Bölüm 28: Yıkım Ejderi (4)

avatar
5110 2

Sovereign of Judgment - Bölüm 28: Yıkım Ejderi (4)


 

Çevirmen: SaintReaper Düzenleyen: Asile

 

Köle Kral Song Simin ve Yoon Girim.

 

Bonus oyun boyunca bir eşya olan Yoon Girim, Jung Minji tarafından kurtarılmıştı fakat daha sonradan Yoon Girim dövüşe alışmakta zorlandı. Ancak, bugünlerde o oldukça canlıydı.

 

Jung Minji koridorda konuşan Yoon Girim ve Song Simin’i buldu. Jung Minji’nin onlara yaklaştığını fark etmeyecek kadar sevecenlerdi. Jung Minji, Yoon Grim’in gülümseyen yüzüne kısaca baktı. Aynı gülümsemeyi hatırladı. O çok güzeldi… bu yüzden çirkindi.

K.N: Kıskançlık söz konusu galiba.

 

"Yoon Girim."

 

"Oh? Minji?"

 

Jung Minji kadını çağırınca Yoon Girim şaşırdı. Song Simin beceriksizce Jung Minji’yi karşıladı. "Ahahaha, merhaba." Jung Minji hafifçe başını salladı ve cevapladı. "Evet, merhaba." ve sonra, aniden bakışlarını Yoon Girim’e doğru çevirdi.

 

Yoon Girim kadından korkuyordu. Gözlerine bile bakamadı ve başını eğdi.

 

Onun hareketleri ile Jung Minji daha çok rahatsız oldu. Katı bir tonda konuştu.

 

"Yoon Girim, başını kaldır."

 

"Uh… uh?"

 

Yoon Girim ürkekçe gözlerini açtı. Jung Minji onun gözlerine bakmaya başladı. Yoon Girim ne olduğunu bilmiyordu. Yalnızca Yoon Girim soğuk ter içinde kalınca, Jung Minji konuştu.

 

"İyi misin?"

 

"Huh? Evet… senin sayende…"

 

"Sen iyi misin mi dedin? ...iyi misin, huh.."

 

Jung Minji bu kelimelerin üzerine kısaca düşündü. Ve sonra, soğukça konuştu,

 

"Son savaşta kaçtığını duydum, iyi misin?"

 

Yoon Girim’in bakışları tekrar zemine yöneldi. Ancak, Jung Minji kadının basitçe gitmesine izin vermeyi düşünmüyordu.

 

"Yoon Girim, yukarı bak. Canavarların karşısındayken gözlerini başka yöne mi çevirdin?"

 

Yoon Girim Jung Minji’nin kelimeleri ile başını kaldıramadı. Çenesi titredi. Büyük gözlerinden gözyaşları düştü. Jung Minji sessizce kadına baktı.

 

Yoon Girim ve Jung Minji 3 yıl aynı sınıftaydı. Yakın arkadaş olmasalar da, kadının hatıralarında Jung Minji oldukça detaylıydı. Barışçıl zaman boyunca, kötü olmayan çok sevimli bir kızdı.

 

Orta okuldayken bir yaz günü Yoon Girim Jung Minji ile konuşmuştu.

 

"Minji, çok tatlı olduğundan mutlu olmalısın."

 

Hiç kıskançlık ifadesi olmadan, hayır, yerine ‘Böyle sevimli bir kızın arkadaşım olması ne güzel olurdu!’ düşüncesiyle bunları söylemişti. Canlı bir gülümsemeyle ona baktığı gibi gururlu bir yüz ifadesi vardı.

 

Bu iğrenç arkadaşça gülümseme.

 

Jung Minji kadının güzel gülümsemesini sonsuz bir şekilde kıskanıyordu.

 

Böyle bir gülümsemesi olmasına rağmen, şu anda gözlerine bile bakamıyordu… Çünkü o saçma derecede zayıftı, Jung Minji kızgın hissetti.

 

Jung Minji avuç içleri ile Yoon Girim’in yanaklarını sıktı. Yoon Girim bir civciv gibi titriyordu. Sonsuz miktarda sevgi alan yine de acınacak derecede zayıf bir hayat. Jung Minji kadının yüzünü itti böylece göz göze geldiler.

 

"Yoon Girim, eğer öldürmezsen öleceksin. Korkuyor musun? Eğer bir şeyden korkuyorsan, onu öldür. Bir sürtük gibi titreme. Sadece arkadaşça gülümsemenle ya da titreyerek hayatta kalacağını mı düşünüyorsun?"

 

Soğuk kişiliğinin aksine, duygularını dökmüştü.

 

"Girim. Güzel Girim. Sen yaşamalısın. Değil mi? O lanet şeyleri seni öldüremeyecek hale getirmelisin. Değil mi? Başkalarına ne kadar dayanacaksın? Sonuna kadar erkeklerin sana yardım edeceğini mi düşünüyorsun? Hmm?"

 

Jung Minji her  ‘Değil mi?’ dediğinde sesi yükseldi. Yoon Girim yalnızca titredi.

 

"Çok üzgünüm."

 

Ne için özür diliyordu? Ancak, Yoon Girim sivrisinek benzeri bir ses tonu ile özür diledi.

 

Jung Minji geri dönmeden önce dudaklarını ısırdı.

 

"Benden özür dilememelisin… Haa… neyse."

 

Sonra Song Simin Yoon Girim’in yanına sokuldu.

 

"Haha, fazla endişelenme. Ben Girim’i koruyacağım."

 

Adım.

 

Clank.

 

Ancak, Song Simin yaklaştığı an Jung Minji  refleks olarak bir adım geriledi. Kadının arkasında bir gölge gibi duran Chu Younjin elinde bir kılıç ile öne çıktı.

 

Garip bir şekilde bir anda yanından geçti.

 

Ancak, Jung Minji’nin yüzü soğuk kişiliğine döndüğü gibi sanki hiçbir şey olmamış gibi hareket etti. Song Simin kurtulmak için beceriksizce daha parlakça gülümsedi.

 

Jung Minji kayıtsız yüzünü sallamadan önce Song Simin’e baktı.

 

"Köle Kral’ın onu koruması iyi. Her zaman minnettar olacağım."

 

"Önemli değil. Bunun yerine senin sayende güvenli bir şekilde yaşayabilen benim."

 

"O zaman, memnun oldum."

 

Jung Minji başını salladı ve ikiliyi geçti. Onları geçerken bile uygun mesafeyi korudu.

 

Kan dökerek tahtını alan Jung Minji, Chu Youngjin ve birkaç elit dışında kimseye tamamen güvenmezdi. Özellikle diğer gruplarda olanlar ve hatta uzun zamandır müttefik oldukları Song Simin bile istisna değildi.

 

"Söyledim, o bir şımarık prenses."

 

Song Simin ağlayan Yoon Girim’i rahatlatmadan önce omuzlarını silkti.

 

"Of… Girim. Korkunçtu, değil mi? Şövalye Kral senin için endişelendiğinden yaptığını söyledi. Yine de, korkunçtu. Yine de, sorun değil."

 

Song Simin Yoon Girim’e sarıldı, sırtını okşadı. Onun gözyaşlarını durdurmak istiyor gibiydi.

 

"Merhaba."

 

"Ah, evet. Merhaba."

 

Baek Seoin beceriksizce bir selam vererek geçti. Song Simin gözyaşlarını örtmek için Yoon Girim’i yanına çektiği gibi beceriksizce gülümsedi.

 

**

 

Baek Seoin 24. günde ciddi hareket etmeye başladı. Oyun bitiminden önce yalnızca 6 gün vardı. Çok rahat olmadığı yine de çok kısıtlanmadığı bir zaman seçmişti. Eğer birisi kararını değiştirirse zor olurdu fakat halletmek için yeterli zaman vardı. Baek Seoin’in dikkatlice seçtiği bir zamandı.

 

Choi Hyuk’un önünde büyük konuşmasına rağmen birçok endişesi vardı.

 

Tabii ki, bu konuda endişelenmeyi bırakmaya karar verdi. Kesinlikle Jung Minji’yi ikna edebileceğine inanıyordu. Ancak, insanların sağı solu belli olmazdı. Onun öngörüsü bile kullanışsızdı. Öngörüsü yalnızca hayatı tehlikede iken aktif oluyordu.

 

Bu yüzden Baek Seoin’in kalbi Jung Minji ile buluşma yolunda hızla atıyordu.

 

‘Tanrıya şükür.’

 

Tesadüfen Jung Minji ile Yoon Girim’in konuşmasını izlemesi iyiydi. Baek Seoin planlarında kendine daha çok güveniyordu.

 

"Neden yapmalıyım?"

 

Jung Minji bu kelimeleri söylediği zaman, sakinliğini koruyabildi.

 

"Çünkü daha çok insanı kurtarabiliriz."

 

Jung Minji kaşlarını çatarken Baek Seoin sakince gülümsedi.

 

"İnsanları kurtarmak zorunda mıyım?"

 

Sesi hafif bir alay ile harmanlanmıştı. Ancak, Baek Seoin güvenle cevapladı.

 

"Hyunhae Bölüm Mağazası’na katılmayan insanların sayısı küçük olmamalı, doğru mu?"

 

"Yani?"

 

"Sen hiç… bunun hakkında düşündün mü? Tüm okul öncesi ve ilkokulluların nerede olduğunu?"

 

"…"

 

Jung Minji ağzını kapadı. Yüzü soğumuştu. Baek Seoin onun şu anda ne düşündüğünü söyleyemiyordu.

 

Fakat Yoon Girim’e gösterdiği telaşlı ifadeyi hatırladı. Zayıf insanları küçümsüyor olabilir miydi? Gerçek hayatında soğuk davransa bile Yoon Girim’e her zaman ayrıcalıklı davrandığını duymuştu.

 

Bir şey daha, yaptığı katliam sırasında ‘14 yaşının altında olanları bırakın.’ emrini hatırladı. Bu olay hakkında bir sürü söylenti araştırmıştı.

 

Bu yüzden Baek Seoin bu kelimelerin kadını bitirebileceğine inanıyordu.

 

"Bu toplanma alanında yetişkinlerin oranı olağanüstü derecede yüksek. Orada neredeyse hiç çocuk yok. Ancak, aslında Kang Dong Bölgesinde 50 binin üzerinde çocuk vardı. Oyun başlayınca, okul öncesi ya da ilkokullu çocukların çoğunlukla evlerine asla dönmedikleri söylendi. Eve dönen ya da yalnız bırakılan birkaç tane var fakat… çoğunluk asla geri dönmedi. Şimdi, bu çocukların nereye gittiğini düşünüyorsun? Hepsi öldü mü?"

 

"…Ne demeye çalışıyorsun?"

 

"Lee Jinhee keşif için dışarıya gittiğinde keşfetti. Orada birçok ilkokullu veya okul öncesi çocuğu koruyan bir grup vardı. Liderleri çocuklara farklı görevler verildiğini söyledi. Bunun anlamı, çocukların yaşaması için bir yol var. Kuralların detayları farklı olsa da, çocukların lideri canavarlar saldırmaya başlayınca onları kanalizasyona sakladı. Lider çocukları toplamak ve korumak için elinden geleni yaptı, hepsi dağınık olduğu için onları toplamak için uygun bir yöntem yok. Bu çocuklar muhtemelen oyunun sonuna kadar kanalizasyonda gizlenecek. Şimdi, sormama izin ver. Sıçanların yaşadığı kanalizasyonda yaşayan bu çocuklar son gün kaçış kodunu elde edebilir mi?"

 

"…"

 

Jung Minji sessiz kaldı. Bununla ‘ki’ ve ‘seung’u sorunsuzca bağladı. Sonra, şaşkınlık duygusu ile ‘Jeon’u sunacaktı.

Ç.N: -Ki-seung-jeon-kyul. Ki hikayenin başlangıcı, seung dinleyici daldırma özelliğinin artarak hikayenin devam etmesi. Jeon, değişim ve geri dönüş. Kyul, son.

 

"Fakat, yeni bir kural almadık mı? {Son gün, herkes bir kurtarma sinyali gönderebilir.}"

 

Jung Minji derhal yalanladı.

 

"…Aynı zamanda, {Son gün, canavarlar büyük ölçekli istilaya başlayacak.}"

 

Baek Seoin omuzlarını silkti.

 

"O zaman, bence bu çocukların hayatta kalması zor olur. Zavallı bir kurtarma sinyali gönderebilirler ama kimin umurunda?"

 

O zaman, Jung Minji içten içe düşüşündü.

 

‘Piç…’

 

Eğer Baek Seoin onu söylemeseydi o zaman Jung Minji sakinliğini koruyabilirdi. Ancak, ‘çocuklar’ ile ilgili olunca, o zaten çocukların canavarlar tarafından katledildiğini hayal etmişti.

 

Throb.

 

Kalbi kaburgalarının arasında sert bir bıçak gibi çarpıyordu. Ancak, bu çocukları nasıl kurtaracağını düşününce nereden başlayacağını bilemedi. Daha ne kadar öldürmesi gerekiyordu? Diğer kralları ikna etmesi için ne feda etmeliydi ve ne yapması gerekiyordu? Jung Minji dudaklarını ısırdı. Acı ile karışık cevapladı.

 

"…çocuklara da karma dağıtılmış. Zayıf olmaları için bir neden yok. Yetişkinlerden farklı değiller."

 

Baek Seoin Jung Minji’nin gözünün içine bakmaya başladı. Gözbebeğinin titrediğini görebiliyordu. Şah mat. Baek Seoin ‘kiseungjeon’u tamamlayıp ‘kyul’u yerleştiriyordu.

 

"Gerçekten? Basitçe çocuklara karma dağıtıldığı için bizim gibi, canavarlar ile savaşabileceklerini mi düşünüyorsun? Hmm… olabilir. Muhtemelen kendilerinden büyük kalkanları ve kılıçları kaldırırlar ve canavarlar ile savaşmak için bir ordu kurarlar. Bugünlerde çocuklar korkunç."

 

Baek Seoin’in dudakları alaycı bir şekilde kıvrıldı.

 

Jung Minji bir anlığına sessiz kaldı.

 

Final gününü kafasında canlandırdı. Her yerden yardım sinyalleri çıkıyordu. Onlara aldırmayan gruplar ellerindeki kaçış kodu ile kaçıyordu. Arkalarından yayılan kurtarma sinyalleri… lanet olası yardım sinyalleri… ve çocuklar… çocukların canavarlar tarafından katledildiği bir sahne.

 

Throb.

 

Jung Minji gözlerini kapadı. Baek Seoin kaçmak yerine daha uzun savaşmaları gerektiğini öne sürüyordu.

 

‘Ama neden?’

 

Kaçışın üzerine kurtarılacaklarsa Yıkım Ejderi’ni daha uzun süre meşgul etmeliydiler. Ve bu sorumluluk Choi Hyuk ve intihar ekibinin değil miydi?

 

‘Neden kendilerini tehlikeye atıyorlar? Gerçekten çocukları korumak istediklerini söyleme? İmkansız.’

 

Bu konuda ne düşündüğü önemli değildi, Choi Hyuk kesinlikle iyi kalpli biri değildi.

 

Jung Minji’nin zihni karışıklıkla doldu. Ancak, karışıklıktan daha büyük olan şey…

 

Throb…Throb!

 

Göğsündeki acıydı.

 

‘Kahretsin.’

 

Gıcırtı.

Baek Seoin Jung Minji’nin dişlerini gıcırdattığını duyabiliyordu. Ve o anda kadın ağzını açtı.

 

"…Yani planın ne?"

 

Baek Seoin’in dudaklarında bir gülümseme ortaya çıktı. Zafer onundu.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44265 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr