar ekibine yardım etmeyi önermişti ancak onun altındaki güçler komutu reddetti.

 

"Şimdi, kendimiz hakkında endişelenmeliyiz. Diğer birlikler ayrılıyor. Sadece biz geride kalamayız."

 

Korkunun pençelerine düştükten sonra insanların grubu geri dönemediler. Ateş gibi, karmaşa daha çok karmaşayı doğurmuştu. Bir şansları bile yoktu. Her şey bir anda olmuştu.

 

‘Nasıl aniden böyle oldu?’

 

Bae Jinman’ın birlikleri arasında bile kaçan bazıları vardı. Onlar zaten kaçış kodunu elde etmişlerdi. Hain olmaktan korkmuyorlardı. Eğer insanlar kaçarsa diğerleri de kaçardı. Kangdong Bölgesi zaten canavar kaynıyordu. Panik hızla kitleye yayılmıştı.

 

Ancak, Bae Jinman pes etmedi. Bu onun kişiliğiydi.

 

"Biz hala geri dönmeliyiz! Ben kendim bile geri döneceğim!"

 

"Üzgünüm."

 

Bae Jinman’ın korumaları yöneten kişi Bae Jinman’ı koltuk altına sıkıştırdı. Karma bağışından sonra tüm gücünü kaybeden Bae Jinman direnememişti.

 

"Geri çekil!!"

 

Sonunda, Bae Jinman’ın birlikleri bile geri çekilmişti. Eğer ne olduğunu doğru düzgün anlasalardı, intihar ekibine giderlerdi… ama durum çok ani gerçekleşmişti.

 

**

 

Canavarlar ile çevrelenip geri itilen destek taburu, olağanüstü ejderha toplarını ateşleyen destek ekibi ve intihar ekibi karmaşık bir duruma düşmüştü. Ana ordu geri çekildiği gibi daha ve daha fazla canavar yanlarında toplanmıştı. Tabii ki, nedenini bilmiyorlardı.

 

"Onları durdur! Eğer canavarlar destek birliğine ulaşırsa işimiz biter!"

 

Askerler arasındaki fark kaybolmaya başlamıştı.

 

Herkes serbestti. Destek birlikleri topları ejder değil, gelen canavarlara ateşlemeye başlamıştı. Bazı intihar ekibi üyeleri bile canavarları durdurmaya dönmüştü.

 

"Siktir! Geri çekilmeliyiz! Halksız Kral’ı çağır!"

 

"O dinlemez! O piç vazgeçmez!"

 

Geri çekilen Yıkım Ejderi ile savaşan Choi Hyuk’tan ayrılanlar bile vardı.

 

"Hey! Ne sikim! Savaşın ortasında terk edemezsiniz! Halksız Kral’a ne demeli?"

 

"Onu çağırdım fakat dinlemiyorsa ne yapabilirim?"

 

"Bırak gitsin! Ejderi geri tutacağını söyledi!"

 

İntihar ekibinin arasında bir kısım sonuna kadar Choi Hyuk’un yanında duruyordu ve diğer kısım onların ejderi geri tutmaları sayesinde hızla geri çekiliyordu.

 

Bu tam bir kaostu ancak bu savaşa daha çok dalan Choi Hyuk’u etkilemiyordu.

 

‘Eğer saldırmak için bir fırsat yaratırsam, bir adım daha hızlı olmalıyım.’

 

Sadece bunu düşünürken Choi Hyuk yeni bir teknik keşfetti. Karmasını kasları gibi kullandığı bir teknik. Bir hedefe karmasından bir ip yolladı ve onu bir lastik bant gibi yoğunlaştırdı.

 

{Sonsuz düşünceden sonra, karma kullanımı için yeni bir yol keşfettin. İntikamın 10 arttı.}

 

Choi Hyuk mesajı okumadı bile.

 

Swoosh!

 

Yoğunlaşan karmanın akabinde, vücudu ileri fırladı ve görüşü aniden değişti. Vücudu çok hızlıydı ardıl görüntüler bırakıyordu.

 

Crash!

 

Ejderin ayağı yere çok geç bastı. Choi Hyuk ejderin ayak bileğini kesti.

 

‘Daha hızlı olmalıyım.’

 

Bu kez, Choi Hyuk tüm karmasını vücuduna uzattı ve sarmaladı. Sarmalanmış karma vücudunda dolaştı.

 

{Sonsuz düşünceden sonra, karmayı kullanmanın yeni bir yolunu keşfettin. İntikamın 30 arttı.}

 

Swoosh!

 

Sarmalanmış karma ayağının altında toplandı ve bir yay gibi Choi Hyuk’u havaya fırlattı.

 

Swish!

 

Avcının bıçağının etrafındaki karmayı saldı ve karmadan bir bıçak oluşturdu.

 

3 yıldızlı kontrolü karmayı serbestçe kontrol etmesini sağlıyordu. Choi Hyuk’un hareketleri yavaşça fiziksel limitini kırdı.

 

Artık kolları ve bacakları ile hareket eden bir varlık değildi, karması ile hareket ediyordu. Karma daha fazla onun vücudunu desteklemiyordu bunun yerine, vücudu karmasını destekliyordu. Vücudundaki karma sürekli şeklini değiştiriyordu.

 

Bir noktada, Choi Hyuk dünyayı unuttu. İntihar ekibi üyelerinden kaçanları ya da canavarlar ile savaşmak için hayatlarını ortaya atanları gözleri görmüyordu. Kulakları Baek Seoin’in kükremelerini duymuyordu. Choi Hyuk kendi yanındaki her şeyden ve Yıkım Ejderi’nden kopmuştu.

 

Pabapak!

 

Boom!

 

Zip!

 

Choi Hyuk’un hareketleri daha da hızlanıyordu. Sadece havaya sıçradığını sandığı zaman, zaten zemindeydi ve ejderin sol ayak bileğini kestiğini düşünürken zaten sağ uyluğunda asılıydı.

 

Batatak! Bam!

 

Chiiiii!

 

Ejderin siyah kanı sürekli yere düşüyordu. Bu siyah bir yağmurdu.

 

Ancak, ejderin canlılığı ve iyileşmesi inanılmazdı, yaralanma ve iyileşme oranı benzerdi.

 

{Kuaalaalaa!}

 

Yıkım Ejderi ateş saçtı ve Choi Hyuk aslında alevlere yönelmişti. Avcının bıçağını sarmalayan sis benzeri karma onu ateşlerden koruyordu.

 

Puah!

 

Choi Hyuk alevleri yarıp geçti ve alev saçmak için inen ejderin kafasına zıpladı. Karmadan yapılmış saydam bir bıçağı ejderin gözüne sapladı.

 

{Keahhhhh!}

 

Korkunç bir çığlıktı. Gözlerinden mavi ateşler çıktı. Choi Hyuk ejderin sallanan kafası nedeniyle sarsılmıştı, yere inince hemen bir iyileşme iksiri içti. Ağır ve halsiz hale gelen karma bir kez daha gerildi.

 

Nasılsa Choi Hyuk’un gözleri sadece Yıkım Ejderi’ni görürken, ejder de sadece Choi Hyuk’a konsantre oluyor gibiydi. Ejder öfkesini ve kinini belli ediyordu. Choi Hyuk vurulduğu an, savaş biterdi fakat Choi Hyuk bu şansı vermiyordu.

 

Siyah yağmur düşmeye devam ediyordu. Asfalt erimiş ve altındaki toprak cam haline gelmişti.

 

Kaç gün ya da kaç saat savaştıkları... Choi Hyuk her şeyi unutmuştu.

 

Daha fazla savaştıkça ejderin gücüne daha da hayran oluyordu. Piç düşmüyordu. Yaralarının tamamı iyileşiyordu. Saldırıları o kadar hızlı ve hassastı ki kaçınırken bile saçları dalgalanıyordu.

 

Bu sayede Choi Hyuk kendi gücünü anlamıştı. Onun gücü ejderin ayak parmağıyla aynıydı.

 

Şiddetli bir neşe vücudunu sarmaladı. Heyecan verici bir savaş olduğu içindi.

 

Choi Hyuk yeteneklerini tamamen göstermişti. Savaşırken savaşmak için yeni yollar bulmuştu. Aynı zamanda karmayı kontrol etmek için daha iyi yollar geliştirmiş ve kullanmıştı.

 

Savaş! Hadi daha fazla savaş!

K.N: Çılgın piç :D

 

Thump! Thump! Kalbi hızla çarpıyordu. Avcının bıçağı ejderin etini kesmişti. Yaralardan akan kan avcını bıçağı tarafından özümseniyordu. Zaten siyah olan kılıç daha da karanlık olmuştu.

 

Kanı özümsediği gibi, vücuduna yüklüyor ve tükenen karmasını yeniliyordu. Buna ek olarak, Choi Hyuk bir diğer karma yenileme iksirini içti.

 

Ping!

 

Sonra bir kez daha ileri atıldı ve ejderin uyluğunu kesti.

 

Artan heyecan günlerce savaşabilecekmiş gibi hissetmesini sağlıyordu! Vücudundaki hücreler uyanmış gibiydi.

 

Bir süre sonra, ejderin yenilenmesi yavaşlamaya başladı. Daha ve daha fazla yara ejderde birikmişti. Choi Hyuk’un kıyafetleri parçalanmış ve saçlarının ve kaşlarını bir kısmı yanmıştı.

 

Ejder halsizleşmişti fakat bu Choi Hyuk için de geçerliydi. Avcının bıçağının kan tüketen yeteneği ve iksirler karmasına ve vücuduna destek oluyordu fakat onların etkileri de aşırı kullanım nedeniyle azalıyordu.

 

‘Onun kemiklerini kesmeliyim.’

 

Choi Hyuk kazanmanın zamanının geldiğini hissetmişti. Şuan, karma ile dolu ejderin vücudu zayıflamıştı.

 

Onu kesebilir miydi? Hayır, zorundaydı. Eğer bu savaş uzamaya devam ederse ilk düşen Choi Hyuk olurdu.

 

Choi Hyuk nefesini düzenledi.

 

‘Daha güçlü…’

 

Kararını verdiği gibi, farklı bir yöntem keşfetti.

 

Karmasını alt karnına sıkıştırdı, dantianına. Bütün karmasını sarmaladı, döndürdü ve onu dantianına yerleştirdi. Dantinındaki karmanın diğerlerine zıt olmasından, merkez kaç ve merkezcil kuvvetleri oluşmuştu. Karması yeni doğmuş bir yıldız gibi kımıldanıyordu. Karmadan dövülmüş bir kalp!

 

{Kendi karma organının temellerini keşfettin! İntikamın 50 arttı!}

 

Choi Hyuk ani hareketlerinin ne kadar gülünç olduğundan habersizdi. Zihni sadece ejderi nasıl öldüreceği düşüncesi ile doluydu.

 

Choi Hyuk yoğunlaştırılmış karmasından küçük bir parça serbest bıraktı. İnce gergin karma ejderin sağ ayağından kendine bağlıydı. Sol ayak havada, Choi Hyuk’a basmaya hazırdı.

 

Bang!

 

Gergin karmayı geri çağırdığı an, vücudu ileri fırladı.

 

Pak!

 

Ardıl görüntü bırakarak ortadan kayboldu. Bu kısa menzilli ışınlanmaya benziyordu. Choi Hyuk’un vücudu ejderin sağ ayağında ortaya çıktı. Karmasını yeniden dantianında yoğunlaştırdı.

 

Bang!

 

Sıkıştırılmış gaz benzeri karma dantianından kolunu geçerek kılıçtan dışarı fırladı. Fırladığı an geri döndü.

 

Önceki karmadan bıçağın aksine bu yavaş akıyordu, bu fırlatıldığı gibi hızlanan bir sel gibiydi.

 

Riip!

 

Sağ ayağın ejderle bağı kesilmişti.

 

{Kuaalaalaa!!}

 

Ejder haykırdı. Sanki muazzam bir dağ dizlerine düşmüş gibi hissediyordu. Uyluğunun üzerine ve geriye basarak Choi Hyuk onun boynuna sıçradı. Zaten büyük miktarda karma tükettiği için ejderin derisini ve kemiklerini koruyan karma zayıflamıştı.

 

Choi Hyuk dantianında toplanmış karmayı bileklerine doğru itti.

 

"Guahh!"

 

Bileğinde patlak veren acıya dayandı ve kılıcını ejderin boynuna savurdu. Savurduğu an, ellerinden bir fırtına patlak verdi. Karmadan bıçak sabah güneşinin ışınları gibi yayıldı.

 

Chp! Slash!

 

Ejderin başı yaklaşık 3 kat büyüklüğündeydi.

 

Booom!

 

Kafası yere düştü. Eti kesilmiş ve kemikleri param parça olmuştu.

 

{İnanılmaz bir başarı! 20 intikam verildi. 100 kullanılmamış karma puanı verildi. Hükümdarın vasıfları elde edildi 3/3. Hükümdar vasıfları verildi.}

 

__________

{Hükümdar uyanışı için Halksız Kral’ı tebrik ederiz.}

Bir hükümdar aslında büyük bir orduyu yöneten ve bir ulusu idare eden pozisyondu.

Ancak, bir hükümdarın yolu tek kişilik bir ordu gibi inanılmaz başarılar sergileyenlere ayrılmıştı.

Bu Halksız Kral’ın hükmüydü.

Halksız Kral’ın en büyük hedefi, hükümdar vasıfları elde ederek bir hükümdar olmaktı.

 

Sınırsız sayıda takipçi kabul edebilirsin. İnsanların temsilcisi olmak için gerekli nitelikleri elde ettin.

 

__________

 

{Yıkım Ejderi’nin cesedi için bir ödül, {Yanan kanat kabilesinin karma kalp bilimi elde edildi.}}

 

Sürekli bir mesaj akışı. Geçmişteki korkunç mesajlar değildi. Aslında, hükümdarın uyanışı bile saygılıydı.

 

"Hahaha…"

 

Choi Hyuk kahkahasını tutamadı. Gülerken yere yığıldı. Siyah bir tepe önüne düştü. Choi Hyuk’un kişisel olarak düşürdüğü dağ, muazzam ejderha. Choi Hyuk tekrar güldü.

 

Mutluydu.

 

Böyle heyecanlı bir savaşa katıldığı ve böyle mutlu bir zafer kazandığı ilk seferdi.

 

Choi Hyuk gökyüzüne baktı. Yağmur lekeli perde gökyüzünü kaplamıştı. Ejderin cesedi kademeli olarak soluyordu. Her şey güzeldi.

 

‘Kazandım! Kaybedebileceğim rakibimi yendim! Ben daha güçlüyüm!’

 

Choi Hyuk tüm hayatında asla gerçekten tehlikede olduğunu hissetmemişti.

 

İlkokulda beş ortaokulluyla savaşırken, karma dağıtılmadan önce karma alan Kang Minho’dan, ilk defa Sahtekar ile savaştığında bile asla kaybedeceğini düşünmemişti.

 

Ancak, bu sefer farklıydı. Umutsuzca savaşmış ve kazanmıştı.

 

Choi Hyuk kimin daha güçlü olduğunu bilmiyordu.

 

"Ouahhhhhhhh!!!"

 

Kükrediği gibi içindeki coşku derinlerden çıktı. Övünmek istiyordu ve sadece o zaman etrafına baktı. Bu neşesini paylaşmak istiyordu. Kendisiyle savaştığı için intihar ekibiyle gurur duyuyor ve yakın hissediyordu. Onları alınlarından öpebileceğini bile hissediyordu.

 

‘Bir hükümdar özelliği olarak sonsuz sayıda takipçi alabilirim değil mi?’

 

Bu mantıklıydı ,onların hepsini takipçisi olarak almayı istiyordu. Sadece istemişti. Çok mutlu olduğu için.

 

Ancak,

 

"… Huh?"

 

Baktığı yerde kimseyi göremiyordu.

 

Herkes ölmüştü. İntihar ekibi üyelerinin ve canavarların cesetleri her yere yayılmıştı. İntihar ekibinin paniğe kapılan üyelerinin yanında, geri çekilen destek taburu ve destek birlikleri dışında, kalan sadık üyelerin hepsi savaşta ölmüştü.

 

Ancak, etrafını unutan ve savaşa dalan Choi Hyuk için bu zordu. Sadece herkesin ölüşünü düşünüyordu.

 

"… Herkes öldü mü? Lee Jinhee!! Baek Seoin!!!"

 

Choi Hyuk takipçilerine seslendi. Beklendiği gibi, cevap yoktu.

 

"Ha…"

 

Bir anda her şey, Choi Hyuk’u yalnız hissettirmişti. Bu çok yabancı bir histi.

 

Zaferini ve gerçek bir hükümdar gibi uyanışını düşündü…

 

O hala ‘halksız kral’dı.

 

"… Herkes çok zayıf…"

 

Acılı sesi ceset dolu kalıntıda yankılandı.

 

Sadece o zaman, kaybolan ejder cesedinden bir kadın hissetti.

 

"Öksürük! Öksürük! Öksürük! N…ne?"

 

Öksürürken ayağa kalkan kadın Lee Jinhee’ydi. O sürekli ejderin bileğinin içinde etini kesiyordu.

 

Choi Hyuk boş boş kadına baktı. Sonra,

 

"Whoa! Kazanmışa benziyorsun?"

 

Choi Hyuk ona bakarken, uzaktan Baek Seoin onlara doğru koştu.

 

"İçimde kötü bir his vardı ve savaşın ortasında saklandım. Yanlış anlama, sadece ben değildim! Savaş yüzünden yakındaki canavarların bile kaçtığını biliyor musun?"

 

Hayatta kalma ustası Baek Seoin beceriksizce güldü.

 

Choi Hyuk’un dudakları yukarı kıvrılarak bir gülümseme ortaya çıkardı.

 

Sonuç olarak, bir kişi daha hayattaydı.

 

"Grr!"

 

Choi Hyuk ejderin bacağına sonuna kadar asıla kalan Chu Youngjin’i hatırladı. Ejderden tekme yedikten sonra organları yaralansa da, {Vahşi savaşçı}nın iyileşme yeteneği ile hayatta kalabilmişti. Chu Youngjin yavaşça vücudunu kaldırdı.

 

"Haha…"

 

Choi Hyuk gülümsedi. Ortadan kaldırılan intihar ekibine ne olduğunu bilmiyordu fakat ne olursa olsun, yalnız değildi. Bu onu mutlu etmişti.

 

Choi Hyuk heyecanlı ifadesiyle konuştu.

 

"Kazandım."

 

Zaferle dolu bir ses, liseli öğrencilerdeki gibi.

 

Herkesin öleceğini düşündüğü Halksız Kral hayattaydı. Öncesinden daha güçlü.

Asile Notu: Evet sayın Okuyucular;

Sovereing of Judgment’in ikinci bölümü “Çıkış/Akın”ın (hangisini desem bilemedim, exodus) sonuna böylece gelmiş olduk.

Çevirisi için SaintReaper’e ve okuduğunuz için sizlere çok teşekkür ederim.

Seri mükemmel gitmiyor mu ya? Çok zevk alıyorum :D Öyle bir hınçla geldim ki buralara arada düzenlerken hata yaptıysam mazur görün :D

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44264 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr