Bölüm 14: Karşılaşma (1)

avatar
5553 7

Sovereign of Judgment - Bölüm 14: Karşılaşma (1)


 

Çeviri: OsanU Düzenleme: Asile

 

Annem bir tasarım şirketinde çalışıyordu. Her şeyi yapmaktan hoşlanırdı. Yaptığı fanlar ve cep telefonları daima benim oyuncaklarım olacaktı. Ben yetenekli değildim. Onun yerine annemi bir şeyler yaparken izliyordum. Onun çantalar ve pantolonlar yapışını izlerken annemde yanıma atıştırmalıklar koyardı. Çocukken vaktimi onun hızlı ellerini izleyerek ve abur cubur yiyerek geçirdim.

 

Yalnız kaldığımda, genellikle kitap okurum. Liseye geçtiğimde annem televizyon izlememe ve bilgisayar kullanmama izin verdi... ama ben kitap okumayı huy edinmiştim. Seyahat dergileri gibi şeyleri okusam da okuduğum kitapların çoğu tasarım, mimari ve programlama üzerineydi. Belki de bu annemin etkisiydi ama bende büyüdüğümde bir şeyler yapmak istiyordum.

(A\N: Gelecekte bu kitapların yararını görür bu.)

 

**

 

Choi Hyuk gözlerini açtı. Sabahın erken saatleri idi. Yavaşça coşmuş duyularını rahatlattı. Dün çözdüğü Fang Kılıcı ve Yırtıcı Kılıcı sardı, Yorulmayan Botları giydi. Çantasından bir diş fırçası ve diş macunu çıkardı ve kabaca dişlerini fırçaladı. Cep telefonun durumunu kontrol etti ama hala çalışmıyordu.

 

Koridora çıktı. Leziz bir şeyin kokusu alabiliyordu.

 

Kokunun geldiği yerde Jung Minji vardı.

 

"Gitmeden önce yemelisiniz."

 

Dünden kalan yemekleri takipçileri için haşlamaya ve kızartmaya başladı. Takipçileri dış görünüşleri düzgün bir şekilde geri döndüler.

 

Sıcak yemeğin kokusunu alan herkes doğal olarak yönünü kafeteryaya çeviriyordu. Choi Hyuk da kafeteryada Jung Minji'yi izledi. 452 kurtulanın tamamı kafeteryada toplandı. Bunlardan 349'u Çılgın Silahşör Kral Jung Minji'nin birliğindeydi ve 103 kişi Köle Kral Song Simin'in birliğinin bir parçasıydı.

 

24 kişi gece okulu terk etmişti ve Kim Hyunbaek ile birliğinin önde gelenleri, toplam 7 kişi, ölmüştü. Kim Hyunbaek'in grubundan geri kalan 98 kişi Jung Minji'nin grubuna dahil edildi. Alınlarında kanlı silahşör sembolü vardı.

 

Gece onları terk edenlerden 7 kişi Jung Minji'nin grubundaydı, 15 tanesi Kim Hyunbaek'den, 2 tanesi ise Song Simin'den idi. Beklenmedik bir şekilde, Song Simin'in grubunda kaçanların sayısı en azıydı.

 

Herkes yemek yerken, bir açıklama ortaya çıktı.

 

{Sabah dönmeyen 24 kişi. Yok edildi.}

 

"Beklendiği gibi…"

 

İnsanlar kendi aralarında mırıldandı. Dün gece ayrılan 24 kişiyi asla göremeyeceklerdi. Ve kaçanlar... Jung Minji'nin tahminleri doğruydu. Onlardan bir ordu yapıyorlardı. Ama ordunun ne için olduğunu Choi Hyuk bilmiyordu.

 

Choi Hyuk sırıttı.

 

Kısa süre sonra bugünün görevi ortaya çıktı. Hayır ... 30 günlük bir görev açıklanmıştı.

 

________________

{Tahtı Oyunu + Hayatta Kal ve Kaç}

    Gangdong bölgesinin tamamı savaş alanı haline geldi. Kuzeydeki Gwangjin köprüsünü ve Güneydeki stadyumu geçemezsiniz.     30. gün kaçış kodunun yeri açıklanacak. Sadece kaçış kodunu elde eden birlikler kaçabilir.     Yaşamak için gerekli malzemelerin yerleri açıklanacak.

{ Şu anda size yakın olan malzemelerin bulunduğu yerler.}

 D Mart  Bitki ve Astronomi Parkı

______________

 

Malzemelerin yerleri okula 30 dakika mesafedeydi.

 

“Hayatta kal...? Malzemeler için herkesle dövüşmemizi mi söylüyor?"

 

Choi Hyuk dişlerini sıktı.

 

Canlı atmosferde soğuk rüzgarlar esti. Hayatta kalmak ve kaçmak... bu dünden çok daha zor olabilirdi.

 

Bu atmosferde Jung Minji bir açıklama yaptı.

 

Jung Minji yemek saatinde rahatsız edildiği için sinir olmuştu ama yeni duyuruyu görünce aklı karıştı.

 

'Kral'ın emirlerine itaat etme konusunda kesin bir kural yok. Dün yapılan testin aksine bu sefer liderlik becerilerimizi gerçekten göstermemizi istiyorlar. O zaman Kim Hyunbaek meselesi hakkında açıklama yapmaya ihtiyacım var.'

 

Böylece bir tartışma ortaya çıkarsa, kendini haklı gösterebilirdi. Jung Minji açıkladı.

 

"Herkesin bildiği gibi dün Kim Hyunbaek öldü. Hayır, Söz Kesen Birliğinden Kim Hyunbaek ve 6 önde gelen öldü. Sarhoşken bir kız öğrenciyi taciz ettiler ve başka sapkın hareketlerde bulundular. Kısıtlama emrini görmezden geldiler ve hatta grev başlattılar. 7'si de kavga sırasında öldü. Konuyu barış içinde çözemediğimiz için üzgünüm."

 

Kafeteryanın soğuk atmosferi bir miktar sakinleşti. Şüpheli bir çok nokta vardı. Taciz edilen kimdi? Sık Boğaz Eden Kral gerçekten bir grev mi başlatmıştı? Şans eseri dövüş Kim Hyunbaek yakın arkadaşlarını içmek için başka yere götürdüğünde başlamıştı. Hiç görgü tanığı yoktu. Ama kim açıkça dile getirebilirdi? Hayatta kalanlar böyle dedikten sonra. Bahsedilenler bile barışçıl yollarla çözemedikleri için üzgün olduklarını söyledi.

 

Sadece Song Simin elini kaldırıp sordu.

 

"Onu öldürmek zorunda mıydınız?"

 

"Başka seçeneğimiz yoktu."

 

Bu kadardı.

 

Daha sonra, hedeflerine karar verdiler. Jung Minji ve Song Simin müttefik oldular ve D Mart'a gittiler.

 

Evlerini ziyaret etmeyi önerenler de vardı ama kısa sürede girişimleri durduruldu. Güneş yükseldiğinde, okulun önündeki alanın yıkıldığını görebiliyorlardı. Arabalar paramparça olmuştu. Her yerde kemik ve et parçaları vardı. Bu durumda ayrılıp evleri ziyaret etmek mantıklı değildi. Bir kişi dışında, Choi Hyuk.

 

"Tek başına iyi olacak mısın? Buranın ötesinde ne olduğunu bilmiyoruz."

 

"Sorun değil."

 

"Tamam."

 

Jung Minji güçlü Choi Hyuk’un yanında olmasını istiyordu ama daha önce reddedildiği için bir daha sormadı.

 

Choi Hyuk, Jung Minji ve Song Simin'in hala yiyen birliklerini arkasında bırakıp tek başına okuldan ayrıldı.

 

Okuldan çıktığı anda evine doğru koştu.

 

**

 

Burada neler oldu? Bir günde şehir harabeye dönmüştü. Daha hızlı koştu, Choi Hyuk'un annesi için tedirğinliği endişeye dönüştü.

 

Her nasılsa Choi Hyuk evinde annesinin izine rastlamamıştı. İçi bulaşık ile dolu olan lavaboya baktı, dün annesi eve hiç dönmemiş gibi gözüküyordu.

 

'Bu çaresizlik mi? Ya da umut?’

 

Tahmin edemedi. Harap mahallelerde dolaşmaması umut vericiydi. Ya da yıkıcı bir olay nedeniyle geri dönememişti.

 

Kalbi öfke ve endişeyle yanıyordu. Choi Hyuk bu duygularını sineye çekti.

 

Asansör bozulduğu için merdivenlerden indi. Apartmandan çıktı. Ve Choi Hyuk bir ürperti hissetiğinde durdu. Apartmanda farklı bir hava esti. 20/10* görme kuvvetiyle çevresine baktı. Daire pencerelerinden bir, iki, üç kişi ona bakıyordu.

(A\N: Anladım ama aktaramadım; His 20/10 vision looked at his surroundings.)

 

Ve iğrenç bir koku.

 

İnsanların ellerini salladığını gördü, umutsuzdu. Ne dediklerini açıkça anladı. ‘Ayrılma! Bu tehlikeli!’

 

Choi Hyuk dişlerini biledi. Yalnız hareket etmeye karar vermesinin nedeni, önce annesinin güvende olup olmadığını kontrol etmekti. Ancak, hepsi bu değildi.

 

‘Tahtı Oyunu + Hayatta Kal ve Kaç, bu sefer iki oyun birleştirildi'

 

Sadece görevin kendisine bakıldığında asıl görevin ‘Hayatta Kal ve Kaç’ ile ilgili olduğunu düşünüyordunuz ama bu kesinlikle Taht Oyunu’nun devamıydı. Eğer durum buysa ‘Halksız Kral’ rolünü sadakatle yerine getirmeye ihtiyacı vardı. Sahnelerin arkasında gizlenmiş yaratıcıların gözlerini genişletmek, gerçek kazanan olmak için tembel ya da taviz veren biri olamazdı.

 

‘Halksız Kral hakkında bir kural olduğu gerçeği, bu oyunda hiç takipçiye sahip olmadan kral olmanın bir yolu olduğu anlamına geliyor.’

 

Choi Hyuk ‘Belki? Muhtemelen. Tehlikeli!’ gibi tüm zayıf düşünceleri kafasından attı. Bu bir nebze aşırı güç kullanmak bile olabilir. Bununla birlikte taviz verdikçe hedefi parçalanacaktı.

 

Choi Hyuk çok az uzaktaki hurda bir arabanın üzerine atladı. Çevresini keskin duyularıyla inceledi. Gözleri ezilmiş arabaların arasında kıvrılmış olan 'şeyi' gördü.

 

“Kaaaaaaaç!”

 

Birisi çığlık attı. Ani bir pis koku. Choi Hyuk kaçmak yerine Yırtıcı kılıcı çekti ve ileri doğru atıldı.

 

Bıçak kadar keskin bir pençe başının üstünden geçti. O hala 'şey'in figürünü açıkça göremedi. Ancak, büyük ve hızlıydı. Siyah derisinden dışarı balçık sızdı. Kokusu bile iticiydi.

 

Choi Hyuk önünde duran ve duvara benzeyen şeyi kesti. Siyah kan aniden dışarı çıktı. Choi Hyuk refleksle geri çekildi ve siyah kandan kaçındı. Kanın asfaltla temas ettiği yerler eriyordu. Kaçınmayı denemesine rağmen yine de ona kan sıçramıştı. Belki 70 Dayanıklılığından kaynaklanıyordu. Bedenin içinde karma gittikçe ısındı ve siyah kan buharlaştı. Ama kıyafetleri delik deşik olmuştu.

 

{Graaawr!}

 

Yaralanan şey çığlık attı. Çok düşük bir ses. Gürültülü değildi. Bir insanın zar zor duyabileceği uğursuz bir çığlık, Choi Hyuk'un bedeni titredi.

 

Puunch!

 

Aynı zamanda, Choi Hyuk'un bedeni geriye sekti. Koluna çarpmıştı. Reflekleri sayesinde ona vuran pençeyi dirseği ile engellemişti. Etkisini azaltabilmişti.

 

Choi Hyuk geriye doğru uçarken o ‘şeyi’ görmüştü.

 

Büyüktü. 2m eninde ve 5m uzunluğunda görünüyordu. Sırtı bir dağ gelinciği gibi kamburdu, pençeleri kadar korkunç olan boynuzu bir gergedanınkini andırıyordu, büyük bir kafası ve kalın bacakları vardı. ‘Şeyin’ öldürme niyeti Choi Hyuk’un görüşünü kırmızıya boyamıştı. Tam anlamıyla bir canavardı.  

(Ç.N: dağ gelinciği bu hayvan https://goo.gl/wGEZPM evde besleyesim geldi)

 

Hurda bir arabaya çarparak durabilmişti. Eğer başka bir zaman olsaydı bu onu anında öldürürdü. Ama 70 Dayanıklılığı sayesinde büyük bir yara almamıştı. Ağrıyan bedenini kaldırdı ve dişlerini sıktı.

 

"Bu kadar çok öldürme niyetini saklıyor muydu?"

 

Öldürme niyetinin yaydığı kırmızı ışık yüzünden ortalık gün batımındaymış gibi duruyordu. Ama o (şey) arabaların arasında saklanırken ‘Seçen Gözler’ hiçbir şey fark edememişti. Kahrolası piç kurusu.

 

{Graaawrawwrawwwr!}

 

Choi Hyuk’u baskılamaya çalışıyormuş gibi kükredi. Ama sesi çok düşüktü, gürültülü değildi. Yine de Choi Hyuk’un tüm vücudu titredi.

 

Clank!

 

Yakındaki camlar paramparça oldu.

 

"Lanet olsun!"

 

Choi Hyuk'un bedeni sanki düşecekmiş gibi öne eğildi ve öne doğru vurmadan önce ayak bileklerine güç güç verdi. O sadece bir alışılmadıktı çünkü insan değildi. Choi Hyuk onun yapısını anlamıştı.

 

Whoosh!

 

Sağ pençesi bir kez daha ıskaladığında soldaki pençesini kaldırdı.

 

"Bunu zaten gördüm."

 

Choi Hyuk kalkan kolun altına doğru kaydı. Yırtıcı kılıç onun koltuk altını kesti ve akan kanı içti.

(A\N: Yırtıcı kılıç kanla gelişiyordu hatırlarsanız.)

 

{Graaahhhhh!!}

 

Çığlıklara aldırış etmedi ve onu kesmeye devam etti. Canavar pençesini kullanarak ona doğru atıldı. Choi Hyuk pençeyi aralarında kağıt inceliğinde bir mesafe kala savuşturdu. Choi Hyuk ne dengesini kaybetti ne de yere düştü ancak canavarın tekrar atıldığını izlerken olduğu yerde kaldı.

 

5 metre havaya zıpladı. Choi Hyuk ve canavarın gözleri kitlenirken öldürme niyetleri birbirine karıştı.

 

Onun büyük bedeni yere düştü. Bu gerçek bir saldırı değildi. Daha çok yere inmiş gibiydi. Pençeyle saldıran bir canavar bir yana normalde havadan düşen ne olursa olsun kaçabilirdiniz.

 

Ancak Choi Hyuk keskin hislerini bir açık bulabilmek için kullandı. Gereksiz şiddetten kaçınabileceği, Gücü ve Dayanıklılığı ile avantajı elinde tutabileceği bir konum seçti.

 

Choi Hyuk zıpladı.

 

Stab !!!

 

Deriden etin sıyrılma sesi duyuldu.

 

**

 

“Ahh...”

 

Bir apartman dairesinde yaşayan 31 yaşındaki işsiz Kim Chulho umudunu kesti. Başka bir insan ölmüştü. Onu canavar hakkında uyarmak için ciğerleri yırtılana kadar bağırmıştı ama o öldü.

 

Dün gece ortaya çıkan canavar, 'Sahtekar'. Onun sıkıntısının sebebi sabahki mesajı görmezden gelmesiydi.

 

___________

{Toplanma}

Konum. Shinmyung Ortaokulu.

Sahtekarlar’ın saldırısı yaklaşıyor. Birleşme alanında toplanın ve bekleyin.

____________

 

"Bir şeyler görüyorum."

 

Kim Chulho bilgisayarına baktığında homurdandı.

 

"Ne? Neden açılmıyor?"

 

Ve televizyon da çalışmıyordu. O zaman bir şeylerin yanlış olduğunu anlamalıydı. Ancak Kim Chulho bir manhwa almak için markete gitti ve biraz dolaştı. Sonra yemek yedi ve erkenden uyudu. Ve o durumda evinde mahsur kaldı.

 

Gece düştüğünde cehennem kesiği açıldı. Kim Chulho kükremelere uyandı. Sesler gürültülü değildi. Ama ne zaman bir kükreme duyulsa bina sallanıyordu. Telefonu ve televizyonu çalışmasada insanlar hala normal bir şekilde işe gidip geliyordu. Ancak o gün sonunda yok edildi.

 

Hala arabalarının içinde olan insanlar yenmişti. Onların her adımında biri ölüyordu. Çığlıkları bile kükremeler tarafından bastırılmıştı. Onların ruhları bile yemiş olabilirdi. Ailesinden hiç kimse geri dönmemişti. Ve gün aydınlandı.

 

Kim Chulho kendisi hariç herkesin öldüğünü düşünmüştü. Korku. Yalnızlık. Sonra bir erkek gördü. Onu gördüğü için çok mutlu hissetmişti. Üstelik o gerçekten, gerçekten güçlüydü. O Sahtekarla savaştı. Gerçekten insan olup olmadığını bile merak etmişti. Yanındaki iki kılıç garipti ve kafasının üstünde bir çeşit siyah bir bayrak vardı. Ama bir insan olması ya da olmaması ne fark eder? Canavara göğüs geren kim olsa ‘yanındaydı’!

 

Ama... o Sahtekar tarafından ezildi. Kim Chulho umutsuzdu.

 

Fakat...

 

Sahtekar’ın birkaç ton ağırlığında ki vücudu yükselmeye başladı. Bir patlama sesi çıktı ve alttan bir insan fırladı. Bu Choi Hyuk'du.

 

Haykırdı.

 

Ölüm sessizliğine boğulan apartmanın içinde tek bir kişinin tükürme sesi bile net bir şekilde duyuluyordu.

 

Choi Hyuk Sahtekar’ın bedenine saplanmış kılıcı temizledi ve bağırdı.

 

"Yukarıdaki! Aşağı in!"

 

Elbette kimse cevap vermedi. Kim Chulho aptalca durarak düşündü, 'Hayatta mı kaldı? Canavarı öldürdü mü?’

 

Sonra Choi Hyuk, Sahtekar’ın ağır kafasını kesti ve yere atmadan önce onu kaldırdı. Başı o kadar büyüktü ki yarım ton ağırlığında gibi görünüyordu...

 

Slam!

 

Bir patlama sesi duyuldu. Choi Hyuk kafanın üstünde durdu ve tekrardan bağırdı.

 

"Öldü bu yüzden endişelenme ve aşağı in!"

 

Kim Chulho onun kim olduğunu bilmeden aşağı inmeye başlamıştı bile.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44343 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr