Bölüm 22: Vahşi Savaşçılar (5)

avatar
4658 5

Sovereign of Judgment - Bölüm 22: Vahşi Savaşçılar (5)


 

Çevirmen: SaintReaper Düzenleyen: Asile

 

Gece geç saatlerde, Hyunhae Bölüm Mağazası, çalışanların mola odasında.

 

Bir adam kabuslarından uyandı. Uyandığı an sıçradı ve kılıcı ile kesik attı.

 

"Ue… Uackkk!!"

 

Crash!

 

"Haaa… Haaaa…"

 

Adam soğuk terler içinde kalmıştı. Etrafına baktı. Oda karanlıktı ve kimse yoktu.

 

"Bu bir rüyaydı…"

 

Adam kafasını alçalttı ve nefesini düzenledi.

 

Adamın adı Ryu Hyunsung idi. O Kore Ulusal Spor Üniversitesinin {Şövalye Kaptanı} idi.

 

Ryu Hyunsung kılıcı çekti, zemine derince gömülmüştü.

 

İş arkadaşlarının hoşnutsuzluğuna rağmen, kendine oda ayırmayı düşünmesi iyi olmuş gibiydi. Diğerlerinin yanında yatsa ne çeşit korkunç bir faciaya neden olurdu… Bunun hakkında düşününce omurgasına bir ürperti indi.

 

"Ne utanç verici… Yalnızca bir ya da iki kez olmakla kalmayacak gibi…"

 

Söylediği gibi başlayalı bir ya da iki gün olmamıştı… fakat bunun hakkında düşünürse yalnızca bir hafta olmuştu.

 

Sıradan bir gün, canavarlar aniden ortaya çıkmıştı. Meslektaşları, küçükler ve profesörler uzak bir köşeye çekilmiş ve parçalanmıştı.

 

Ryu Hyunsung ulusal bir eskrimciydi. Hayatının yarısını bir kılıç adamı olarak yaşamıştı fakat hiçbir zaman bir tavuğun boynunu bile kesmemişti. O Ryu Hyunsung tekrar ve tekrar kanla yıkanmıştı. Eğer birisi en çok canavar öldüren üç insanı seçseydi, Ryu Hyunsung kesinlikle o listede olurdu. Bu yüzden onun için başka herkesten daha yorucuydu. Nerede ya da ne zaman canavar dişlerinin veya pençelerinin saldıracağını bilemezdi. Tamamen gergin bir haldeydi. O dişlerini sıkmış ve ondan daha hızlı ve güçlü olan canavarlara karşı savaşmıştı.

 

Sadece son zamanlarda berbat ve yorgun hissetmişti. Ryu Hyunsung vicdanını bu cehenneme hızlı bir şekilde adapte etmişti. Ancak, bazen korkudan ve dehşetten bilinçsizce titriyordu. Gece yarısı bunun kanıtıydı.

 

"Huuu…"

 

Ryu Hyunsung ayakta durdu ve kılıcını beline astı. Sanki bütün hayatında yapmış gibi ekipmanlarını inceledi. Eğer geriye bakarsa sadece bir hafta olmuştu… Fakat üniversite hayatında jajangmyeon ve baigan içkisi sipariş etmek önceki hayatından bir zorunlulukmuş gibi görünüyordu.

 

Ahh, hepsi bunun için.

 

"Şimdi bu insan kanı mı?"

 

Kederlice kendine güldü, vücudu gerilmişti.

 

Önceden titreyen bedeni gece yarısı zaten sakinleşmişti. Artmış duyuları bile köreliyordu.

 

Muhtemelen sabah sadece Ryu Hyunsung benzer şeyleri deneyimlemiyordu.

 

Herkes gibi bu cehennem kargaşasına dayanmak için elinden geldiğince paniğini sakinleştiriyordu.

 

**

 

Herkes için canavarlar korku ve dehşete neden olan varlıklardı.

 

{Yeniden Doğuş Ringi}'ni ve {Taht Oyunu}'nu deneyimlemiş öğrenciler bile paniklemiş ve canavarlara karşı ilk saldırılarda ağır kayıplar vermişti.

 

İnsanlardan daha büyük ve deneyimli varlıklar, doğrudan onların öldürme niyeti ile karşı karşıya kalan insanlardan aklını sağlıklı tutabilecek fazla kişi yoktu. Muhtemelen toplanma alanlarını savunan insanlar bariyerin altında kalarak dayanabilmişlerdi fakat belirli bir toplanma alanı olmayan öğrenciler ve keşif için bariyerden ayrılanların hayatları ince bir çizgi üzerindeydi.

 

Nihayet insanlar sakinleşebildikten sonra, bu kabus günlere dayanırken anladılar. Canavarların insanları yediği bir gerçeklikte insanların hepsi aynı tarafta olmak zorunda değildi.

 

"Ku… kurtar…"

 

"Shh- Shh- tamam. Tamam."

 

Puscht!

 

Kan fışkırdı.

 

"Hey… Sen! Piç! Hala insan mısın!!!"

 

"Sessiz, sessiz."

 

Puscht!

 

"Woah! Onlar erzak toplarken geri dönüş yolundaydı. Bariyerleri mi var?"

 

Canavarlarla savaşmış bir ekiple karşılaşınca normalde tepkileri ne olmalıydı?

 

Tabii ki, onlara yardım etmeliydiler. Ancak, onlar tamamen görmezden gelmişti. Bunların arasında onları ‘avlayan’ insanlar bile vardı. Karma ve eşyalar gibi iyi şeyler kazanacaklardı. Onlar insanlarla savaşmanın canavarlar ile savaşmaktan daha iyi olduğunu düşünüyordu. Diğer insanları dost olarak görmüyorlardı.

 

İnsanlar insan oldukları için diğerlerine yakınlık hissediyordu. Bu bir içgüdüydü. Ancak, aynı zamanda ‘insan’ olarak nitelendirilen kişiye bağlıydı.

 

Barış zamanlarında bile böyleydi.

 

Çok, çok fazla insan kayıtsızca diğerlerinden çalıyor ve onları dövüyordu. Ve hala dik durup kurbanlara bağırabiliyorlardı, "Bu piç akıl almaz!", yetişkinlerin genç öğrencileri kaçırıp onları işkence yaparak öldürdüğü vakalarda vardı.

 

Bunu yapmalarının nedeni neydi? Psikopat olarak doğdukları için mi?

 

Hayır. Basitçe sebebi onların diğer insanları dost olarak görmemeleriydi. Çünkü ‘biz’ ve ‘sen’ farklıydı. Onlar ne olacağını görmek için sana kaynayan su dökebilirdi fakat ayrıca ‘onlar’ın arkadaşları biraz bile yaralansa çılgına döner ve haykırırlardı.

 

Toplanma alanları derince bölünmüştü.

 

Canavarlarla savaşmaları gerektiği gibi zorla olsa bile herkesin güçlerini birleştirmek isteyen bir taraf ve canlı ve güvende oldukları sürece her şeyi önemsiz gören bir taraf vardı. Üstüne üstlük, kendi insanları hariç herkesi karma ve erzak için var olmuş gibi gören hamam böcekleri de vardı.

 

Ve her zaman ki gibi, kötülük daha göz alıcı olmuş ve iyilikten daha hızlı büyümüştü. İnsanlar diğerlerini öldürdüğünden, bir haftadan kısa sürede, toplanma bölgelerinde kimse diğerine güvenmez olmuştu.

 

Bu durum, Yıkım Ejderi’ni yenmek için herkesin gücüne ihtiyaç duyan Choi Hyuk ve Beak Seoin için bir engeldi.

 

Hepsinin üstüne, yeni kurallar keşfedildi.

 

{Gereçler her 10 günde önemli ölçüde azalacaktır.}

 

Neredeyse yetersiz gereçler bir de azalacaktı. Daha sonra, insanların sayısı kaçınılmaz olarak azaldı.

 

Kim geride kalırdı? Zayıfları dışarı atmak önerilmiş fakat bu reddedilmişti. Eğer insanları kovmaya başlarlarsa, ’onlar’ın tarafında iş birliği tamamen imkansız olurdu.

 

O zaman insan sayısını azaltacak ve kendilerini birlikte koruyabilecekleri çözüm neydi?

 

Bir tane vardı.

 

Bu yüzden Choi Hyuk düşündü.

 

‘Çok daha iyi.’

 

"Bu piçler inanılmaz! Buraya böyle gelmek için ne düşünüyorsunuz?"

 

Choi Hyuk ve Beak Seoin’in erzaklarını almak için gelen kişi, KTT binasının yanındaki Gildon İstasyonu’nu üs olarak kullanan bir gangster çetesinin üyesiydi. Özellikle büyük miktarda gangster olan bir toplanma alanıydı. Onlar bu yere bir kral gibi hükmediyor ve kurallar koyuyordu.

 

"Oh? Başka birisi geldi. O halde onu eşit olarak bölüşelim."

 

Beak Seoin konuştu.

 

Bu Choi Hyuk’un grubunun kuralıydı. Malzemeleri kimin bulduğu önemli değildi onu eşit olarak bölüşüyorlardı. Ancak gangsterlerin farklı kuralları vardı.

 

"Ha? Ne? Şu sikik piçe bak."

 

Gangsterler Choi Hyuk ve Beak Seoin’i sardı. Choi Hyuk açıkça onların koyu kırmızı ışık yaydığını gördü. Onlar başından beri karmalarını ve eşyalarını çalmak için Choi Hyuk ve Beak Seoin’i öldürmeyi planlamıştı.

 

"Ne oldu. Tehlikeli bir durumdayız ama benim sezgilerim çalışmadı."

 

Beak Seoin güldü.

 

Choi Hyuk da güldü ve gangsterlerin kafasının üstündeki işarete baktı. Bir balta sembolüydü. Liderleri bir hükümdar vasfı kazanmış gibi görünüyordu.

 

Choi Hyuk rakiplerini saydı. Yirmi insan.

 

Kim bilgi toplamak için yaşardı ki? En basit yol neydi?

 

O an, bir diğer taraf ortaya çıktı. Bunlar toplanma alanı buradan oldukça uzak olan yaşlı adamlardı. Belki de malzeme bulamadıkları için buraya kadar gelmişlerdi.

 

"Hey, siz serseriler. Ellerinizi uzatın."

 

Yaklaşık on büyük baba, silahlı yoldaşları ile birlik olmuştu. Kore ve Vietnam savaşında savaşan savaş gazileriydiler.

 

"Kim bu moruklar?"

 

Yeminli gangsterler olsalar da, ruhları düştü. Bu büyükbabaların kahramanlıkları hakkında çok şey duymuşlardı.

 

"Şimdi, şimdi, siz siviller ayrılın. Kendinizi şanslı gibi düşünün. Ve siz serseriler, sizin toplanma alanınızın buranın yakınında olduğunu biliyoruz fakat o kadar uzun yoldan geldiğimize göre eşit olarak bölüşelim."

 

Gözlük takmış bir büyükbaba önerdi.

 

Onlar gözdağı vermeyi düşünmüyorlardı, gangsterlerin merkezinin yakında olduğunu biliyorlardı. Bütün hayatlarını böyle yaşamış adamlardı. Jongno Caddesi’nden gelen insanlar bunu biliyordu. Cehennemden geçmiş bu yaşlı adamlar hiçbir şeyden uzak durmazlardı.

 

"Siktir…"

 

Gangster keşif ekibinin takım lideri düşündü. Burası onların bölgesiydi ve eğer şimdi geri çekilirse bu inanılmaz aşağılayıcı olurdu. Bu yüzden onları kullanmak için ‘onlar’a izin verdi. Boş polis karakolundan bir şeyler çalmışlardı.

 

Bang!

 

"Size hiçbir şey olmaması için yolunuza gidin."

 

Gangsterler silahlarını çıkardı. Eğer 1 yıldıza çıkarsalar bir süper insanın fiziksel kabiliyetlerine yaklaşabilirlerdi fakat bu mermileri engellemeye veya kaçınmaya yetmezdi. Onlar hala mermilerden etkilenirdi.

 

Ancak büyükbaba sadece güldü.

 

Pratik çantasından,

 

Cachink,

 

Thud,

 

Onlar yeniden modellenmiş bir tüfekten ve gaz tankından silahlar ve geçici alev püskürtme makinesi yaratmıştı.

 

Polis karakolunu soyanlar Ordu Yoldaşları Birliği’nden büyük babaların rezervleri. Bütün cehennem serbest kalınca, insanlar panikledi.

 

Güneş gözlüğü takan büyükbaba hünerlice konuştu.

 

"Ne diyorsun? Ben yaşlıyım doğru dürüst duyamadım."

 

"… Urk…."

 

"Konuşamaz mısın? O zaman tekrar konuşacağım. Siz siviller hızlıca uzaklaşın. Ve siz eşyaları 2'ye 1 bölüşeceğiz, tabii ki biz 2’yiz. Tamam mı?"

 

Ve büyükbabalar ve gangsterler tekrar tartışmaya başladı.

 

Choi Hyuk onlara bakınca güldü.

 

"Puhahahaha."

 

Aniden herkes bakışlarını Choi Hyuk’a yöneltti.

 

Stomp!

 

Choi Hyuk yok oldu. Onların gözleri genişledi.

 

Birlikte kalırlarken insan sayısını azaltma yöntemi.

 

Tarihi bir metot; bu birleşmeyi önleyen güçlülerle savaşmaktı.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44299 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr